• Sonuç bulunamadı

3. PAZARLAMA VE SÜRDÜRÜLEBİLİR AMBALAJLAMA

3.6 Yeşil Firma

Yeşil ekonomi; yeşil ürünler, organik tarım, yenilenebilir enerji, su, toprak ve atık yönetimi ve doğal kaynaklar gibi konuları kapsayan milyar dolarlık bir sektördür. Yeşil firma stratejisi artık bir seçenek olmaktan çıkmıştır, gelecek buna bağlıdır. Firmalar rekabet avantajı elde etmek ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamak için, sosyal sorumluluk stratejilerini gündemlerinin en önemli konusu olarak ele almaktadır. Birçok çalışmada çevreye duyarlı faaliyetlerde bulunan firmaların tüketiciler tarafından daha güvenilir bulundukları belirtilmektedir (Saxena ve Khandelwal, 2012). Sürdürülebilirlik, uzun dönemli çevresel kaygılara yönelik firma misyonu oluşturmayı gerektirmektedir. Firmalar finansal kazanç elde etmenin yanı sıra, doğal hayatı korumanın da yollarını aramalıdır (Shrivastava ve Hart, 1995). Firmaların çevresel politikaları iş politikalarının bir parçası olmalıdır. Böylece çevresel yönetim unsurları, firmaların iş süreçlerinin, faaliyetlerinin ve ürünlerinin bütün unsurları içinde yer alacaktır (Kralj ve Markic, 2008). Ambalaj endüstrisi uzun yıllardır, ambalaj atığının azaltılması ve geri kazanılabilirliğin arttırılması yönünde yoğun baskılara maruz kalmaktadır. Ancak bu hedeflerin, ambalajlamanın karmaşık

yapısı ve tedarik zincirinin parçası olduğu sistemler düşünülmeden sürdürüldüğü ile ilgili kaygı hakimdir. Aynı zamanda çevresel hedeflerin; ekonomik büyüme, iş ve yaşam standartları ile ödünleşme meydana getirmemesi de istenmektedir. Bu nedenle firmalar çevresel hedeflerini maliyet, pazar payı ve tüketici beklentileri gibi diğer iş faktörleri ile bütünleştirmeli ve kararlarını bunların tedarik zincirindeki konumları kapsamında vermelidir (Lewis ve diğ, 2007). İhracat yapan firmalar da çevre dostu faaliyetlerde bulunmaları yönünde baskıya maruz kalmaktadır. Uluslararası firmaların tedarik zinciri için sürdürülebilirlik bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır (Saxena ve Khandelwal, 2012).

Sosyal sorumluluğun iş kültürünün bir parçası olarak ortaya çıkmasıyla, firmalar sürdürülebilir yeniliğe karşı daha pro-aktif yaklaşmaktadır. Bu durum, çevreye duyarlı faaliyetlerde bulunan firmaların sosyal konular ile ilgili eleştirilere maruz kalmasını azaltmaktadır ayrıca, bu tür firmalar yeşil ürünleri ve hizmetleri satın almak isteyen tüketicilere de daha cazip gelmektedir (Saxena ve Khandelwal, 2012). Çevre sorunları firma yöneticileri tarafından 21. yüzyılın en önemli konularından biri olarak kabul edilmektedir. Ayrıca yöneticiler, firmaların ürettiği ürünlerin sorumluluğunu üstlenmeleri gerektiğini düşünmektedirler. Büyük firmaların çevreye ilişkin konuları da göz önünde bulundurarak politika ve stratejilerini oluşturdukları belirtilmektedir (Gupta, 1995). Çevreyi koruma firmaların önemli bir yükümlülüğüdür ayrıca pozitif bir kurumsal imajın oluşturulmasında ve firmanın başarılı olabilmesinde etkili faktörlerden biri olarak belirtilmektedir. Çevreye duyarlılık firmaya rekabet avantajı ve daha büyük pazar payı sağlamasının yanı sıra, müşteri sadakatinde de artışı sağlamaktadır (D’Souza ve diğ, 2006). Firma yöneticileri, sürdürülebilirlik programlarının uygulanmasının firmaların başarılı olabilmeleri ve rekabet avantajı elde edebilmeleri için gerekli olduğunu düşünmektedirler. Uzun dönemli kaynak sağlanabilirliği ve verim artışı firmalar tarafından hedeflenmektedir (Borin ve diğ, 2013). Çevre politikasını iş stratejisiyle başarılı bir şekilde birleştirebilen firmaların kazançlı çıkacağı belirtilmektedir. Çünkü, tüketicilere yeşil mesajını etkili bir şekilde ileten firmalar rakiplerinden daha güçlü bir konumda olacaktır. Tüketicilerin güvenini kazanmak için firmaların çevreye duyarlılıkla ilgili itibarının önemli bir konu olması, pazarlama stratejicilerini ve planlayıcılarını firmanın çevreye duyarlılıkla ilgili itibarına daha çok özen göstermeye yöneltmektedir (Phau ve Ong, 2007). Firmalar çevre ile ilgili konuları

