• Sonuç bulunamadı

2.3. Varlık Anlayışı

2.3.2. Öz

Öz, bir şeyi, varlığı veya nesneyi her neyse o yapan, kendisi olmadan o şeyin olamayacağını ifade eder. Dolayısıyla öz, bir varlığı, nesneyi veya şeyin olmazsa olmaz olarak nitelenen tanımlayıcı özelliklerini barındırmakla birlikte o şeyin temel, ilk ve son gücünü, zorunlu iç bağıntılarını da ifade eder.154

Felsefe tarihinde öz için değişik tanımlar yapılmıştır. Mesela; Platon özü, idea anlamında kullanmıştır. Ona göre bütün varlıkların özleri idea’dır. Aristoteles’te öz, tanımın ilk ve en temel konusunu oluşturur. O, bu deyimi kendi metafiziğinde ve mantığında değişik anlamlarda kullanmıştır. Aristoteles metafiziğinde öz deyimi töz’ün kullanılan dört anlamından( mahiyet, tümel, cins, öz) birini oluşturmaktadır. O, özü her şeyin kendisi ile tasdik edildiği fakat kendisinin hiçbir şeyle tasdik edilemediği şey olarak görür.155 Ortaçağ metafiziğinde varlık, zat ve vücut diye ikiye ayrılarak

150 İzmirli, a.g.e., s. 79.

151 Bayram Ali Çetinkaya, a.g.e., s. 185-186.

152 İzmirli, a.g.e., s. 80.

153 İzmirli, a.g.e., s. 80.

154 Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2013, s. 1221.

155 Aristoteles, Metafizik, Çev. Ahmet Arslan, Sosyal Yay., İstanbul, 2010, s. 310.

anlatılmaya başlanmıştır. Leibniz özü, Tanrı’nın aklındaki mümkünler olarak tarif etmiştir. İslam düşüncesinde ise öz ve vücut ile ilgili ortaya çıkan görüşleri ve bu görüşlerin temsilcilerini şöyle sıralamak mümkündür.156

1) Eş’arilere göre her şeyin varlığı, zatının, mahiyetinin aynısıdır. Bu durum hem zorunlu, hem de mümkün varlık için geçerlidir.

2) İbn-i Sina ve Farabi gibi filozoflara göre varlık, zorunlu varlıkta mahiyet, zat ile aynıdır. Mümkün varlıklarda ise varlık, mahiyetten ayrıdır ve zata ait bir sıfattır.

Kelamcıların çoğuna göre varlık, hem zorunlu varlıkta hem de mümkün varlıklarda mahiyetten ayrıdır. Varlık Zata ait bir sıfattır. Bu sıfat mümkün varlıklarda zattan ayrılırken vacip olan Allah’tan ayrılmazlar.157

İzmirli de varlık çözümlemesinde varlık- öz tartışmasında kelam bilginleri ve Müslüman filozofların görüşlerini, ışık veren bir varlık üzerinden somutlaştırarak açıklar. İzmirli, ışık veren varlık ile ilgili üç durumdan söz eder. Bunlar;

a) Işık için başkasına muhtaç olan varlık. Yeryüzü gibi. Bu durumda ışık ayrı, yeryüzü ayrı, bir de ışık veren Güneş ayrıdır. Bu durum mümkün varlıklar için geçerlidir.

b) Kendinden ışık vermesine rağmen özüne bir ilave söz konusudur. Bu durumda öz ile varlık ayrı olmasına rağmen birbirinden ayrılmaları imkânsızdır. Bu duruma Güneş cismi örnek verilebilir. Burada Güneş ayrı, ışık ayrı düşünülebilirken onların gerçekte birbirinden ayrı olması söz konusu değildir. Kelamcıların çoğunluğu Tanrı- öz ilişkisini vacibulvucud(zorunlu varlık) kavramıyla bu şekilde açıklamaya çalışmışlardır.

c) Üçüncü ise kendinden ışık verdiği gibi özüne herhangi bir ilave söz konusu değildir. Bu duruma güneş ışığı örnek verilebilir. Bu örnekte özün varlıktan ayrılması ve bunun düşünülebilmesi mümkün değildir. İzmirli, Müslüman filozofların böyle düşündüğünü ve bunu vacibulvucud kavramıyla ifade ettiklerini söylemektedir.158

İzmirli’ye göre öz, bir varlığın tasarımsal, yapısal kanunudur. Örneğin, bir balmumu parçasını çözümlediğimizde bu balmumunun bir şekli, bir hacmi, yoğunluğu, ağırlığı ve kimyasal bir birleşimi vardır. Dikkatle incelememiz sonucunda balmumumun kimyasal birleşiminin değişmediğini görürüz. Balmumunun şekli, hacmi, ağırlığı değişse de balmumu yine balmumu olarak kalır. Burada iki nitelik söz konusudur.

