• Sonuç bulunamadı

Eren: Ben yaparım Saadet’e yemek…

Kolundan tutup içeri çekmek ister Işıl kolunu kurtarmaya çalışır, içeri girmeyi reddeder Sessizce ağlamakta B.Eren üşüyor Işıl’ın üşümemesi için omzundan düşen kırmızı şalı

SAHNE 63 İÇ, AKŞAM, DENİZ ŞİRKET ODASI (Açık televizyonun sesi)

K. Eren: Ben yaparım Saadet’e yemek…

Rezzan: Hıh, tam Saadet’e göre… O ne yapacak?

Eren bişey demeden Saadet’e bakar. Rezzan da sofraya oturur.

Rezzan: İkiniz de büyüyceksiniz… Okullarınızı

bitireceksiniz. Güzel güzel işleriniz olacak. Paralar kazanacaksınız… Saadet’im güzel bi kız olacak, yakışıklı bi kocası olacak… Senin de güzel bi karın olacak… Çocuklarınız olacak… Tabi

kahvaltınızı yaparsanız…

Saadet hiç bişey demeden masadan kalkıp mutfaktan çıkar.

SAHNE 71 İÇ, GÜN, RESTORAN

Işıl masaya oturur. (Rabarba)

Fazla abartılı olmayan, modern şık bir restoran. İki kişilik bir masa. Işıl’ın yüzü restorana dönük… Önünde bitmiş bir kahve fincanı…

Deniz’in üstünde takım elbise… Telefonla konuşurken bir yandan yemek yemekte… Garsona ‘hesap’ hareketi yapar.

Deniz (telefonda): Tamam abi, sen teklifi tamamla…

Ben zaten yarım saate ofisteyim…

Deniz telefonu kapatır. Işıl, ilgi çekmeye çalışır gibi, gülümseyerek masanın altından Deniz’in dizini okşar… Hesap gelir, Deniz hesabı öder… Deniz yerinde duramıyor gibi, heyecanlı…

Işıl: Sürem doldu yani…

Deniz: Büyük olay olucak yalnız…

Işıl: Dereyi görmeden kolları sıvama bence… (söylediği kendine de bi garip gelmiş gibi)

Paçaları ya da…

Deniz: Ardından Mustafa Aydın yeni yönetim kurulu

başkanını açıklayacak…

Işıl (ilgilenirmiş gibi): Hıı? Deniz: Eee, kim? Sorsana? Işıl: Ben diilim heralde…

Işıl peçeteyle Deniz’in ağzını siler. Bi yandan Deniz’i dinlerken, arada bir de restorana giren çıkana bakıyor.

Deniz: Senin görevin başka…

Işıl: Kankan dansı yaparak sahneye çıkıyorum… Deniz: Tebrikleri alıyorsun…

Işıl restorana giren, oldukça rüküş giyinmiş kadını takip ediyor gözleriyle.

Işıl: Şu kadının ne giydiğine bakman lazım…

Deniz kim olduğunu görmek için hemen arkasını döner. Deniz’le kadın gözgöze gelirler. Işıl utanmış gibi masanın üstüne eğilir.

Işıl: Öyle dönülür mü hemen? Önce bi bekliycen… Deniz (kızar gibi): Bize ne kadından?

Işıl: Dinliyorum seni aşkım… Deniz: En son ne dedim?

Işıl: Benim görevim kankan dansı yapmak… (kendi kendine güler) Tamam tamam, dinliyorum…

Deniz masadan kalkar… Paltosunu giymekte… Işıl da hazırlanmak için ayağa kalkar.

Deniz: Herşey süper olmalı…

Işıl: Sahneden bana evlenme teklif edersin! Deniz (şaşkın): Şaşırırlar mı?

Işıl: Ben dahil herkes… Sonra herkesin içinde

dudaklarından öperim seni… (dudağından öpmeye

çalışır, Deniz çekilir)

Deniz: Oooo, o kadar ileri gitme tabi babamın

yanında… (sessizce) Ama parti sonrasında tamamen seninim…

Işıl: Teklif falan edersen sonrası olmaz o

partinin, söyleyeyim!

Deniz: Ya boşver evliliği… Sen show’u düşün… Sen

değil tabi, ben yapıcam…

İkisi de paltolarını giymiş… Işıl, Deniz’in heyecanını görüp sırıtıyor. Işıl elini paltosunun cebine atar, cebinden daha önce B.Eren’in odasında bulduğu kırmızı zar çıkar. Göz ucuyla bakıp, elini geri koyar.

