• Sonuç bulunamadı

Terörizm, nasıl tanımlanırsa tanımlansın her zaman halkların istikrarına ve sıradan insanların barışına meydan okumaktadır (Çapcıoğlu ve Metin, 2017:27).

Uluslararası terörizm, dehşet yaratarak kabul edilen uluslararası diplomasi veya savaş prensipleri dışında sonuçlar almak istemektedir (Altuğ, 1986-1987: 48).

Terörizm, diğer organize suçlardan ayrı olarak değerlendirilmesi gereken ve mücadele gerektiren bir kavramdır. 1973’lere kadar terörizm kavram rakiplere gözdağı vermek ve korkutmak amacıyla silah olarak kullanılmıştır. Fransa’da devrimci hareketin hâkim olduğu ilgili dönemde üst sınıf göçmenleri, dış güçler kendi emelleri için kullanmaya başlaması sonucunda bu durum Fransa için bir tehdit oluşturmuştur. Devrimci hükümet içinde bulunan hainlere karşı ‘terör hükümranlığı’ getirmesinin sonucunda terörü yaymak için silah olarak giyotin kullanılmıştır. 100 yy. sonrasında 19. yy. başlarında ise teröristler, hükümete karşı benzer fiillerde bulunan anarşistler olmuşlardır. Bu zamandan sonra artık terörizm ‘eylem propagandası olarak gündemde yerini almıştır (Doğan, 2004: 68). Tunus’ta Muhammed Buazizi’nin kendisini yakması ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasındaki ülkeler yeni bir sürece girmeye başlamıştır. Hak ve özgürlük ifadelerinin ön plana çıktığı, tek adam yönetimlerine karşı başlayan halk hareketleri daha sonra Yemen, Mısır ve Libya başta olmak üzere bu bölgedeki birçok ülkeleri de etkilemiştir (Sezginoğlu, 2006: 157-178).

Uluslararası terörizm en basit haliyle; uluslararası sonuçlar doğuran terörist eylemler şeklinde tanımlanabilir. Eylemin birden fazla ülkenin topraklarının ya da insanlarını hedef alması ve belirgin uluslararası neticeler doğurması halinde söz konusu olan uluslararası terörizm; ulusal bir sisteme ülke dışından yöneltilen bir şiddet ve ya

38

tehdit fiilidir. Böyle bir durumda terörizm, artık ulusal sınırları aşmış ve uluslararası sonuçlar doğurmaya başlamıştır. Buna göre terörist eylemler, ulusal sınırların dışına taştığında veya yabancı bir devletin vatandaşlarına ya da tesislerine yöneltildiğinde uluslararası bir boyut kazanmakta ve uluslararası terörizm söz konusu olmaktadır (Topal, 2005: 52-53).

Günümüz şartlarında terörün en önemli yanı artık terörün çoğunlukla uluslararası boyutlara ulaşmış olmasıdır. Nitekim terör örgütleri ekonomik yardım, eğitim alanları ve barınma için dış bağlantıların desteğine ihtiyaç duymaktadır. Bu sebeple faaliyet yürüttükleri ülkenin dışında ülkelerdeki terör örgütleriyle iletişime geçerek işbirliği içerisine girmektedirler. Örneğin; Türkiye’de faaliyet gösteren sol, dini motifli ve bölücü terör örgütlerini incelediğinde, dış bağlantılarının olduğunu görünmektedir. Yıkıcı terör örgütlerini Avrupa ve Filistin’de ki terör örgütleri ile Hizbullah terör örgütlerini İran’la; terör örgütü PKK’nın da birçok Avrupa ülkesinin yanında özellikle Suriye, İran ve Irak’la bağlantılı olduklarını bilinmektedir (Alkan, 2002: 25-26).

