• Sonuç bulunamadı

b) Mahalle Ünitesi Düzeyindeki Yeşil Alanlar

3. YAŞAM KALİTESİNİ ARTTIRMAYA YÖNELİK BİR ÇÖZÜM OLARAK “KENTSEL DÖNÜŞÜM”

3.2. Konuta Yönelik Dönüşüm

Çöküntü alanları birçok nedene bağlı olarak çıkabilmekte; devletin refahına ve hizmet sunumu sistemlerine temellenen ekonomik ve sosyal yapılar birbirleri ile zaman zaman çakışabilmektedir. Sonuçta çözüm yollarının karmaşık müdahale biçimleri gerektirdiği ortaya çıkmaktadır. Bu müdahale çerçevesi konut, eğitim, sağlık, güvenlik, ekonomik kalkınma, eleman yetiştirme gibi farklı konuları kapsayabilir ve farklı düzeylerde eyleme geçilmesini gerektirebilir. Bu çalışmada konuta yönelik dönüşüm konusu ele alınmıştır (Bailey, 2004).

3.2.1. Mahalle Ölçeğinde Dönüşüm Hedefleri

Dönüşüm literatüründe elde edilen bulgular, mahallelerde gözlenen çöküntünün, alan sakinlerinin profilinde, mülklerin ekonomik koşullarında ve binaların fiziksel koşullarında eşzamanlı değişimlerin yaşandığı ve kendi kendini sürekli kılan bir sürece dikkat çekmektedirler.

Bir mahalleye göçle gelen düşük gelirli gruplar talebin ve kira sınırlamalarının daha da düşmesine ve sonuçta konut alanlarının bakımına daha az yatırım yapılmasına neden olurlar. Bu uzantısında fiziksel bozulmayı getirirken, gelir düzeyi iyi olan grupların göç etmesi ve düşük gelirli grupların alana yerleşmeleri çöküş sürecini hızlandırır (Andersen, 1995).

Mahalle ölçeğindeki kentsel dönüşüm proje stratejilerini belirlerken, dönüşüm sürecinin uzun vadeli olduğunu, temel amacın, kentsel yaşam ile ilgili olumsuz koşulların iyileştirilmesi olduğunu ve oluşturulacak yeni kentsel mekânın eskisine göre çok daha iyi koşullarda ve kalitede olması gerektiğini ortaya koymak gerekmektedir. İngiltere’de yapılan araştırmalar, fiziksel doku kalitesinin kişilerin mahallelerinin algılama biçimleri açısından ne kadar önemli olduklarını göstermektedir.Bu aşamada mekânın yeni tasarımı; insanların bu mekâna alışmasını, mekânı cazip hale getirmeyi ve sahiplilik bilincinin geri gelmesini sağlamada önemli bir araçtır (Bailey ve Robertson,1997).

3.2.2. Konut Yenileme Projelerinde Başarı

Bu çalışmada çöküş sürecine girmiş mevcut konut alanları için bir çıkış noktası önerilmektedir: Konut alanlarında dönüşüm. Konut yenileme politikaları ilk olarak oldukça dar kapsamlı hedeflerle geliştirilmiş, standardın altında kalan konut alanlarını yok etmenin bir amacı olarak görülmüşlerdir. Sosyal ve ekonomik açıdan çöküntü içerisindeki alanların problemlerine giderek çok boyutlu yaklaşılmaya başlandıkça, konut alanlarında yenileme eyleminin çöküntü mahallelerinde daha kapsamlı bir dönüşüm gerçekleştirilmesinde önemli rol oynayacağı görüşü öne sürülmüştür. Buradaki ana düşünce konuta yönelik müdahaleler yoluyla birçok şeyin başarılabileceği yönündedir (Kleinman ve Whitehead, 1999).

Ancak dönüşümün başarı koşullarının nasıl belirleyebileceğine ilişkin olarak çok önemli görüş farklılıkları olduğu açıktır (Bailey ve Robertson,1997). Görüşlerden biri, dönüşüme konu olan yere odaklanmakta ve esas olarak mahallenin koşullar itibariyle iyileştirilmesi ile ilgilenmektedir. Konut yenileme girişimleri için “sorun alanları” genellikle standardın altında kalan konut alanlarının yoğun olarak bulunduğu bölgeler olarak görülmekte, böylelikle çözüm bu konut stoğunun ıslahı ya da yerinden kaldırılmasını içerirken, “başarı” da söz konusu konut stoğunun fiziksel

özellikleri temelinde ölçülmektedir. Yaklaşımda yenilemenin öznesi alandır ve başarı ölçütleri alanın özellikleri üzerine odaklanır (Bailey, 1997).

