• Sonuç bulunamadı

Yenilik kavramı da girişimcilik kavramı gibi tarih boyunca düşünce okulları tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır.

Tablo-4.3.: Yenilik Matrisi

Yenilik ve büyüme yenilik ve rekabet yenilik ve bilgi gelişen sistem içinde yenilik Klasik miras İşbölümü Talep çekmeli teşvik Öğrenme Toplu bilgi Endüstriyel uzmanlaşma Çeşitlilik Yapısal değişim Neoklasik miras Üretim

fonksiyonu Bilgi dışsallığı Teknoloji Ölçek ekonomileri Schumpeterci

miras Yaratıcı yıkım Yaratıcı tepki

Schumpeterci hipotez Girişimcilik Monopolistik Yenilik fırtınası Ar-Ge Teknoloji itmeli Dinamik etkinlik Sektörel model Teknolojik rejimi

rekabet Yapı-yönetim- performans Baskın tasarım Ağ dışsallıkları Teknolojik

fırsatlar Yaratıcı benimseme Genel amaçlı teknolojiler

Evrim ve

karmaşıklığı Büyüme motoru olarak öğrenme Teknolojik yollar Yaşam döngüsü Salgın difüzyon Çoğaltıcı dinamikleri Sınırlı teknolojik bilgi Dağınık bilgi Yenilik ağları Girdi ve çıktı olarak bilgi yeterlilik Sınırlı teknolojik değişim Geçmiş bağımlılığı Pozitif geri bildirimler Yol bağımlılığı Üretken ilişkiler

Kaynak: Antonelli, Cristiano, From the Classical Legacies to the Economics of Complexity

,2009,s.613

Yenilik ekonomisinin kökenini ve evrimini vurgulamak için tablodaki analitik araçlar ele alınabilir. Yenilik matrixi farklı analitik yolların yeniliğin evrimine nasıl katkıda bulunduklarına göstermektedir. Klasik, neoklasik, Schumpeterci ve evrimsel yaklaşım ekonomik birimlere, üretim ve fayda fonksiyonlarını değiştirmekteki yetenekleri ile atıfta bulunarak standart iktisattan temel bir kalkışı paylaşırlar. Bu dört yaklaşım; öğrenme ve etkileşim koşullarının farklı oluşu; hem sistem hem de aktör düzeyinde tarihsel zamanın etkileri; her bir aktörün davranışının geçmişin etkisi ile şekillenmesi ve kendi faaliyetlerinin yörüngelerini yeni teknolojik bilgi üretimi ve yeni teknolojilerle tanıştırılması aracılığı ile değiştirmede yetenekli olmaları gibi birkaç ortak konuda birleşirler. Geribildirim dinamikleri ise farklı bağlamlarda ortaya çıkar. Yeniliklerin tanıtımı sistemin yapısını değiştirir ve bu da aktörlerin diğer yeniliklerin tanıtımı ile ilgili davranışlarını etkiler (Antonelli, 2009: 613-614).

Yenilik ve büyüme arasındaki ilişki ile ilgili olarak Klasik düşünce işbölümü ve uzmanlaşma sonucunda büyüme sağlanacağını ileri sürmektedir. Klasikler talep çekmeli modeli benimseyerek müşteri talepleri, zevkleri ve tercihlerinin yenilikçiliği yönlendirdiğini savunmaktadır. Neoklasik düşünce yenilik ve büyüme arasındaki ilişkiyi üretim fonksiyonu aracılığı ile açıklamaktadır. Üretim fonksiyonunda girdilerin çıktıya dönüşümün nasıl sağlanacağı kullanılan "teknoloji" tarafından belirlenir. Aynı malın aynı ölçekte daha az girdi kullanılarak üretiminin gerçekleştirilmesi de teknolojik gelişme olarak görülmektedir. Evrimci yaklaşım da neoklasik düşünce gibi girdilerin çıktıya dönüştürülmesinde teknolojiye önem verir. Ancak farklı olarak teknolojik bilgi ve bilginin üretime nasıl uyarlandığını da ele alır. Evrimci yaklaşım, böylelikle büyümede teknolojik yenilik ve öğrenme süreçlerinin etkili olduğunu savunmaktadır. Schumpeter’de ise büyüme girişimcilerin yenilikleri sonucu ortaya çıkan yaratıcı yıkım süreci sonucu gerçekleşmektedir.

