• Sonuç bulunamadı

AGORA: Antik dönem şehirlerinde ticari, resmi, adli ve dini fonksiyonları olan açık alan.

Pazar yeri. Et, balık, ve başka maddeler de agorada satılırdı. Roma’da aynı işlevi forum görmektedir.

AKROTER: Bir antik alınlığın tepesine ve iki köşesine yerleştirilen süsler. Akroterler tapınak görünüşünü taklit eden mimarlık yapılarında ve bazı lahitlerde görülür.

Kullanımlarındaki amaç, alınlığın sert geometrik havasını yumuşatmak ve cephe estetiğini zenginleştirmektir.

ALABASTRON: Antik dönemde kullanılan dar boyunlu, uzun, kulpsuz veya kulaklı, küresel ya da sivri dipli küçük koku şişesi.

ALTAR: Üzerinde kurban kesilen ve tanrıya sunu yapılan masaya benzer, yüksekçe olan, genellikle taştan ve yuvarlak veya dörtgen şekilde yapılan, kurban kanlarının akmasına mahsus bir deliği olan mimari öge.

ANIT: Arkeolojik, tarihsel, estetik ya da etnografik önemi olan ve korunmaya değer bulunan taşınmaz eser.

ARENA: Antik Roma’da dövüşlerin, gösterilerin vb. düzenlendiği, etrafında çepeçevre oturma sıraları bulunan zemini kum olan daire veya oval planlı yapı.

ARKEOLOJİ: Eski Yunanca archaios, eski; logos, bilim anlamındadır. Eski devirlerden kalan taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarını araştıran, bilimsel yöntemlerle kazı yapmak suretiyle ortaya çıkaran sistematik ve metodolojik olarak inceleyen ve yorumlayan bilim dalıdır.

BAZİLİKA: Birbirlerinden sütun ya da ayak dizileriyle ayrılmış, ortada geniş ve yüksek, yanlarda alçak ve dar birbirine paralel neflerden oluşan, uzunlamasına gelişmiş bir mekan düzenlemesine sahip, uç kısımda nişi andırır bir apsis bulunan bir yapı tipi.

BULLE: Pişmiş topraktan üzerine mühür baskısı yapılmış, tasvirli, çeşitli şekillerde olabilen parçalara verilen isim.

CAVEA: Bir tiyatroda izleyicilerin oturduğu kademeli bölüme verilen ad.

CELLA: Antik dönem tapınaklarında kült heykelinin bulunduğu en kutsal bölüm.

ÇÖRTEN: Çatıdaki yağmur sularını bina duvarlarından uzağa akıtmak için, dış duvarların saçak düzeyinde yapıya dik konumda yerleştirilen kısa oluk.

DİADEM: Alnın üzerinde başa yerleştirilen çelenk biçiminde taç.

DOLMEN: Tarih öncesi dönemde özellikle Demir çağ sürecinde mezar olarak kullanılan düşünülen basit manada üç cephesi dikili, dördüncüsü de bunların üzerine kapak olarak yatırılmış dört büyük yassı taştan meydana gelen anıtsal mezar yapısıdır.

DROMOS: Antik dönem mezar yapılarında (tümülüs ve dolmenlerde) mezar odasına geçişi sağlayan dar, uzun koridora verilen ad.

53 630 beyaz altın da denilen elektrondan yapılmıştır.

EYVAN: Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukların cami ve medreselerinde görülmeye başlanan üzeri tonozla örtülü, üç yönden kapalı, bir yönden dışa açılan mimari mekan.

FİBULA: Antik dönemde kullanılan madeni çengelli iğne veya broş.

GİRLAND: Çoğunlukla mimari yapı elemanı veya müstakil taşınmazlar üzerinde yapraklar, çiçekler veya yemişlerden uzunca hevenk şeklinde düz resim ya da kabartma olarak yapılan bir bezemedir.

GYMNASİUM: Antik Yunan ve Roma’da gençlerin düşünsel ve bedensel yönden eğitildikleri, öğrenim gördükleri, spor etkinliklerinde bulundukları yapı.

HEREDOTOS: Halikarnasos (Bodrum)’da doğan tarihin babası sayılan tarihçi. Heredotos tarihi diye bilinen Historia adlı eseri Lidya Kralı Kroisos’un tahta çıkışından 478’de Sestos Adasının zaptına kadar Yunanlılarla Pers İmparatorluğu arasındaki ilişkileri anlatır. Bu eser, İskenderiyeli bilginler tarafından dokuz kitaba ayrılmış ve bu kitapların her birine musaların ismi verilmiştir.

HOMEROS: Heredotos’a göre M.Ö. 850 dolaylarında yaşadığı sanılan destan yazarı.

Kahramanlık destanının en büyük temsilcisi olan Homeros’un yaşadığı tarihler ve doğduğu yer kesin olarak bilinmemektedir. İliada ve Odysseia adlı iki kahramanlık destanı ile ünlüdür.

HÖYÜK: Tarih öncesi ve tarihsel çağlarda, üst üste gelen ve çok evreli yerleşmelerin herhangi bir nedenle yıkılması sonucu oluşmuş yapay tepe.

