• Sonuç bulunamadı

e Yanıtınız yanlış ise “Tahkim Yoluyla Çö- Çö-zümlenen Uyuşmazlıklar” başlıklı konuyu

YERİNDELİK DENETİMİ YASAĞI

10. e Yanıtınız yanlış ise “Tahkim Yoluyla Çö- Çö-zümlenen Uyuşmazlıklar” başlıklı konuyu

ye-niden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1

İdari yargının görev alanını belirleyen kamu gücü ölçütüne göre idarenin kamu gücü kullanarak yaptığı işlem ve eylemlerden kaynaklanan uyuş-mazlıklar idari yargı mercilerinde çözümlenir.

Ancak zamanla birçok kamu hizmeti özel hukuk hükümlerine göre yürütülmeye başlamıştır.

Kamu hizmeti ölçütüne göre ise idarenin kamu hizmeti görmek için yaptığı işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların çözüm yeri idari yargıdır.

Ancak idarenin üstlendiği hizmetler zamanla artmış ve çeşitlenmiş dolayısıyla da kamu hizmeti ölçütü yetersiz kalmıştır. Bu nedenle kamu hizmeti ve kamu gücü ölçütleri tek başlarına idari yargının görev alanlarını açıklamada yetersiz kalmıştır.

Sıra Sizde 2

Anayasa Mahkemesi içtihatlarına göre idari nite-lik taşıyan uyuşmazlıkların idari yargıda çözüm-lenmesi gerekmektedir. İdarenin kamu hukuku alanına giren eylem ve işlemlerinden kaynaklan-an davalarda idari yargı görevlidir. Yasa koyucu ancak haklı neden ve kamu yararı bulunması ha-linde, idari bir uyuşmazlığın çözümünde adli yar-gıyı görevli kılabilir. İdarenin kamu gücü kullan-dığı ve kamu hukuku alanına giren işlem ve ey-lemleri idari yargı, özel hukuk alanına giren iş-lemleri de adli yargı denetimine tâbi olacaktır.

Yasa koyucunun takdir yetkisine ilişkin Anayasa Mahkemesi kararları gereğince, idari bir uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesine iliş-kin bir kanun çıkarılması için şu koşulların varlığı gereklidir: a) Anlaşılabilir, amaçla ilgili makul, adil ve haklı bir sebep olmalı; b) Yürütü-len hizmetin gerekleri adli yargının görevli olma-sını haklı kılmalı; c) Adli yargı denetimi ile hiz-met arasında gerçeklere uygun nesnel ve zorunlu bir neden sonuç bağı bulunmalı; d) Yargı dene-timinde yapılan tercih, Devletin temel amaç ve görevlerine uygun olmalıdır. Ayrıca adalete daha kolay ve az masrafla ulaşılması, davaların süratli sonuçlandırılması, hak arama hürriyetinin ko-laylaştırılması gibi sebeplerin varlığı halinde de bazı idari uyuşmazlıkların adli yargıda çözüm-lenebileceği söylenebilir.

Sıra Sizde 3

Yasama organı geleneksel olarak yasa yapar, devlet bütçesini kesinleştirir ve yürütmeyi denetler. Nitekim Anayasa’nın 87. maddesinde bu geleneksel işlevler düzenlenmiştir. Bunun dışında Anayasa’nın çeşitli maddelerinde mil-letvekilliğinin düşmesine, yasama dokunul-mazlığının kaldırılmasına karar vermek, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderil-mesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türki-ye’de bulunmasına izin vermek gibi TBMM’nin siyasi nitelikteki görevleri düzenlenmiştir. Ancak bunların dışında TBMM’nin birtakım yetkileri idare işlevi kapsamındadır. Bu görev ve yetkiler Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na üye seçme, yüksek dereceli kamu görevlilerinin ve yüksek yargı organlarında yer alanların atanması, Türki-ye Büyük Millet Meclisi’nin personel ve mal-larına ilişkin işlemleridir.

