• Sonuç bulunamadı

Yeni Kötü Yaratık Problemi ve Epistemolojik Ayrımsalcılık

Duncan Pritchard, epistemolojik ayrımsalcılık görüşü ile eksik belirlenim ilkesine dayanan şüpheci paradoksun üstesinden gelmeye çalışır. Daha önce belirtildiği

gibi, (1) nolu öncül yeni kötü yaratık problemi üzerinden haklılandırılır. Yeni kötü yaratık problemine göre, özne için iki durum vardır. Bunlardan ilki normal koşulların olduğu iyi durumdur. İkinci durum ise ilk durumun –iyi durumun- karşılığı olan ancak radikal bir şüpheci hipotezin kurbanı olduğumuz kötü durumdur. Normal koşulların olduğu iyi durumlardaki deneyimler ile radikal bir şüpheci hipotezin kurbanı olduğumuz kötü durumdaki deneyimler ayırt edilemezdir. Bu yüzden, yeni kötü yaratık problemi tarafından desteklenen şüpheciliğe göre, dış dünya hakkındaki bir inancımız lehine daha iyi rasyonel temellere sahip değilizdir.

Epistemolojik içselciliği epistemolojik dışsalcılığa karşı en çok motive eden de bu problemidir. Epistemolojik içselciliğe göre, radikal bir şüpheci hipotezin kurbanı olduğumuz durum ile gerçeğe uygun bir durumda dış dünyayı aynı şekilde deneyimleriz. Özne, gerçeğe uygun bir durumdaki gibi radikal bir şüpheci hipotezin kurbanı olduğu durumda da algılamaya devam eder. Ancak aslında özne radikal bir şüpheci hipotezin kurbanıdır. Bu yüzden, epistemolojik içselcilik için, özneye dışsal olan koşullar bir inancı gerekçelendiremez. Bundan dolayı, gerekçelendirme için dışsal unsurlar gerekli değildir.

Pritchard’ın epistemolojik ayrımsalcı görüşünün en özgün yanlarından biri bu durumda ortaya çıkar. Bu görüşe göre, bir gerekçelendirme için hem içsel hem de dışsal unsurlar gereklidir. Hatırlayacak olursak, epistemolojik ayrımsalcılığa göre, algıya dayalı bilgi durumlarında, hem nesnel hem de öznel koşulların iyi olması gereklidir. Nesnel koşulların iyi olduğu iyi bir durumda özne, p’yi bilmek için bir pozisyondadır. Buna ek olarak, öznel koşulların da iyi olduğu daha iyi bir durumda özne, p’yi bilir hale gelir. Kötü yaratık problemini kendisine motivasyon olarak alan epistemolojik içselciliğe göre, bir inancı dışsal koşullar değil içsel koşullar gerekçelendirecektir. Bunu aksine, epistemolojik dışsalcılığa göre ise nesnel koşulların iyi olmasına ek olarak, herhangi bir içsel unsur gerekli değildir. Pritchard için, hem epistemolojik içselcilik hem de epistemolojik dışsalcılık hatalıdır. Çünkü epistemolojik içselcilik, dışsal unsurları devre dışı bırakarak, doğruya götüren nedeni devre dışı bırakmaktadır. Oysa, öznenin her şeyden önce, p’yi bilmek için bir pozisyonda olması için doğruya götüren nedene –yani, p’yi görmesine- ihtiyacı vardır. Epistemolojik dışsalcılık ise içsel unsurları devre dışı bırakmaktadır. Oysa, öznenin sahip olduğu doğruya götüren nedeni –yani, p’yi görmesi- sadece p’yi bilmek için bir pozisyon sağlar. Ancak p’yi bilmek için doğruya götüren nedene reflektif olarak erişilebilir olması gerekir. Duncan Pritchard’a

göre, epistemolojik ayrımsalcılık görüşü ile birlikte epistemolojideki Gordion düğümünü çözebiliriz:

Epistemolojik ayrımsalcılık, bir kişi, algısal bilgi durumlarında, hem reflektif olarak erişilebilir olan hem de doğruya götüren epistemik desteğe sahip olması gerektiği düşüncesi ile Gordion düğümünün önünü kesmek için direk bir yol sunuyor gibi gözüküyor. Bunun anlamı şudur: epistemolojik içselcilerin savundukları gibi epistemolojik destek, rasyonel olarak anlaşılmaz (muğlak) olmamalıdır. Ayrıca, epistemolojik dışsalcıların savundukları gibi epistemolojik destek, her zaman dış dünya (çünkü dünya hakkında gerçekleri gerektirir) üzerinden direk epistemik kavrama ile bize sunulmalıdır (Pritchard, 2018: 17).