İNSİTU: Kültür varlıklarının kazı ve araştırmalar sonucunda ilk kullanılmış oldukları alanda ele geçmesine denir.

İNGOT: Numismatikte büyük bakır külçelere verilen isim.

KARBON 14(C14): Tüm organik maddelerde bulunan radyoaktif karbonun canlılıklarını zamanla kaybetmeleri göz önünde bulundurularak yapılan tarihlendirme yöntemidir.

KLİNE: Antik çağda dinlenmek ya da yemek yemek için üzerine uzanılan uzun kanepe KÜLHAN: Hamamların ısıtma amacıyla ateş yakılan bölümü.

KÜLT: Kendi kuralları ve törenleri olan belli bir dinsel inanç sistemi.

LENTO: Kapı, pencere gibi açıklıkların veya iki sütun arasının üstünde kalan kesimin yükünü yanlara aktaran yatay ahşap, taş veya kagir kiriş.

LİBASYON: Tanrılara sunulan sıvı adağı.

MOUSOLEİUM: Antik çağda önemli kişiler anısına inşa edilen anıtsal mezar yapılarına verilen isim.

MENHİR: Genel olarak demir çağ döneminde büyük boyutlu, kaba yontu tekniğiyle işlenmiş yekpare bir taştan oluşturulmuş anıtsal mezar dikiti.

54

dinlerde tanrı ve yarı tanrıların yaşantılarını, insanlarla olan ilişkilerini diğer efsanevi yaratıklar hakkındaki öyküleri içeren efsaneler bilgisi anlamında kullanılan genel ifade.

OBSİDYEN: Lav akıntıları kenarlarında lavların ani soğuması sonucu oluşan gri, siyah, ve mora çalan siyah renkte kolay kırılabilen ve taş alet endüstrisinde kullanılan volkanik cam.

ORTHOSTAT: Özellikle Eski Mezopotamya, Asur ve Hitit dönemlerinde duvarların alt bölümlerinde kullanılan ve çoğunlukla üzerinde belli konuların tasvir edildiği kabartmalı taş bloklar.

ÖRENYERİ: Tarihsel ya da arkeolojik değer taşıyan, eski bir uygarlığın kalıntılarının bulunduğu alan.

PAPİRÜS: M.Ö. 4.binden itibaren Mısır’da Nil kıyısında yetişen bir çeşit kamışın gövde katmanlarının düzgün bir yüzey oluşturacak şekilde üst üste yapıştırılarak preslenmesiyle yapılan temel yazı malzemesi.

PATİNA: Eski sanat yapıtları üzerinde zamanla ve kullanıma dayalı olarak oluşan yüzey tabakası.

PERDAH: Her tür pürüzlü yüzeyi düzgünleştirme, parlatma. Açkı da denir.

POTERN: Taş temel, kerpiç duvarla örülü olan sur duvarlarının altında açılan, gerekli anlarda kullanılan gizli geçit.

PROTOHİSTORYA: Türkçe kelime anlamı ön-tarih’tir (proto: ön, historya: tarih).

Prehistorya ile tarihsel çağların başladığı dönem olarak kabul edilen arasındaki zaman dilimi.

REVAK: Bir yapının önünde yer alan, bir uzun kenarı ile yapıya bitişik, diğer uzun kenarı boyunca sütunların taşıdığı bir kemer dizisi ile dışa açılan, üstü tonoz, kubbe ya da çatıyla örtülü önü açık mekan.

RİTON: Boynuz, hayvan başı ya da gövdesi biçimdeki törensel içki kabı.

RÖLÖVE: Bir yapının yerinde yapılan ölçümlerle plan, kesit ve görünüşü ile ayrıntılı çizimlerinin tümü.

SFENKS: İnsan başlı, aslan gövdeli bir mitolojik yaratık tasviri.

STEL: Antik çağda yekpare taştan yapılmış genellikle üzerinde tasvir yada yazıt olabilen mezar taşı, adak yada resmi yazıt.

STRABON: (M.Ö. 64-63/ M.S. 19) Amasya’lı Strabon coğrafya ile ilgilenmiş ve seyahatler yapmıştır, gezgin ve yazardır.

ŞAPEL: Tek mekandan oluşan küçük kilise. Katedral ya da kilisede bir azize adanmış küçük tapınma mekanı.

TAK: Anıt olarak yapılan veya şenliklerde, cadde ve meydanlarda kurulan kemer.

TÜMÜLÜS: Bünyesinde muhtelif tekniklerde yapılmış mezar barındıran taş ve toprak yığınından oluşan yapay tepe. Ağırlıklı olarak Demir Çağı sürecinden itibaren görülen bir tür anıtsal mezar yapısı.

55

URNE: Antik çağda ölülerin yakıldıktan sonra gömülmek üzere küllerinin konduğu yazıtlı, bezemeli veya sade pişmiş toprak kap.

ZİGGURAT: Eski Mezopotamya’da basamaklı piramit biçiminde, üstü açık, cella bölümü zirvede yer alan gözlem evi işlevi de olan tapınak- kule.

ANADOLU KRONOLOJİSİ