• Sonuç bulunamadı

birçok obje

ve kupür de

sergileniyor

65

yıldır buradayım, müzeyi dolaştığımı soruyorsunuz, ne yazık ki dolaşamadım.”

Sonra antikacı Muvaffak Çavuşlu ile de tanıştık. Ko-caman dükkanında yok yoktu. Yazar kasalar, Josefin koltuk, 100 yıllık devasa bir avize, Rum işi 75 yıllık bir masa, Fransız iskemle, 40-50 yıllık şamdanlar, İtalyan-Rus-Fransız malı aynalar…

Kocaman bir koltuğa kurulmuştu. Kendinden pek emindi. Irak Erbil’den İstanbul’a göç etmiş. Çocukluğu-nu, anne babasını özlüyormuş. Akrabaları Irak’taymış. Hemen birkaç adım mesafedeki Masumiyet Müzesi’ni sorduk: “Bak 10 yıldır buradayım ben. Müzeyi gezme-dim, çünkü sevmedim. Duyduğum kadarıyla sevme-dim. Sana bir şey söyleyeyim mi, benim dükkan onun müzesinden daha bir müzedir.”

Müzeye dair bir not

Aklımda müzenin bir köşesine iliştirilmiş not: “Masu-miyet Müzesi’ne, Avrupa Müze Forumu tarafından 2014’te “Avrupa Yılın Müzesi Ödülü” verildi. Masumi-yet Müzesi’nin bireysel, yerel ve sürdürülebilir bir mo-del olarak müzecilik fikrine yeni bakış açıları getirdiği, ödülün gerekçesinde vurgulandı. Ödül heykelciği olan Henry Moore’un ‘‘Yumurta’’ adlı eseri sergilenmek üze-re Masumiyet Müzesi’ne verildi.”

Beyoğlu’na çıkarken yağmur çiseliyor, doğa bahara soyunuyor, ağaçlar çiçeğe durmak üzereler. Ben ha-yalle gerçek arasındayım daha ama böyle bir müzeyi gezdiğim için de mutluyum…

Fotoğraflar l Kayıhan Güven

Bu

diyar

baştan

başa

T

ürkiye’de her bölge her şehir sanki

bir kültürü temsil eder ve görülme-ye, yaşanmaya değerdir. Büyük ro-mancı Yaşar Kemal on yıl boyunca İstanbul’a, Türkiye’ye tanıklık etmiş ve rö-portajlar yazmıştır. Yani hayatlara, insanlara tanıklık etmiş, yazdıklarını okurlarıyla paylaş-mıştır. Röportaj yazı olarak kaleme alınabile-ceği gibi fotoğraf olarak da dile getirilebilir. Aşağıdaki fotoğraflar, Anadolu’nun çeşitli köşelerinde çekildi. Fotoğrafçı, öğrencileriyle yurt topraklarını dolaşırken önüne birden çı-kan görüntüler için deklanşöre bastı.

67

B

ursa’daki Ulu Cami

Osmanlı’nın ilk camilerinden-dir. Camiye girdiğiniz zaman caminin içindeki havuzun şırıltısı size bir huzur taşır. Çocuklar koştu-rurlarken bir ezan sesi içinizi doldu-rur. Bursa’nın camileri bir başkadır.

D

oğuda kar yağdığında trafik böyle görüntüler verebilir… İnsanlar doğdukları yıllardan itibaren kar onların yaşam parçası olur. Sokakta karda oynayan çocuk-ları gördüğünüzde şaşırırsınız, çünkü üzerlerinde neredeyse hiçbir şey yoktur, yanakları ise elma kıvamındadır.

K

ars’a İstanbul’dan kalkan tren 48 saat boyunca vadileri, nehirleri, dağları aşar, ne çok tünelden geçerdi. Fotoğraftaki kara tren, Kars istasyonunu beklerdi. Yine böyle uzun bir yol sonucunda tren gece yarısını geçe Kars’a ulaşmıştı. Öğrenci grubunun yatacak yeri yoktu. İstasyon görevli-leri korkmayın dediler, yatakları hazırlattılar. Sabahleyin, burada kalamazsınız dediler, çünkü o yataklar görevlilerinmiş. Mesele anlaşılmıştı, geceyarısı gelen yolcular için görevliler yataklarını vermişlerdi.

