• Sonuç bulunamadı

8. Teoloji alanında yabancılaĢma; Tanrıdan kopma veya koparılma, onun bilgisinden veya merhametinden kopma, uzaklaĢma (Williams, 2007: 45),

1.1. YabancılaĢma Teorileri

1.1.4. Max Weber

Max Weber aydınlanmacı aklın sonunda gerçekleĢen rasyonelleĢmenin somut yansıması olarak bürokratik kurumların geliĢimini “ demir kafes” olarak nitelemiĢtir.

Buna göre, akla tarihte yapılmıĢ belki de en güçlü vurgu, en iyimser Ģekliyle “demir kafesler” üretmek zorunda kalmak olmuĢtur (Karaca, 2008: 1 ).

Dünya, rasyonalize edildikçe daha da sıradanlaĢarak büyüsünü ve anlamını yitirmektedir. Rasyonalizasyon, inancın ve kesinliğin sihirli bahçesini yıkmıĢ ve bunun yerine de geçerli olabilecek olan bir alternatif değerler dizgesi üretmemiĢtir. Weber, rasyonalize edilmiĢ sosyal düzenin alternatifi olarak, dinsel yazgı olasılığını da reddetmiĢ ve karamsar bir bakıĢla, “rasyonalizasyon ve uzmanlaĢmanın demir kafesinden mutlak bir kaçıĢın olmadığını” savunmuĢtur (Löwith, 1999, Akt: Kılıç, 2009: 19).

Weber‟e göre toplumun rasyonel modernizasyon süreci, eski tek tanrılı inançların köklerini kesip koparırken, bireyi, sınırsız rekabetçi değerler dünyasına bırakır. Bu nedenle modern toplumlar, çok tanrılı değerler ile sosyal egemenlik arasında bir mücadelenin olduğu kültürel bir arenada yaĢamaktadır. Weber‟e göre kapitalizm, sonu belirsiz olan, evrensel ve önlenemez rasyonalizasyona bağlı modernleĢmenin kaçınılmaz sonucudur. Kapitalizme alternatif olarak sunulan sosyalizm ise, “pazarı

denetim altına almakla, yetkeyi merkezileĢtirme ve yatırımı kontrol altına almayla hayatın daha öte bir rasyonalizasyonunu içerir” (Löwith, 1999, Akt: Kılıç, 2009: 35).

Marx‟ın kapitalizm eleĢtirisini özümleyen Weber, ekonomik sistemi özgürlük alanı olarak değil, baskıcı bir mekanizma olarak görür. Weber için kapitalizm, kiĢisellikten arınmıĢ rasyonalitenin timsalidir; ona göre özgürlük arayıĢı, irrasyonel duygusallık ve mahremiyet ile özdeĢtir. Weber‟in insan özgürlüğü anlayıĢı, bireyin özgün kurumlar yaratma özgürlüğüne önem veren hümanist liberalizm geleneğinin bir parçasıdır. Özgürlüğü, bugün hem bürokrasi hem kapitalizm karĢısında savunmada kalan ve tarihsel olarak belirlenen bir olay kabul eden özgürlük anlayıĢıyla, Weber, ekonomik liberalizmden çok hümanist ve kültürel liberalizmi temsil eder (Weber, 2006b: 127).

Weber‟e göre insanlar fiziksel, entelektüel ve ahlaki açıdan eĢit değildir. Ġnsan varlığının baĢlangıcında genetik bir piyango vardır. Weber‟e göre“eĢitsizlik doğal bir olgudur ve herkese toplumsal çaba ya da niteliklerine göre değer verilebilir” (Aron, 2004: 416).

Ekonomi kurumunun, diğer sosyal kurumları biçimlendirdiği Ģeklindeki Marksist iddiaya karĢılık Weber; “Protestan ahlakı ve kapitalizmin ruhu” adlı eserinde;

dinin, ekonomi üzerine etkisini ortaya koymuĢtur. Weber‟e göre (1997), “olanaklı en fazla miktar parayı kazanma uğraĢısının” kendi içinde kapitalizmle hiçbir ilgisi yoktur.

