• Sonuç bulunamadı

2.1. YENİLİKÇİLİK 31 

2.1.4. Yenilik Süreci Modelleri 37 

2.1.4.1. Doğrusal Modeller 37 

İkinci Dünya Savaşı’ndan beri genel kabul edilen yenilik modeli “doğrusal model” dir. Bu modelde, herhangi bir kişi araştırır daha sonra araştırma geliştirmeye, geliştirme üretime ve üretim de pazarlamaya doğru doğrusal bir süreç olarak devam eder (Rosenberg ve Kline, 1986: 285).

Tablo-2.2.: Doğrusal Yenilik Modeli

Araştırma ↓ Geliştirme ↓ Üretim ↓ Pazarlama

Kaynak:Rosenberg, N., Kline S.J., “An Overview of Innovation”, In R. Landau Ve N. Rosenberg

(Ed.) The Positive Sum Strategy: Harnessing Technology For Economic Growth, Washington, De: National academic Press, 1986,s.286

Yenilik sürecinin doğrusal görüşü, bilimin teknolojiye yol açtığı, teknolojinin de pazar ihtiyaçlarını giderdiği anlamına gelmektedir. Temel bilimsel araştırmadan ticari uygulamalara tek yönlü bir ilerleme olduğu için bu ticari araştırma ve geliştirmeyi oluşturur. Bu modelde sonraki çeşitli yenilik süreci aşamalarından (ürün geliştirme, üretim ve pazarlama) başlangıç aşamasına geri bildirim olmadığı gibi diğer aşamalar arasında da geri bildirim yoktur. Doğrusal görünümü çok basittir. Bununla birlikte, pratikte bu teorik formülasyonlar çok yararlı değildir (Edquist ve Hommen, 1999: 64). Doğrusal modeller 3’e ayrılmaktadır:

• Teknoloji itmeli model • Talep çekmeli model • Etkileşimli model

2.1.4.1.1.Teknoloji İtmeli Model

1950’lerde savaş sonrası iyileşme döneminde talep üretim kapasitesini aşmıştır. Ekonomik büyüme yeni teknolojik sektörlerle gerçekleşmektedir. Bu süreçte baskın olan yenilik modeli teknoloji itmeli modeldir ve 1950-1960 yılları arası benimsenmiştir. Bu modelde yenilik süreci temel bilimsel araştırmadan gelişmeye, üretime ve piyasada yeni ürün akışı ile sonuçlanan pazarlamaya doğru işlemektedir (Neely ve Hii, 1998: 11). Bu modele göre ortaya çıkan teknolojik yeniliklerin talebi arttırır ve böylece ekonomik büyümeyi destekler. Büyümeyi besleyen şey de böylelikle bilimsel ve teknik buluşlardır. Ar-Ge bu modele göre temel dinamik niteliği taşımaktadır. Yeni ürün ve süreçler, temel bilimin keşfinin bir sonucu olup bu keşiflerin olası ticari uygulamaları Ar-Ge birimi tarafından gündeme getirilmekte ve bunun sonucu olarak da yeniliğe dönüşmektedir. Bu modele göre herhangi bir geri bildirim bulunmamaktadır (Albeni ve Karagöz, 2003: 36-37).

Yeni bir teknoloji ile pazara giren firmalar daha fazla pazar payına sahip olduklarından rakiplerinden bir adım önde olurlar bu yüzden de inovasyon çalışmaları hızlanmıştır. Bu modelin diğer modellere göre farklılığı pazara sunulan teknolojinin ne olduğunun önemli olmamasıdır. Çünkü pazar yeniliğe açık

olduğundan pazara sunulan her teknolojiyi çok hızlı bir şekilde tüketilmektedir (Ergenecoşar, 2010: 19).

Şekil-2.1.: Teknoloji İtmeli Model

Kaynak: Karadal F.,Türk M., İşletmelerde teknoloji Yönetiminin Geleceği, Niğde Üniversitesi İİBF

Dergisi,C.1,S.1,2008, s.60

Doğrusal modele eleştiriler söz konusudur. Bu süreç birbirini etkileyen ve geri bildiren bir yöntem yerine bir dizi olarak ifade edilir. Ar-Ge’ye aşırı önem verilir. Doğrusal modelin diğer bir eksikliği geri bildirim yollarını gelişme sürecinde ve pazarda yok saymasıdır. Bilgisel geri bildirme bir firmanın gelişim performansını devam ettirmesinde girdisel olarak gereklidir. Bununla birlikte geliştirilmiş modeller yaygın olarak kullanılmamaktadır. Sonuç olarak doğrusal model günümüzdeki politik tartışmalarda hala sıkça başvurulan bir yöntemdir (Neely ve Hii, 1998: 12).

