• Sonuç bulunamadı

1. FIKIH ve FİZÎKÎ BİLİMLER

1.1. Fıkıh ve Fizik

1.1.3. Fıkıh ve Astronomi

1.1.3.3. Uzay

39

şekilde ufuk üstünde bulunmasıdır. Buna göre ayın, içtima noktasından ayrılıp dünya, ay, güneş doğrusundan uzaklaşması ve güneş ışınlarının etkisinden kurtularak yeryüzünden görülebilecek hale gelmesi şarttır. Hesaplar bu esas üzerine yapıldığında, ru’yet-i hilal nefyedilmiş olmamakta tam tersine kameri aylar ru’yet-i hilale göre belirlenmiş olmaktadır.136

Ülkemizde İstanbul Ru’yet-i hilâl Konferansı kararları doğrultusunda dini günler hesaplanırken bunun Milâdî tarihle de uyumlu olmasını sağlamak için yeryüzünün herhangi bir noktasında hilal görüldüğü anda Greenwich saati itibariyle gece 24.00 olmamışsa o gecenin sabahı, saat 24.00’ü geçmişse bir sonraki sabah kamerî ayın ilk günü kabul edilmektedir.137

Bu tartışmalardan anlaşılan İslam Hukukunun; bilim, fen ve teknolojinin ilerlemesiyle ortaya çıkan yeni gelişmelere açık olmakla birlikte bu durumları yorumlarken kendi temel ölçütlerinden ödün vermemeye de gayret göstermekte olduğudur. Zira İslam Hukuku temelde Kur’ân ve Sünnet’in ortaya koyduğu amaç, değer, ilke ve kıstasların anlaşılması ve uygulanmasını amaçlamaktadır. Bir konuda nass/ayet/hadis bulunduğunda bu konu ictihada açık görülmemekte nassın anlaşılması ve ona göre hareket edilmesine yönelik çaba gösterilmektedir.

40

üst boyutu olarak nitelendirilmektedir. İkinci olarak insanların eşyayı kendi gayretleriyle ve hukukun belirlediği ölçüler içerisinde ele geçirme, onlara belli şekiller verme veya hukukça belirlenen mal elde etme yollarından biri ile onlara sahip olabileceği belirtilmektedir.

Üçüncü olarak mülkiyetin topluma zarar vermeden ve dahası topluma fayda verecek şekilde kullanılması, ayrıca mülkiyet üzerindeki toplum ile devlet hakkının ödenmesi gibi görev ve sorumluluklar şeklinde tanımlanmaktadır.

Esas mülkiyetin Allah’a ait olmasından hareketle Uzay ve göklerin israfla ve dengeyi bozacak şekilde kullanılmasına Allah’ın razı olmayacağı vurgulanarak genel çerçevenin bu esas üzerine kurulması gerektiği belirtilmektedir.

İslâm hukukuna göre, hiç kimseye ait olmayan ve harap durumda bulunan yerlerin imar ve ihya edilmek suretiyle özel mülkiyete konu olabileceğinden hareketle uzayın da bu kapsamda değerlendirilebileceğine işaret edilmektedir. Bu noktada "tahcîr" kavramına değinilmektedir. İnsanların yaşayabileceği veya kullanılabilir madenleri ve diğer ekonomik kaynakları olan gezegenlerde bu ihya ve ön hazırlık (tahcîr) hukukundan faydalanılabileceği ifade edilmektedir. Ancak İslam hukukunda belirlenen üç yıllık ön hazırlık süresinin uzay için kısa bir süre olacağı hatırlatılmaktadır. Bir gezegen birden fazla devletin hâkimiyeti altına girmişse oradaki kaynakların kullanımının karşılıklı anlaşmalarla belirlenmesi gerektiği, devletlerden önce bir kısım şirketler bazı gezegen ve uyduların kaynaklarına erişmişlerse burada çekişmelere meydan vermemek için ön hazırlık ve ihya-ı mevat138 hukukundan yararlanılabileceği belirtilmektedir.

Bazı İslâm hukukçularının, ölü toprakların tüm ülke Müslümanlarına ait olduğunu ve "ihya" işleminin kişiye sadece kullanma ve faydalanma hakkı vereceğini savunmasından yola çıkarak tüm insanlığın hakları açısından Birleşmiş Milletler gibi bir kuruluşun devreye girmesi ile uzaydan elde edilecek faydadan tüm insanlığın yararlanmasının sağlanabileceğine değinilmektedir. Bu bağlamda Uzayı, gezegen ve uyduları açık denizler gibi tüm dünya insanlığına mâl edilip uzay hukukunun buna göre düzenlenerek oralardan sağlanan menfaat ve gelirlerden, geri kalmış ülkelere aktarılmak üzere belli meblağların alınmasını sağlanabileceği belirtilmektedir.