Schumpeter mirası firma teorisi ve piyasa teorisi için önemli etkilerle piyasada yenilik ve rekabet arasındaki ilişkiyi incelemenin temellerini sağlamıştır. Schumpeterci yaklaşım rekabet aracı olarak yeniliğin rolüne, itici güç olarak da kurum ve girişimciliğe odaklanmıştır. Evrimci yaklaşım ise uzmanlaşma süreci ile yirminci yüzyılın ikinci yarısına paralel olarak gelişmiştir ve yol bağımlılığı dinamiklerini ve teknolojik ve yapısal değişimi karakterize eden sistemik bağımlılığı anlamak için imkan sağlamıştır (Antonelli, 2009: 613).

SONUÇ

Girişimcilik ve yenilikçilik kavramları sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişte önem kazanan olgular arasında yer almaktadır.

Ekonomik kalkınmada girişimcinin rolü, ekonomik tarihin başlarından beri araştırmaların en önemli kaynaklarından biridir. Ekonomik, sosyal, psikoloji gibi farklı alanlardan beslenen bir kavram olması sebebiyle de farklı bakış açılarından çeşitli anlamlar kazanmıştır. Bundan dolayı da tam olarak üzerinde görüş birliği sağlanan bir tanımlamaya ulaşılamamıştır.

Fizyokrat düşünce, ekonomide tarımın baskın olduğu, Sanayi Devrimi’nin dünya ekonomisini tam olarak değiştirmediği bir dönemde ortaya çıktığı için girişimcilikle ilgili düşüncelerinde çoğunlukla tarımsal girişimciyi vurgulamıştır. Girişimciliğin tanımı da ilk kez, 18. Yüzyılın başlarında Fizyokrat düşünür R. Cantillon tarafından, belirlenmemiş bir fiyattan satmak üzere üretim girdilerini satın alan ve üreten kişi olarak yapılmıştır. Böylece Cantillon girişimi risk unsuru ile ilişkilendirerek girişimcilerin belirsizlik karşısında risk üstlenme özelliğini vurgulamaktadır. Risk unsurunun yanında girişimcinin başka açılardan da önemini vurgulayanlar da söz konusudur. Mesela Beaudeu planlama ve organizasyona dikkat çekmiştir.

Girişimci tanımı, R. Cantillon’dan sonra J.B.Say tarafından geliştirilerek, girişimcinin risk üstlenme kadar üretim girdilerini örgütleme ve yönetme niteliğine sahip olması gereği üzerinde de durulmuştur. Diğer bir deyişle J.B.Say’e göre girişimci hem üretim hem de dağıtım ve pazarlama aşamasında koordinasyon rolünü üstlenmiş olan kişidir.

Klasik iktisatçılar riski üstlenen, üretim faktörlerini birleştiren ve yenilik imkanını araştıran girişimci ile süreç içerisinde yatırım için sadece araç sağlayan kapitalist arasındaki ayrımı yeterli bir şekilde yapmamışlar ve sonuç olarak da girişimci ile kapitalisti özdeşleştirmişlerdir. Bunun nedeni, klasik iktisatçıların piyasadaki tüm değişmelerin ve hareketlerin bütün piyasa aktörleri tarafından bilineceği inancına sahip olmalarıdır. Bu yüzden de çıkarlarını maksimum yapmak

isteyen tüm insanları girişimci olarak kabul ederler. Böyle olunca da uzun bir süre klasik iktisatçılar girişimciye ayrı bir rol biçememişlerdir.

Neoklasik iktisadın öncülerinden olan A.Marshall’a göre girişimci mal ve hizmet üretmenin yanı sıra firma içerisindeki denetim fonksiyonlarını yerine getiren ve bunu yaparken de doğacak bütün risk ve sorumlulukları üstlenen kişidir. Neoklasik okulda girişimcilik, sadece üretim faktörlerini bir araya getirme fonksiyonu ve bireyin, geleceğin risklerine karşı korunması ile sınırlı kalmıştır. Neoklasik model sahip olduğu üretim fonksiyonuyla, rasyonel tercihler ve tam bilgi varsayımıyla, girişimciye pek görev yüklememiştir. Bu modelde firma kendi kendisini işletebilmektedir.