2.1.4.1.2.Talep Çekmeli Model

1960’ların ikinci yarısı şirketlerin geliştiği bir dönemdir. Firmalar artan rekabetle mücadele etmek için sundukları ürünleri değiştiriyorlardı. Strateji olarak pazarlama konusu artan bir öneme sahip oldu. Yenilikçilik çalışmaları bu dönemde pazar ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmaktaydı. Müşteri talepleri, zevkleri ve tercihleri yenilikçilik sürecini yönlendirmektedir (Neely ve Hii, 1998: 12). Bundan dolayı da kamu politika yapıcıları, ikinci doğrusal yenilik modeli olan talep çekmeli modeli benimsemişlerdir (Albeni ve Karagöz, 2003: 37).

Bu yenilik modeli, yeniliklerin AR-GE bölümlerinde ortaya çıkan yeni fikirler yerine firmaların doğrudan müşterilerin beklentilerine ve isteklerine önem

vermektedir. Buna göre müşterilerden gelen ürün talepleri neticesinde yeni ürün kararları şekillenmektedir (Albeni ve Karagöz, 2003: 37).

Şekil-2.2.: Talep Çekmeli Model

Kaynak: Karadal F.,Türk M., İşletmelerde teknoloji Yönetiminin Geleceği, Niğde Üniversitesi İİBF

Dergisi,C.1,S.1,2008, s.60

Talep çekmeli modele yöneltilen eleştirilerden biri başarılı yenilikler için gerekli olan diğer girdileri yok saymasıdır. Bir diğer eleştiri ise uygulamada nadiren var olan sıralı ve doğrusal bir yenilik sürecini öngörmesidir. Bu model müşteri ihtiyaçlarını sürücü koltuğuna oturtarak, yenilik için önemli olan teknolojik bilgi havuzu ve bilimle ilişkili bağlantıları hesaba katmada başarısız olmuştur (Neely ve Hii, 1998: 13)

2.1.4.1.3.Etkileşimli Model

1970’lerin ortalarına gelindiğinde yapılan çalışmalar her iki doğrusal yenilik modelinin de gerçekleri tam olarak yansıtmadığını göstermiştir. Yeniliğin, yeni bilginin var olan Ar-Ge çalışmaları ile meydana geldiği görülmüş ve buna etkileşimli model denilmiştir. Yenilik süreci esnasında firma içerisindeki departmanlar arası ilişkilerin önemi vurgulanmaktadır. Buna göre, yeni fikirlerin firmanın tüm birimlerinden çıkabileceği ve bunun sonucu olarak firmanın tüm bölümleri arasındaki etkileşimin yenilik üreteceği savunulmaktadır (Oğuztürk ve Türkoğlu , 2004: 17).

Teknoloji itmeli ve talep çekmeli modellerinin bir karmasıdır. Klasik ürün geliştirme zinciri olan fikir geliştirme, Ar-Ge, prototip üretim, imalat ve pazarlama-

satış ile nihai olarak pazar aşamaları, yeni teknolojiler, yeni ihtiyaçlar gibi gelecekle ilgili kestirimler göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmektedir (Karadal ve Türk, 2008: 60).

Şekil-2.3.: Etkileşimli Model

Kaynak: Karadal F.,Türk M., İşletmelerde teknoloji Yönetiminin Geleceği, Niğde Üniversitesi İİBF

Dergisi,C.1,S.1,2008, s.60

Bu modelde yenilik süreci içerisindeki aşamalar arası etkileşim ve geri bidirimler söz konusudur. Teknolojik itmeli ve talep çekmeli yenilik süreçleri birlikte çalışmaktadırlar. Bu süreçlerdeki aşamalar ayrışık fakat etkileşimli durumdadır (Albeni ve Karagöz, 2003: 37).

Daha öncede belirtildiği gibi geri bildirim yollarının yokluğu da dahil olmak üzere doğrusal yenilik modelinde problemler söz konusudur. Yeniliği yaratmada öğrenme sürecinin parçası olan eksiklikler ve hatalar geri bildirim ve denemelerde çok önemlidir. Diğer bir problem de uygulamalı bilim olarak Ar-Ge görüşüdür. Temel bilimsel araştırmalar her zaman yeniliklerin dizaynına yol açmaz. Tersine, teknolojik yenilikler bilimle herhangi bir etkileşim olmaksızın bağımsızca devam edebilir (Edquist ve Hommen, 1999: 64).

Benzer Belgeler