• Sonuç bulunamadı

Vergilemenin Sosyo-Kültürel Sınırı

1.3. Vergilemenin Sınırı

1.3.5. Vergilemenin Sosyo-Kültürel Sınırı

Toplumların vergi yapıları gelişmişlik düzeyleri ve yapısal özelliklerine bağlı olarak şekillenir. Gelişmişlik düzeylerine göre toplumları tanımlarken “geleneksel”, “geçiş” ve “modern” toplum ifadeleri kullanılır.

Modernleşme kuramı çerçevesinde toplumlar, geleneksel toplum, geçiş toplumu ve modern toplum; gelişme iktisadı çerçevesinde toplumlar, azgelişmiş, gelişmekte olan ve gelişmiş toplum olarak sınıflandırılmaktadır. Her iki kuramın da

ortak noktası gelenekselden moderne veya geri kalmışlıktan gelişmişliğe doğru bir hareket sürecine işaret etmeleridir26.

Modernleşme kuramı, kapitalizme kendi başına geçemeyen batı dışı toplumların değişme süreçlerini açıklayan, II. Dünya savaşı sonrasında geliştirilmiş bir toplumsal değişme kuramıdır. Bu kurama göre batılı olmayan toplumların, batılı toplumlara geçişi üç aşamada olur: Geleneksel toplum, geçiş toplumu, modern toplum27. İlerleme sadece ekonomik temelde ele alınarak bir toplumun ilerledikçe modern toplum halini alacağı öngörülür. Modern toplumun tanımlaması ise şöyle yapılır. Endüstrileşmiş, adil gelir dağılımı olan, düşünce ifade ve örgütlenme özgürlüğü olan toplumlar modern toplumlardır. Bu toplum tiplerinin temel yapısal özellikleri şunlardır.

Nüfusun çoğunluğunun tarımla, geri kalan küçük bir kısmın ise zanaat, küçük çaplı ticaret, el sanatları gibi işlerle uğraştığı geleneksel toplumda nüfus coğrafi açıdan hareketsiz, doğum ve ölüm oranları yüksektir. Kültürel olarak içe dönük geleneksel toplumun dış ekonomik ilişkileri hammadde alımı, bunun işlenerek satımı ile sınırlıdır. Cemaat düzeyindeki sosyal ilişkileri, geleneklerin egemenliğinde şekillenmiş siyasal ve kültürel yapılanmaları vardır. Geleneksel toplum tarım toplumu olarak da adlandırılır.

Geçiş toplumlarında tikel bir sanayileşme vardır. Ülke ekonomisinin büyük bir çoğunluğu tarıma dayalı olmasına rağmen, tarım teknolojisindeki gelişmeler topraktan geçimini sağlayan nüfusu işsizlikle karşı karşıya getirir ve sanayileşmenin yoğunlaştığı şehirlere göçe neden olur. Demografik olarak incelendiğinde, doğum oranlarının geleneksel toplum kadar yüksek olduğu ancak değişen hayat şartları ve dış tıbbi teknoloji nedeniyle ömrün uzamasına paralel ölüm oranının düşmesiyle nüfus artışı önemli bir boyuta ulaşır. Nüfus artış hızının yüksek olması sağlıksız bir kentleşmenin de temel nedenidir. Kentlerdeki çarpık yapılaşma da bu sağlıksız

26 Cengiz YAVİLİOĞLU, “Kalkınmanın Anlam, Bilimsel Tarihi ve Kavramsal Kökenleri”, C.Ü.

İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı: 1, 2002.

kentleşmenin sonucudur28. Tikel sanayileşmeyle gerçekleşen iktisadi büyüme, bu nüfus artışı karşısında yetersiz kalır. Sanayileşmenin kentleşmenin ivmesini yakalayamamasından dolayı kent nüfusunun önemli bir kısmı kent ekonomisinin esas iş alanlarında değil, sosyal bir güvencesi olmadan gayri resmi günlük işlerde çalışmaktadır. Kültürel açıdan geleneksel ve modern yaşam iç içe olmakla beraber kimi zaman karşı karşıya kalmaktadır. Tüm bu istikrarsız yapı siyasal yaşamı da aynı doğrultuda etkiler.

