• Sonuç bulunamadı

8. Teoloji alanında yabancılaĢma; Tanrıdan kopma veya koparılma, onun bilgisinden veya merhametinden kopma, uzaklaĢma (Williams, 2007: 45),

1.1. YabancılaĢma Teorileri

1.1.5. Emile Durkheim

Sosyolojinin baĢlıca kurucularından biri olan ve toplumsal olguların niteliklerini ve sosyolojinin yöntemini açık olarak belirten sosyologlardan biri olan Emile Durkheim sosyolojide bilimselliğin eylemlerimizi biçimlendiren toplumsal ( ekonomik, dini, vb), somut birer gerçeklik ile incelenmesiyle mümkün olacağını savunmuĢtur (Kızılçelik, 1994: 181).

Durkheim‟a göre toplumsal varlığı, toplumu biçimlendiren unsurların iĢlevsel çözümlemesiyle açıklayabiliriz. Bireylerin toplumu oluĢturma nedenlerini ve nasılını arayan Durkheim, bunu, toplumsal bilinç olgusuna dayanan dayanıĢma kavramıyla açıklamak ister. Durkheim‟a göre toplumlar, dayanıĢma türüne göre mekanik ve organik dayanıĢma Ģeklinde iki kategoriye ayrılır mekanik dayanıĢma üzerine kurulu toplumların temel özelliği bireyler arasındaki farklılığın ve farklılaĢmanın yok denecek kadar az olmasıdır. Bu tür toplumlarda bireyler aynı değer ve varlıklara sahip olduklarından birbirlerine benzerler. Durkheim‟e göre, mekanik dayanıĢmanın egemen olduğu toplumlarda kolektif bilinç bireysel bilincin çok daha büyük bir kısmını kaplar.

(Tolan, 1981: 11).

Durkheim‟e göre toplumsal iĢ bölümü geliĢtikçe, mekanik dayanıĢmanın egemen olduğu farklılaĢmamıĢ toplum tipinden, organik dayanıĢmanın ve farklılıkların yaygın olduğu bir toplum tipine geçilmiĢtir. Bu toplum tipinde bireylerin sahip oldukları ortak düĢün ve ahlaki benzerlik ortadan kaybolmuĢ, heterojen bir bireyler topluluğu oluĢmuĢtur. Bireyselcilik ve uzmanlaĢma ön plana çıkmıĢ, bireysel irade bağımsızlaĢıp geliĢirken, toplu irade, kolektif bilinç kaybolmuĢtur. (Kızılçelik, 1994: 193).

Durkheim, toplumsal bilincin zayıfladığı organik dayanıĢmaya dayalı çağdaĢ toplumlarda, toplumun bireyleri bütünleĢtirmede yetersizliğine bağlı olarak, “anomi”nin yaygınlaĢtığını belirtmiĢtir. YabancılaĢma kavramına doğrudan değinmeyen Durkheim, yabancılaĢma tanımlarına temel oluĢturan ve normsuzluk ya da kuralsızlık anlamına gelen anomi kavramını kullanmıĢtır. (Slattery, 2007; Akt: Kılıç, 2009: 25). Anomi;

toplumun ve bireyin geleneksel, özellikle de ahlaki normlarının zayıfladığı ve bunun sonucunda da bireyin topluma bağlılık duygusunun zayıfladığı genel bir karıĢıklık, çöküntü ve çatıĢma durumudur (Güçlü ve diğerleri, 2003: 70).

Durkheim‟a göre anomi, kendini empoze ederek bireylere yükümlenen toplumsal bir olgudur. Ġnsanın kendini gerçekleĢtirebilmesi için toplumsal düzenin kurulmuĢ olması ve düzenin sağlıklı bir Ģekilde iĢlemesi gerekir. Toplumsal düzenin iĢleyebilmesi için gereken kuralları iĢletecek kurumlara ihtiyaç vardır. “Yeni kural ve kurumların varlığı geniĢ bir iĢ bölümü ve uzmanlaĢma gerektirir” (Gençer, 2002: 29).

ĠĢbölümü ve uzmanlaĢmanın istenen düzeyde iĢlettirilemediği toplumlarda insanlar arasındaki iliĢkiler sekteye uğrar, sonuçta da anlamsızlık ve yabancılaĢma (anomi) ortaya çıkar.

Durkheim‟a göre toplumsal hastalığın bir görünümü olan normsuzluk (anomi);

yapısal ve toplumsal iki kaynakla açıklanabilir. Yapısal normsuzluk, toplumsal yapıyı oluĢturan kurumlar arasındaki iĢlevsel bağların zayıflamasıyla ortaya çıkar. Toplumsal normsuzluk ise, kültürel geliĢmelerin toplumsal yapıyla uyumsuzluğu sonucunda ortaya çıkar (Bayhan, 1997: 15).