Bu bağlamda kapitalizm ile din iliĢkisini inceleyen Weber, kapitalizmin geliĢmesinde

“Protestan iĢ ahlakı” nın belirleyici etkisi olduğunu savunmuĢtur. Protestan iĢ ahlakı, kapitalizmi meĢrulaĢtırmıĢ ve üretim eylemine ahlaki bir temel getirmiĢtir.

Protestan iĢ ahlakının teĢviki ile elde edilen tasarruflar, kar amaçlı sonu gelmez bir üretim iĢtahı olan endüstriyel kapitalizmi yaratmıĢ ve kapitalist modernleĢme; dini ve ahlaki anlamından soyutlanarak, tümüyle dünyevi duygulara dönüĢmüĢ ve yabancılaĢmaya neden olmuĢtur (Kılıç, 2009: 20).

Max Weber‟in 1904‟te yazdığı “Protestan Ahlakı ve Kapitalizm‟in Ruhu” adlı yapıtının doruk noktasında, modern ekonomik düzenin muazzam kozmosu tümüyle demir bir kafes gibi görülmüĢtür. Kapitalist ve bürokratik olan bu kaskatı düzen, bu mekanizma içine doğan tüm bireylerin yaĢamlarını tümüyle belirlemiĢtir. Yani, modern toplum bir kafes olmakla kalmaz, içindeki insanlar da o kafesin parmaklıklarınca biçimlendirilir (Karaca, 2008: 1-2 ).

Weber üretim araçlarının toplumsallaĢtırılması olanağını inkâr etmez ancak, sosyalizmin bu Ģekliyle ekonomi yönetiminin tamamen bürokratikleĢtirilmesinden ibaret olacağını savunur. Onun gözünde sosyalizmin getireceği Ģey, yönetim araçlarının getirdiği sürecin ekonomik alanlarda da tanımlanmasından ibaret olacaktır. Üretim araçlarının toplumsallaĢtırılması, hala görece özerk olan ekonomik yaĢamı, devletin bürokratik yönetimine bağımlı kılmaktan baĢka bir Ģey olmayacaktır (Weber, 2006b:

92).

Modern örgütlenme biçiminin geliĢmesi, bürokratik yönetimin geliĢimi ve sürekli geniĢlemesinden baĢka bir Ģey değildir. Günlük hayat düzeni, idari iĢlerin memurlarca yerine getirilmesi ve kayda alınması zorunluluğuyla yerine getirilmektedir.

Çünkü diğer Ģeyler aynı kaldığında, biçimsel ve teknik açıdan bürokratik yönetim en rasyonel yönetim Ģeklidir (Weber, 2006a: 50).

Bürokratik yönetimin üstünlüğünün esas kaynağı, teknik bilginin, malların üretiminde modern teknoloji ve iĢletmecilik metotlarının geliĢmesiyle birlikte kesinlikle vazgeçilmez bir nitelik kazanmıĢ olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında iktisadi sistemin kapitalist ve sosyalist temeller üzerinde örgütlenmiĢ olmasının bir önemi yoktur.

Gerçekten de sosyalist düzende, aynı teknik etkinlik düzeyine ulaĢılsa da bu, uzmanlaĢmıĢ bürokrasinin öneminin daha da artması anlamına gelecektir (Weber, 2006a: 51).

Bürokratik yönetim, esasında bilgi temeline bağlı denetim anlamındadır ve bürokrasiyi rasyonel kılan yan da budur. Söz konusu olan bilgi, yönetime kendi baĢına olağanüstü bir güç katan teknik bilgidir. Bürokrasi, teknik ve somut gerçeklere iliĢkin bilginin yanı sıra, kapitalist iĢletme, özel giriĢimin çıkarlarına iliĢkin bilgi açısından daha üstündür. Toplumumuzda rasyonel bürokratik bilginin denetiminden hemen hemen hiçbir birey ya da kurum kurtulamamıĢ tam tersine bürokratik kontrole tabi olmuĢlardır (Weber, 2006a: 53).