Girişimcilik üzerine yapılan çalışmalarda piyasa sürecini insan eylemi temelinde açıklayan Avusturya iktisat okulunun da ayrı bir yeri vardır. Bu çerçevede piyasa süreci ve girişimcilik konusunda en önemli katkıyı I. Kirzner yapmıştır. Piyasa sürecinde kârın ortaya çıkması girişimcinin faaliyetine bağlıdır. Krizner girişimcilik tanımını, uyanıklık, yeni şeyler öğrenme ve yenilik gerçekleştirme kavramları etrafında şekillendirmiştir. Kirzner, girişimciliği yeniliklerin bir sonucu olarak ve ekonomik dengesizlik tarafından sağlanan fırsatlara uyanık olmakla tanımlamıştır. Bu yüzden Schumpeterci görüşün tersine girişimciyi dengesizlik avantajını elde eden dengeleyici bir aktör olarak ele almaktadır. Avusturya iktisat okulunun diğer bir temsilcisi Mises ise girişimciliği, insanın genel karakteri kabul ederek bütün insanları birer girişimci olarak görmüştür.

19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarından itibaren girişimciyi belirsizlik kavramı etrafında şekillendirerek tanımlayan Knight, belirsizliklerin olduğu bir ortamda geleceği görerek ve buna bağlı olarak risk alıp başarılı bir üretimi gerçekleştirme sürecini yöneten kişinin gerçek girişimci olduğunu söyler. Özetle girişimcilik konusu üzerinde çalışmalar yapan bütün iktisatçılar piyasada mevcut belirsizliğin giderilmesinde girişimcinin rolü üzerinde durmaktadırlar.

Yenilik kavramı ile büyümeye etkisine yönelik çalışmalar, özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra hız kazanmıştır. Kısaca bir fikrin üretime dönüştürülmesi olarak ifade edilen yenilikçiliğin çok farklı tanımlamaları bulunmaktadır.

Klasik bir iktisatçı olan Adam Smith ülkelerin zenginliğinin temelinde iş bölümünün olduğunu ve teknolojik yeniliklerin de iş bölümü sonucu ortaya çıktığını söyler. Büyümeyi sağlayan mekanizma Smith’e göre iş bölümüdür. Bundan dolayı Smith, Schumpeter’den farklı olarak genellikle kredi şeklinde borçlanarak sermaye edinen ve böylece fırsatları ortaya çıkaran girişimciye yer vermemiştir.

Neoklasik anlayış içerisinde yenilikçilik, büyümenin arkasındaki itici güç olarak ele alınmış, yenilikçilik dışsallık olarak değerlendirilmiştir. Marshall’ın fikirleri evrimci teorinin doğmasına yol açmıştır ve yenilik sürecini karakterize eden heterojenlik, tamamlayıcılık ve rekabet arasındaki etkileşime dayalı uzmanlaşma ve yapısal değişiklik süreçlerini anlamaya imkan sağlamıştır.

Evrimci iktisatçılar geliştirdikleri kavramlarla iktisat literatüründeki eski tartışmalara yeni açılımlar getirmişlerdir. Evrimci iktisat, geleneksel endüstriyel rekabet teorilerinin; firmaların özdeş maliyet koşullarına sahip oldukları, hiçbir firmanın bilgisel ve organizasyonel avantaja sahip olmadığı gibi varsayımlarının yüzeyselliğini ortaya koymada başarılı olmuştur.

Evrimsel ekonomiye göre yenilik yapabilme yetisi mevcut sistemin bir uzantısıdır. Bu gelişme yenilikte sistem yaklaşımlarını ortaya çıkarmıştır. Bu yaklaşıma göre bir toplumda yenilik yapabilme, o toplumdaki tüm ekonomik olan ya da olmayan aktörlerin etkileşiminin bir sonucudur.

