• Sonuç bulunamadı

SİLİER CİSME TOKSİK ETKİLERİNİN ELEKTRON MİKROSKOBİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

G. Take Kaplanoğlu*, G. Göktaş*, Z. Aktaş**, A. Cansu***, D. Erdoğan*, C.M. Seymen*, A. Serdaroğlu****

*Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji AD, Ankara **Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göz Hastalıkları AD, Ankara

***Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD, Trabzon ****Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD, Ankara

caglareser@hotmail.com

AMAÇ: Silier cisim; gözün orta tabakasında koroid ve iris ile birlikte bulunarak, uvea alanını oluşturan ve hem akomodasyon hem de arka odada bulunan proteinden fakir bir sıvı olan aköz humorun oluşturulmasında son derece önemli görevlere sahip olan bir yapıdır. Valproik asit antikonvülzan olarak ya da psikiyatrik rahatsızlıklarda olmak üzere, bipolar hastalık, daha az olarak da majör depresyon ve sıklıkla da epilepsi tedavisinde kullanılmaktadır. Oxcarbazepine de valproik asite benzer olarak özellikle çocukluk çağı epilepsilerine ait tedavilerde kullanımı son yıllarda daha da yaygınlaşmış bir maddedir. Bu çalışmada, sıklıkla antiepileptik ilaç olarak kullanılan Valproik asit ve Oxcarbazepine’ in ayrı ayrı ve birlikte kullanımlarının gözde silier cisme olan olası etkilerinin elektron mikroskobik olarak ince yapı düzeyinde incelenmesi amaçlanmıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmamızda, ağırlıkları 46.4-55.3 g arasında değişen 14 adet 21 günlük sıçanları içeren 4 grup oluşturulmuştur. Kontrol grubu olarak belirlenen 1. gruba serum fizyojik, 2. gruba Valproik asit (VPA, 300mg/kg/gün 2 dozda), 3. gruba Okskarbamazepin (OXC, 100mg/kg/gün 2 dozda), 4. gruba VPA (300mg/kg/gün 2 dozda) ve OXC (100mg/kg/gün 2 dozda) 90 gün süresince uygulandı. Denekler 1 hafta aralarla tartılarak verilen ilaç düzeyleri ayarlandı. İlaç uygulamasının 3. ayında denekler anestezisi altında sakrifiye edilerek göz dokuları alındı. Alışılmış elektron mikroskobik izleme yöntemlerinden geçirilerek, Carl Zeiss EVO LS10 SEM-TEM elektron mikroskobunun TEM bölümünde incelenerek fotoğraflandırıldı.

BULGULAR: Kontrol grubuna ait silier cisim kesitlerinde normal yapıda pigmentli ve pigmentsiz epitel hücreleri gözlemlendi. Valproik asit uygulaması yapılan gruba ait incelemelerde tüm silier epitele ait hücrelerde, hücrelerin çekirdekleri piknotik görünümleriyle ayırt edildi. Oxcarbazepine uygulaması yapılan grupta, dejenerasyonun yoğun olarak pigmentsiz epitelde olduğu buna karşın pigmente epitelin, gerek çekirdek morfolojisi gerek sitoplazma yoğunluğu açısından az dejenere olduğu belirlendi. Valproik asit ve Oxcarbazepine’ in birlikte uygulandığı grupta yapılan incelemelerde, en belirgin dejeneratif değişikliğin mitokondriyonlarda olduğu görüldü.

SONUÇ: Tüm bulgular değerlendirildiğinde silier cismin yoğun dejenerasyonuna neden olan ajanın Valproik asit olduğu saptandı. Oxcarbazepine ve Valproik asit uygulamasının birlikte yapıldığı gruplardaki yoğun dejenerasyonun da Valproik asite bağlı gerçekleştiği düşünüldü. Oxcarbazepine’ in sadece pigmentsiz epitelde yoğun dejeneratif etkileri olduğu ve Valproik asit’ e karşın daha az baskın bir ajan olduğu kanısına varıldı. Uzun yıllar bu tedavi protokolleri uygulanacak olan olgularda, oluşabilecek silier cisim hasarları ve buna koşut gerçekleşebilecek sekonder hasarların da dikkate alınması gerektiği sonucuna varıldı.