Sıra Sizde 4

Öğretide yürütme organının bazı işlemleri

“hükümet tasarrufu” olarak nitelenmekte ve bu nitelemenin sonucu olarak da bu işlemlerin yargı denetimi dışında kalması gerektiği savunulmak-tadır. Ancak idare işlevi kavramının varlık sebebi yargı denetiminin en geniş şekilde yapılarak hukuk devletinin etkin kılınmasıdır. Yani idare işlevi kavramı, yargı ve yasama içindeki makam ve görevlilerin bazı işlemlerinin yargısal dene-timini sağlamak için geliştirilmiş kavramdır.

Dolayısıyla yasama ve yargı organları gibi yürütme organının da idare işlevi kapsamındaki kimi işlemlerinin yargısal denetimi yapılabilmektedir. Hükümet tasarrufu kavramı ise yürütmenin yargı denetimi dışında bırakılan işlemleri için kullanıldığından asıl işlevi en geniş ölçüde yargısal denetimin sağlanması olan idare işlevi kavramı açıklanırken, hükümet tasarrufu kavramının referans alınması yerinde değildir.

Sıra Sizde 5

Fiili yol, idarenin kişi hak ve hürriyetlerine açık ve haksız müdahale niteliği taşıyan eylemleridir.

Fiili yol olarak nitelenen eylemler, idarenin açık-ça hukuka aykırı bir kararının uygulanması ya da hukuka uygun kararın hukuk dışına çıkılarak ye-rine getirilmesi durumunda söz konusudur. Huku-ka aykırılık öyle bir boyuttadır ki eylemin idarilik niteliği ortadan kalkmaktadır. Dolayısıyla eyle-min idarilik niteliğini kaybettiğinden bu tür ey-lemlerden doğan zarar haksız fiil hükümlerine göre adli yargı mercilerinde dava edilir.

Sıra Sizde 6

Anayasa’nın 105.maddesinde Cumhurbaşkanının re’sen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dâhil yargı mercilerine başvurulamayacağı düzenlenmiş ancak madde taslağında yer almakla birlikte Cumhurbaşkanının hangi işlemleri tek başına yapacağı tek tek sayılmamıştır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın hangi işlemleri tek başına yapabileceği sorunu ortaya çıkmıştır. Uygulamada birçok atama işlemini tek başına yapmaktadır. Rektör atamaları da Cumhurbaşkanınca yapılmaktadır. Bu işlem-lerin yargısal denetim dışında bırakılması hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığından Danıştay İda-ri Yargılama Usulü Kanunu’nda yer alan “devlet başkanının doğrudan doğruya yaptığı işlemler”

ifadesini yorumlamış ve bazı işlemlere karşı yargısal denetimin önü açılmıştır. Buna göre, Cumhurbaşkanının başka organ ya da kurumların katkıları sonucu oluşturduğu işlemleri, tek başına veya doğrudan doğruya yaptığı kabul edilemeye-ceğinden yargı denetimine tabidirler. İdari yargı-nın yerleşik içtihadına göre, aday gösterme, öner-me, seçme gibi bir başka organın, kurumun katkısıyla yapılan işlemler, Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlem sayılmamaktadır. Ancak bunun dışında araya başka bir makam girmeden Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya yaptığı işlemlere karşı yargı yolu kapalıdır.

Sıra Sizde 7

Anayasa’da yapılan değişiklikle, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun verdiği meslekten çıkarma cezalarına karşı yargı yolu açılmış, an-cak diğer işlemlerine yargı yolu kapalı tu-tulmuştur. Oysa ki Kurul’un verdiği hâkim ve savcıları mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme, birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, disiplin cezası verme yetkileri idari nitelikte yetkiler olup bu yetkilerin kullanılmasıyla ortaya çıkan işlemler de idari işlemlerdir. Bir başka anlatımla Hâkimler ve Sav-cılar Yüksek Kurulu kararları yargılama usulü kurallarına göre bir uyuşmazlığı çözümleyen yar-gısal kararlar değildir. Kurul üyelerinin hâkim ol-ması, bu kararlara yargısal nitelik kazandırmaz.