Şu ana kadar iktisat tarihi boyunca girişimcilik ve yenilikçilik kavramları ile ilgili ekollerin fikirleri özetlenmeye çalışılmıştır. Ancak bu kavramlar üzerine en çok katkıyı yapan ve girişimcilik ve yenilikçilik kavramlarının iktisat teorisine girmesinde büyük etkiye sahip olan kişi kuşkusuz ki J.A.Schumpeter’dir.

Schumpeter’in iktisat bilimine en önemli katkısı piyasa sistemi içerisinde girişimci ve yeniliklerin rolünü ön plana çıkaran analizler yapmış olmasıdır.

Schumpeter Marx gibi tarihçi bir yol izleyerek, kapitalizmi tarihsel bir süreç olarak incelemiştir. Kapitalizmin motorunu harekete geçiren ve hareket halinde tutan itici güç yeni tüketim mallarından, yeni üretim ve taşımacılık yöntemlerinden, girişimcinin sürekli yarattığı yeni pazarlardan ve yeni endüstriyel örgütlenme biçimlerinden gelir.

Schumpeter Walras’ın genel denge anlayışından hareket ederek reelin dengesizliğini açıklamış ve dinamik yaklaşım görüşünü oluşturmuştur. Ancak buradaki dengesizlik yerleşik iktisadın tersine olumlu bir anlama sahiptir. Schumpeter’e göre bu dengesizlik (değişim) kapitalizmin temelidir.

Schumpeter girişimcilik konusunu genel olarak yenilikçilik kavramının etrafında şekillendirmiştir. Schumpeter’e göre girişimci olabilmenin yolu bir işletmenin veya sermayenin sahibi olmaktan değil, daha önce gerçekleştirilmemiş bir yeniliği veya fikri ortaya atmaktan geçer. Mevcut kaynakları eski işlerden daha verimli ve yeni işlere yönelten girişimcilik modern ekonominin özüdür. Girişimcinin yeni kombinasyonlar meydana getirip ekonomideki dengeyi bozarak “yaratıcı yıkım” adı verilen bir sürece neden olacağını öne süren Schumpeter konuyu doğrudan yenilik ile bağlı hale getirir.

Schumpeter emek, sermaye ve doğal kaynaklar yanında dördüncü üretim faktörü olan girişimcinin önemini vurgulamıştır. Schumpeter’e göre girişimciliğin özü yeniliktir. Diğer bir ifadeyle, yeniliklere öncülük edenler dinamik girişimcilerdir. Schumpeter, girişimci ve yenilik arasındaki benzersiz ilişkiyi vurgulayarak daha önceki bir çok teorinin aksine ekonomik gelişme sürecinde girişimciye önemli bir rol yüklemiştir. Schumpeterci girişimci, yaptığı yenilikler sayesinde ekonomiyi bir denge noktasından alıp daha iyi, daha yüksek bir denge noktasına taşıyan kişidir.

Schumpeter oligopolistik rekabette yeniliğin rolünü analiz ederken girişimciliği de sürekli olarak yeni teknolojilerin tanıtımında temel güç olarak ele almıştır. Schumpeter’e göre, girişimcinin rolü, yeni bir mal üretmek ya da eski bir malı yeni bir şekliyle üretmek için bir icadı kullanarak yeni bir hammadde kaynağı, ya da ürünler için yeni bir pazar bularak, bir sanayiyi örgütleyerek üretim düzeninde

