• Sonuç bulunamadı

2.2. VERGĠ KAÇAKÇILIĞINI ETKĠLEYEN MALĠ FAKTÖRLER

2.2.1. Vergi Sisteminden Kaynaklanan Faktörler

2.2.1.2. Vergi Sisteminin Karmaşıklığı

Vergi yasaları, mükelleflerin ödeyecekleri ve yönetimin toplayacağı vergilere iliĢkin yerine getirilmesi gereken esasları göstermektedir. Her iki tarafın da, yasalara uygun hareket etmesi, ilgili esasların uygulanabilir ve anlaĢılabilir olmasıyla mümkün olabilir. Mükellefler basit olmayan yasalar karĢısında keyfi uygulamalara yer vererek, bilerek ya da bilmeyerek vergi kaybına sebep olabilirler. Bu sebeple, yasaların basitliğini iki yönden ele almak gerekmektedir (ġenyüz, 1995:62).

Vergi karmaĢıklığının en önemli sonucu hem vergi idaresi hem de mükellef açısından maliyetleri arttırmasıdır. Vergi karmaĢıklığının değiĢik yönleri, vergi sistemi katılımcıları bakımından değiĢik önemde olup, uyumsuzluk konusu bakımından da değiĢik iliĢkilere sahiptir. Vergi hukukçusu bakımından önemli olan vergi yasalarının kesinliği veya tahmin edilebilirliğidir. Vergi idaresi bakımından vergi karmaĢıklığı, daha çok vergi gelirlerini artırmanın idari maliyetleri veya vergi yasalarının uygulanabilirliği ve özellikle de bazı beyannamelerin vergi yasalarının karmaĢıklığını vergi ödemelerinin azaltılmasına yönelik bir teĢvik edici unsur olarak kullanıp kullanmadığı yönleriyle önemlidir. Mükellef bakımından ise vergi karmaĢıklığının en önemli yönü, vergi beyannamesinin doldurulmasında harcanan zaman ve para veya yalnızca beyannamenin doldurulma gereklerine uyulması değil, aynı zamanda vergilendirilebilir gelirle ilgili olarak hak edilen indirimlerin ve kredilerin tanımlanması ve belgelendirilmesi Ģeklindeki uyum maliyetleridir (Tunçer, 2002:100).

Vergi ile ilgili yasal ve idari düzenlemeler, hukukçuların büyük çoğunluğunun bile anlamakta ve de yorumlamakta zorlandıkları, hatta bu sebeple neredeyse vergiyle ilgili yasal düzenlemelerden uzak durmayı tercih edecekleri kadar teknik ve karmaĢık bir yapıya sahiptir. Vergi hakimlerinin çoğunlukla sadece hukuk eğitimi almıĢ olmaları, vergiyle ilgili kanunların ve düzenlemelerinin sadece sözel yorumun yetersiz kalması, diğer yorum tekniklerinin kullanılmasını da gerekli kılmaktadır. Vergi mükelleflerinden, bu konularda gerekli uzmanlığa sahip olmaları elbette ki beklenemez. Bu konuda, uzmanlardan yardım almalarının da, hem vergi sisteminin sahip olduğu karmaĢıklık hem de ülkede vergiyle ilgili uzmanlığa sahip yeterli danıĢmanın bulunmaması, bu uzmanlardan elde edilebilecek yardımların maliyetlerini artırmaktadır (Çoban, 2004:60).

KarmaĢık bir vergi tekniği yalnız mükellefleri değil, bizzat vergi idaresini ve vergi yargısını da etkileyecektir. Bu durum, personel fazlalığı ve maliyetlerin artmasına sebep olmaktadır. Sistemdeki metot ne kadar çok iĢleme ve personele ihtiyaç duyarsa, vergilerin topluma olan maliyeti o kadar artacaktır. Ülkemizde vergi tekniği o kadar karmaĢık bir durumdadır ki, mükellefler bir tarafa, bu alandaki meslek mensupları ve maliye bakanlığı yetkilileri dahi, vergi ile ilgili sorunlara yeterince cevap verememektedirler (Demir, 1999:25).

Vergi yasalarının karmaĢıklığı mükellefin vergiye uyumunu doğrudan etkilerken kısa aralıklarla yapılan değiĢiklikler vergi denetleyenlerini ve vergi yargısını da olumsuz etkilemekte ve bir bütün olarak sistemin iĢleyiĢini aksatarak etkinliğini azaltmakta, açıklık ve belirlilik ilkelerinin uygulanabilirliğini güçleĢtirmektedir. Özellikle geliĢmiĢ ülkelerde söz konusu olumsuzlukları en aza indirmek amacıyla yasal altyapısıyla vergi sisteminin mükelleflere tanıtımının yapıldığı türlü programlar

düzenlenmektedir. Bu programların etkinliğinin değerlendirildiği çalıĢmaların sonuçları incelendiğinde bu programlara katılan mükelleflerin vergi uyumunun katılmayan mükelleflere göre daha üst düzeyde olduğu sonucuna varılmıĢtır (Noga ve Arnold, 2002:125).

