• Sonuç bulunamadı

Vahiy: Allah’ın dilediği emir, hüküm ve mesajlarını doğrudan doğruya veya Cebrail vasıtasıyla peygamberine bildirmesine denir. Sözlükte “hızlı bir şekilde ve gizlice söylemek, işaret etmek, ilhâm etmek”373, “içinde hızlı işareti içeren

370 Âl-i Imrân, 3/137.

371 Râzî, a. g. e. , C. IX. , s. 12.

372 Emiroğlu, a. g. e. , s. 83.

373 Karaman, a. g. e. , s. 678.

86 emir”374anlamlarındaki vahiy; terim olarak “Allah’ın bir emri, bir hükmü veya bilgiyi peygamberine gizli olarak bildirmesi demektir.”375

Vahiy kavramı Kur’ân’ı Kerîm’de yetmişi aşkın yerde fiil kalıplarıyla, altı yerde de “vahy” şeklinde geçer. Allah’a izâfe edilen vahyetme fiili, peygamberlerle birlikte Hz. Mûsâ’nın annesinde olduğu gibi insanlara, meleklere, arılara, yer küresine ve göklere yönelik olarak da kullanılmıştır. Bazı âyetlerde şeytanlara atfedilen vahiy sözlük anlamındadır. Şeytânın kendi dostları olan insanlara ve cinlere, peygamberlerle müminlere düşmanlık etmeleri için gizlice telkinde bulunmalarına da vahiy denmiştir. “İşte böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler (vahyeder) fısıldar”376şeklinde gelmiştir. Bazı âyetler de ise peygamberlere indirilen vahyin “ruh” diye ifade edildiği görülür: “Allah, “Benden başka ilâh yoktur. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının” diye (insanları) uyarmaları için emrini içeren (ruh) vahiyle melekleri kullarından dilediğine indirir”377âyetindeki “ruh” diye ifade edilmesinin sebebi vahyin, mecâzi mânada ölüm demek olan bilgisizlik ve imânsızlıktan insanları kurtarıp, onların gerçeği bulmasına yardım etmesi hikmetine bağlıdır. Özellikle Kur’ân vahyine, insanın dünya hayatının kaynağını teşkil eden unsura benzetilerek mecâzi anlamda ruh denilmiştir. “İşte sana da emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik.”378 Vahiy meleği Cebrâil için “er-rûhu’l-emîn”

isminin kullanılmasını mânevî hayatla ilgili vahiy getirmesiyle açıklamak mümkündür. Hz. Îsâ’nın ruh şeklinde nitelendirilmesi de aynı sebeple izah edilebilir.379

Kur’ân, Allah’ın insanlara emirlerini tebliğ etme vasıtalarını ifade ederken şöyle buyurur. “Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder.”380 Bu âyette de görüldüğü üzere Kur’ân, üç türlü vahiy şeklinden bahseder.

1. Vahiy yoluyla konuşma: Bir elçi bulunmadan peygamberin kalbine gizli bir işaretle ilâhî kelâmın bırakılıp öğretilmesiyle gerçekleşir. Bu tür vahiyde;

374 İsfahânî, a. g. e. ,“vhy”.

375 İbn Manzur, a. g. e. , “vhy”.

376 En‘âm 6/112.

377 Nahl 16/2.

378 Şûrâ 42/52.

379 Yavuz, Y. ,C. XLII. , s. 441.

380 Şûrâ 42/51.

87 peygamber ilâhî kelâmı uyanıkken ruhî bir tecrübe yaşayarak alır. Allah’ın bu tarzdaki tebliği peygamberlere has olmayıp dilediği insanın kalbine ilham vermesini ve sâlih kullarına sâdık rüya göstermesini de kapsar.

2. Perde arkasından konuşmanın bazı nesnelerde veya insandaki duyma merkezinde söz yaratıp işittirme yoluyla gerçekleşeceği düşünülmüştür. “Ey Mûsâ!

Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım”381diyerek, Allah’ın Hz. Mûsâ ile Tur Dağı’da konuşması bu şekilde vuku bulan vahiy olarak kabul edilir.