yenilikler yapmaktır. Bu yenilikleri gerçekleştirmenin başlangıç noktası olarak Schumpeter ekonominin durağan denge halini ele alır. Durağan durumdaki ekonomide gelişme olabilmesi için bir yeniliğin ortaya çıkması gerekmektedir. Böylece ekonomi gelişmeye başlamakta ve denge bozulmaktadır. Girişimcilerin faaliyetleri nedeniyle krediler artar, fiyatlar ve gelirler yükselir ve refah artar. Böylelikle de diğer girişimcileri de harekete geçirecek ortam oluşur. Fakat yeni firmaların piyasaya girmesiyle olumlu etkiler birer birer kaybolmaya başlar. Başlangıçta o alanda tek başına olan ve tekel kârlarını alan girişimci alana yenilerin girmesi ile kârı paylaşmak zorunda kalacaktır. Yaşanan bu canlılık döneminde yükselen fiyatlar yatırımları engelleyecek ve yeni ürünler ile eski ürünler arasındaki rekabet, kârları azaltacaktır. Girişimciler borçlarını ödeyemediği zaman deflasyonist baskılar artacak, yatırımlar azalacak ve canlanma döneminin yerini durgunluk dönemi alacaktır. Böylece ekonomik gelişmenin yeniden canlanma başlayana kadar sonuna gelinmiş olmaktadır. Yeni bir yenilik ortaya çıkınca aynı süreç tekrar başlayacaktır. Schumpeter’de ekonomi evrimci bir karaktere sahiptir.

Schumpeter’in bu analizinde kapitalizmin geçmişle bağları koparılmış, sermaye birikiminin rolü ve tek başına ekonomik gelişme üzerindeki etkileri dışlanmış görünmektedir. Oysa sermaye birikimi yeniliklerin ortaya çıkmasını sağlayabilmekte, bu ise ekonomik gelişmeye neden olmaktadır. Yeni yeniliklerin firmanın Ar-Ge faaliyetleri ile geliştirilerek üretim sürecinin olağan bir parçası haline gelmesi olgusu ise Schumpeter’in analizinde yer bulmamıştır.

Kapitalizmin başarıları Schumpeter’e göre uzun dönemde kendi temelini yok edecek mekanizmaları da beraberinde getirmektedir. Herşeyden önce, kapitalizmin büyük kuruluşlar oluşturma eğilimindedir. Bu da ekonomik gelişmede girişimcinin rolü ve önemi azalmıştır. Çünkü, firmaların büyümesi onların sermaye şirketleri haline getirmiştir ve büyük firmaların öneminin artmasıyla yenilik bu firmaların Ar- Ge birimleri tarafından gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Diğer bir deyişle teknolojik ilerleme artan bir şekilde uzmanlardan oluşan takımların işi olmaktadır.

Schumpeter’in The Theory of Economic Development adlı eseri yenilikleri gerçekleştiren kişi olarak girişimciye önemle vurgu yaparken, Capitalism Socialism

and Democracy adlı eseri kapitalizmin başarısının üzerinde yükseldiği sosyal kurumları çürüteceğini, kendisinin yıkılmasına yol açacak koşulları hazırlayacağını vurgulamaktadır. Schumpeter’e göre kapitalizm bir bozgun sonucunda değil kendi başarıları sayesinde yıkılacaktır.

Schumpeter’in kapitalizmin yıkılış nedenleri ile ilgili görüşleri diğer iktisatçılardan oldukça farklıdır. Örneğin, Schumpeter Ricardocu azalan verimler yasası reddettiği gibi Malthuscu bir nüfus teorisini de kabul etmez. Aynı şekilde Marks’ın üretim ilişkileri ve üretim güçleri arasında ortaya çıkacak çatışmanın bunalım yaratacağı görüşünü de reddeder. Schumpeter’e göre kapitalizmi yıkacak nedenleri özetleyecek olursak; girişimciliğin demode olması, korumacı politik unsurların vereceği zarar ve kapitalist toplumun kurumsal yapısının çökmesidir.

Schumpeter’in yenilik iktisadına katkıları çok büyük olmasına rağmen günümüzde bazı düşünceleri geçerliliğini kaybetmiştir. Schumpeter’e göre yenilik süreci, araştırmadan geliştirmeye geliştirmeden üretime ve pazarlamaya doğru doğrusal olarak devam ederken, 1980’lerden sonra görülmüştür ki aslında yenilik çok karmaşık ve doğrusal olmayan bir süreç sonucu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Schumpeter yenilik süreci modellerinden teknoloji itmeli modeli benimsemektedir. Teknoloji itmeli modelde Ar-Ge çok önemlidir ve yenilik Ar-Ge laboratuarlarında ortaya çıkmaktadır. Ancak günümüzde rekabetin artmasıyla birlikte firmalar rekabetçi güçlerini koruyabilmek için ürünlerini değiştirmekte ve üretim kararı alınırken de Ar-Ge’nin yanında tüketici zevk ve tercihleri, pazarlama, insan kaynakları, finansman gibi firma içi departmanlar arası işbirliği ve firma dışı kaynaklarla şebekeleşme ön plana çıkmıştır.

