• Sonuç bulunamadı

yoksa o efendimiz

olur”

diyeyim. Bir hocamız vardı ‘savaş verdik kelimesini kul-lanmayın, şiddet içeriyor’ derdi şimdi o geldi aklıma.’’ Tatlı bir gülümseme yerleştiriyor yüzüne… ‘‘Tabii ki sev-gi güçlüyse her engeli aşıyor. Siz daha çok gençsiniz… Hani sevgiler yaşayabilirsiniz, hayatınızda iniş-çıkışlar olabilir ama sevgiye ve karşındakine önce güvenmek gerekiyor. Yani çok zorluklar çıkabiliyor ama yılmadan mücadele etmek gerekiyor. Bahtımızın efendisi olmalı-yız dedik, yoksa o bizim efendimiz olur dedik.”

Bir gülümseme yüzünü sarıyor.

“Tabii bu konuda Adil Bey benden biraz daha

çekim-serdi. Benim engelim çok daha ağırdı. Dernekle tanış-madan önce yatağa bağımlıydım. Annemin yardımıyla hayatımı devam ettiriyordum. Hiçbir zaman tek başıma kalamıyordum. Fakat dernekle tanışıp neler yapabildi-ğimin farkına vardıktan sonra baktım ki benden çok ağır engelli arkadaşlarımız birçok şeyi başarabiliyor ve onları baz alarak ben de gayret göstermeye başladım. Çok azimliydim. Hayatta her zaman zoru seçerdim. Dernekle tanıştıktan sonra hayatım birebir değişti. Yüzde 90 şeklinde…. Aktif bir birey haline geldim. Dü-şünün tüketici durumundan üretici konumuna geçtik. Burada her şeyi yaptığımı gördükten sonra neden ev-lenmiyorum dedim. Kader defterini yeniden yazabil-seydim, kendime gönlümce bir başka hayat seçerdim, ama yapacak bir şey yoktu.”

“Ben evliliği hiç düşünmemiştim”

Söz dönüp dolaşıp verdikleri mücadeleye geliyor. Adil Eruçar’ın yüzünü bir gerilim kaplıyor.

‘‘Ailelerimizin durumu kısıtlıydı. Ben derneğe başla-yana kadar evliliği hiç düşünmemiştim. Yeşim’in ai-lesi izin vermedi. ‘Yapamazsınız, 15 günde sen geri gelirsin, el alem ne der? İki engelli ne yapacaksınız?’ dediler.”

Yeşim Abla o anda söze giriyor:

“Ben hep Adil’e şunu derdim, ‘Biz bir girişimde bu-lunalım Allah bize yardım edecek.’ Hep buna inan-mışımdır. Ben engelli maaşı alıyordum, Adil Bey de sadece asgari maaş. Bunun dışında hiçbir gelirimiz yoktu. O zamanın parası 475 TL’ye kiraya çıkıyoruz. Elektriği, doğalgazı, faturaları düşününce cesaret edemedik.”

Adil Ağabey devam ediyor:

‘‘Biz evi tutmuştuk. Evin içine eşyalar bile konmuştu. Üç ay eve kira ödedik. Belki ailede yumuşama olur diye. Denedik ama olmadı.’’

Yeşim Eruçar‘ın gözleri doluyor, “İnanır mısın her gece ağlamaktan gözlerim su toplardı. Düşünsene altı ay boyunca sevdiğini göremiyorsun. Telefonda ben ağlıyorum o ağlıyor… Ben olayı ilk babama aç-tığımda babam tamam dedi. Ama annem onu

vaz-‘‘Ev zaten bahçe

katında. Çekyatın

boyunu arabanın

ölçüsüne göre

ayarladık’’