Uluslararası terörizmle birlikte asimetrik terörizmde ön plana çıkmıştır. Asimetrik terörizm; terör örgütüyle hedefi arasındaki genel itibariyle asimetrisi sebebiyle, faaliyetleri zaman, yöntemi kullanılan silahın güç özelliği taşıdığı, aradaki farkın, çatışma alanı, örgüt elaman ve lojistik destek unsurlarının belirgin olmaması ve gizliliğini bir avantaj olarak kullanan terör örgütünce savaş hukuku da dâhil tüm hukuk ve etik kaidelere aykırı davranışın meşrutiyet sebebi olarak ifade edildiği bir terör türü şeklinde belirtilebilir (TBB, 2006: 67). Bir başka değişle saldırganın karşı tarafın zayıflığından, güçsüzlüğünden veyahut zaaflarından yararlanarak gerçekleştirdiği eylemlere denir. Uluslararası asimetrik terörizm tehdidinin Soğuk Savaş döneminin bittiği dönemden itibaren başladığı ve bu olgunun 1980’lerde bazı işaretlerini gösterdiği ve 1990 yılında kendisini defalarca gösterdiği ve bu gelişmeleri izleyen birçok Batılı İstihbarat Servisinin kaynaklarının büyük bir kısmını terörle mücadeleye ayırdıkları bilinmektedir (Kızıldağ, 2010:152-153). Çünkü terör örgütleri hiçbir zaman tam manasıyla kontrol edilemez ve destekleyen ülkelere de zarar verirler.

Terör örgütlerinin her yerde olduğuna ve uluslararası bir çözüm sağlanması ihtiyacı aşağıdaki örneklerle ifade edilmiştir:

39

PKK tarafından Manheim’da gerçekleştirilen eylemlerde büyük maddi zarar meydana gelmişti.

PKK tarafından 16 Mart 1996 Tarihinde Dortmund ‘da gerçekleştirilen şiddet eylemlerinde çok sayıda kişi yaralanmış ve birçok iş yerine maddi zarar verilmiştir(Terörizm Her Yerde Dayanışma, Türk Demokrasi Vakfı,1996: 20-21)

Hindistan

Yapılan son seçimlerin ardından 21 Mayıs 1991’de Başbakan Rajiv Gandhi, Tamil Nadu eyaletinde, Tamil Tigers örgütü mensubu bir intihar bombacısı tarafından öldürülmüştür.

İsrail

4 Kasım 1995 günü İsrail Başbakanı Yitzak Rabin’e aşırı –dindar –milliyetçi Yigal emir tarafından üç el ateş edildi ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiştir (Şalom Gazetesi, 4 Kasım 1995). Terörizme ait dünya genelindeki artış eğiliminin yıllara göre dağılımı aşağıda verilmiştir.

Grafik 1: Dünya Genelinde Terörizm Odaklı Eylemlerdeki Artışlar

Kaynak: Global Terrorism Database

O dönemlerde terörizm in kanlı saldırıları çok büyük zararlar sadece yukarıdaki ülkelerde değil aynı zamanda, Mısır, Rwanda, Komboçya, Sri Lanka, Yemen, Kolombiya vs. birçok ülkeye vermiştir (Doğan, 2004: 69).

40

ileri teknoloji ve hız faktörü, silah, ulaşımı, endüstri ve iletişim teknolojisindeki ilerlemeler uluslar üstü teröristlerin işine yaramıştır ve bu durumlar arasında en önemlisi uydu iletişimi etkisi olmuştur.

Sıcak çatışmalar ve uluslararası kitlesel göç hareketleri, Dünya’daki göçmen sayısının hızla artması, terörizmin uluslararası alanda daha kolay eylemlerine devam etmesini sağlamıştır.

Uluslararası siyasal konjonktürdeki büyük kırılmalar, ikinci dünya savaşı, sömürgeci devletlerin yenilmezlik ulusların da sonu olmakla birlikte özellikle Avrupalı sömürgeci devletlerin büyük yenilgiler olarak prestijlerini kaybetmeleri, himayeleri altındaki milletlerin özgürlük düşüncelerini ateşlemişlerdir.

Destekçi devletlerin sayılarının artması ve küresel ekonomik hareketlerdir. Ayrıca terörizme karşı uluslararası anlaşmalar ve kapsamları, uluslararası boyutlarıyla terörizmin ele alınması ve yasaklanmasına ilişkin ilk adımlar II. Dünya Savaşı öncesine kadar uzanmaktadır. 1937 yılında, terörizmin önlenmesi ve cezalandırılmasına dair anlaşma Milletler Cemiyeti döneminde yapılmış olup yalnızca bir ülkenin onayladığı bu anlaşma yürürlüğe konulamamıştır. Çünkü bu anlaşma üzerinde ittifak kurulamamış olmakla birlikte teröre dair ortak bir tanım bile bulunmamıştır. Sadece spesifik özellikli anlaşmalar yapılmıştır (Kaya, 2005: 27).

Benzer Belgeler