Sonuç olarak Schumpeter’in bütün eksikliklerine ve hatalarına karşın girişimcilerin ve girişimciler aracılığı ile yeniliklerin ekonomik gelişme üzerindeki rolünü ortaya çıkarması çalışmalarının ekonomi yazınında çok önemli bir yer bulmasını sağlamıştır. Günümüzde yeniliğin nedeni ve etkilerini anlamakta Schumpeter’in rolü çok büyüktür. Bu alandaki en önemli teorisyendir. Muhtemelen de onun katkıları her zaman geçerli olacaktır.

KAYNAKÇA

Akyos, M. (2004). Firma Düzeyinde Yenilikçilik (Yenilik) ve Bilgi Yönetimi, http://www.sistems.org/know_info_ozet.htm (E:02.08.2011).

Akyos, M. (2005). Ulusal İnovasyon (Yenilikçilik) Sistemi, www.afcea.org.tr/afceatr/makaleler/100205_Akyos.pdf , (E:02.08.2011).

Alada, A. (2001). İktisadi Düşünce Tarihinde Girişimcilik Üzerine Notlar, İ.Ü.,

Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi No:23-24.

Andersen, E. S. (1997). The Schumpeterian Trade-off in an Evolutionary Model of Economic Growth and Development, Conference on Competition and Industrial

Dynamic, Skagen, 2-3 June.

Andersen, E. S. (2004). From Schumpeter’s failed Econometrics to Modern Evometric Analysis: Creative Destruction as A Tale Of Two Effects, Conference

of the International Schumpeter Society, Bocconi University, Milan, 9-12 June.

Ansal, H. (2004). Geçmiş ve Gelecekte Ekonomik Gelişmede Teknolojinin Rolü, TMMOB 50.Yıl Yayınları,36-58.

Antonelli, C. (2009). The Economics of Innovation: From the Classical Legacies to the Economics of Complexity, Economics of Innovation and New Technology, s.611-646.

Arıkan, S. (2004). Girişimcilik:Temel Kavramlar ve Bazı Güncel Konular, Siyasal Kitabevi, Ankara.

Aslan,Y. (2009). Türkiye’de Büyüme Odaklı ve Yenilikçi Bir Girişimcilik Politika

Çerçevesi Geliştirme ve Politika Açılarının Belirlenmesi, Yüksek Lisans Tezi

Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta.

Aydoğmuş, O., Türkcan, B., Tunali, E. ve Kopurlu B. S. (2009). Kriz Teorileri: Kondratieff, Schumpeter ve Wallerstein, Ege University, Working Papers ın

Economics.

Aykan, E. (2002). Girişimcilik ve Girişimcilerin Liderlik Davranışları (Kayseri’de

Bir Uygulama), Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Ünviversitesi, Sosyal Bilimler

Aytaç, Ö. (2006). Girişimcilik Sosyo-Kültürel Bir Perspektif, Dumlupınar

Üniversitesi Sosyal Bilgiler Dergisi, S.15, s.139-160.

Atakhan, M. (2004). Entrepreneurship:The Problem of Definition and Measurement,

the PhD-Student Conference on Innovation, Entrepreneurship and Growth. Royal

Institute of Technology, Stockholm, 18-20 November.

Bal, O.(2011), İnovasyonun Ekonomik Kalkınmaya Etkileri, İKDER.

Basılgan, M.(2010). Alman Tarihçi Okulunun Schumpeter Üzerine Etkisi, Ankara

Üniversitesi SBF Dergisi, s.23-50.

Başar, M.ve Tosunoğlu, B. T. (2006). Değer Yaratımında İç Girişimciliğin Değişen Boyutu: Bilgi Girişimcilerinin Rolü, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, C.1,S.1,s.123-134.

