• Sonuç bulunamadı

Özel Yetenekli Öğrencilerin Yazma Becerilerine Yönelik Araştırmalar Özsoy (2015) özel yetenekli (üstün zekâlı ve yetenekli) ortaokul öğrencilerinin Özsoy (2015) özel yetenekli (üstün zekâlı ve yetenekli) ortaokul öğrencilerinin

ARAŞTIRMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESİ VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

ÜSTÜNYETENEK /ÜSTÜN ZEKÂ

2.2 İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.2.2 Özel Yetenekli Öğrencilerin Yazma Becerilerine Yönelik Araştırmalar Özsoy (2015) özel yetenekli (üstün zekâlı ve yetenekli) ortaokul öğrencilerinin Özsoy (2015) özel yetenekli (üstün zekâlı ve yetenekli) ortaokul öğrencilerinin

yazma kaygı düzeyini incelediği çalışmasında, ülkemizin farklı illerinde bulunan dört BİLSEM’den rastgele örnekleme yöntemiyle belirlediği 316 özel yetenekli ortaokul öğrencisiyle çalışmıştır. Bulgulara göre özel yetenekli öğrencilerin yazma kaygıları düşük seviyededir ve öğrencilerin yazma kaygı düzeylerinde, devam ettikleri BİLSEM’e, anne ve baba öğrenim durumuna, evde internet bağlantısı olma durumuna, okul öncesi eğitim alma durumuna göre istatistiksel açıdan anlamlı fark yoktur. Ancak kız öğrencilerin yazma kaygıları erkeklerden anlamlı düzeyde düşüktür ve sınıf seviyesiyle birlikte yazma kaygısı da artmaktadır. Buna göre en düşük yazma kaygısı 5.sınıf öğrencilerinde, en yüksek yazma kaygısı ise 8.sınıf öğrencilerinde bulunmuştur. Ayrıca Türkçe dersini seven ve notu yüksek olan, günlük tutma ve kitap okuma alışkanlığı bulunan, yazma çalışmalarında kendisine verilen süreyi yeterli bulan ve konu seçiminde serbest bırakılan özel yetenekli ortaokul öğrencilerinin yazma kaygılarının diğer öğrencilere kıyasla anlamlı düzeyde düşük olduğu görülmüştür.

Özdemir (2010) üstün yetenekli öğrencilerde yaratıcı yazma çalışmalarının düzeylerini araştırdığı çalışmasında, üstün yetenekli ve normal öğrencilerin birlikte tam gün eğitim aldığı Beyazıt İlköğretim Okulundan 6-8. sınıf düzeyindeki 49 üstün, 33 normal; normal ikili eğitimin uygulandığı Bayrampaşa Ahmet Haşim İlköğretim Okulundan 6-8. sınıf düzeyindeki 41 normal ve tamamlayıcı eğitim hizmeti veren İstanbul Bilim ve Sanat Merkezine devam eden 24 üstün olmak üzere toplam 147 öğrenciyle çalışmıştır. Araştırmada öğrencilerden Bäumer’e ait “Siyah Çadır” adlı resmi kullanılarak bir hikâye yazmaları istenmiş, ortaya çıkan metinler çözümleyici puanlama yönergesine göre dış yapı, dil ve anlatım, düzenleme özellikleri

41

bakımından değerlendirilmiştir. Çalışma sonunda normal öğrencilerin biçim ve paragraf konularında, üstün yetenekli öğrencilerin ise yazım kuralları, sözcük, cümle, anlatım, başlık, serim, düğüm ve çözüm bölümlerinde daha başarılı oldukları; normal öğrencilerde yaratıcı yazma başarısının orta ve iyi seviyede yoğunlaştığı, üstün yetenekli öğrencilerde ise dağılımın uçlara doğru kaydığı ve bireysel performansların öne çıktığı görülmüştür.

Akça Üşenti (2013) tarafından “Üstün Zekâlı ve Yetenekli Öğrencilere Uygulanan Farklılaştırılmış Türkçe Öğretim Uygulamalarının Etkililiğinin Sınanması” ismiyle yapılan çalışmada, Düzce BİLSEM’e devam eden on biri deney on biri kontrol grubunda olmak üzere 10-11 yaş grubundan 22 öğrenciyle çalışılmıştır. Araştırmada Türkçe dersine yönelik hazırlanan farklılaştırılmış öğretim uygulamalarının, üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin akıl yürütme, yaratıcı yazma, öyküleyici yazma, betimsel yazma ve bilişsel becerilerindeki gelişimleri ile başarı düzeylerine etkisi incelenmiştir. Çalışma sonunda uygulanan farklılaştırılmış Türkçe öğretim uygulamalarının üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin bilişsel beceri, başarı ve yazma becerilerini anlamlı düzeyde geliştirdiği görülmüştür.