SAHNE 72 DIŞ, GÜN, OTOBÜS DURAĞI

Kalabalık bir otobüs durağı… Takım elbiseli adamlar, şık kadınlar, liseli gençler…

Saadet ve K.Eren kalabalığın arasından sıyrılarak ön taraflara geçmeye çalışmaktadırlar. K.Eren’in sırtında pembe bir sırt çantası, elinde plastik su şişesi, Saadet’in peşinden gitmekte. Koyduğu meyvelerden dolayı paltosunun cepleri şişmiş… Saadet ne yaptığını biliyormuşçasına kendinden emin…

Bir otobüs yanaşır…

Saadet’le aralarına başka insanlar girer.

K.Eren’in paltosunun cebinden iki elma düşer. K.Eren elmalar ve Saadet arasında kararsız kalmıştır. Bir iki adım atıp hızlıca elmaları yerden alır. Sonra yeniden koşturarak kapıya doğru ilerler.

O sırada otobüsün kapısı kapanır. K.Eren, kapının camlı kısmına bir iki kere vursa da, kalabalık otobüsten kimse onu farketmez.

K.Eren biraz geri çekilerek otobüsün içini görmeye çalışır. Otobüs hareket eder. K.Eren otobüsün arkasından bakar.

SAHNE 73 DIŞ, GÜN, CADDE

(Trafik ve kalabalığın gürültüsü)

Karşılıklı iki tarafında mağazaların olduğu geniş bir cadde… İki kaldırımda da insanlar yürümekte… Çok kalabalık değil…

Deniz ve Işıl bir dört yolda, kırmızı ışığın yanmasını bekliyorlar… İnsanların arasında… Ellerinde kartondan kahve bardakları… Işıl heyecanla, ellerini kollarını büyük büyük hareket ettirerek Deniz’e bir şeyler anlatmakta… Deniz’in suratında yapay bir gülümseme…

Işıl: 1 saat geziyoruz, 2 saat oturuyoruz… Bunun

kafa sürekli güzel tabi… Benim ayaklar şiş, devamlı otele götürüyorum yoruldum diye… O ayaklarını uzatıp dinleniyor, ben de odayı

düzeltiyorum… Neyini düzeltiyosam? Ucuz olsun diye küçücük bi oda bulmuşuz zaten… Odaya adımını

atıyosun yataktasın, yataktan adımını atıyosun banyodasın… Tam bitti derken, bizimki dinlenmiş ‘hadi çıkalım’ diyo…

Yeşil ışık yanınca karşıya geçerler… Deniz’in gözleri hemen yanlarından geçen kırmızı spor bi arabaya takılır…

Işıl: Hava da şahane… Botlarla gitmişiz, parmak

arası terlikler almışız ordan… Bi de sürekli beni mutlu etmeye çalışıyor…

Deniz: Şu araba nasıl?

Işıl, soruyu duyunca bir anda durur. Yüzü donuklaşır. Deniz bir iki adım sonra Işıl’ın yanında olmadığını farkeder. Geri dönüp, ‘ne oldu’ der gibi bakar. Işıl eliyle geldikleri yönü göstererek:

Işıl: Benim arabam… Şu tarafta…

Deniz: Tamam, konuşuruz o zaman… Ben şirkete

Işıl etrafına bakındıktan sonra geri yürümeye başlar. Aynı dört yolda yine ışığın yanmasını bekler.

O sırada Saadet Işıl’ı farketmeden, etrafına bakınarak, Işıl’ın yanından geçerek yola doğru adım atar. Işıl, son anda fark ettiği bu küçük kızı omzundan tutar.

Işıl: N’apıyosun sen?

Saadet kafasını kaldırıp Işıl’a bakınca, birbirlerini hatırlarlar. Işıl birini arar gibi etrafına bakınır. O sırada kırmızı ışık yanmış, insanlar yürümeye başlar…

Işıl: Annen nerde?

Saadet (ağlamaklı): Eren’i kaybettim… Işıl: Sen tek misin?

İkisi de boş boş etraflarına bakıyorlar. Işıl ne yapacağını şaşırmış. DETAY

Trafik ışığı yeşile döner.

SAHNE 74 İÇ, GÜN, IŞIL ARABA

Israrlı korna sesi

(Kısık sesle radyodan gelen müzik)

Işıl sürücü koltuğunda, Saadet yanındaki koltuğa oturmuş… Korna sesiyle, Işıl ışığın yandığını farkeder; araba hareket eder.

Işıl: (dikiz aynasından arkaya bakarak) Patladın,

gidiyoruz işte…

Işıl: (Saadet’e) Doğru gidiyoruz di mi?

Saadet camdan dışarıya bakınır. Biraz kararsız…

Saadet: Evet…

Işıl (sessizce): Bildiğine eminsin di mi?…

Işıl yolu takip ederken, dönüp Saadet’i izler. Saadet meraklı meraklı camdan dışarı bakmaktadır.

Işıl: Yani o kadar çok seviyosun Eren’i?

Saadet cevap vermez.