71

B

u fotoğraf Konya Ovası’nda Adana’dan gelen

trenin camından çekildi. Yaz sonunda ekinler biçilmiş, hayvanlar tarlalara salıverilmiştir. Bu zamanda Anadolu’nun görüntüleri böyledir. Hızla ge-çen bir trenden kaçarlar.

H

emite Kalesi, romancı ve röportaj-cı Yaşar Kemal’in küçüklüğünün geçtiği bir hayal dağıdır. Romancı küçüklüğünde dağa çıkar, hayaller kurar doğayı incelerdi, sonrasında bu tanıklıkla-rını romanlarına aktaracaktır.

73

S

ümela Trabzon/

Maçka yakın-larında dağa oyulmuş bir yerleşke-dir. İlk Hıristiyanlar bu yerleşkede saklanmış-lardır. Maçka’dan bu dağa oyulmuş Sümela’ya yayan yürüdüğünüzde aşağınızda bir orman seli büyür. Ağaçların kökleri kimbilir kaç yılın ötesin-den yolunuzu beklerler.

İ

stanbul’un vapurları, Şirket-i Hayriye’den beri koca şehrin iskeleleri arasında insanları taşır dururlar. Taşıyı-cılardan birinin adı ünlü Paşabahçe vapurudur. İtalya’da 1952 yılında denize inmiş, yıllarca koşturup durmuş ama artık dinlenmektedir. Fotoğraf, onu Heybeliada önünde Büyükada’dan gelirken bir martının kolları arasında yakaladı.

İ

stanbul çok önemli sanat insanlarını ağırlıyor. Salva-dor Dali’nin gerçeküstücü resimleri de bu koca şehre geldi ve İstanbul Boğazı’nın kıyısındaki Sakıp Sabancı Müzesi’nde ziyaretçilerini ağırladı.

77

M

idyat bir küçük Mardin gibidir. Kültürler

K

aradeniz’in iklimi ilginçtir. Ağustos’un sıcağında diyelim ki Ayder Yaylası’nda incecik bir yağmur atıştırır ve sizi fe-rahlatır. Bir bakarsınız bir sis üzerinize doğru gelmektedir. Gelir üzerinizde durur. Sonra o yoğun sis parçası alır başını gider.

79

B

urası Beyşehir Gölü ortasındaki Mada

Ada-sı... Günümüzde adada yaşayan kişilerin Tırtar Yörükleri olduğu bilinmektedir. 1870-1871 yıllarında Mada’ya gelerek daha sonra ayrı-lan Kazaklardan adayı satın alarak 1940’lı yıllarda Mada’ya yerleşmişlerdir. Bu yüzden adaya Kazak Adası da denilmektedir.

Yazı l İrena İçios (İAHA) Fotoğraf l Kayıhan Güven (İAHA)

YEşİlçAM DENİNCE AKlA TÜRK SİNEMASı GElİR. 1960,

70’lİ YıllARDA YEşİlçAM BİR FİlM FABRİKASı GİBİ çAlışTı.

BİR SÜRÜ SERVİS MİNİBÜSÜ, FİlMİN YÖNETMENİNİ VE

OYUNCUlARıNı AlıR BİR SETE TAşıRDı. BEYOğlU BİRAZ DA

YEşİlçAM DEMEKTİ. BEYOğlU’NUN ARKA SOKAKlARıNDAKİ

MEYDAN FİlMlE KAlKAR FİlMlE YATARDı. SONRA TElEVİZYON

BAşTA OlMAK ÜZERE KİMİ KOşUllAR YEşİlçAM’ıN YÜZÜNÜ

DEğİşTİRDİ. İAHA MUHABİRlERİ ARTıK BİRçOK KAFEYlE DOlU

YEşİlçAM’ıN BUGÜNÜNÜ MERAK ETTİlER.

Yeşilçam’dan

Benzer Belgeler