• Sonuç bulunamadı

YÜKSEK YAĞLI DİYETİN RAT KARACİĞERİ ÜZERİNE ETKİLERİ

K. Karaçor*, M. Çam*, N. Orhan**, E. Coşgun***, H. Demirin** *Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji AD Düzce

**Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya AD Düzce

***Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik AD Ankara dr.kayihan@hotmail.com

AMAÇ: Bu çalışmada yüksek yağlı diyetin rat karaciğeri üzerine etkilerinin ve kilo alımındaki rolünün incelenmesi amaçlandı.

GEREÇ VE YÖNTEM: Bu amaçla 30 adet Wistar Albino rat 4 gruba ayrıldı. 1. 16 haftalık yüksek karbonhidratlı diyet grubu (K16)

2. 16 haftalık yüksek yağlı diyet grubu (D16)

3. 20 haftalık yüksek karbonhidratlı diyet grubu (K20) 4. 20 haftalık yüksek yağlı diyet grubu (D20)

Yüksek yağlı diyet; %60 yağ (1/3 kanola, 1/3 margarin, 1/3 ayçiçek yağı), %20 protein ve %20 karbonhidrattan, yüksek karbonhidratlı standart diyet; %69 karbonhidrat, %20 protein ve %11 yağdan (margarin) oluşturuldu.

Deney boyunca her hafta ratların vücut ağırlıkları ölçüldü. 16. hafta ve 20. hafta sonunda ratlara servikal dislokasyon uygulanarak, biyokimyasal inceleme için kardiak kan alındı. Karaciğer ve epididimal yağ alınarak ağırlıkları ölçüldü. Karaciğerler ışık mikroskobik inceleme için takip edilerek hematoksilen-eozin, Gomori trikrom boyaları yapıldı. α-SMA ve TGF-β primer antikorları kullanılarak immunohistokimyasal inceleme yapıldı. Kanda glukoz, albumin, insülin, trigliserid, total kolesterol, HDL, LDL, VLDL, LDH, ALT, AST bakıldı.

BULGULAR: Vücut ağırlığı, karaciğer ağırlığı ve epididimal yağ ağırlığı karşılaştırıldığında gruplar arasında anlamlı farklılık görülmedi. Kanda biyokimyasal analiz sonucunda 16 haftalık yüksek karbonhidrat grubunda LDH, 20 haftalık yüksek karbonhidrat grubunda ALT anlamlı olarak yüksek bulundu. Histolojik incelemede ise tüm gruplarda portal alanda fibrozis, inflamasyon, steatozis bulguları görülmesine rağmen istatistiksel olarak anlamlı farklılık tespit edilmedi. İmmunohistokimyasal incelemede de tüm gruplarda α-SMA ve TGF-β tutulumu benzer bulundu. SONUÇ: Sonuç olarak bu çalışma göreceli olarak omega-9’dan zengin yüksek yağlı diyetle karşılaştırıldığında yüksek karbonhidratlı beslenmenin karaciğer hasarına ve yağlanmaya yol açtığını, kilo alımı açısından anlamlı bir farklılık olmadığını göstermiştir. Bundan yola çıkarak diyetteki karbonhidratları kısıtlayarak ve yüksek oranda omega-9 içeren zeytinyağı, kanola ve fındık yağı miktarı arttırılarak karaciğerin korunabileceği düşünülmektedir.