Işıl: Ankara da güzel şehirdir… Saadet: Ben burda kalıcam…

Işıl: İlla gitmiycem diyosun yani… Saadet: Susadım…

Işıl elini arka koltuğa atıp, bir pet şişe uzatır. Müziğin sesini biraz açar. Saadet kana kana içer suyu…

Saadet: Sen ne iş yapıyosun? Işıl: Ben mi? Reklamcıyım ben… Saadet: N’apıyosun?

Işıl nasıl anlatacağını düşünürken, yol kenarındaki reklam billboard’larını işaret eder. Çikolata reklamı…

Işıl: Bak bunları yapıyorum… Yani çikolatayı değil

tabi… Reklamını… Yani insanlara bu çikolatayı almalarını söylüyorum… Onlar da alıyo…

Saadet: Çok mu güzel?

Işıl: Bilmem, ben çikolata yemem…

Saadet (gülerek): O zaman niye alın diyosun?

Işıl bişey diyemez… Saadet geçtikleri bir yeri işaret eder.

Saadet: Burdan dönecektin…

Işıl kaçırdığı yöne bakar. Saadet ilerde sağ tarafı işaret ederek;

Saadet: Burdan dön…

Işıl: Emin misin? Bak annenin telefonu varsa, ona

soralım istersen…

Saadet: Eminim…

Ara sokaklara girerler. Araba yavaş… Işıl etrafına bakınıyor.

Işıl: Ya ben seni bulmasaydım?

Saadet: Ben olmasam yolu bulamazdın ki…

Işıl Saadet’in cevabına önce biraz şaşırıp, sonra kahkaha atar.

Işıl: Kaybolan ben miyim?

Saadet: Ben kaybolmadım, Eren kayboldu… Burdan…

Saadet eliyle işaret ederek, Işıl’ı yönlendirir. Işıl her hareketinde kararsız, ama mecburen döner. O sırada camdan bakan Saadet, birini görmüş gibi, heyecanla geriye doğru bakar.

Saadet: Ali abi’nin kuzeni…

Işıl da geri doğru bakar.

Işıl: Tanıyo musun? Duralım mı? Saadet: Yok… Gidiyo…

Işıl: Burası mı? Saadet: Evet…

Saadetler’in sokağının başında dururlar. Saadet hemen kapıyı açmaya çalışır. Kapı kilitlidir.

Işıl: Dur bakalım…

Saadet’i koltuğa yaslar.

Işıl: Bi daha kaçma, tamam mı?

Saadet başını öne eğer.

Işıl: Tamam mı?

Saadet (biraz zorla): Tamam… Işıl: Annenle babana söylerim… Saadet: Tanımıyosun ki…

Işıl: Çok zor olmaz bulmam… Saadet: Bul o zaman…

Işıl: Bak çok tehlikeli… Ya başına bişey gelseydi?

Şimdi evine git… Annen ne derse onu yapacaksın… En azından büyüyene kadar…

Saadet (başını sallar): Tamam.

Işıl: Hadi bakalım… Çok inanmıyorum ama…

Işıl kapının kilidini açar. Saadet tam kapıyı açıp çıkacakken, yeniden durdurur.

Işıl: Saadet!!

Saadet yeni durur, Işıl’a bakar. Işıl paltosunun cebinden kırmızı zarı çıkarır, Saadet’e uzatır… Saadet zarı elini alıp bakar.

Işıl: Al bu senin olsun… Saadet: Ne bu?

Işıl: Yolu bulduğun için ödül…

Işıl: Senle Eren’in olsun… Saadet: Teşekkür ederim…

Saadet zarı alıp arabadan iner. Koşarak uzaklaşır.

Işıl Saadet’in arkasından onu izler. Saadet bir binadan içeri girer. Işıl durduğu yerin çevresine bakınır.

Arabanın önünden koşarak geçen, biri kız iki çocuk, kovalamaca oynamaktadır. Sebze satan adam… Pazar fileli kadınlar…

DETAY TELEVİZYON Ses yok

Tom ve Jerry… Jerry kurulan tuzağa doğru ilerler ve Tom onu yakalar… Tom Jerry’i bir ekmeğin arasına koymuş, yemek üzeredir. Jerry’nin kaçma çabası sonuç vermez… Tom ağzını kocaman açıp yemek üzereyken, bir kuş gelip Jerry’i pençeleriyle uçurur. Tom ağzını kapatınca, dişleri cam gibi kırılır.

SAHNEYE DÖNÜŞ

B.Eren, gözü televizyonda, üzerinde dört tane çay fincanının olduğu bir tepsiyle masaya gelip oturur. Masada Işıl, Sevim Hanım ve

50’lerinin sonlarında kumral bir kadın (AYSEL HANIM) oturmaktadır… Aysel Hanım, Sevim Hanım’a göre daha bir ev kadını gibi… Işıl ve Sevim Hanım karşı karşıyalar… Sevim Hanım ve Aysel Hanım ellerinde kolonyalı mendiller, ellerini silmekteler…