Boşluklarda dolaşan maden yüklü parçalar için ise İslâm hukukundaki "ihraz"

138 Ölü bir araziyi ziraate elverişli hale getirmek.

41

hukukunun uygulanabileceği belirtilmektedir. Buna göre bu gibi taş ve parçaları uzayda bir yere toplayanlar onları kendi elleri altına sokmuş sayılırlar ve böylece onlara sahip olurlar.

Uzayda, keşfedilmesi mümkün olan insanın yaşamasına elverişli gezegenlerin dünyamız insanlığı için yerleşmeye uygun yerler olacağı, buraları ele geçirenlerin orayı sahiplenip dünyanın her tarafından oraya insan götürebileceği ve bu sebeple orada daha önce Amerika'da olduğu gibi yeni bir kö1e1ik ortaya çıkabileceği ifade edilmektedir. Sadece madenleri işletilebilir bir kütle bulunması halinde ise bir uzay işçiliği hukukundan söz etmek gerekeceği belirtilmektedir.

İçinde insanların yaşadığı bir gezegenin keşfedilmesi halinde buranın fethedilebileceği ve bu sefer de savaş hukukunun gündeme geleceği belirtilerek bu konuda İslâm uygulamasında görülen arazileri galiplere dağıtmayıp ilk sahiplerine bırakmak ve sadece onları vergilendirmek yoluna gidilebileceği savunulmaktadır.

Sonuç olarak uzay için gerekli olan hukukun yeryüzündekine her zaman ve zeminde uymayabileceği ancak genel İslâm hukuk düzeni içerisinde oralara uygun bir hukuk oluşturmanın mümkün olduğu belirtilmekte ve bu konuda İctihat müessesesine atıf yapılmaktadır.139

Uzay çalışmalarında yer alacak Müslümanların ibadet hayatı ile ilgili konuların da değerlendirilmesi gereken bir ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır. Örneğin Malezya'nın araştırma projesi kapsamında uzaya gönderilen Doktor Muzaffer Shukor’ün bir röportajında belirttiği şu ifadeler uzayda ibadetlerin nasıl yapılacağına dair fiili bir örnek teşkil etmesi bakımından önemlidir: "Ben ilk uzaya giden Müslüman'ım. Orada 45 dakikada bir güneş doğuyor ve yine 45 dakikada bir güneş batıyor. Bu durumda normalde günde 80 kere namaz kılmam gerekirdi. Bu konuda dünyanın çeşitli yerlerindeki ulemaya danıştık. İleride uzaya gidecek diğer Müslümanlar için de bir referans oluşturmaya çalıştık; sonunda da yola çıktığımız ülkeye göre ibadetin gerçekleştirilmesi konusunda mutabık kalındı. Kazakistan'ın saatine göre namazımı kıldım. Uzayda abdest almak zordu bunun için teyemmüm yapmam gerekti. "140

139 Celal Yeniçeri, Uzay Ayetleri Tefsiri, Erkam Yayınları, İstanbul 1995, 497-503.

140 https://www.haberturk.com/ekonomi/teknoloji/haber/716271-uzaya-giden-ilk-musluman-haberturke-konustu, (20.10.2018).

42

Benzer bir durum 25 Eylül 2019 tarihinde uzay istasyonuna gönderilmesi planlanan Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşı Hazza Al Mansouri için de konu edilmiş ve Malezyalı Muzaffer Shukor’ün durumu ile benzer çözümler öneren bir kitapçık hazırlandığı haberlerde yer almıştır. Ancak burada Shukor’e tavsiye edilenden farklı olarak namaz vakitleri için Mekke’nin saatini takip etmesi tavsiye edilmiştir. İlgili kitapçıkta uzayda Ramazan orucunun da tutulması gerektiğinin ifade edildiği belirtilmektedir. 141

Burada İslam hukukunun genel prensiplerinden hareketle ve fıkıh kitaplarında yer alan bazı meselelere kıyas yapılarak ortaya çıkan yeni durumlara uygun çözümlerin üretilebildiği görülmektedir.