Modern toplum, kentleşmiş ve sanayisi kentleşme ivmesini yakalamış, tarımsal faaliyetlerini teknoloji yoğun olarak sürdüren, köylü kesimin hızla azalarak yerini kentli yaşama bıraktığı toplumdur. Kentsel nüfus kamu ve özel sektörde teknik ya da bürokratik işler yapan uzmanlaşmış ücretlilerden oluşur. İktisadi ve siyasi yaşam istikrarlıdır.

Vergi yapıları incelendiğinde vergi gelirlerinin, toplum yapısının gelişmişliği ile doğru orantılı olarak arttığı görülür. Bunun başlıca nedenleri;

ƒ Geleneksel toplumda vergi gelirlerinin büyük çoğunluğunun tarım gelirleri üzerinden alınması ve karine usulüne göre toplanması vergi gelirlerinin düşük olmasının temel nedenleridir

ƒ Gelişmekte olan toplumlarda, devletten yeni hizmetler beklenmesi, vergi gelirlerinin artırılmasını gerektirir. Ancak gayri resmi ekonominin varlığı nüfusun çoğunluğunun çalışma yaşının altında olması ve devlet vergi idarelerinin örgütlenmesinin optimum kalite standartlarında olmaması nedenleri ile vergi gelirleri vergi kapasitesinin altında seyreder. Beklenen hasılat sağlanamaz. Tarihi bir yöntem olarak artık giderek terk edilen karine usulü vergilendirme yerine gerçek gelir ve kazançların saptanması ve kişilerin mali gücüne göre vergilendirilmesi gelişmiş ülkelerin tercihi haline gelmiştir29.

ƒ Modern toplumlarda vergilerin devlet gelirleri içindeki payı oldukça yüksektir. Bunun başlıca sebepleri işveren toplumu30 özelliği taşıması ve vergi denetimi ve toplanması aşamalarında etkin olunmasıdır. Ayrıca modern toplumlarda gelir dağılımının diğer toplum türlerine oranla daha adil oluşu ve etkin vergi idareleri, vergi gelirlerinin reel kapasiteyi yansıtacak, beklenen seviyelerde olmasını sağlar.

Vergilemenin sınırının belirlenmesinde toplumsal yapının yanında farklı ırkların, kalıtımsal olarak farklı fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanların oluşturdukları toplulukların ve kültürel bazı özelliklerin de etkili olduğudur. Bu konuda en yaygın kanı, Latin ırkının vergiye karşı büyük tepki göstermesi yanında Anglo-Sakson ve Nordik (iskandinav) halklarının ise vergiyi daha anlayışla karşıladığı yönündedir31.

Çeşitli ülkelerdeki vergiye bakış açısı, bu ülkelerdeki vergi terminolojisindeki adlandırmalarda da kendini göstermektedir. Fransızlar, İsveçliler ve Belçikalılara kadar tüm Latin ulusları resmi makamlara, özellikle de vergi daireleri ve memurlarına şüphe ile yaklaşırlar. Vergiye verdikleri adlar bu doğrultuda “rahatsız edici, yük” anlamına gelen Fransızca: impot; İtalyanca: imposto; İspanyolca da ise impuesto kelimeleridir. Anglo-Sakson ve İskandinav kökenli uluslar ise, sağlam bir devlet bilinci ve buna bağlı vergi disiplinine sahiptirler. Vergiyi ödev, aidat ve yardım olarak algıladıklarını İngilizce: tax, duty; Almanca: abgabe, steuer; İsveçce: skat kelimelerinin anlamları ile gösterirler32.

Günter Schmölders, “vergi” kelimesinin kendiliğinden bağışlanan, “salma” sözcüğünün ise zorlama yoluyla hazineye teslim edilen tutarlar anlamına geldiğini ve

30 Toplumun çalışan kesiminin büyük çoğunluğunun ücretlilerden oluştuğu toplum biçimi. Ayrıntılı inceleme için bkz. Dr. Hikmet KIVILCIMLI, “Bilimsel Sosyalizmin Doğuşu”, www.comlink.de/demir/kivilcim/eserler/bilimsel.htm, Erişim: 07.09.2005.

31 NADAROĞLU, a.g.e., s. 290. 32 SCHMÖLDERS, s. 112,113.

bu nedenle Türk kültürünün genelde vergiye sadık ve uygar olduğunu, vergiye olan bu yaklaşımında İslami zekat yükümlülüğünün de etkisi olduğunu ifade etmiştir33.

Benzer Belgeler