• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2.3. YAPISALCI KURAM VE LATİN AMERİKA EKONOMİK

II. Dünya Savaşı’ndan sonra çoğu Latin Amerika ülkesi dışarıdan biçilen bir ekonomik programı uygulamaya başlamışlardır. Sözkonusu ekonomik program ülke içi sanayileşmeyi koruyan ve ithal ikamesi stratejisine dayanmaktadır. Latin Amerika ülkelerine refahın, gelişmenin, hatta demokrasinin bu politikalarla imkan bulacağına inanç bulunmaktaydı. 1960’lı yıllar geldiğinde Latin Amerika ülkelerinde çöküş başlamıştır. Enflasyon ve işsizlik artmış ihracatta ve dövizde sorunlar ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda tepkiler tabana yayıldı ve sivil hükümetlerin yerini askeri rejimler almıştır. Başlangıçta Latin Amerikanın refahını hedefleyen bu program Birleşmiş Milletler BM e bağlı Latin Amerika Ekonomik Komisyonu (ECLA) dur. Azgelişmiş

140 A.g.e., s.93. 141 A.g.e., s.94-95.

ülkelere dışarıdan yapılan yardımı destekleyen Modernleşme Okulu’ndan tavsiyelerle hareket eden ECLA mevcut sorunları çözmek yerine artırdığına ilişkin sorulara cevap verememiştir142.

ECLA Okulunun biri, azgelişmiş ülkenin dünya sistemi içindeki yeri ve konumuna ilişkin, diğeri, azgelişmiş ülkenin içsel yapısına ilişkin, olmak üzere iki çözümleme biçimi bulunmaktadır. Dünya sistemi ile ilgili olanı ECLA’nın ilk Genel Sekreteri olan Raul Prebish, azgelişmişliğin içsel görünümüne ilişkin analizleri ise Celso Furtado geliştirmiştir143. Prebish Latin Amerika’nın geri kalmışlığının nedeninin dışarıda aranması gerektiğini, uluslararası iş bölümü ve uzmanlaşmanın geriliğe neden olduğunu, asıl sorumlu olanın uluslararası alanda geçerli serbest ticaret olduğunu ileri sürmektedir144. Aynı zamanda dünya sistemi ile ilgili varsayımların çıkış noktası dış ticaret kuramının geçerli olmadığı görüşü hakimdir. Başka bir ifadeyle serbest ticaretin tüm ülkelerin ortak yararına olmadığı, ilkel ürünlerde uzmanlaşmış çevre ülkelerden sanayi ürünlerinde uzmanlaşmış merkez ülkelere gelir aktarımının meydana geldiği ön görülmektedir145. Gerçekte bir gelir aktarımından söz edebilmek için çevre ülkelerin ihraç ürünlerinin daha düşük bir fiyatla satılması, ithal ürünlerin de değerlerinin üstündeki bir fiyatla alınması gerekmektedir. Yapısalcı kuram değer çözümlemesini göstermeyi amaçlamaktadır146.

Latin Amerika’nın hammadde ihracatını sürdürmesi çevredeki konumunu pekiştirmektedir. Gelişme ile azgelişmenin, kalkınma ve kalkınmamanın aynı sürecin sonucunda ortaya çıkardığı merkez ile çevre arasındaki farklılığın da uluslararası ticaret tarafından üretildiği dolayısıyla hammadde ihracatına yönelik yapıyı kırmadıkça kalkınma sorununun çözülemeyeceği yapısalcı kuramın üzerinde durduğu bir sorundur147.

Diğer yandan Prebish gelişmiş ülkelerin çevre ülkelerinden ithal ettikleri hammaddelerin yerine yapay üretilen malların aldığını bunun da çevre ülkeleri olumsuz yönde etkilediğini belirtmiştir. Merkez ülkelerde üretici güçlü konumdadır ve pazar koşullarının düşmesi önlenmiştir. Çevre ülkelerde üreticilerin güçsüz konumda olmaları

142 Zafer Cinhirlioğlu, Azgelişmişliğin Toplumsal Boyutu, İmge Kitabevi, Ankara,1999, s.131-132. 143 Şahin, a.g.e., s.123.

144 Başkaya, Kalkınma İktisadının…, a.g.e., s.63. 145 Öztürk, a.g.e., s.114.

146 Gülalp, a.g.e., s.101.

ve piyasa koşullarında birçok satıcının bulunması fiyatların düşmesine neden olmaktadır148.

Ayrıca merkez ülkelerde verimlilik artışları, sendikaların güçlü konumları sayesinde ücretlere yansımaktadır. Ücretlerde görülen yükselme firmaların tekelci konumları gereği fiyatlara yansıtılabilmektedir. Çevre ülkelerde ise işgücünün sayı olarak fazla oluşu ücretleri düşük tutarak verimlilik artışı yansımamakta ve ihraç ürünlerinin fiyatları da düşmektedir.

ECLA ve Prebish merkez ülkelerine tarımsal ürün ve hammadde veren bir çevre ülke olmak yerine içe dönük bir sanayileşmeyi öngörmektedir. Böyle bir politikanın uygulanması güç dengelerini değiştirecek ve iktisadi ve siyasal güç merkez ülkelere ihraç yapan büyük toprak sahipleri yerine ithal ikamesi politikasıyla sözkonusu güç devlet desteğiyle ulusal burjuvazi ve işçi sınıfı tarafından kullanılmaya başlanacaktır149. Aslında ithal ikameci sanayileşme ekonomiyi krizden daha az etkilenir hale getireceği verimi, geliri ve aynı zamanda istihdamı artıracağı düşük ücretleri ortadan kaldıracağı, ticaret hadlerinin bozulmasını engelleyeceği ileri sürülmektedir. Ama yaşanan süreçler bu beklentilerin tersini doğurmuştur.