156 Mehmet Vural, İslam Felsefesi Sözlüğü, Elis Yayınları, Ankara, 2011, s. 470.

157 Mehmet Vural, a.g.e., s. 470-471.

158 İzmirli, Yeni İlmi Kelam, s. 232-233.

Birincisi temel nitelik ya da diğer tabirle doğa (mahiyet) niteliktir ki asla değişmez.

Sadece yerini başka bir doğaya (mahiyete) bırakır. Bu nitelik onun doğasını yahut özünü oluşturur. İkincisi ise kendiliğinde var olup değişmeksizin değişebilmesidir. Bu niteliğe de araz denir. İzmirli’ye göre doğal gerçek varlıkların bir özü olduğu gibi salt soyut varlıklar (rasyonel varlıklar) ın da bir özü vardır. Yani nasıl ki suyun, demirin bir özü varsa dairenin, üçgenin, dikdörtgenin de bir özü vardır. Öz, öyle bir kanundur ki bu kanuna uygun olarak bir varlığın yapısal nitelikleri birleşmiş olur.159

İzmirli, öz’ün üç önemli özelliğinin olduğunu söyler. Bunlar; bölünmezlik, değişmezlik ve sonsuzluktur.160

Bölünmezlik: İzmirli’ye göre öz, bölünmezdir. Çünkü kanun ile birleşmiş olan nitelikler başka bir özü oluşturmaksızın ayrılamazlar.

Değişmezlik: Nasıl olursa olsun bir nitelik yok olacak olursa artık kendinin özü olmaz. Belki başka bir öz olmuş olur.

Sonsuzluk: İzmirli’ye göre öz, sonsuzdur. Çünkü değişmezdir. Bir dairenin açılarının her zaman eşit olması ve değişmemesi gibi öz de hiçbir şekilde değişme olmaz.161

İzmirli, kelamcıların özün sonsuz oluşunu anlatırken kullandıkları “öz, mahiyet sonradan oluşmuş değildir”, önermesini hatırlatarak şu meşhur sözü dikkatlere sunar. “ Allah kayısıyı, kayısı kılmadı. Onu var kıldı.”162 Yani Allah’ın önce kayısıyı öz olarak yarattığı sonra yaratılan o öze eklenen bir takım arazlar ve özellikler sonuncunda onun kayısı olduğunu ifade etmektedir.

Yukarıdaki açıklamalarda da görüldüğü üzere İzmirli, varlık ile özü birbirinden ayrı görmüştür. Ona göre varlık başka, öz başkadır. Nasıl ki bir dairenin dışta gerçek olmasından önce, onun özünün düşünülmüş olması gerekli ise ve daire öncelikle düşünülüp mümkün gibi tasarlandıktan sonra gerçekte var oluyorsa, varlık - öz ilişkisi de böyledir. Yani varlıklar, öz üzerine düşünülüp tasarlandıktan, üzerine bazı nesnelerin eklenmesinden sonra gerçekte var olabilir. Özsel nitelikler bazı arazsal niteliklerle birleştikten sonra gerçekte var olabilirler. Tıpkı balmumunun sıvı, gaz olması ve hacmi, ağırlığı veya bir şekli olmadan var olamaması gibi.163 Bununla birlikte İzmirli, Tanrı için de öz- varoluş ayrımı yapmış mıdır? Yapmışsa bununla ilgili kelam bilginlerinin

159 İzmirli, Metafizik, s. 80- 81.

160 İzmirli, a.g.e., s. 81.

161 İzmirli, a.g.e., s. 81.

162 İzmirli, a.g.e., s. 81.

163 İzmirli, a.g.e., s. 82.

yolunu mu? İslam filozoflarının yolunu mu tercih etmiştir? Veyahut özgün yeni bir düşünceye mi sahiptir? Doğrusu İzmirli’nin eserlerini incelediğimizde onun, bu tartışmalarla ilgili özgün, yeni fikirler ileri sürmekten ziyade kelam bilginlerinin ve Müslüman filozofların görüşlerini aktarıp bunları değerlendirmeyi tercih ettiğini görmekteyiz. Kendisi bunlardan hangi görüşü benimsediğini net, anlaşılır bir şekilde ifade etmemektedir.