Orhan Kalsak (2014) araştırmasında karma öğretim tasarımına dayalı bireysel ve işbirlikli blogla bütünleştirilmiş yazma öğretiminin, üstün ve normal zekâlı öğrencilerin Türkçe dersindeki yazma performanslarına etkisini incelemiştir. Ön test- son test- kontrol gruplu deneysel desenin kullanıldığı çalışmada katılımcılar ilköğretim 5. sınıf düzeyinde deney 1 grubunda 9, deney 2 grubunda 12 ve kontrol grubunda 9 olmak üzere 30 üstün zekâlı ve deney 1 grubunda 9, deney 2 grubunda 12 ve kontrol grubunda 9 olmak üzere 30 normal zekâlı, toplam 60 öğrenci olarak belirlenmiştir. Uygulama deney 1 grubunda karma öğretim tasarımına dayalı bireysel blogla bütünleştirilmiş yazma öğretimiyle, deney 2 grubunda karma öğretim tasarımına dayalı işbirlikli blogla bütünleştirilmiş yazma öğretimiyle ve kontrol gruplarında yüzyüze yazma öğretimiyle tamamlanmıştır. Ön test ve son test uygulamalarından elde edilen sonuçlar üç sınıf öğretmenince ‘Yazma Performansı Değerlendirme Ölçeği’ yardımıyla değerlendirilmiş ve sonuçlar arasında yüksek düzeyde ve pozitif yönlü anlamlı ilişki bulunmuştur.

Webb, Vandiverve Jeung(2016) tarafından ilkokul ve lise seviyesindeki 267 üstün yetenekli öğrenciyle yapılan çalışmada zenginleştirilmiş altı haftalık yazma kursu sonunda öğrencilerin yazma öz yeterliliklerinin ve son ders notlarının değişip

42

değişmediği incelenmiş, üç dersin sonunda öğrencilerin yazma güvenlerinde artış görülürken yazma yaklaşımlarında bir değişim olmadığı sonucuna varılmıştır. Program bitiminde kız öğrencilerin yazma yaklaşımlarının daha yüksek bir değişim gösterdiği ve ders notlarının erkek öğrencilerden yüksek olduğu görülmüştür. Araştırmacılar üstün yetenekli öğrencilerin cinsiyetleri ile son ders notundaki öz-yeterlik değişimleri arasında benzersiz bir ilişki bulunabileceği görüşündedir.

Newcomer ve Goldberg (1983) çalışmalarını üstün zekâlı 107 ergen öğrencinin yazı dili yeteneğini değerlendirmek, yazmada yetenekli alt grupların yazılı ifadeleriyle üstün zekâlı gruptan alınan örnekleri karşılaştırmak ve yazı dili bileşenleri ile okuma arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla gerçekleştirmiştir. Araştırma sonucunda üstün zekâlı öğrencilerin yazı dilinde eksikliklerinin olmadığı; fakat yaratıcı yazma ölçümlerinin mekanik yönlere kıyasla daha düşük olduğu ve el yazısı haricinde yazının tüm yönlerinde yetenekli okuyuculardan anlamlı olarak daha iyi performans gösterdikleri belirlenmiştir. Yazı dili bileşenleri ile okuma arasındaki ilişki değerlendirildiğinde ise kelime kullanım becerileri hariç, okuma alanları ve yazma bileşenlerinin birbiriyle çok ilişkili olmadığı görülmüştür.

