• Sonuç bulunamadı

3.1. TÜRK İ YE’DE YEREL YÖNET İ MLER İ N YAPISI VE GEL İŞİ M İ

3.1.1 Yerel Siyasetin Yapısı

3.1.2.5. Yerel Siyasetin Sınırları ve Kürt Sorunu

Türkiye’de son 30 yıldır Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu’da yaşanan sorunlar, bir yönü ile yerelleşme ve yerel siyasettin konusu içindedir. Ancak sorunun büyüklüğü, genel siyasetin ana gündem maddesi haline gelmiş bir durumuna işaret eder. Sorunun temel niteliği şiddetleştirilmiş

ayrılıkçı bir hareket görünümünde ise de onlarca yılın uygulamalarının belki de, siyasal sistemin ve kamu yönetiminin kurgusu sorunun çözümünü güçleştiren bir etki yapmıştır. Sovyet Blok’un yıkılması ile birlikte ulus devletin varlığının sağlanması karşısında aşırı muhafazakar İslam ve Kürt Hareketi

asal sorunlar olarak yer almıştır. 1994 yılından itibaren özellikle yerel yönetimlerde gösterilen halkla ilişkiler ve belediyecilik çalışmaları ile toplumsal tabanını geliştiren muhafazakar kesim, küresel siyasetin de etkisi ile uluslararası piyasalara yakınlaşarak bir anlamda merkeze kaymıştır. 28

Şubat sürecinden sonra yaşanan gelişmelerin ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesinin genel siyasette hakim unsur olması, asker-sivil ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Ancak Kürt sorunu hala önemini korumaktadır.

Küreselleşme ve bölgeselleşme süreciyle merkezi iktidarı sınırlandırmak, devleti merkeziyetçilikten arındırmak, yerel yönetimleri yetkilendirmek Türkiye için başka ülkelerden daha fazla anlam ifade etmektedir. Bu değişim, sivil-asker ilişkilerinden Kürt sorununa; rejim sorunlarından irticaya,; devletin bekasından laikliğe kadar birçok şeyle ilişkilendirilmektedir (Bilgiç, 2009: 66)

Soğuk Savaş döneminin 1990’lı yılların başında bitmesi ABD önderliğinde süren batı etkisinin azalmasını önlememiştir. Avrupa Topluluğu’na üye olma projesinin Avrupa-Türkiye ilişkilerini güçlendirmesi ve uyumlaştırması doğal algılanmakla birlikte, ABD etkisi sosyal ve ekonomik yardımlarla beraber yürütülen askeri yardımların teşvik ve cezalandırma sistemi ile iç işlerine müdahale niteliğine dönüşmesi, uzun yıllar Türkiye’de ulusal siyaseti etkileyen bir unsur olmuştur (Orkunt, 1978: 46). Bu unsur

İnsan Haklarının ihlali gibi nedenlerle Almanya, Fransa ve İngiltere tarafından sık sık kullanılmıştır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da şekillenen silahlı Kürt Hareketinin engellenmesinde önemli sorunlar oluşturmuştur. 1984 yılında silahlı terör hareketi olarak başlayan hareket bugün yerel halkın haklarının teslim edilmesi ve özerklik istemlerinin de gündemde kalmasıyla konu uluslararası siyasetin de ilgi alanına girmiştir. PKK terör örgütü tarafından desteklenen siyasal hareket kapatılan, açılan partilerle birlikte yaklaşık son 20 yıldır içinde Türk Siyasal Hayatının önemli bir parçasıdır. Yerel düzeyde seçimlerde başarılı olan ve merkezi otorite ile bütün siyasal ilişki düzlemlerinde sorun yaşayan yerel yönetim hareketinin geldiği son noktada, 8’i kapatılan DTP’li olmak üzere toplam 31 belediye başkanı cezaevlerinde

bulunmaktadır. Bunların dışında iki belediye başkanı hakkında ise tutuklama kararı bulunmaktadır (www.sendika.org, 2012).