işle ilgili diğer konuları aldıkları kadar ciddiye almalı ve bu konuda yatırım yapmalıdır. Firmalar bu yatırımı yaparken hemen ardından gelen bir geri dönüş ve kar beklentisi içinde de olmamalıdır çünkü, çevreye yönelik yapılan bu yatırımlar uzun dönemlidir ve karşılığını görmek zaman almaktadır. Düşünülmesi gereken, bu alanda yapılan yatırımların firma paydaşlarına uzun dönemde getireceği faydalar olmalıdır (Saxena ve Khandelwal, 2012).

Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilirliğin gerektirdiği kurumsal, sosyal sorumluluklar firmalar tarafından ciddi olarak düşünülmekte ve bu yönde hareket edilmektedir. Firmalar, faaliyetlerinin çevre üzerinde oluşturduğu etkiler ile ilgili bilgi toplamakta ve bu etkilere üretim, tasarım, lojistik, pazarlama ve iş ilişkilerinde yapacakları ne tür değişikliklerle çözüm bulacaklarını araştırmaktadır (Lewis ve diğ, 2007). Yeryüzünün kaynakları sınırlıdır bu nedenle malzeme tüketimine bağlı olan ekonomik büyüme de sınırlıdır. Firmalar, doğal kaynakların belirsiz bir şekilde kullanımına devam etmemeli ve yenilenemeyen girdilerin minimum kullanımını sağlayan yöntemleri araştırmalıdır. Enerji ve malzeme kullanımını azaltma, geri dönüştürülmüş veya yenilenebilir malzeme ve enerji kullanımını arttırma, yenileme- tüketim arasındaki dengeyi sağlama gibi yöntemler firmaların sürdürülebilirlik stratejileri arasında yer almaktadır. Kaynak ve malzeme korunumunu sağlamak için birçok yöntem mevcuttur ve firmalar bu yöntemleri uygulayabilmek için yeni planlar geliştirmektedir. Yeni planlar; yaşam döngüsü analizine bağlı olarak ürünlerin ve ambalajların yeniden tasarımını, üretimin verimliliğini arttırmayı, emisyonu azaltmayı ve enerji verimliliğini arttırmayı da içermektedir (Shrivastava ve Hart, 1995).

Firmalar tarafından çevre yönetim sisteminin geliştirilip uygulanmasıyla firma faaliyetlerinin çevre üzerindeki olumsuz etkileri önlenebilmektedir. Aynı zamanda yeşil teknoloji, proses ve ürünlerin geliştirilmesi gibi çeşitli çevresel uygulamaların firmalar tarafından rutin işlemler haline getirilmesi ile çevresel performansın arttırılması mümkün olmaktadır (Gupta, 1995). Farklı kavramsal bakış açıları ve araştırma metotları üretim ve tüketimin çevre üzerindeki etkisini anlamak için kullanılmıştır. Bu amaçla en sık kullanılan metot yaşam döngüsü tayinidir. Çevresel tedarik zinciri yönetimi; tedarikçilerin ve satın alınan ürünlerin çevresel performansına ilişkin olarak yapılan yeşil tedarik kriterleri, anketler ve denetimler gibi uygulamaları kapsamaktadır (Bergström ve diğ, 2005). Çevreye duyarlı firmalar;

çeşitli performans kriterleri ile yasal uygunluk, atık, emisyon ve tüketici memnuniyeti konularında nasıl olduklarını izlemektedirler. Çevreye duyarlı firmalar; çevre kirliliğini önleme, geri dönüşüm, emisyonu, atık miktarını ve enerji kullanımını azaltma gibi faaliyetler ile çevresel performanslarını arttırmaya çalışmaktadırlar (Saxena ve Khandelwal, 2012).

Benzer Belgeler