151

geçirdi. Bir gün hastane dönüşü annemler erkek kardeşime kız istemeye gitmişlerdi. Arkadaşımın ku-cağında ağlayarak eve gittim. Bugün bu iş ya olacak ya da bitecek dedim. Kaderimin kaptanıyım dedim yaa. Adil’i arayıp bizim için hazırladığı eve gittim.” “Kaçma durumu da böyle yani” diyor Yeşim Abla gü-lerek. “Ben de kendim bindim taksiye gittim eve, ak-şam da Adil Bey ile annesi ve babası kendi evimde beni istemeye geldiler, ardından da imam nikâhımız kıyıldı. Bir baktım ertesi güne evlenmişim…”

“Peki düğününüz ne zaman oldu?” diye soruyorum meraklı gözlerle bakarak. Yeşim Abla: “Nikâhımız 14 Temmuz’da Bahçelievler Belediye Başkanı Os-man Develioğlu tarafından kıyıldı. Çok kalabalıktı. Benim akrabalarım yoktu. Dayım, kardeşlerim ve sa-dece annem gelmişti. Babam gelmemişti… Ben gelin odasındayken bana ‘Annenler geldi’ dediler. Resmen bütün vücudum titriyordu. Hani gelinle damadın ilk çıktığı zaman oluyor ya o esnada annemle göz göze geldik ve annem o anda bayıldı. Nikâh kıyılacak ama ben sürekli annemi merak ediyordum. ‘Annem nasıl, iyi mi? Annemi daha sonra acile kaldırdılar. Fotoğ-raflarda bile o tedirginliğim çıkmış.”

“Evlilikte çığır aştık”

“İnandığımız yolda hiçbir zaman pişman olmadık. Evlilikte çığır aştık. Bizden sonra bir sürü evlenen engelli oldu’’ diyor Yeşim Abla, o mutluluğu da za-ten gözlerinden belli oluyor.

“Devlet size herhangi bir yardımda bulunmadı mı?” diye soruyorum. Soruma cevap veren ilk Adil Ağa-bey oluyor. ‘‘Evet, Büyükşehir Belediyesi Ağa-beyaz eşyalarımızı tedarik etti. Derneğin de bayağı bir faydası oldu.” Ardından Yeşim Abla ekliyor: ‘‘Bir de 300 TL kira yardımı yaptı. Bu arada yatak odamızı da Metin Şentürk aldı.’’

Peki, evin dizaynını kendinize göre nasıl ayarladı-nız? Adil Ağabey cevap veriyor: ‘‘Ev zaten bahçe katında. Çekyatın boyunu arabanın ölçüsüne göre ayarladık. Yeşim bir kolunu kullanamadığı için daha rahat geçsin diye. Lavaboya da birkaç aparat

tak-tırdık. Mutfak tezgâhını alçalttık, yemekleri daha kolay yapabilmesi için. Bunun gibi şeyler…”

“Birbirinizi birer cümleyle anlatır mısınız?” Yeşim Abla, “Can” diyor ve arkasından ekliyor: “Yine dün-yaya gelsem yine onu seçerdim.’’ Adil Ağabey söze giriyor, ‘‘Çok güler yüzlü olduğu için ‘Güleryüz’ de-rim,’’ diyor.

“Son olarak insanlara vermek istediğiniz bir mesaj var mı” diyerek son sorumu soruyorum. İlk sözü Ye-şim Abla aldığı gibi son sözü de yine o alıyor: ‘‘Oku-mak her şeye çözüm değil. İnsanlar empati yap-mayı öğrenmeliler. ‘İnsan olmak’ çok farklı bir şey. Hiç tanımadığın biri yere düştüğünde o acıyı his-setmeliyiz . Topluma yararlı olan insan her zaman kendine de yararlıdır. İlla ki bir yerlere katılıp zoraki gönüllülük yapmanıza gerek yok. 3430’a ATS ya-zarak akülü tekerlikli sandalye kampanyasına 5 TL bağışta bulunabilirsiniz. Bu bile bir gönüllülüktür. Bizler zoru başardık imkânsıza az kaldı.’’

Yazı ve Fotoğraf l Aişe Hümeyra Bulovalı

“Saçlarımı

Benzer Belgeler