• Sonuç bulunamadı

2.8. Kitle İletişimi ve Televizyon

2.8.4. Yarışma Programları

Yaygın eğlence aracı olarak kullanılan televizyonda programlar niteliksizleştirilmekte, televizyonların içeriği insanları oyalamaya yönelik kurgulanmakta ve en fazla izleyiciyi televizyon başında tutma düşüncesiyle içerikler kurgulanmakta ve hatta yurtdışından formatlar satın alınarak Türk toplumunun geleneksel ve kültürel yapısına uygunlaştırılarak izleyiciye sunulmaktadır. İzleyici, televizyonda reklamcılara pazarlanmakta, diğer bir ifadeyle izleyiciler televizyon seyrederek reklamcılar için mesai harcamaktadırlar. Bu mesainin karşılığında izleyiciye ise haz, doyum, korku, keyif, gülmece, eğlence, oyalanma, kaçma, öğrenme vb. eylemler ve arzular verilmektedir (Mutlu, 2005: 107-108).

Bu noktada televizyon formatları genelinde yarışma programları, üzerinde durulması gereken bir durum arz eder. Toplumların eğitim düzeyleri ve televizyon izleme oranları arasında sıkı bir bağlantı vardır. Özellikle televizyon içeriklerinin şekillenmesinde izler kitlenin -birçok düşünürce her ne kadar pasif olduğu düşünülse de - etkisi büyüktür. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde eğitim seviyesinin düşük olması ve toplumun büyük bir çoğunluğunu alt-orta sınıfın oluşturması, televizyon izleme oranlarını yükseltmekte ve televizyon içeriklerini bu doğrultuda şekillendirmektedir (Dursun ve Evirgen, 2014: 130).

Bugün televizyon içeriklerinin belirlenmesinde izleyici talepleri en önemli kriter haline gelmiştir. Morley ve Robins’e göre izleyiciler artık siyasi terimlerle tanımlanan ulusal topluluğun yurttaşları değil tüketim toplumunun üyesi olarak anılmaktadır (Balcı, 2009: 52).

Gerçeklik imgesini çok fazla zedelemeyecek ve insanları aynı zamanda eğlendirebilecek bir format arayışında olan post-televizyon sıradan insanın gündelik faaliyetini taklit etmeyi önemli bir strateji olarak belirlemiş, bu strateji dâhilinde söz konusu faaliyetleri bir serüven biçiminde izleyicilere sunmayı tercih etmiştir (Köksalan, 2007: 262). 1990’ların başlarına kadar televizyon yayıncılığında öne çıkan beş temel format vardı bunlar: sitcom, drama, haber, spor ve sinema. Ancak 1990’ların başından itibaren reklam gelirlerinin program yapım maliyetlerini karşılayamaması üzerine yapımcılar yeni formatlar arayışına

girişmişler ve dünya çapında çılgınca ilgi gören ucuz maliyetli ancak yüksek karlı reality showları bununla beraber yarışma programlarını keşfetmişlerdir (Kabataş, arsiv.ntv.com: 2015).

1980’li yıllarda televizyonun yapısında yaşanan değişimlerle birlikte yarışma programları da türsel bir dönüşüme girmiştir. Yarışma programlarında büyük oranda akademik ve entelektüel bilgi dışlanmış daha sıradan, gündelik, yaşam deneyimlerine dayalı bilgiler yeni türün uzlaşı kodlarında yerlerini almıştır. Başka bir deyişle, yarışma programları, boş zaman etkinliğinin, gündelik yaşamın ve kadın kültürünün bir parçası olarak yeniden tanımlanmıştır. Programlarda ‘gerçek insanlar kullanılarak izleyicinin özdeşlik kurma düzeyi arttırılmış, stüdyolarda kurulan ‘oyun’ alanlarında gerçek hikâyeler, en gerçek biçimde ‘sahnelenmiş’ ve bu sahneleme sürecinde yarışma türünün sunduğu rekabet/risk/belirsizlik temalarının hazları harekete geçirilmiştir (Dursun ve Evirgen, 2014: 132-137). Olabildiğince geniş, izleyici katılımlı, bol aydınlatma ve parlak stüdyo ortamda gerçekleştirilen yarışmaların sunucuları çoğunlukla popüler insanlardan seçilmeye başlanırken aynı zamanda ödüller tüketimi tetiklemiş, ev gereçleri, otomobil, tatil ve nakit gibi ödülleri de kapsayacak şekilde maddi temele dayandırılmıştır (Balcı, 2009: 64).

