• Sonuç bulunamadı

2.3. YAŞLILIK İLE İLGİLİ KURAMLAR

2.3.2. Yaşlılık Üzerine Psikolojik Kuramlar

Erikson’un Kuramı, Erikson’nun 8 aşamalı olarak getirdiği psiko-sosyal gelişim kuramında genel unsurlar, çocukluk yaşantısı ve cinsellik ile ilgilidir. Erikson gelişim kuramında toplumsal unsurlar ve yaşamdaki tüm dönemden söz edilir.50 Erik Erikson

kişilerin gelişimi, bireyin kalıtımsal özellikleri ve yaşadıkları çevrenin içerisindeki etkileşimden olduğunu kabul eder. Bireyin yaşantısında 8 unsurun önemini ve ergenlik dönemini kalıplaşmış bir kriz dönemi olarak görür. Ergen kişiler, bu evrede “ben kimim?’’ sorusunun cevabını aramaya başlar, geçmişteki tecrübeleri ile güçlü kimlik benliğine bürünme çabası içerisindedirler. Kriz evresinin aşılması, yeni kimliğe kavuşulmasını beraberinde getirir. Kişinin başkalarıyla ilişkilerinin, bireyin yaşama şeklinin ve bu konulara karşı duyarsız kalmanın sebebi Erikson’a göre kimlik karmaşası göstergesidir.51

Psikososyal gelişim kuramında herhangi bir dönem içerisinde yaşanan bunalımlar ve çatışmaların, diğer bir gelişim evresinde yeniden yaşayıp aşılabilmesidir. Erikson da Freud gibi çocukluk döneminin gelişmesi üzerinde önemle durmuştur. Kuramın ilk 4 evresi Freud’un çocukluk dönemlerinin daha geniş ele alınmış şeklidir. Diğer evreleri ise öteki kuramlardan tamamen bağımsızdır. Bu dönemler yetişkinliği ve yalnızlığı ele almaktadır.

Erikson’a göre erişkin kişiler yaşamlarının son aşamasına geldikleri zaman, gerçekleştirecekleri görevin hayatlarında bir bütünlük ve tutarlılık halinde gördüklerini savunur. O dönemlerdeki kişilerin hayatlarını yaşama biçimleri, yaşadıkları şekli ile kabullenme yaşadıkları anın her evresini irdelemeye, bir anlam yükleyip bundan mutlu olmaya ve yapabildikleri herşeye inanmaya ihtiyaç duyarlar. Birey kabullenip, inanmayı başarabildiği zaman ego bütünlüğünü geliştirebilir. Ego bütünlüğünü geliştirmenin yolu umutsuzlukla mücadele edilerek kazanılabilir.52

Yaşamın öncesi ve sonrasındaki yaşanılan anları kabullenip, pişmanlık duymak yerine anlamayı, sindirmeyi başarabilmek insanı mutsuz olmaktan koruyabilir. Bu bütünlük çerçevesinde hayatlarını sürdüren kişi bilge yaşlıdır. Bilge yaşlı bulunduğu anın öncesi ve sonrasını kabullenebilen, yaşamında olan

49 Akçay, a.g.e, s.85.

50 Adnan Kulaksızoğlu, Ergenlik Psikolojisi, Remzi Yayınevi, İstanbul,1998,s.48

51 Esen Dinçel, “Ergenlik Dönemi Gelişimsel Ödevleri ve Psikolojik Problemler”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,2006, s.28 (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).

52 Buket Altuk, “Yaşlılıkta Bilişsel İşlevler,Empatik Eğilimler ve Depresyon Belirtileri”, Ankara Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü,2011,s.11 (Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi).

19

değişikliklere ayak uydurabilen, oluşabilecek sorunlar ile nasıl başa çıkabileceğini bilen erdemli kişilerdir.

Üretkenliğe Karşı Durgunluk Evresi (30-65 yaş): Orta yaş dönemi olarak karşımıza çıkan üretkenliğe karşı durgunluk evresinde bireyin üretmesi, üretken olması ile ilgilidir. Üretken insanın yakınları dışında farklı insanlarla ilgilenmeyi, bu insanlarla geleceğe dair planlar yapmayı ve anne-baba olma rol modeline geçmeyi hedefler. Üretken olmak sadece bir aileye sahip olmakla değil, sürekli farklı kişiler ile yeniliklere açık çalışmayı ifade eder.53

Kendini bir kenara çeken ve üretmeyi ret eden kişiler de vardır. Bu kişiler yaşamlarının bu evrelerinde aktif olmak yerine bu süreci durağan geçirmeyi isteğindedirler.

Bütünleşmeye Karşı Umutsuzluk Evresi (65 yaş ve üstü):65 yaş ve üstündeki kişilerde ego bütünlüğüne karşı umutsuzluk yaşayabilmesi olağan bir süreçtir. Çünkü kişi bu dönemde geçmişini sürekli irdelemektedir. Geçmişine ait anılardan mutsuzluk yerine mutluluk duyarak hatırlıyorsa benliğine saygı duyar ve gerideki yaşamının huzurlu geçeceğini ümit eder. Çevresi ve yakınları ile iletişimi güçlü ve karşısındaki kişilerden sevgi ve saygı görmüş, üretken, donanımlı tecrübelerle dolu bir hayat yaşayan kişinin huzuru da yerindedir. Bu doyum kişide “ego” bütünlüğüne ulaşmasını sağlar.54

