• Sonuç bulunamadı

Eren: Çünkü uyuyan güzel hep uyuduğu için canı

Kolundan tutup içeri çekmek ister Işıl kolunu kurtarmaya çalışır, içeri girmeyi reddeder Sessizce ağlamakta B.Eren üşüyor Işıl’ın üşümemesi için omzundan düşen kırmızı şalı

SAHNE 99 İÇ, GECE, SAADET EV/SAADET ODA Gümüş bir güldanlık, bitmiş eski bir parfüm şişesi, peçete, 4 tane

K. Eren: Çünkü uyuyan güzel hep uyuduğu için canı

çok sıkılmış… O da gitmiş… Yürümüş, yürümüş… O kadar çok yürümüş ki, ta Amerika’ya kadar yürümüş… Sonra orda bir prensle karşılaşmış… Ama kötü

kalpli kraliçe, onu telefonla arayarak prensle evlenmesine karşı çıkmış…

Saadet: Bu çok saçma bir masal…

SAHNE 162 İÇ, GECE, HASTANE ODASI Yatağın arkasındaki küçük beyaz ışık yanmakta…

Cihazlardan gelen ritmik sesler

Işıl’ın verdiği bebek etajerin üstünde… Anneanne aynı şekilde

hareketsiz yatmakta… Sevim Hanım, hasta yatağının yanındaki sandalyede oturmuş; kulağında cep telefonu konuşmadan beklemekte…

Sevim Hanım, telefona bakıp, bir tuşa basar. Telefonu kucağına koyup, derin bi nefes alarak etrafına bakar.

Yatakta yatan anneanneye bakmadan konuşur.

Sevim Hanım: Her şeyi duyuyosun di mi?

Kapının önünden geçen hemşirelerin ayak sesleri ve aralarında konuşma sesleri

Sevim Hanım kapıya doğru bakar. Ses kesilince yatakta yatan annesine bakar.

Sevim Hanım: Her şeyi bizden iyi görüyosun bence… (güler) Kesin kızıyosun şimdi bana… Her şey Işıl

için… O daha iyi büyüsün diye… Daha güzel olsun diye… Şu halinle bile benden daha iyi annesin valla…

SAHNE 163 İÇ, GECE, OTEL BARI Işıklar kısılmış, ortam daha loş.

tabureye oturmakta… Işıl’ın önünde dolu içki kadehiyle oynamakta… Hakan’ın önünde bira… Matruşka tek parça olarak barda duruyor; yanında Işıl’ın bilekliği, çantası, cep telefonu ve gül…

Işıl, yüzünde bir gülümseme, oynadığı içki kadehine bakarak Hakan’ı dinlemekte…

Hakan: "Pardon" demiş adam, "kulaklarınız, bir

insan için biraz büyük değil mi?" Galile de hiç istifini bozmadan "doğru" demiş… "Benim kulaklarım bi insan için biraz büyük ama, seninkiler de bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?"

Işıl gülerken kadehi devirecek gibi olur. Etrafa biraz içki saçılır ama kadehi düşmeden düzeltir. Hakan hemen önündeki peçeteyle dökülen içkiyi siler.

Işıl hiç bir şey yapmadan sadece izler. Yüzünde aynı gülümseme. Belli ki hafiften sarhoş… Teşekkür eder gibi başını sallar ve yeniden önüne döner.

Işıl: Tamam… Sıra bende…

O sırada telefonunun ekranı yanıp sönmeye başlar. Işıl ekrana bakıp, telefonu açmaz. Bekler… Sonra tekrar aynı gülümseyle Hakan’a bakar…

Işıl: Hitler… aslında çok kötü bi muhasebeci

olabilirmiş, biliyo muydun?

Hakan: Mimar olmak istediğini duymuştum… Işıl (düşünerek): Nerden nereye işte… Hakan: Bayağı yanlış yerlere gitmiş…

İkisi de gülerler. Işıl telefonunun ekranına bakar. Ekranın ışığı sönmüştür. Hakan birasından bir yudum alır… Işıl da içkisinden bir yudum alır.

İkisi de konuşmadan dururlar…

Barmen gelip Hakan’ın önündeki ıslak peçeteyi alır, yeni peçete koyar. Bir de kuruyemiş tabağı bırakır.

Işıl telefonunu eline alır. Yerinden kalkmak için bir hamle yapacakken vazgeçmiş gibi durur.

Hakan Işıl’a bakıp, yeniden yüzünü öne çevirir. İkisinin yüzünde de aynı gülümseme…

Işıl: Bi insan neden gider?