Durkheim, “Toplumsal ĠĢ Bölümü” adlı eserinde, anominin en yaygın ve en ağır bir biçimde görülebileceği üç durum öne sürmüĢtür. Bunlardan ilki, sanayi ya da ticaret yaĢamındaki bunalımlarda, iflaslarda görülen anomi durumudur; bunlar organik dayanıĢmada görülen kesimsel bozulmaları ve organizmaların kimi noktalarında kimi toplumsal iĢlevlerin birbirlerine uyarlanmamıĢ olduğunu gösterir. Ġkinci anomi durumu ise emek ile sermaye arasındaki karĢıtlıkta, ekonomik karıĢıklık ve düzensizlik dönemlerinde ortaya çıkar. Burada sanayi iĢlerinde uzmanlaĢma arttıkça, dayanıĢmanın artmasının yanı sıra iĢçi ve iĢveren arasında anlaĢamazlıklar, kavgalar çıkmıĢ, ustalar ile kalfa ve iĢçiler arasında derin ayrımlar baĢ göstermiĢtir. Anominin yaĢanabileceği üçüncü durum ise bilimsel uzmanlaĢmaya dayalı olarak bilimin parçalanması sonucu bilgi alanında ortaya çıkmıĢ ve birbiriyle buluĢmayan çok sayıda ayrıntı-incelemelerine bölünen bilim artık sağlam bir bütünlük oluĢturmamaya baĢlamıĢtır. Bu üç durumda da Durkheim, anominin toplumsal fonksiyonların birbirleriyle uyum sağlayamamalarının göstergesi olduğunu öne sürmüĢtür (Durkheim, 2006: 406-409).

Durkheim‟ın „anomi‟ kavramını iĢlediği diğer çözümlemesi, “Ġntihar” adlı eseridir. Bu çalıĢmasında Durkheim, anomi faktörünü oluĢturan ortamın kuralsızlık olduğunu vurgulamıĢ, toplumda bireyler tarafından kabul edilen bağlayıcı ahlaki kuralların yokluğu sonucu anominin oluĢacağını ve toplumsal kuralların birey üzerinde aynılaĢtırıcı bir etki yarattığını ileri sürmüĢtür (Ofluoğlu ve Büyükyılmaz, 2008: 123).

Sanayi toplumu kültürünün analizine genel bir katkı yaptığı bu çalıĢmasında Durkheim, anomiyi istatistikî intihar sayılarıyla örneklemiĢ ve tanımlamıĢtır (Swingewood, 1998: 148).

Durkheim, toplumsal bir olgunun nedenini yine toplumsal bir olguya dayandırarak intiharın nedenlerini de psikolojik olaylarda ya da doğal çevrede değil de yine toplumda arar ve intiharın üç tipini ortaya koyar: Bencil intiharlar ( toplumsal bağların gevĢekliği ve bireyin kendini yalnız hissettiği durumlarda), özgeci intiharlar ( bireylerin toplumla aĢırı bütünleĢmesi, kendi özünden geçmesi sonucu ortaya çıkan) ve

anomik intiharlardır (toplumsal ve ekonomik bunalımların özellikle de normatif düzenin bozulması sonucu ortaya çıkan intiharlar) (Kızılçelik, 1994: 207).

Durkheim “anomiyi” iĢbölümünün karmaĢık biçimiyle egemen olduğu sanayileĢmiĢ toplumların temel özelliklerinden biri olarak görmüĢ ve anomik intihar türünün organik dayanıĢmanın var olduğu sanayileĢen toplumlarda daha belirgin olduğunu ortaya koymuĢtur (Kızılçelik, 1994: 207).

Durkheim, intihar oranı ile sosyo-kültürel öğeler arasında çeĢitli iliĢkiler kurarak, intihar oranının dinsel, ailevi ve siyasal topluluğun bütünleĢme ölçüsüyle ters orantılı olarak değiĢtiğini belirtmiĢ ve intiharın, “bireyin içinde yer aldığı toplumsal kümelerin bütünleĢmiĢlik ölçüsüyle ters orantılı olarak değiĢtiği” (Durkheim, 2002:

235- 236) sonucuna ulaĢmıĢtır.

Sonuç olarak Durkheim, yabancılaĢmayı toplumsal değiĢmelerin hızlı olarak yaĢandığı toplumlarda, toplumsal değerlerin ve normların geçerliliğini yitirmesi ya da yetersiz kalması sonucunda toplumsal dayanıĢmanın zayıflaması anlamına gelen

“anomi” kavramıyla birlikte ele almıĢtır.