Weber‟e göre, bürokrasi ussal karar vermeyi en üst düzeye çıkararak, yönetimsel yeterliliği, ,iĢ bölümü ve aynı iĢi yapma sonucu uzmanlığı olanaklı kıldığından ve nesnel bir yaklaĢımla, gerçeklere dayalı ve teknik olarak doğru, ussal kararlar aldığından, otorite hiyerarĢisi, emirlere disiplinli bir uyum, kurallar ve yönetmelikler doğrultusunda iyi eĢgüdümlenmiĢ bir uygulama sisteminin bir sonucu olarak örgütün iĢleyiĢinde bir tekdüzelik ve kararlılık sağladığından en etkili örgütsel yönetim biçimidir (Aydın; 2007: 90-91).

Bu olumlu özelliklerinin yanı sıra bürokrasiye yöneltilen birtakım eleĢtiriler de vardır. Bu eleĢtiriler, iĢ bölümü ve aynı iĢi yapmanın uzmanlığın yanı sıra can sıkıntısı

da yaratabileceği, nesnelliğin ussal kararlar almada etkili olabileceği fakat bunun ortamda kısır bir hava da yaratabileceği ve sonuçta çalıĢan moralini düĢürebileceği, otorite hiyerarĢisinin eĢgüdüm pahasına iletiĢimi engelleyebileceği, kurallar ve yönetmeliklerin örgütsel katılığa ve amaçların yer değiĢtirmesine neden olabileceği gibi bürokrasinin birtakım olumsuz iĢlevlerini de kapsamaktadır ( Aydın, 2007: 91-93).

Ayrıca, Weber, devletin büyüyen özerkliğine bağlı olarak; modern sanayi toplumlarındaki bürokratik rasyonelleĢme sürecinin kaçınılmaz olarak, merkezileĢmenin büyümesine ve bir avuç insanın çoğunluk üzerinde egemenlik kurmasına, bu doğrultuda bağımsız sivil toplumun çöküĢüne yol açacağını belirtmiĢtir. Weber, “insanın öznelerin kurucu bir rol oynamadıkları, tarihsel evrim geçiren bir bütünün pasif nesnesi durumunda olduğu” Ģeklindeki düĢüncesiyle Marx‟ı eleĢtirirken çeliĢkiye düĢmüĢ;

“kendi kötümser politik sosyolojisini, toplumsal eyleme dayalı iyimser sosyolojisiyle uzlaĢtıramamıĢtır” (Swingewood, 1998: 231).

Toplumsal düzendeki rasyonalizasyon ve mekanikleĢme eğilimi karĢısında, kiĢisel iliĢkilerin azaldığını savunan Weber‟e göre; “kiĢisel iliĢkilere dayanmayan, boğucu tekdüze iĢleyiĢle özdeĢ bürokrasinin, gücü ve önemi artar. Bu bağlamda rasyonellik, kiĢisel özgürlükleri kısıtlar görünmektedir” (Weber, 2006b: 94). Bürokratik örgütlenmeye bağlı olarak insanlığın rasyonelleĢmiĢ etkinliği; ekonomik, teknolojik ve politik geliĢime ulaĢmanın bedeli olarak insani öz yitirilmiĢtir. Modern dünyanın baĢlıca otorite kaynağı bürokrasi olmuĢtur. Hem kapitalist hem sosyalist deneyimler bürokratikleĢmeye dayalı yabancılaĢmanın kaçınılmaz olduğunu göstermiĢtir.

Weber‟e göre fabrikadan, ordulara ve okullara kadar rasyonel hukuksal otoriteye dayanan tüm bürokratik iĢletmelerde belli kural ve kalıplar içinde davranmak zorunda kalan insan, kaçınılmaz bir Ģekilde bireysellik ve özerkliğinin yanı sıra duygusallığını da kaybetmiĢtir. Büyük bir makinenin sıradan bir diĢlisi olan insan, sosyal hayatın yanında kendi özüne de yabancılaĢmıĢtır (Gençer, 2002: 28).