Kişi geçmişine dönüp, geriye doğru baktığında yaşadıkları anlardan mutlu ve belli bir hazza ulaşıyorsa bütünleşme, yaşamında kaçan ve yakalanamayan fırsatlar olarak görüyorsa, giden yaşamın geriye gelmeyeceği endişesini yaşıyor ve yeni bir şeylere başlamanın çok geç olduğunu düşünüyorsa bir çökkünlük içine girer ve umutsuzluk yaşar. Yetişkin bu dönemde yaşamdan kendini yavaşça geri çeker, geçmişini sorgular ve yeniden girişimde bulunabilecek gücü kendinde hissedemez. Kişi öncesinde yaşamış olduğu diğer dönemleri düşünerek bunları birbirleri ile bütünleştirip nasıl bir hale geldiğini kabullenmelidir. İnsanın geçmiş yıllarında kendini düşünerek bencil yaşaması, kendisinden başkasına yararı olmayışı ve anlamsız bir yaşamı sürdürmesine nedendir. Sonrasında ise, kişide kederli boşuna yaşanan hayat ve gelecekten bir beklentisi olmama düşüncesini oluşturup, bireyi umutsuzluk içerisine sürükleyecektir.

Kişinin geçmiş yıllarını değerli kılamadığı ve telafi edebilecek zamanın olmayacağı düşüncesi kendi içinde ümitsizliği doğurur.55 Hayatın ilerleyen yıllarına

53 Altuk, a.g.e., s.12.

54H. Erik Erikson, Joan M. Erikson, Q. Helen Kıvnıck, Vital Involvement in Old Age, NORTON, New York, 1986.,s.269

20

doğru insan birçok kayıplar yaşıyorsa ve beraberinde gelen erken emeklilik, bir kenara çekilip üretmeden kalan zamanını geçirmeye çalışır. Bu sınırlı yaşam yaşlılığın getirmiş olduğu umutsuzluk ve sonu bekleyiş aşaması olduğunu hissettirir.

Jung’un Kuramı: Jung’un geliştirdiği kurama göre, insanın kendini gerçekleştirebilmesi için kendisine dair herşeyi bir bütünlük kategorisinde ele alması gerekir. Jung yaşlılık dönemini çoçukluk dönemine benzeterek yaşlının bilinç dışına gömüldüğünü belirtir. Jung’a göre yaşlanmış kişi bilgi ile donanmış, bilgelik kaynağıdır. Buna karşın modern insanın gelecekten beklentisi yoktur.

Yaşlılık dönemini doyurulmamış istekler karşılar.56

Gençlik dönemlerinde devamlı kendini yenileyen, üreten, bilgi ile donanmış bireyin yaşlandığı zaman yaş ile ilgili bir kaygısı olmamakta, bunun yerine bulunduğu anı dolu, dolu üretken bir kişi olarak yaşama odaklanarak geçirmektedir. Yaşanmış yılların bilgi birikimi ve edinilen tecrübeler kişide yaş ile birlikte ayrı donanım, bilgelik kazandırır. Jung’a göre ölüm korkusunun temelinde “yaşlanma korkusu” yatmaktadır. Ölmekten korkan insanlar yaşamaktan en fazla korkan kişilerdir. Geçmişteki gençlik yıllara ulaşılamama, yılların hızla geçip gelecekteki yaşam süresinin kısıtlı olması süreci kişinin korkmasına neden olur.57 Kalan süreçteki geleceğini de gerçek anlamda rahat yaşayamaz. Bu sebeple ölümü anlamdan yoksun, basit bir duruş olarak görmek yerine, yaşadığı anı değerli kılarak anlamlı görmeye çalışarak yaşamak kişinin ruh haline daha uygun bir davranıştır.58

Maslow; İnsanların kişiliklerini çözebilmek adına çalışan ve bunun üzerine araştırmalar yapan kuramcılardan biridir. İhtiyaçlar hiyerarşisi kuramında olduğu gibi insanın yaşamı hakkında birden fazla değişik kuram ve teoriler öne sürmüştür. İhtiyaç hiyerarşisi yetersizliğin ve büyüme gereksinimlerinin birleşmesinden oluşur. Maslow ihtiyaçlar sıralamasını en azdan, en yüksek seviyedeki gereksinimler göre sıralanmıştır. Maslow’un en alttaki ihtiyaçları fizyolojik (aç kalmak, susuz kalmak, uykusuz kalmak) gereksinimlerdir. Güvenlik ihtiyaçları, ait olmak, sevgi gereksiniminin, saygı gereksinimini en üst seviyede de kendini gerçekleştirebilme ihtiyacı oluşturmaktadır.59 Maslow’un gereksinimlerinde kişinin, kendisini gerçekleştirebildiği evrededir. İnsanın bu döneminde kendisini başkalarından biri olarak kendisini yönetebilmesi, yeni donanımların kazanılması, yeniliklere açık olunması, farklı kişiler için kaygılanma, tecrübelerin ve yaratıcılığının gelişmesi

56 Altuk,a.g.e,.s.13

57 Zygmunt Bauman, Ölümlülük, Ölümsüzlük ve Diğer Hayat Stratejileri, Ayrıntı Yayınları, İstanbul,1992,s.32. 58 Kalınkara,a.g.e.,s.320.

21

açısından değerlidir. Bu gereksinimlerin karşılanabilmesi yaşlı kişinin yaşamdan aldığı doyumu arttıracaktır.60