3. Elçi gönderip tebliğde bulunma yoluyla konuşmada ise, Allah melek vasıtasıyla peygamberlerine vahiy yoluyla dilediğini bildirir. Bu tür vahiy aynı zamanda Allah’ın bütün insanlara yönelik hitabı sayılır.382

Kur’ân-ı Kerîm’de bildirildiğine göre Allah Teâlâ’nın peygamberlere vahyetmesi ilk insan Hz. Âdem’le başlamıştır. Âdem’in ardından “BizNûh’a ve sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik.”383Âyetiyle Kur’ân’da geçmiş peygamberlere indirilen vahiy konusunda herhangi bir açıklama yer almazken Hz. Muhammed’e gelen vahye dair bazı bilgiler verilmiştir. Buna göre:

Allah katında “korunmuş bir kitap”384 tan bahsedilirken vahyedilen Kur’ân’ın aslı

“levh-i mahfûzdadır”385ifadesi kullanılmıştır. Kur’ân’nın nâzil oluşu, nereden ve kim vasıtasıyla indirildiğine dair âyetler; “Biz onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik.”386, “O (Kur’ân), Şüphesiz değerli, güçlü ve Arş’ın sahibi (Allah’ın) katında itibarlı, bir elçinin (Cebrâîl’in) getirdiği sözdür”387şekliyledir.

Önceki peygamberlerden farklı olarak Cebrâil, Kur’ân âyetlerini Resûlullah’a bir defada değil zihnine ve kalbine yerleşmesi için apaçık bir şekilde okuyarak yirmi üç yıl süresince parça parça tebliğ etmiştir. Bunun yanında âyetler Cebrâîl tarafından Resûl-i Ekrem’e okunduğu sırada O, gelen vahyi tamamen kavrayıp bir daha unutmamak için acele ile tekrara başlamış, bunun üzerine Cebrâîl’in okuması bitmeden kendisinin okumaya başlamaması hususunda uyarmıştır. Acele etmemesi istenerek Kur’ân’ın Allah tarafından hâfızasına yerleştirileceği bildirilmiştir.

“(Rasûlüm) onu (vahyi) çarçabuk anlamak için dilini kımıldatma”,“Şüphesiz onu,

381 Kasas 28/30.

382 Yavuz, Y. , a. g. e. , C. XLII. , s. 441.

383 Nisâ 4/163.

384 Vâkıa 56/77.

385 Burûc 85/22.

386 Kadr 97/1.

387 Tekvîr 81/19-23.

88 toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir.”388 Kur’ân-ı Kerîm’in bu özel durumu, vahiy ürünü diğer ilâhî metinlerinhiçbirine nasip olmamıştır. Ayrıca Ramazan aylarında Cebrâîl o zamana kadar inen âyetleri Resûlullah’a okur, o da bunları Cebrâîl’e tekrarlardı.389

Çeşitli dönemlerde yaşayan peygamberlere indirilen vahiylerin birbirini doğrulaması, bunların insanlarca bilinmesi imkânsız gayba dair bilgiler vermesi, bireylerin ve toplumların hidayet yolunda ilerlemesini sağlaması, âyetlerin benzerlerinin insanlarca ortaya konulamaması, peygamberlerin yalnızca Allah’ın yaratmasıyla gerçekleşen mûcizeler göstermesi, vahyi inkâr edenlerin helâk edilmesinin ardından onlardan bazı işaretlerin kalması bu deliller arasında zikredilir.

Açık delillere rağmen vahyin Allah tarafından gönderildiğini inkâr edenler ve onu alaya alanlar kâfir olarak nitelendirilmiş ve cehenneme atılacakları bildirilmiştir.390

Kur’ân’ı Kerîm’de, peygamberler dışında bazı insanlara da vahiy gönderildiği belirtilir. Bunlardan biri Hz. Mûsâ’nın annesidir: “Mûsâ’nın anasına da (vahyettik) bildirdik.”391Râzî, âyetin değerlendirilmesinde, Hz. Mûsâ’nın annesine vahiy gönderilmesini birkaç açıdan ele alırak şöyle der: “Vahyi ancak peygamberler alır.

Dolayısıyla bu vahiy ifadesi “Mûsâ’nın anasına da (vahyettik) bildirdik” şekliyle ifade edilen vahiy; Kur’ân’da zikrolunan “arıya ve havarilere vahyedildi”

ifadesindeki vahiy gibi, ilhâm manasınadır. Muhtemelen bu vahiy ya rüyasında görme şekliyle ya kalbine doğma ya da kalbine ilhâm şekliyledir.”392 Müfessirlerin çoğunluğu Cenâb-ı Hakk’ın Mûsâ’nın annesine indirildiği vahye ilhâm anlamı vermekle birlikte bu vahyin Hz. Îsâ’nın annesi Meryem’e olduğu gibi Cebrâîl vasıtasıyla gönderilebileceğini de düşünenler vardır. Çünkü Allah’ın melek aracılığıyla kelâmını tebliğ ettiği insanın mutlaka peygamber olması şart değildir393görüşünde olanlarda vardır.