Günümüzde ise Özel televizyon kanallarının artışı ile birlikte medya bir yandan tüketici olma bilincini telkin ederken, diğer bir yandan daha üst düzey bir yaşam tarzını benimsetmektedir. Bilginin para ettiği yanılgısı üzerine kurulan ithal edilmiş yarışma programları sayesinde bilmekten çok şans faktörüne bağlı olarak bir gecede milyarlar kazanılmakta ve kazanılan bu paralar ile kredi kartı borçları ödenip, yeni ev ve araba alınmaktadır. Yarışma programlarında insanlar bilgileri ölçülmekten çok, kolay sorular karşılığında ürünler dağıtılmakta ve eğlence programı haline getirilmektedir (Papatya ve Özdemir, 2012: 170).

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜKETİM TOPLUMUNUN BİR ÖRNEĞİ OLARAK “BU TARZ BENİM” YARIŞMASI

Yarışma programları, ticari televizyonların her bağlamda beklentilerine cevap veren bir tür olarak karşımıza çıkarken aşırı bir şekilde melezleşmiştir. Bu melezlik, programların izleyici kitlesini genişletmiş, programlarının izleyicileri, bir şekilde kendilerine ait unsurları yarışma programlarında bulabilir olmuşlardır. Böylece bu program türü sosyo-ekonomik açıdan farklı özelliklere sahip çeşitli izleyici kitlesi tarafından takip edilebilmektedir (Dursun ve Evirgen, 2014: 151).

Bu noktada yarışma programları ideolojik boyutlarıyla karşımıza çıkar. Bu programların değerleri hem kapitalist ideolojiyi besler hem de kapitalizmin sahip olma hırsı rekabetçi bireyciliğini teşvik eder (Erdoğan ve Alemdar, 1994: 12).

Yarışmaya katılanların amacı para kazanmak dolayısıyla da tüketim yapmaktır. Yarışmaya katılanların söylemleri, izleyicide tüketime yönelik beklentileri uyandırmak üzere programlanmıştır. Bu programlar para ve tüketim imkanları vaat ettikleri için kapitalist sistemle bağlantılı olarak yüksek izlenirlik özellikleriyle izleyicinin algılarını biçimlendirir ve egemen kapitalist değerlerle bütünleşik tüketim kültürünü egemen kılarlar, aynı zamanda eğlence ve haz ile birlikte, kapitalist sistemin yeniden üretimine hizmet ederler (Yaylagül, 2009: 253-258).

Çalışmanın bu son bölümde örneklem olarak ele alınan, bir popüler kültür ürünü olan ve bir çok tüketim gösterenine sahip “Bu Tarz Benim” yarışması önceki bölümlerdeki kuramsal çerçeveye paralel olarak içerik ve eleştirel söylem analizi kriterlerine göre değerlendirilecektir.

3.1. Bu Tarz Benim Yarışmasının Formatı

İlk zamanlar hafta içi her gün saat 13.00-16.00 arası yayınlanan programın saati ilerleyen zamanlarda aldığı yüksek reytinglerin etkisi ile 16.00-19.00 saatlerine alınmıştır. Ayrıca her iki dönemde de programın tekrarı gece 12.30-02.00 saatleri arasında verilmiştir. Yayınlandığı ilk gün totalde 35. sıradan giriş yapan program ilerleyen haftalarda hızla yükselmiş ve Türkiye’nin en çok izlenen yarışma programı olmuştur.

Yayınlanmasından itibaren izleyicinin ilgisini üzerine çekmeyi başaran yarışma programında 13 kadın yarışmacı, tarzlarıyla 100 bin liralık büyük ödüle ulaşmak için rekabet etmektedirler. Yarışmaya internet üzerinden, Giyim tarzınızı nasıl tanımlarsınız ? Kıyafet

alışverişinize ayda ne kadar para ve zaman ayırırsınız?, Hiç estetik operasyonu geçirdiniz mi? Geçirdiyseniz vücudunuzun neresinde? Kazandığınız takdirde 100 bin TL ile neler yapmayı planlıyorsunuz? Kaç çift ayakkabınız var? Geniş bir gardıroba sahip misiniz? gibi sorulara cevap vererek internet üzerinden başvurulmaktadır.