Vergilerle ilgilenen bilim adamlarının hemen hepsi, ideal bir vergi sisteminin mümkün olduğu kadar az yönetim ve uyum maliyetlerine sahip olması gerektiğini söylemektedir. Örneğin, Adam Smith vergileme ilkelerinin dördüncüsünde “her bir vergi aracılığıyla insanların cebinden alınanla devletin hazinesine giren arasındaki fark mümkün olduğunca az olmalıdır” diyerek dar anlamıyla, vergilerin sebep olduğu tarh ve tahsil masraflarını mümkün olduğu kadar az olması gerektiğini belirtmektedir (Tunçer, 2002:99).

Vergilemede açıklık ilkesi de, vergi kanunlarının açık, sade, anlaĢılır ve herkesin anlayabileceği bir biçimde düzenlenmiĢ olmasını gerektirmektedir. Fakat vergi kanunlarımız herkesin anlayabilmesi bir tarafa, konuyla ilgili olanların bile zaman zaman güçlük çektiği bir yapı arz etmektedir. Bu durum vergi düzenlemelerinin gündeme geldiği her dönemde, vergi reformunu gerekli kılan sebepler sıralanırken belirtilmiĢ, fakat uygulamanın düzenlenmesi açısından olumlu adımlar atılsa da, vergilemenin ve harcamanın temel ilkelerini kimden vergi alınacağını belirleyen siyasi irade olmuĢtur. Dolayısıyla, mevzuattaki karıĢıklık sürmekte olup, bireyler vergiyle ilgili iĢleri için mali danıĢmanlardan yararlanmak zorunda kalmaktadırlar (Saraçoğlu, 2002:5-6).

2.2.1.3. Vergi Mevzuatını Sık Sık Değiştirilmesi

Vergi mevzuatında ülkenin değiĢen sosyo-ekonomik Ģartlarına uygun olarak ve dıĢ ülkelerdeki mali mevzuatla koordinasyon sağlamak amacıyla değiĢiklik yapılması doğaldır. Fakat mevcut yasaların uygulanamamasından ve diğer faktörlerde sık sık değiĢiklik yapılması, mükelleflerin vergi sistemine olan güvenlerini sarsar ve sistemin yerleĢmesini güçleĢtirir. Vergi değiĢiklikleri, vergi yükü aynı kalsa dahi mükelleflerin körelmiĢ duygularını harekete geçirmektedir (Demir, 1999:25).

Vergi hukukunun sürekliliği, vergi psikolojisi açısından gayet uygundur. Bu özelliğin önemi popüler olup, ondan bilimsel tartıĢmalarda yaygın biçimde söz edilmektedir. Belirli bir vergi cinsi ve tekniği ile ne kadar uzun yaĢanılabilirse, buna o kadar çok alıĢır. Bir baĢka ifadeyle, uzun zaman uygulamada kalan bir vergi, mükelleflerin direnme ve tepkilerini körelterek, zamanla psikolojik baskısını ortadan kaldırmaktadır. Vergi değiĢiklikleri mükelleflerin körlenmiĢ duygularına hareketlilik kazandırarak, onları aktif hale getirirler. Bu sebeple vergi bünyesinin devamlılığı, vergilerin psikolojik değerini artıran önemli bir faktör olmaktadır. Von Miser, vergileri sık sık değiĢtirmenin sakıncalarını ve uzun zamandan beri uygulana gelen vergilerin değerini “eski ayakkabıyla rahat yürünür” deyimiyle anlatmak istemiĢtir. Bununla birlikte, her ayakkabının belirli bir eskime derecesinden sonra ihtiyaca cevap veremez hale geleceği de yadsınmaz bir gerçektir. KuĢkusuz bu açıklamalar, eski vergiler daima iyidir, değiĢtirilmemelidir, anlamında düĢünülmemelidir. Bir baĢka ifadeyle, verginin yaĢam süresinin belirli bir mali dönemi kapsaması Ģeklinde standartlaĢtırılması beklenemez. Öyle ki, ekonomik ve siyasal yapının ayrılmaz parçası olan vergileri, bu yapıda meydana gelebilecek değiĢikliklere uygun Ģekilde bölmek gerekmektedir. Hatta bu konuda gösterilecek gecikmelerin, sosyal maliyetleri önemli boyutlara ulaĢtıracağı

asla unutulmamalıdır. Fakat yasalardaki değiĢiklikler olur olmaz sebeplerle ve çok sık aralıklarla değil, belirli araĢtırma, plan ve programlara uygun olarak gerçekleĢtirilmelidir ki, beklenen kazançları maliyetleri aĢabilsin (ġenyüz, 1995:66-67).

Benzer Belgeler