Dolayısıyla idari nitelikteki işlemlere karşı yargı yolunun kapalı tutulması, hukuk devletiyle bağdaşmadığı gibi bu durum hâkim ve savcıları da hukuki güvenceden yoksun bırakmaktadır.

Sıra Sizde 8

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görev alanı Anayasa’nın 157. maddesinde asker kişileri ilgi-lendiren ve askeri hizmete ilişkin yönetsel işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargısal denetimi olarak belirlenmiştir. Yani Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya ba-kabilmesi için uyuşmazlık konusu işlem ya da eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının birarada gerçekleşmesi gerekir. 1602 sayılı Kanun’da kimlerin asker kişi sayılacağı düzenlenmiştir.

Uyuşmazlığın askeri hizmete ilişkin olup olmadığının tespiti için ise işlemin konusuna bakmak gerekir. Belirtmek gerekir ki askerlik yü-kümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda, ilgilinin asker kişi olması koşulu aranmamaktadır. Ayrıca bir uyuşmazlığın Askeri Yüksek İdare Mahkeme-sinde çözümlenmesi için dava konusu işlemin askeri makamlarca yapılmış olması gerek-memektedir. Sivil idari makamlarca tesis edilen işlemler eğer yukarıda belirtilen iki koşulu taşıyorsa uyuşmazlık Askeri Yüksek İdare Mah-kemesinde çözümlenir.

Sıra Sizde 9

Takdir yetkisi idareye tanınmış sınırsız ve mutlak bir yetki değildir. Her şeyden önce idarenin takdir yetkisini kamu yararına kullanması gerekir. Ni-tekim takdir yetkisinin hukuka uygun kullanılıp kullanılmadığını denetleyen idari yargının yer-leşik içtihadına göre bu yetki, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlıdır. Yani idari yargı yerleri takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygunluğunu denetlemektedirler.

Ayrıca Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin tavsiye kararında takdir yetkisinin kullanımında uyulması gereken temel ilkeler belirlenmek sure-tiyle bu yetkinin sınırları ortaya konmuştur. Buna göre takdir yetkisi; yetkinin veriliş amacından başka amaç güdemez, nesnelliğe ve tarafsızlığa uygun kullanılmalıdır, ayrımcılıktan kaçınarak yasa önünde eşitlik ilkesini gözetmelidir, işlemin amacıyla, kişilerin hakları, özgürlükleri veya menfaatleri üzerindeki olumsuz etkileri arasında bir denge sağlamalıdır.

Sıra Sizde 10

Yerindelik denetimi ile takdir yetkisinin dene-timi, iç içe geçebilen sınırlarının belirlenmesi zor iki denetim türüdür. Yerindelik denetimi, takdir yetkisi kullanılarak tesis edilen işlemlerin yargısal denetiminde, idari yargı hâkiminin yetkisinin sınırını oluşturur. Zira hukuka uygun-luk denetimi yapması gereken hâkim, yerindelik denetiminde, takdir yetkisinin hizmet gerekleri ve kamu yararı ölçütlerine uygun kullanılıp kul-lanılmadığının ötesine geçerek yetkinin isabetli veya yararlı kullanılıp kullanılmadığını denetler.

Bu durum ise idari yargı hâkiminin idarenin yer-ine geçerek işlem yapması anlamına geldiğinden Anayasa’ya aykırıdır.

Sıra Sizde 11

İdarenin mahkeme kararıyla işlem yapmaya zor-lanamaması, idarenin mahkeme kararlarını uygu-lamak üzere işlem yapmayacağı anlamına gelmemektedir. Zira mahkeme kararları herkesi bağladığı gibi idareyi de bağlar ve idare mahke-me kararlarını yerine getirmahke-mek üzere işlem yap-makla yükümlüdür. Dolayısıyla idarenin mahke-me kararıyla işlem yapmaya zorlanamaması, idarenin takdir yetkisini kullanarak, işlem yapıp yapmayacağına veya ne zaman harekete geçece-ğine karar vermesi halinde bu tercihin, isabetli ya da yararlı olup olmadığının mahkemece tartışılmaması şeklinde anlaşılmalıdır.