Hakan, hemen cevap vermez… Düşünür gibi, önündeki temiz peçeteyi barın üstünde gezdirir.

Hakan: Gitmeyen de kendisi için gitmiyo zaten! Işıl: Kimseyi bırakmak istemiyodur belki…

Hakan cevap vermeden peçeteyle oynamaya devam eder. Peçeteyi bırakıp birasından bir yudum daha alır. Birayı peçetenin üstünde koyup, barın üstünde ileri geri sürükler.

Işıl cep telefonunu eline alır… Hakan’a doğru dönerek, ayaklarını yüksek tabureden aşağıya uzatır. Dengesini korumak için bara tutunur. Bekler…

Işıl: Sen de gittin mi?

Hakan: Bazıları hep giden diye bilecek ne yazık

ki…

Işıl hiç bir şey demeden, gülümseyerek bardan kalkar. Yürümeye başlar. Hakan arkasından bakar.

SAHNE 164 DIŞ, GECE, OTEL BAR/TERAS (Bardan gelen müzik, uzaktan gelen bir araba

alarmı, korna sesleri)

Genişçe bir teras… Sürgülü cam bir kapıyla bardan ayrılıyor. İki tarafındaki büyük küllüklerin etrafında sigara içen kadınlı erkekli gruplar… Kimi aralarında muhabbet ediyor; kimi tek başına, etrafına bakınmakta…

Işıl sürgülü kapıyı arkasından kapatır. Bir elinde telefon… Rüzgardan elbisesinin eteği uçuşmakta… Soğuktan korunmak ister gibi, ellerini göğsünün altında kavuşturur… Yavaş adımlarla terasın ucuna doğru gelerek durur… Dengede durmakta zorlanır gibi… Terastaki insanlara bakar…

Üşümüş, burnunu çeker… Elindeki telefonuna bakar… Tek eliyle telefonda birini ararken, diğer eli kendi belini sarmakta… Telefonu kulağına götürerek bekler…

Işıl: Uyudun mu?

(Sahnenin sesi sahne 185’e kadar devam eder)

SAHNE 165 İÇ, GECE, OTEL KORİDOR Koridorun bar tarafından kapı açılır.

Işıl (ses): Biliyor musun?

Işıl, omzunda kıpkırmızı bir şalla koridora girer. Gözleri dolu… Elini tuttuğu Hakan arkasından girer.

Işıl önde Hakan arkasından koridorda yürümektedirler.

Hakan nereye gittiğini bilmez gibi… Işıl ise kararlı görünüyor.

Işıl (ses): Ben Tanrı’nın yerinde olsam, ilk şansı

ona verirdim heralde…

SAHNE 166 İÇ, GECE, SAADET EV/BANYO Bomboş, tertemiz bir banyo… Aynanın üstünde küçük bir leke… Kapısı kapalı… Lavabonun üstünde bir el sabunu ve duvarda, askıda asılı beyaz bir el havlusu…

Rezzan elini yıkamakta… Suyu kapatıp, havluyla elini kurular… Havluya bakıp, kirli sepetine atar. Dolapların birinden beyaz bir havlu

çıkarıp askıya asar.

Işıl (ses): Biliyo musun? Sonuna kadar haklıydın…

SAHNE 167 İÇ, GECE, HASTANE ODASI Sevim Hanım, annesinin ellerini tutmuş, ona bakarak oturmaktadır.

SAHNE 168 İÇ, GECE, OTEL ODASI Küçük, tek yataklı bir tel odası… Cam açık… Işıklı İstanbul manzarası…

Işıl (ses): Senden başkası bilmiyordu zaten…

Işıl camın önünde durmuş dışarıyı izlemektedir. Ağlamış, siyah kalemi bozulmuş hafiften… Omzunda kırmızı şalı… Hakan arkadan Işıl’a

yaklaşır.

Hakan elleriyle Işıl’ın saçlarını okşamaya başlar. Çekingen…

Işıl(ses): Ben o kadar alışmıştım ki, fark

etmiyodum galiba…

Işıl yavaşça Hakan’a doğru döner. Kollarını önünde kavuşturmuş. Gözleri kapalı… Dudaklarında bir gülümseme var ama ağlayacak gibi yutkunur.

SAHNE 169 DIŞ, GECE, OTEL ÖNÜ Otelin önünde taksiler, otel çalışanları, yürüyen insanlar…

SAHNE 170 İÇ, GECE, SAADET EV/SAADET ODA Saadet gözleri açık sırt üstü uzanmakta… Eren de aynı şekilde yanına uzanmış. Tek yastığa başlarını koymuşlar.

K.Eren: … her yer yemyeşil…