Yapısalcı kuramcılar Latin Amerika’da enflasyonun nedenleriyle ilgili olarak çalışmalarda bulunmuşlardır. Enflasyon yapısal uyumsuzluktan, ekonomik yapıdaki tıkanıklıktan, toplumsal ve politik gerilimlerden, gelirin paylaşılmasıyla ilgili mücadeleden, sektörlerarası uyumsuzluklardan, dengesizliklerden ve gelişme sürecinin ortaya çıkardığı beklentilerden kaynaklanmaktadır. Gelişmenin önündeki engelin aşılması sosyoekonomik ve politik reformların yapılmasına bağlıdır. Dolayısıyla enflasyonla mücadele, gelişme sorunundan bağımsız değildir150.

Diğer taraftan yapısalcı kuramcılar azgelişmişliği açıklarken kültürel bağımlılığı vurgulayarak gelişme yolundaki en büyük engelin sosyal yapı olduğunu işaret etmektedir. Özellikle ekonomik artıdeğeri kullanırken yönetici sınıf haiz bulundukları tasarrufları tüketim alışkanlıklarının değişmesiyle yeni üretilen malların ithalatının finansmanında kullanmaktadır. Üretim ve tüketim kalıplarının değişmesiyle istihdam yavaşlamakta ve gelir eşitsizliği artmakta ve kitlesel marjinalizasyona neden olmaktadır.

148 Fuat Ercan, “Gelişme Yazını; Eleştiriler ve Yeni Perspektifler”, Gelişme İktisadı Kuram, Eleştiri, Yorum, (Der.Tamer İşgüden, Fuat Ercan, Mehmet Türkay), Beta Basım Yayım, İstanbul, 1995, s.364. 149 İşgüden, a.g.m., s.158-159.

Bu yapısal ve dış ilişkilerle ilgili sorunların çözümüne dönük olarak hükümet, ekonomik iç yapının yenilenmesi için üretim sektörlerini modernleştirmeli, gelir bölüşümünü eşitlemeli ve sosyal marjinalizasyona son vermelidir151.

Azgelişmişlik özgül bir olgu olduğundan dolayı kendine özgü bir teoriye gerek vardır. Azgelişmiş ülkelerin en temel özelliği kapitalizmin yayılmasının bir sonucu olarak ikili bir yapıya sahip olmalarıdır. Bu bağlamda azgelişmişlik günümüzdeki gelişmiş ülkelerin geçmişte yaşamış oldukları deneyim değildir. Azgelişmişlik, geleneksel kesiminin taşıdığı önem ile ölçülürse, gelişme, modern kesimin öneminin artmasına bağlıdır. İkili yapı azgelişmiş ülkelere kapitalizmin dışarıdan girmesi sonucu olmuşsa, ekonomik gelişmenin modern kesimin öncülüğünde gerçekleşeceğini beklemek gerekmektedir. Furtado metropol kaynaklı kapitalist kesimin ekonomiyi parasallaştırmasının bir sonucu olarak ihracat fiyatlarının düştüğü dönemlerde gelişme olanağı bulan ve tüm ekonomiye yayılarak gelişmeyi sağlayacak olan ithal ikameci kesmi ikili yapı dışında üçüncü bir kesimdir.

Yapısalcı kuram ithal ikameci politikalar yoluyla içe dönük sanayileşmenin siyasal alandaki uzantısı olarak azgelişmişliği sorumlusu gördüğü oligarşiye karşı yerli burjuvaziyi desteklemektedir. Gelir kaybının önlenmesi ve iç pazarın büyümesi açısından ücretlerin yüksek tutulması çalışan sınıfların siyasal çözüme katılmasını sağlamaktadır. Yapısalcı kuramın egemen olduğu dönemde Latin Amerika’daki geçerli yapı ithal ikameciliğe dayalı popülizmdir. Bu dönemde egemen, gelişmeci ve katılımcı olan popülizm toplumun çeşitli sınıflarını siyasal ve ideolojik olarak bir araya getiren bir model niteliğindedir. Popülizmin içe dönük sanayileşmenin bağımsız gelişme ve demokratikleşme getiren bir süreç olduğu düşünülmektedir. 1960’lı yıllarda ithal ikameci popülizmin ekonomik ve siyasal olarak bunalıma düşmesi bu akımın da bunalıma düşmesi anlamına gelmektedir152.

Kısaca belirtirsek ECLA’nın Latin Amerika’da uygulamak istediği ithal ikamesine dayalı gelişme politikası dış ödeme dengesizliğinin artmasına, çok uluslu firmaların ekonomiye sızmasına, işsizliğin çoğalmasına, ekonominin konjoktür dalgalanmaların etkisine maruz kalmasına, geleneksel tarım ürünlerinin ihracatının devam etmesine, sınırlı rekabet gücü olmayan bir sanayileşmeye yol açmıştır153.

151 Öztürk, a.g.e., s.119-120. 152 Gülalp, a.g.e., s.102-103. 153 İşgüden, a.g.m., s.139.

Yapısalcı kuramlar genişletilerek bağımlılık, sömürü, eşitsiz mübadele kavramlarının kullanılmasıyla çok sayıda model oluşturulmuştur. Bu modeller arasında yer alan Bağımlılık Kuramları özellikle Baran ve Frank göze çarpmaktadır. Bağımlılık Kuramları ithal ikameci politikalara tepki ile ortaya çıkmış ve merkez çevre ayrımını geliştirmiştir154.

Benzer Belgeler