Ancak eğer yeni kötü yaratık argümanı makul ise, epistemolojik ayrımsalcılık yanlış olmak zorundadır. Çünkü özne, gerçeğe uygun ve radikal bir şüpheci hipotezin kurbanı olduğu durumda aynı şekilde deneyimler. Ayrıca, özne gerçeğe uygun bir durum ile radikal bir şüpheci hipotezin kurbanı olduğu durumu ayırt edemeyeceği için, gerçeğe uygun bir durumdaki rasyonel desteği, radikal bir şüpheci hipotezin kurbanı olduğu durumdaki rasyonel desteğinden daha iyi olmayacaktır. Bu yüzden, bir kişi, kötü durumda doğruya götüren ve reflektif olarak erişilebilir rasyonel desteğe sahip olmadığı için, iyi bir durumda doğruya götüren ve reflektif olarak erişilebilir rasyonel desteğe sahip olmayacaktır. Böylece, epistemolojik ayrımsalcılık hatalıdır.

Bu argümana göre, bir kişi, normal (şüpheci olmayan) durumlar ve radikal bir şekilde aldatılmış olduğu (yani, brain-in-a-vat kısaca BIV) paralel şüpheci senaryoları birbirinden ayırt edemediği için bir kişinin önceki senaryoda (“iyi durumdaki”) erişebilir olduğu rasyonel desteği, sonraki senaryoda (“kötü durumdaki”) erişebilir olduğu rasyonel destekten daha iyi değildir. Eğer bu doğruysa, o halde bir kişi kötü durumda reflektif olarak erişilebilir doğruya götüren algısal nedenlere sahip değildir. Bu yüzden, epistemolojik ayrımsalcılık hatalı olmalıdır (Pritchard, 2018: 16).

Epistemolojik ayrımsalcılığın yüz yüze kaldığı problem, p’yi görmek ile p’yi görür gibi görmek arasındaki fenomenolojik ayırt edilemezlik problemidir. Eğer S, iyi bir durum ile kötü bir durumu ayırt edemiyorsa, o halde S, p’ye bir illüzyon ya da halüsinasyon temelinde inanacaktır. Bu problemi daha iyi anlamak için, Pritchard’ın daha iyi durum ile karşılığı olan epistemolojik kötü durum açıklamalarına bakmak önemlidir. Epistemolojik ayrımsalcılığa göre, daha iyi durumda, S, p’ye inanmak için doğruya götüren bir nedenine reflektif erişime sahiptir. Peki, p’ye inanmak için doğruya götüren nedene reflektif olarak erişilebilir olduğumuz daha iyi durum ile doğruya götüren bir nedenin olmadığı kötü durumu, bu iki durum fenomenolojik olarak ayırt edilemez olduğu için nasıl uzlaştıracağız?

Açıkça gördüğümüz gibi yeni kötü yaratık problemi, ayırt edilemezlik problemine başvurarak, radikal şüpheci senaryolara karşı, dış dünya hakkındaki günlük

inançlarımız lehine nedenlerimizin yetersiz olduğunu göstererek, radikal şüpheci senaryolara karşı, günlük inançlarımız lehine daha iyi rasyonel desteğimizin olmadığını gösterir.

Bu probleme Pritchard’ın bir cevabı ya da bir çözümü var mıdır? Pritchard, bu probleme bir çözüm sunmalıdır; çünkü aksi halde, radikal şüphecilik devam eder ve Pritchard’ın savunmuş olduğu epistemolojik ayrımsalcılık savunulamaz. Peki, Pritchard bu duruma nasıl yaklaşır? Pritchard, yeni kötü yaratık argümanını doğrudan reddeder. Ona göre, etrafımız ayırt edilemezlik hipotezi tarafından kuşatılmış olsa bile, bizim iyi bir durumda, kötü durumdan daha iyi rasyonel desteğimiz vardır. Daha spesifik olarak, “… iyi durumdaki bir öznenin reflektif olarak erişilebilir olan rasyonel desteğinin kapsamını, kötü bir durumda ulaşılabilir olan reflektif olarak erişilebilir rasyonel destek tarafından sınırlandırılmış olarak değerlendirmeyebiliriz. Bu yüzden, yeni kötü yaratık problemi gitmek zorundadır” (Pritchard, 2018: 16). Pritchard’a göre, epistemolojik ayrımsalcılığın çok çekici bir pozisyon olmasının nedeni de budur: “Eğer biz reflektif olarak erişilebilir doğruya götüren algısal nedenlere sahip olabiliyorsak, bu, yeni kötü yaratık problemini reddetmek için mükemmel bir rasyonel temele sahip olabiliriz anlamına gelmez mi?” (Pritchard, 2018: 17).

2.3. Ayırt Edilebilirlik Problemi, Dretske’nin “Zebra” Örneği ve