Türk demokrasisinin vazgeçilmez olarak kurucu/devlet referanslı merkez siyasetinde siyasallaşması engellenen kültürel kimliklerin sivil toplumda varlıkları, bireysel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması düşüncesiyle çatışma içindedir. Yurttaşlık bilinci üzerine inşa edilmeye çalışılan üst siyasal kimlikle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleştirilmesinde muhafazakar temel devletin egemenliğini tehdit edecek siyasal özelliklerin reddedilmesine yol açmıştır (Çoşar ve Ozman, 2005: 208-212).

Türkiye’de ulusal ve yerel düzeyde siyasetin oluşturulma biçimi, uzun yıllar Kürt sorununun tartışılmasına izin vermemiştir. Kürt sorunu uzun yıllar, kavramsal düzeyde inkarcı bir tutumla reddedilmiş, Kürtlerin varlığı siyasal açıdan reddedilmiştir. Kürt kimliğinin tanımlanması ve tanınmasının, uniter devletin siyasal bütünlüğüne zarar vereceği düşüncesi, kamu yönetiminde kabul gören bir düşünce olarak devam etmektedir.

Ekonomik azgelişmişlik sorunu ve Kürt sorununu uluslararası konjonktürün güçler bağlamında açıklama girişimleri yerel düzeyde kürt ulusalcılığını geliştiren faktörlerdir.

PKK’ya gösterilen destek köklerini engellerle karşılaşmış halkın Kürt ulusalcılığında bulmaktadır (Marcus, 2009). Devletin kuruluş sürecinde güçlü ve merkeziyetçi bir iktidara ihtiyaç duyulmakla birlikte, günümüzde ülke bütünlüğünün korunması ve rejimin demokrasi ve insan haklarına ilişkin evrensel standartları karşılayabilmesi için yetkilerin ağırlıklı olarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Katı merkeziyetçi politikalar yurttaşlar arasındaki dayanışmayı, birlik ve bütünlük duygusunu geliştirmemekte, tersine, çoğu kez farklı kültürel kimlikler üzerinden ayrışmaya vesile olmaktadır (Uygun, 2012: 6).

Cumhuriyet’in ilk yıllarında etnik ve dini homojenlik arayışları, mübadele süreci, varlık vergisi ve asimilasyon politikaları ile ekonomik ve sosyal hayat egemen olmuştur (Aktar, 2008: 23). Askeri müdahalelerin, TSK tarafından, İç Hizmet Kanunu Madde 35’de “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk

yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır (Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu: Madde 35)” ibaresinden kaynaklanan “umumi vazife” ile yapılması Türkiye’de Türkler dışında kimsenin bulunmadığına dair düşünceyi beslemiştir. Türkiye’nin bekası ve sürekliliği ile üniter yapısı, muhafazakâr bir devlet anlayışı ile korunmaya çalışılmıştır. 1961 ve 1982 Anayasaları döneminde çıkartılan Siyasi Partiler Kanunu’nda partilerin federalizmi, bölgesel özerkliği veya farklı dil ve kültürlerin korunmasını savunması parti kapatma nedeni sayılmıştır. Merkeziyetçiliğin azaltılmasına yönelik en ılımlı reformlar bile devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkesinin ihlali olarak değerlendirilmiştir (Uygun, 2012: 6).

Yerel yönetimlerin özerkliği, merkezi otorite tarafından sürekli olarak otonomi veya bölgesel özerklik olarak algılanagelmiştir. Ayrılıkçı Kürt Hareketinin de etkisi ile yerel yönetimler ile merkezi yönetim arasındaki bu gerilimli ilişki bilimsel tartışmaların bile merkezinde çok zor yer almaktadır. Yerelleşme, yerel unsurların karar alma sürecinde siyasal vesayetin ya da halkın istek ve taleplerinin hukuki denetimi dışında bir denetim altında olmamasıdır. Bu açıdan Kürt sorunu yerel siyasetin gelişmesinde ana sorunlardan biridir.