Programın üç sabit jüri üyesi vardır. Uzun süre sanatçıların imaj makerlığını, makyözlüğünü, kuaförlüğünü, fotoğrafçılığını ve modelistliğini yapan Kemal Doğulu, aynı zamanda pop müzik şarkıcılığı yaptığı dönemde bir ara MTV kanalında ilk sıraya kadar yükselmiştir. Kısaca kendisini styling uzmanı olarak betimleyen Kemal Doğuluya göre onun yaptığı stil sayesinde bir çok kişi star olmuştur. Öykü Serter yarışmanın ilk gününde onu “Ünlü isimlere yaptığı imajlarla adından söz ettiren, hayal ustası” olarak tanıtmıştır.

Eski manken ve stilist olmasına rağmen 2011 yılında katıldığı Yok Böyle Dans ile ünü artan İvana Sert 2012 yılında Yalan Dünya dizisinde rol aldıktan sonra son olarak Bugün Ne Giysem yarışmasında jüri koltuğuna oturmuştur. Öykü Serter onu “Tarz olmak denilince isminin karşısına koyacağımız isim” olarak tanıtmıştır.

Kendisini “dikişçi ve “kostümcü” olarak tarif eden ve bugün birçok ünlünün sahne kostümünü diken Nur Yerlitaş, Milano’dan valiz içerisinde getirdiği kıyafetleri satarak modacılığa başlamıştır. İlk olarak 2007 yılında “Bak Kim Dans Ediyor” isimli yarışmada jüri üyeliği yapan Nur Yerlitaş, 2011 yılında “Bugün Ne Giysem” isimli yarışmada tekrar jüri olarak yer almıştır. Öykü Serter, Nur Yerlitaş’ı programın ilk gününde “Türkiye’nin en ünlü en güzel kadınlarının unutulmaz kostümlerine imza atan” kişi olarak tanıtır.

Hafta içi her gün hayali olarak bir yere gitmek için kombin yapıp gelen yarışmacılar öncelikle diğer yarışmacılar tarafından değerlendirildikten sonra jürinin karşına geçerler. İyi giyinen yarışmacı “tarzsın”, jüriye göre iyi giyinmediği düşünülen kişi ise “tarz değilsin” denilerek yerine uğurlanır. En az iki jüri üyesinin tarz demesiyle alınabilecek yıldızları hafta boyunca en çok toplayan yarışmacı korunma altına alınıp elenemeyecek kişi olurken, final gecesi jüri tarafından en az puanı alan kişi ise elenmek için ismi ilk söylenen ve podyuma çıkan kişi olur. İkinci elenmesi istenen kişiye ise yarışmacılar kendi aralarında isim söyleyerek karar verirler ki rekabetin artmasına 100 bin liralık büyük ödülle birlikte en çok etki eden durum da budur. Böylece en çok ismi söylenen kişi ikinci muhtemel elenecek kişiyi oluşturur. Podyuma çıkan iki kişiden gidecek olan kişiye ise sabit üç jüri üyesine ek olarak hafta boyunca potansiyel yarışmacıları hazırlayan Uğurkan Erez ve her hafta yenilenen konuk jüri üyesi karar verir. Böylece program sunucusu Öykü Serter’in tabiri ile her hafta bir kişi hayallerine veda eder. Yayınlandığı ilk gün reytinglerine bakıldığı zaman totalde 35. olan “Bu Tarz Benim” adlı yarışma, ilk ayın sonunda 19. sıraya kadar yükselmiştir. Özellikle eleme

geceleri olan Cumartesi akşamları genelde ilk 7 de yer alan bu program büyük final yaptığı 20 Aralık akşamı totalde en çok izlenen program olmuştur. Gerek yüksek izlenme oranlarıyla popüler kültüre örnek teşkil etmesi, gerekse de tüketim gösterenlerinin çok fazla olması popüler kültürü tüketim toplumu bağlamında incelemeye olanak vermiştir.