Baumol, W. J. (1990). Entrepreneurship: Productive, Unproductive and Destructive,

Journal of Political Economy, S.98, s.893-921.

Bayındır, S. (2007). Yenilik Çalışmalarında Dış Kaynak Kullanımı, Selçuk

Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi Yerel Ekonomiler Özel Sayısı, s.241-250.

Bridge, S. O’Neill, K. ve Cromıe, S. (1998). Understanding Enterprise,

Entrepreneurship, and Small Business, Macmillan Publishing, London.

Brouwer, M. T. (2002). Weber, Schumpeter and Knight on Entrepreneurship and Economic Development, J Evol Econ, s.83-105.

Brown, C. (2007). Entrepreneurship Theory And The Creation of Economics:

Insights From Cantillon’s Essai, http://www.swinburne.edu.au/lib/ir/onlineconferences/agse2011/000140.pdf

(E: 05.09.2011).

Chen, T. Chen, S. H. (2001). Global Production Networks and Local Capabilities,

East-West Center Working Papers, Economic Series, No:15, February.

Dolanay, S. S. (2009). Schumpeter Sisteminde Yenilikler, Ekonomik Gelişme ve Devresel Hareketler, International Journal of Economic and Administrative

Demir, Ö. (1970). Schumpeter Hayatı Eserleri ve Katkıları, Ankara Ünviversitesi SBF Dergisi, s.1.

Dosi, G. (1988). the Nature of Innovative Process, Technical Change and Economic

Theory, ed.by. g. Dosi et.al printer publishers.

Drucker, P. F. (1998). The Discipline of Innovation,Harvard Business Review, November- December.

Duran, C. ve Saraçoğlu M. (2009). Yeniliğin Yaratıcılıkla Olan İlişkisi ve Yeniliği Geliştirme Süreci, Yönetim ve Ekonomi, C.16, S.1.

Durukan, T. (2007). Dünden Bugüne Girişimcilik ve 21.Yüzyılda Girişimciliğin Önemi, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, C.1, S.2, s.25-37.

Ebner, A. (2000). Schumpeterian Theory and the Sources of Economic Development: Endogenous, Evolutionary or Entrepreneurial?, The International

Schumpeter Society Conference on “Change, Development and Transformation: Transdisciplinary Perspectives on the Innovation Process”, Manchester.

Ebner, A. (2000). Schumpeter and the “Schmollerprogramm”: Integrating Theory and History In The Analysis of Economic Growth, Journal of Evolutionary

Economics 10, s.355-372.

Ebner, A. (2004). Innovation, Coordination and Paradigms: Recombining Entrepreneurship and Technological Change, Innovation, Industrial Dynamics and Structural Transformation: Schumpeterian Legacies, International Schumpeter

Society Conference,1-19.

Ebner, A. (2005). Entrepreneurship and Economic Development From Classical Political Economy to Economic Sociology, Journal of Economic Studies, S.32, No.3, s.256-273.

Edquist, C. ve Hommen L. (1999). System of Innovation: Theory and Policy for The Demand Side, Technology In Society 21, s.63-79.

Ercan, S. ve Gökdeniz İ. (2009). Girişimciliğin Gelişim Süreci ve Girişimcilik Açısından Kazakistan ,bilig Bahar/S.49.

Ergenecoşar, S. (2010). İşletmelerde ve Organizasyonlarda İnovasyon Kültürü

“Türkiye Örneği”, Bitirme Projesi, Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu,

İstanbul.

Ersoy, B. A. ve Şengül, C. M. (2008). Yenilikçiliğe Yönelik Devlet Uygulamaları ve AB Karşılaştırması, Yönetim ve Ekonomi, C.15, S.1, s.59-74.

Ertuğrul, B. (2011). Hayek – Schumpeter; Ne Yazık ki Halen Anlaşılamadınız – 2…http://bilalertugrul.wordpress.com/2011/11/21/hayek-schumpeter-ne-yazik- ki-halen-anlasilamadiniz-2/ (E.T.:02.01.2012).

Fiet, J. O. (1996). The Informational Basis of Entrepreneurial Discovery, Small

Benzer Belgeler