Kaufman, Gentile ve Baer (2005) üstün yetenekli öğrenciler ile yaratıcı yazarlık alanında uzman kişilerin yaratıcılık oranlarını karşılaştırdıkları araştırmada, örneklem grubunu yaratıcı yazarlıkla uğraşan üstün zekâlı lise öğrencileriyle üç grup uzmandan (bilişsel psikologlar, yaratıcı yazarlar ve öğretmenler) seçmiştir. Uygulama sırasında katılımcılardan kendilerine verilen 27 kısa öykü ve 28 şiiri yaratıcılık yönüyle değerlendirerek birden altıya kadar derecelendirilmiş bir ölçeğe göre puanlamaları istenmiştir. Araştırma sonunda yaratıcılık yaklaşımıyla ilgili uzmanlar arasındaki anlaşma ve kesişme noktasının çok güçlü olduğu, acemi liseli yazarlarda ise makul düzeyde kaldığı ve uzmanlara kıyasla genç yazarların akran geribildirimini çok daha fazla kullandığı görülmüştür.

Olthouse (2012) yapmış olduğu nitel çalışmayla sekiz üstün yetenekli genç yazarın yazma çalışmalarıyla ilişkisini incelemiştir. Araştırmanın yapısını oluşturan “yazmayla ilişki” kavramı çocuğun etkilendiği unsurları, hedeflerini, değerlerini, kimliğini ve yazıya dair duygularını içerir. Çalışma sonuçlarına göre öğrencilerin yazma ile ilişkileri genel olarak olumlu, kişisel ve içinde bulunulan şartlara bağımlı olarak tanımlanmış, bu ilişkinin merkezinde kimlik gelişiminin ve çocuğun özgün benlik algısının yattığı sonucuna varılmıştır. Pek çok olumlu etkisi nedeniyle

43

öğrenciler yazmayı kimliklerini anlama ve kendilerini ifade etme aracı olarak görmektedir. Çalışmaya katılan öğrenciler akademik ürünlere değer vermekle birlikte yaratıcı metinleri kendi duygu, değer ve hedefleriyle daha uyumlu bulmuşlardır. Olthouse (2014) aynı hedefler doğrultusunda gerçekleştirdiği başka bir nitel çalışmasında10 üstün zekâlı çocukla çalışmıştır. Araştırma sonunda yazma ile ilişkileri genel olarak yaratıcı, sorumlu ve taklit olarak ifade edilen katılımcıların ev ortamındaki zenginleştirmelerden yoğun şekilde yararlandıkları görülmektedir. Araştırmacı verimli çalışma alışkanlıkları, içsel motivasyon ve ustalık hedefleri doğrultusunda “iyi öğrenciler” olarak tanımladığı bu öğrencilerin, daha zorlu yazma görevlerine ve karmaşık yazma modellerine ihtiyaçları olduğu görüşündedir.

Oxfordshire'da üstün yetenekli çocuklar için ev etkinliklerine dönük yazma kursları yürüten Thomas (1994), eşit derecede yüksek dilbilimsel yeteneğe sahip öğrencilerde bile, erkek ve kız çocuklarının yazma performansında önemli bir fark olduğunu belirterek cinsiyet farklılığının güçlü ve sınırlı yanlarını keşfetmenin çocuklara yazmayı öğretmek konusunda eğitimcilere büyük fayda sağlayacağını vurgular.

Yates, Berninger, Abbott (1995) tarafından yapılan araştırmada bazı üstün zekâlı çocukların belirli yazma sıkıntıları olup olmadığının tespit edilmesi amacıyla, 1-6. sınıf düzeyinde her kademeden 10 normal ve 10 üstün zekâya sahip, toplam 120 çocukla çalışılmıştır. Araştırmada özellikle üstün zekâlı yazarların, daha yüksek düzeydeki bilişsel yazma süreçlerinde (metin oluşturma gibi) ve düşük düzeyli yazma süreçlerinde (transkript gibi) akranlarına kıyasla beceri düzeylerinin ne olduğu üzerinde durulmuştur. Çalışma sonuçları üstün ve normal zekâya sahip çocukların yazmanın üst düzey bilişsel süreçlerindeki performanslarında anlamlı bir fark olduğunu; ancak daha düşük seviyedeki yazma süreçlerinde anlamlı bir fark bulunmadığını göstermiştir. Araştırmacılar üstün zekâlı öğrencilerdeki zayıf yazma performansının can sıkıntısına, motivasyon eksikliğine ve tembelliğe bağlanmaması gerektiğini ifade ederek, öğrencilerin yazmayla ilgili basit düzeydeki bilgiler konusunda eksikliklerinin olup olmadığının tespitine yönelik başka çalışmaların yapılmasını önermektedir.

44

2.2.3 Özel Yetenekli Öğrencilerin Okuma ve Yazma Becerilerinin Birlikte Ele