• Sonuç bulunamadı

4.5 Araştırma Soruları

5.1.1 Örgütlerin İlişki Biçimleri

5.1.1.1 Uzlaşmacı İlişkiler; Meşruiyet İçin Mücadele

Her bir yönetici öncelikli kamuları ile ilişkilerinde –ki bu kamular müşteriler olarak açıklanmıştır- uzlaşmacı ilişkilere benzer değeri biçmişlerdir; Uzlaşmacı ilişkiler örgütlerin en sık kurduğu ilişki biçimidir. “Uzlaşmacı ilişkiler bizim felsefemizi anlatıyor. Biz ilişkilerimizde her zaman bir uzlaşma arıyoruz, bu uzlaşma ilişkilerimizin sürdürülebilir olması için en önemli kaynak (...)” ifadesinde yönetici, uzlaşmacı ilişkilerin varolma sebebini ilişkilerin sürdürülebilir olmasının koşutu olarak açıklamıştır. Stratejik planlama ve kurumsal pazarlama takım lideri Cem’in (48), açıklamaları da uzlaşmacı ilişkilerin örgütler için değerini anlatmaktadır; ancak bu ifadede meşruiyete ilişkin önemli bir vurgu da vardır “(...) örgütümüzün kararlarına tek başımıza değiliz, toplumun da kararlarımızı politikalarımızı kabul etmesine, destek vermesine eğilimimiz var (...). bir açıdan baktığımızda politikalarımız için uzlaşmacı davranmak mecburiyettir. Uzlaştığımız sürece kamularla ilişkilerimizde kriz oluşmaz, yani bizi kabullenmişler demektir”. O halde bir soru da yanıt bekler gibidir; örgütler için uzlaşmacı ilişkiler kurmak meşruiyet sağlamak için bir yol mudur? Bu sorunun yanıt vermeye kazan-kazan alanını yeniden tanımlayarak başlanabilir.

Kazan-kazan alanında örgüt, politikaları ve hedeflerinin onayı için çabalar, kamular ise bu çabalara ya karşı çıkar ya da destekler. Dolayısıyla örgütler bu kazan-kazan alanında meşruiyetleri için mücadele ederler. Bu mücadele kurumsal iletişim direktörü Ahmet’in (44) ifadesinde şöyle anlatılmaktadır; “ (...) kamularımızla uzlaşmacı ilişkilerimizde biz karşılıklı faydayı gözetiriz. Burada oluşacak kazan-kazan alanı bize müthiş bir esneklik sağlıyor, biz kamularımızca desteklendikçe, uygulamalarımız için bir ön kabul yaşıyoruz (...)”. Neticede örgütler kamularıyla uzlaşıcı ilişkiler kurduğu sürece politikalarını uygulamak için bir

meşruiyet zemini de sağlamış olduğuna inanmaktadır. Peki uzlaşmacı ilişkilerde oluşan kazan-kazan alanında her iki tarafında niceliksel olarak kazandıklarının eşit olmayışı da örgütler için önemli değil midir? Bu sorunun yanıtı kurumsal iletişim yöneticisi Hakan’ın (42) ifadesinde apaçık ortadadır; “(...) kazan-kazan alanına girdiğimizde bizim elimiz zaten güçlü olmalı, ne verebileceğimizin sınırları belli, ikna edebilirsek kamularımızı ne ala (...) uzlaşmada tabi bizden fazla beklenti varsa müzakereleri sıkılaştırabiliriz, ikna olana kadar, ikna gerçekleşirse her hangi bir uygulama için de meşru hak kazanmış oluruz”. Esasen örgütler uzlaşmacı ilişkilerin doğasına zıt bir fikre sahipler, zira kazandıklarının niceliksel değeri gözetiyorlar, iki taraflı faydada denge kendi lehlerine baskın olmadıkça uzlaşma yerine daha çok ikna etme eğilimindeler. Kazan-kazan alanı ile ilgili bu sonucu akılda tutarak, ilk soruya geri dönmek gerekir. Neticede örgütler, uzlaşmacı ilişkileri literatürde açıklanan anlamından biraz farklı işletiyor. Öyle ki uzlaşmacı ilişkilerin arkasına gizledikleri meşruiyet derdi, neredeyse uzlaşmacı ilişkilerin tüm zeminini kaplamış durumda. Meşruiyetin yani toplumsal onay ya da başka bir ifade ile uyumlaştırmanın örgütler tarafından yeni kurumsal geleneğe uygun olarak örgütün devamlılığını sağlayacak kabul görme ve desteklenme olarak algılandığı bu açıklamalarla daha belirginleşir. Uzlaşmacı ilişkiler, örgütün meşruiyet aradığı bir mücadele alanında varolabilir.