Sıra Sizde 12

İdari yargı yerleri, idari işlem veya eylem niteli-ğinde yargı kararı veremediklerinden açılan da-valarda işlemin iptaline ya da tazminata hükmet-mekte veyahut davayı reddethükmet-mektedirler. Ancak idari yargı yerleri için getirilen bu sınırlama adli yargı yerlerine getirilmediğinden adli yargı yer-leri, açılan davalarda idarenin ne şekilde hareket edeceğine karar verebilmekte hatta bazen idare yerine geçerek karar alabilmektedirler. İdari yargı yerlerine getirilen bu sınırlama, idari yargının etkinliğinin azalması ve yine idari yargının yeter-sizliği ya da eksikliği algısının oluşması sakıncalarını taşımaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

Alan, N. (1982). Türk İdari Yargısında Yerin-delik ve Takdir Yetkisinin Değerlendirilmesi.

İdari Yargıda Son Gelişmeler Sempozyumu.

Ankara: Danıştay Yayınları.

Aslan, Z. ve Berk, K. (2003). İdare Hukuku ve İdari Yargıya İlişkin Temel Kanunlar (2.

Basım). İstanbul:Alfa.

Darendeli, A.V. (2004). Yargıtay, Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesi Kararları Işığında Adli Yargı Yerlerinde Görülen İdari Uyuşmazlıklar ve Davalar. Ankara: Yetkin Yayınları.

Erkut,C. (1990). İptal Davasının Konusunu Oluşturma Bakımından İdari İşlemin Kimliği.

Ankara: Danıştay Yayınları.

Giritli, İ., Bilgen, P. ve T. Akgüner, (2002).

İdare Hukuku. İstanbul: Der Yayınevi.

Gözler, K. (2003). İdare Hukuku. Cilt I. Bursa:

Ekin Kitabevi Yayınları.

Karahanoğulları, O. (1996). İdarenin Takdir Yetkisinin Kullanımına İlişkin R(80)2 Sayılı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı. A.Ü.H.F.D., (Cilt:45, Sayı:1-4). s.323-337.

Kaya, C. (2001). İdarenin Takdir Yetkisi ve Yargısal Denetimi. Prof.Dr.Nuri Çelik’e Ar-mağan Cilt I. İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım. s.253.vd.

Okay, Ö. (2011). İdare Hukukunda Kamu Düzeni Kavramı. İstanbul: On İki Levha Yayıncılık.

Özay, İ. (2002). Günışığında Yönetim. İstan-bul:Alfa.











 Amaçlarımız

Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

İdari dava türlerini belirleyebilecek,

İptal davasının özelliklerini ve konusu olan işlemi açıklayabilecek,

İptal davası açabilmek için davacının taşıması gereken şartları ve davalı idareyi saptayabilecek, İptal davasında dava açma süresini ve davayı açmadan önce idareye yapılacak başvuru türlerini

açıklayabilecek,

İptal davasında görevli ve yetkili mahkemeyi belirleyerek,

İptal davasında verilen yürütmenin durdurulması kararının amacı ve şartlarını sıralayabilecek, Tam yargı davasını tanımlayıp kapsamını belirleyerek, kimlerin hangi nedenle tam yargı davası

açabileceklerini tanımlayabilecek,

Tam yargı davasında davalı idareyi saptayarak, tam yargı davasında dava açma süresini açıklayabilecek,

Tam yargı davasında görevli ve yetkili mahkemeyi belirleyebilecek bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar

İptal Davası İdari Başvuru Yetkili mahkeme

Yetki Uyuşmazlığı İdari İşlem Kişisel Hak İhlali

Tam Yargı davası Zımni Ret Görev Uyuşmazlığı

Bağlantılı Dava Yetki Kuralları Zorunlu İdari Başvuru

Görevli Mahkeme Dava Ehliyeti İdari Eylem

Tazminat Davaları Yürütmenin Durdurulması Hukuka Uygunluk Karinesi

İçindekiler

 Giriş

 İdari Dava Türleri

 İptal Davasının Özellikleri

 Dava Konusu İşlem

 Davacı

 Davalı İdare

 Dava Açma Süresi

 İdari Başvuru

 Görevli ve Yetkili Mahkeme

 Yürütmenin Durdurulması

 Tam Yargı Davalarının Tanımı ve Kapsamı

 Dava Ehliyeti

 Davalı İdare

 Dava Açma Süresi

 İdari Eylemlerden Kaynaklanan Tam Yargı Davaları

 Görevli ve Yetkili Mahkeme

5

GİRİŞ

İdari yargıda davalar iptal ve tam yargı davaları olmak üzere iki başlık altında incelenmektedir. İYUK’da iptal davası, tam yargı davası ve sözleşme davaları olmak üzere üç tür dava öngörülmüşse de idari sözleş-melerden doğan uyuşmazlıklar iptal veya tam yargı davası olarak şekillendiğinden sözleşmeden doğan davalar ayrı bir dava türünü oluşturmamaktadır. Bu davalar dışında mahalli idarelerin seçilmiş organları-nın organlık sıfatlarını kaybetmelerine ilişkin verilen kararların, tabi oldukları usul nedeniyle yargısal ni-teliğinin pekiştiği söylenebilir.

İptal davası, idari işlemlerin hukuka aykırılıkları sebebiyle, yapıldıkları andan itibaren hükümsüz kılınmalarını sağlayan idari bir dava türüdür. Bu tanımdan hareketle iptal davasının ilk özelliği, mahke-melerce verilen iptal kararının, dava konusu işlemi ilk yapıldığı andan itibaren ortadan kaldıracak şekilde sonuç doğurmasıdır. Ancak belirtmek gerekir ki iptal edilen işlem kendiliğinden ortadan kalkmamakta, işlemin ortadan kalkması için idarenin yargı kararı doğrultusunda işlem yapması gerekmektedir. Bu durum ise idari yargının etkinliğini azaltmaktadır. İptal davasının bir diğer özelliği ise bu davanın kişisel menfaatleri koruma amaçlı değil, idarenin hukuka uygun hareket etmesini sağlayan, dolayısıyla kamu ya-rarını gerçekleştiren bir hukuki koruma aracı olmasıdır. İptal davasının hukuk devleti ilkesini yaşama ge-çirme işlevine bağlı olarak bu davaların objektif olduğu kabul edilir. Yani iptal davası neticesinde verilen karar sadece somut uyuşmazlık için değil, benzer tüm uyuşmazlıklar için geçerlidir.

Özel hukuktaki edim davasına benzetilen ve hakkın tazmin ve telafisine karar verileceği belirtilen tam yargı davaları, kişilerin ihlal edilen haklarının yerine getirilmesine veya uğradıkları zararlarının gideril-mesine yönelik davalar olarak tanımlanmaktadır. Ancak uygulamada, bu davalar idari işlem ve eylemler-den kaynaklanan maddi ve manevi zararların tazmin edildiği tazminat davaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Tam yargı davaları, iptal davalarından farklı olarak kişisel hakkın tazminine yönelik davalardır. İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun denetlendiği iptal davalarında verilen iptal kararlarından herkes yararlandığı halde tam yargı davaları sadece davanın tarafları bakımından sonuç do-ğuran davalardır.

Bu ünitede dava ehliyeti ve bu davalar sonucunda verilecek kararların özelliklerinden başka yürütmenin durdurulması kurumu, her biri dava için yetkili ve görevli mahkeme, davalı idare, dava açma süresi konuları ele alınacaktır.