Cenâb-ı Hak, Peygamberlerin dışındaki insanlardan Hz. Îsâ’nın havârilerine de vahiy indirmiş: “Hani havarilere de, Bana ve peygambere iman edin diye havarilere ilhâm(vahy) etmiştim. Onlarda imân ettik. Bizim Müslüman olduğumuza

388 Kıyâme 75/16-17.

389 Turan, Abdülbaki, “Arz”, DİA, TDV Yay. , İstanbul 1991, C. III. , s. 447.

390 Yavuz, Y. , a. g. e. , C. XLII. , s. 441.

391 Kasas 28/7.

392 Râzî, a. g. e. , C. XXII. , ss. 51-52.

393 Âlûsî, a. g. e. ,C. XVI. , s. 187.

89 sen de şahit ol” demişlerdi.”394 Râzî, Havârilere gelen bu vahyi, Hz Mûsâ’nın annesine ve arıya da olduğu gibi Cenâb-ı Hakk’ın kalplerine murat ettiği mânaları koyması şeklinde yorumlar ve bunu ilhâmla özdeş kabul eder.395

Kur’ân’da meleklere vahyedilmesinden de söz edilir. Nitekim bir âyette:

“Hani Rabbin meleklere, “Ben sizinle beraberim. İmân edenlere sebat verin. Ben kâfirlerin kalbine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun onların bütün parmaklarına diye vahyediyordu.”396 Cenâb-ı Hakk’ın meleklere müminlere savaşma azmi telkin etmelerini vahyettiği belirtilir. Bu vahiy levh-i mahfûzdaki yazıların meleklerce okunması tarzında da yorumlanmıştır.397 Râzî, tefsirinde insan dışı varlıklara; arıya, yer küresine ve göklere olan vahiylere “ilhâm ve emir” anlamı vermiştir.398

Hadis kitaplarında vahiy konusuyla ilgili çok sayıda rivayet yer almıştır.

Hadislerde vahye dair ifadeler, Kur’ân’da ki beyanlara paralel açıklamaların yanı sıra, özellikle Resûlullah’ın Kur’ân dışı vahiyleri de yer almaktadır. Bu arada siyer kitaplarında Hz. Peygamber’e vahyin nüzûlü sırasında kendisinde meydana gelen bazı özel hallerin görüldüğü gibi meselelere de temas edilir.399

İslâm Âlimleri vahyin aklen mümkün ve gerekli olduğu hususunda görüş birliği içindedir. Zira Allah’tan vahiy aldıklarını söyleyen peygamberler iddialarını kanıtlamak için sadece O’nun yaratmasıyla gerçekleşebilen mûcizeler göstermiştir.

Bunun yanında aklî deliller de ileri sürülmüştür. Vahiy ürünü bilgilerin insan ve evren için gönülleri ve zihinleri tatmin eden bir yorum içermesi, düzenli ve temiz bir yaşayışı amaçlayan hidayet verici nitelikler taşıması, vahiyden yoksun olan toplumların insanları bunalımdan kurtaracak bir sistem ortaya koymaktan âciz kalması bu bilgilerin bir temele dayandığına işaret etmektedir. Farklı kabiliyetlere sahip insanlar arasından bir topluluğun diğerlerinin idrak edemediği gayb âlemiyle irtibat kurması aklen mümkündür, bu durum tarihin şahitliğiyle de sabittir.400

Râzî, vahyin sadece peygamberlere verildiğini, diğer insanlarla ilgili vahyin ilhâm mânasında olduğunu kabul ederek tefsirinde şöyle der. “Şunu bil ki vahiy

394 Mâide 5/111.

395 Râzî, a. g. e. , C. XII. , s. 136.

396 Enfâl 8/12.

397 İsfahânî, a. g. e. , “vhy”.

398 Râzî, a. g. e. , C. XX. , ss. 69-71.

399 Yavuz, Y. , a. g. e. , C. XLII. , s. 441.

400 Yavuz, Y. , a. g. e. , C. XLII. , s. 442.

90 peygamberler hakkında varit olmuştur. Evliya ve Havariler ve Hz Mûsâ’nın annesi hakkında varit olan vahiy ilhâm manasındadır. Bununla beraber Kur’ân’da zikrolunan hayvanlar hakkındaki vahiyde ilhâm manasına olmakla beraber bu zikrettiğimiz vahiye muhatap olanların her birisinin kendisine has durumu vardır.”401 Vahiy türleri naslardan hareketle şöyle sıralanmıştır.

1.Sâdık rüya. Allah’ın doğrudan veya melek vasıtasıyla rüyada peygamberlere ve sâlih insanlara bildirdiği vahiy.

2. Allah’ın perde arkasından peygamberlere hitap yoluyla indirdiği vahiy. Bu tür vahiyler kalp ile değil kulakla algılanır. Tûr dağında Hz. Mûsâ’nın yanı sıra Mi‘racda Hz. Muhammed’e de bu tür vahiy gelmiştir.

3. Allah’ın peygamberlerin kalbine ilkâ ettiği vahiy.

Benzer Belgeler