CAPSAİCİN’İN RAT OVARYUMUNDA EGFR EKSPRESYONU ÜZERİNE ETKİSİ

S. Peker*, K. Altunbaş**, A. Yağcı**, Ö. Özden**, B. Zık*

*Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji AD Bursa

** Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji AD Afyon korhana@aku.edu.tr

AMAÇ: Epidermal büyüme faktörü (EGF), düşük moleküler ağırlıklı bir polipeptitdir. Epidermal büyüme faktörü, reseptöre (EGFR) bağlanarak oosit olgunlaşmasında, hücre proliferasyonunda ve ovulasyonda önemli rol oynamaktadır. Çalışma düşük doz CAP uygulamasının ovaryumlarda EGFR ekspresyonu üzerine etkisini belirlemek amacıyla planlanmıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmada 30 adet Sprague-Dawley ırkı (21 günlük) dişi sıçanlar kullanıldı. Hayvanlar, hiçbir enjeksiyon yapılmayan (kontrol A, n: 10), capsaicinin eritildiği taşıyıcı solüsyonun enjekte edildiği (kontrol B n:10), subkutan capsaicin (deney grubu, n:10) (0,5 mg/kg.gün; capsaicin %10 tween 80, %10 ethanol ve %80 steril distile su içerisinde eritildi) enjekte edilen olmak üzere 3 gruba ayrıldı. 20 gün devam eden deney sonrasında, hayvanlar ether inhalasyonu ile uyutuldu, karın bölgeleri açılarak ovaryumları alındı. Ovaryumlar %10’luk tamponlanmış nötr formol solusyonunda tespit edildi ve rutin histolojik prosedür uygulanarak parafinde bloklandı. Ovaryum kesitlerine, EGFR’ün ekspresyonunu belirlemek amacıyla indirekt streptavidin peroksidaz yöntemi uygulandı. BULGULAR: EGFR immunreaksiyon kontrol A ve kontrol B grupların ovaryumlarında benzer olup sadece primordial ve primer folliküllerin oositlerinde ve zayıf şiddette intersitisyel hücrelerde gözlendi. Bununla birlikte CAP uygulanan deney grubunda, kontrol gruplarına benzer olarak primordial ve primer folliküllerin oositlerinde reaksiyon belirlenirken, ayrıca preantral ve bazı antral folliküllerin granulosa, antral folliküllerin teka hücrelerinde de immunreaksiyon belirlendi. Antral folliküllerin teka hücrelerinde gözlenen reaksiyon granulosa hücrelerindeki immunreaksiyondan daha şiddetliydi. Deney grubunda kontrol grubundan farklı olarak corpus luteumlarda da reaksiyon gözlendi, bununla birlikte intersitisyel hücrelerdeki reaksiyon şiddeti deney grubunda diğer kontrol gruplarına göre daha şiddetliydi.

SONUÇ: Kontrol grubuna CAP’ın ovaryumlarda EGFR ekspresyonunu arttırarak oosit olgunlaşması, granulosa ve teka hücrelerinde ise proliferasyonu uyarıcı etki yaptığını düşünmekteyiz. CAP ‘ın EGFR ekspresyonu dolayısıyla ovaryum follikülogenesis üzerine etkilerini, ovaryumu inerve eden sensorik sinir sonlarından neurotransmitter maddelerin salınımını uyararak gerçekleştirdiğini ve follikülogenesis üzerinde etkili olabileceği kanısına varılabilir.

CAPSAİCİN’İN RAT OVARYUMUNDA IGF-IR EKSPRESYONU ÜZERİNE ETKİSİ

Ö. Özden**, S. Peker*, K. Altunbaş**, A. Yağcı**, B. Zık*

*Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji AD Bursa

** Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji AD Afyon korhana@aku.edu.tr

AMAÇ: IGF (IGF-I ve IGF-II) ve reseptörleri (IGF-IR ve IGF-IIR) ovaryum folikül gelişim sürecinde farklı düzeylerde eksprese olarak, kendilerine özgü rolleri ile folikülogenezisi düzenlerler. Çalışma düşük doz capsaicin uygulamasının ovaryumlarda IGFR ekspresyonu üzerine etkisini belirlemek amacıyla planlanmıştır

GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmada 30 adet Sprague-Dawley ırkı (15 günlük) dişi sıçanlar kullanıldı. Hayvanlar, hiçbir enjeksiyon yapılmayan (kontrol A, n: 10), capsaicinin eritildiği taşıyıcı solüsyonun enjekte edildiği (kontrol B n:10), subkutan capsaicin (deney grubu, n:10) (0,5 mg/kg.gün; capsaicin %10 tween 80, %10 ethanol ve %80 steril distile su içerisinde eritildi) enjekte edilen olmak üzere 3 gruba ayrıldı. 15 gün devam eden deney sonrasında, hayvanlar ether inhalasyonu ile uyutuldu, karın bölgeleri açılarak ovaryumları alındı. Ovaryumlar %10’luk tamponlanmış nötr formol solusyonunda tespit edildi ve rutin histolojik prosedür uygulanarak parafinde bloklandı. Ovaryum kesitlerine, IGF- IR’nin ekspresyonunu belirlemek amacıyla indirekt streptavidin peroksidaz yöntemi uygulandı. BULGULAR: 15 günlük ovaryum kesitlerinde kontrol A ve kontrol B gruplarında IGF-IR ekspresyonu gözlenmezken, capsaicin uygulanan deney grubunda foliküllerin granulosa hücrelerinde, ovositlerde ve interstisyel hücrelerde IGF-IR ekspresyonu gözlendi.

SONUÇ: Prepubertal dönemde capsaicinin ovaryum folikül gelişimi üzerine etkisinde büyüme faktör reseptörlerinden birisi olan IGF-IR’ünün rolü olabileceğini göstermektedir.

NORMAL VE GESTASYONEL DİYABETİK PLASENTALARDA İNCE YAPI FARKLILIKLARI