ENDOMETRİOZİS TEDAVİSİNDE KURKUMİN VE DEFEROKSAMİNİN ROLÜ

G. Kızılay *, Y.H. Uz*, G. Şeren**, E. Uluçam***, A. Yılmaz***, Z. Çukur****, Ü.A. Kayışlı***** *Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji AD Edirne

** Trakya Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Analitik Kimya AD Edirne *** Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anatomi AD Edirne

**** Trakya Üniversitesi Deney Hayvanları Birimi Edirne

*****Ohio State Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Doğum AD, Ohio, USA gulnurkizilay@trakya.edu.tr

AMAÇ: Endometriozis; üretken yaştaki kadınların %6-10’unu ve infertil kadınların da %25-50’sini etkileyen yaygın bir jinekolojik hastalıktır. Bu çalışmada; sıçanlarda deneysel endometriozis modeli oluşturularak, endometriozisli dokularda kurkumin ve/veya deferoksamin etkilerinin araştırılmasıyla,

hastalığın tedavisine katkıda bulunulması amaçlanmıştır.

GEREÇ VE YÖNTEM: Deneklerin başlangıç ağırlıkları ölçüldükten sonra, tüm deneklere overektomi uygulanmış ve hepsine 0,1 mg β-estradiol 17-valerate peletler, intraperitoneal (i.p.) olarak yerleştirilmiştir. Bu işlemden 5 gün sonra, tüm deneklerde endometriozis modeli oluşturulmuştur. Denekler aşağıdaki şekilde gruplandırılmıştır;

Grup A, model oluşturulduktan sonra 20 gün süresince intragastrik (i.g.) yolla dimetilsülfoksit verilen grup (n=7); Grup B, model oluşturulduktan sonra 20 gün süresince i.g. olarak hergün 100 mg/kg curcumin verilen grup (n=7); Grup C, model oluşturulduktan sonra 3 gün süreyle 6 saat aralıklarla i.p. yolla 100 mg/kg deferoksamin ve ardından 20 gün boyunca her gün 100 mg/kg kurkumin i.g. verilen grup (n=7).

Bu işlemlerin sonunda; deneklerin ağırlıkları tekrar ölçülmüş ve alınan kan örnekleri, demir düzeylerinin atomik absorbsiyon spektrofotmetrisi ile ölçümü için -80ºC’de saklanmıştır.

Ötopik ve ektopik endometriyum biyopsi materyalleri alınıp, implantların boyut ölçümleri yapıldıktan sonra; tüm materyallere histolojik ve immunohistokimyasal teknikler uygulanmıştır. İstatistiksel analizler için, SPSS 11 programı kullanılmış ve sonuçlar ortalama ± standart deviasyon (SD) olarak ifade edilmiştir. P<0.05 değeri anlamlı kabul edilmiştir. Paired T test ile her üç gruptaki deneklerin; ilk ve son vücut ağırlıkları, ANOVA testi kullanılarak da implant boyutları, deney sonunda kandaki demir düzeyleri ve immünreaktivite verileri değerlendirilmiştir.

BULGULAR: Deneklerin vücut ağırlıklarında, deneyin başlangıcı ve sonunda fark bulunmamıştır. Her üç grubun kanlarındaki demir düzeyleri arasında, istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (P= 0.991).

Ektopik implant boyutları; A grubunda artarken, ona kıyasla B (P= 0.01) ve C gruplarında (P= 0.007) azalma izlenmiştir.

Ektopik endometriyumların, prolifere hücre nükleer antijen (PCNA) immunreaktiviteleri karşılaştırıldığında; A gurubuna kıyasla, B grubunda (P=0.044) ve C grubunda (P=0.033) istatistiksel olarak anlamlı bir azalma gözlenmiştir.

SONUÇ: Kurkumin ve deferoksaminin; endometriozis tedavisinde, doz ve kullanım süresine bağımlı olarak, ektopik endometriyumların boyutu ve hücre proliferasyonu üzerine azaltma yönünde etkili olabileceği kanısına varılmıştır. Ancak endometriozis tedavisinde kurkumin ve deferoksaminin yeri, farklı bakış açılarıyla araştırılmaya ihtiyaç duymaktadır.

ICSI SONRASI FERTİLİZASYON OLMAMASININ ARAŞTIRILMASINDA ASETO-ORSEİN