Alternatif bir görüş de bu alanlarda yaşayan insanlar üzerine odaklanmaktadır. Bu bakış açısından bakıldığında, yenilemenin amacı bu insan topluluğunun yaşam koşullarının iyileştirilmesidir. Dönüşüm ya da yenileme düşük gelir gruplarına ait mevcut sosyal ağların ya da toplulukların düzenlerinin bozulmasına yol açmamalıdır. Temizlemeyi hedef alan konut yenileme eylemindeki ilk yaklaşımlar, sosyal açıdan söz konusu grupların yerinden edilmelerine neden oldukları için eleştirilmişlerdir (Young ve Wilmott, 1957).

Konut yenileme eylemine yönelik daha kademeli bir dönüşüm sürecine odaklanan yaklaşımlar, toplulukların bulundukları alanda kalmalarının sağlayabildikleri oranda destek bulmuşlardır. Bu açıdan mevcut topluluğun yenileme süreci yoluyla yerinden edilmemesinin sağlanması çok önemli bir konudur.

Dönüşüm projelerinde önemle üzerinde durulması gereken bir başka nokta, oluşturulmak istenen kentsel mekânda, politik veya ekonomik amaçlarla maksimum konut üretimi ile maksimum kazanç sağlamak uğruna, eski doku ile aynı ya da benzer özellik gösteren yaşam mekânları üretmemek ve kentsel yaşam kalitesinden ödün vermemek olmalıdır. Zira ortaya çıkacak yeni doku, yeni peyzaj, yeni kimlik öncesi ile aynı ya da daha düşük standartlarda olursa bu, kentsel dönüşümün yaşam kalitesini arttırma amacına ters düşer. Bu sebeptendir ki kentsel dönüşüm projeleri özellikle tasarım sürecinde, her aşamada geri beslemeli olarak kontrol edilmelidir. Bu bağlamda uyulması gereken standartlar daha sonraki bölümlerde ayrıntılı olarak incelenmektedir.

3.2.3. AB’ nin Konuyu Ele Alışı

1990’ların ortasından itibaren AB, sadece ekonomik anlamdaki birliktelikten öteye geçerek toplumsal ve çevresel boyutları da içeren bir birliktelik oluşturarak küresel ekonomide daha etkin bir konuma ulaşarak yarışabilirliğini arttırmaya karar vermiştir. Büyüme eşitsizlikleri ve toplumsal politikaların, dengeli bölgesel alanlara yönelmemiş olması, bütün otorite ve yönetimlerce dikkate alınacak mekânsal gelişme stratejileri ve politikalarının oluşturulması ihtiyacını doğurmuş, bunun sonucunda AB gündeminde yer alan ve toplumsal politikalarla da desteklenmesi gereken konulardaki politikalarını mekânsal gelişme stratejileriyle birleştirerek

topluluğun bütününde etkin bir mekân kullanımı sağlayarak topluluk bütünündeki büyüme eşitsizliklerini ve dengesizliklerini yok etmeyi amaçladığı Avrupa Mekânsal Gelişme Perspektifini oluşturmuştur (Keskin D. ve diğerleri, 2003). Bu kapsamda AB, “ülke bölge ve kentler arasındaki eşitsizliği gidermede ve sosyal dışlanmışlığın azaltılmasında mahalle yenileşmesini önemli bir araç” olarak tanımlamıştır (Gibson ve Kocabaş, 2001).

Mekânsal gelişme perspektifine göre “kentlerin sürdürülebilir gelişiminde kentlerin fiziksel gelişmesinin kontrol altına alınması, özellikle büyük kentlerdeki sosyal dışlanmışlık tarafından tehdit edilen ve nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan sosyal grupların ve kentsel fonksiyonların karışımı gibi konularında bilgi ve kaynakların korunarak idaresi, çevre dostu ve etkili olan çeşitli ulaşım imkânlarına erişebilirlik ve son olarak da doğal ve kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesi yönündeki beş ana unsuru içermesi gerekmektedir” (European Commıssıon, 1999).

AB’nin düzenlemiş olduğu bu çerçeve programın yasal dayatması bulunmamasına karsın, AB’ye üye ülkelerdeki ve aday ülkelerde geliştirilen projelere fon aktarması bu çerçeve program aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Sonuç olarak AB’nin üye ve aday ülkeler için yenileşme konusunda üst düzey çerçeveleri oluşturduğu ve bu yönde tasarlanmış projelerin geliştirilmesinde özendirici teşvikleri sağlayarak gelişmeleri yönlendirdiğini söylemek mümkündür (Gibson ve Kocabaş, 2002, Keskin D. ve diğ, 2003).