Nihayetinde ekonomik bir varlık olan örgütün uzlaşmacı ilişkiler yoluyla sosyal sistem içindeki normlara, inançlara ve kendisinden beklenilen ama kendisinin kolaylıkla gönüllü olmadığı davranışlara uyum göstermeye çabaladığı açıktır. Aynı zamanda bu durum, toplumsal yoğunlaşmanın örgüt üzerinde ortaya çıkardığı bir baskı ve dayatmaya örgütsel cevap olarak okunabilir. Bu açıdan ele alındığında, aslında örgütlerin uzlaşmacı ilişkiler yoluyla meşruiyet araması meşru bir girişimdir. Çünkü örgütsel devamlılık en öncelikli hedeftir ve dolayısıyla örgütsel meşruiyet kazanılması gereken en önemli örgütsel değerdir.

Uzlaşmacı ilişkilerde yöneticilere göre kamularla tam bir uzlaşma sağlamak mümkün değildir, “her zaman uzlaşma türünde ilişki kurulamıyor çünkü o zemin bulunamıyor, o durumda mecburiyetler bizi farklı ilişkileri kurmaya yöneltiyor (...)”.(Kurumsal iletişim direktörü Ahmet-44). Bu durum Stratejik planlama ve kurumsal pazarlama takım lideri Cem’in (48), ifadesinde de benzer; “(...) uzlaşmacı ilişkilere yatırım yapıyoruz, ama hep başarılı olamıyoruz, bazı sınırlar var örgüt için kamular için de bu sınırlar uzlaşmayı etkiliyor”. Uzlaşmacı ilişkilerdeki bu sınırlar diğer yöneticilerin ifadelerine de yansımıştır; “(...) kamuları ikna etmek güç olabilir, bu uzlaşmayı sıkıntılı yapıyor bu durumda, o zaman politikalarımızı bir miktar esnetmek ya da kamuları yeniden ikna etmekten başka çaremiz kalmıyor üçüncü bir seçenek yok böyle anlarda (...)”. Bahsedilen “bir miktar esneklik” e

ilişkin Kurumsal iletişim yöneticisi Hakan’ın (42) şu ifadesi daha açıklayıcı olabilir; “kamuları her zaman dinlemeye öncelik veriyoruz, politikalarımız elverdiği sürece dinlediklerimizi uygularız (...) çok ciddi değişimler için çok ciddi bir kamuoyu gerek, yoksa çok küçük gruplara göre bu büyük örgütün rotasını değiştirmek beklenmemeli”. Görüldüğü gibi örgüt rotasını başka bir değişle politikalarını değiştirmek için çok büyük baskılarla karşılaşmak zorunda. Büyük baskılar yoksa kamular bir miktar esneklik ile yetinmek durumundalar. Nitekim örgütün sınırları da tıpkı meruiyet gibi uzlaşmacı ilişkilerin içine yerleşmiş gibi duruyor.

Uzlaşmacı ilişkiler ile ilgili son bir tespit de uzlaşmacı ilişkilerin işbirliği ile olan bağıdır. Öyle ki işbirliği ile uzlaşma birbirini tamamlar; “Uzlaşma yapmak için işbirliği içinde olmak çok önemli. İşbirliğine ne kadar katkı yaparsak o kadar uzlaşmaya yakın oluruz. İşbirliğinin mümkün olan her şartta denenmesi uzlaşmak için önemli bir yoldur (...). (Kurumsal iletişim direktörü, Ahmet-44) Görülüyor ki örgütler için işbirliği uzlaşmaya giden yolda geçilmesi gereken bir aşamadır.