• Sonuç bulunamadı

2.3. Bologna Süreci’nde Belirlenen Eylem Başlıkları

2.3.3. Uluslararasılaşma ve Hareketliliğin Teşvik Edilmesi

Hareketlilik, AYA’nın Avrupa hedeflerini ve Avrupa Araştırma Alanı’nın Avrupa kimliğini teşvik edebilecek, bireylerin eğitim ve kişisel gelişim hedeflerini artırabilecek ve tek bir pazarın oluşturulmasını destekleyebilecek mekanizmalardan biri olarak ele alınması açısından oldukça önemli görülmektedir. 28-29 Nisan 2009 tarihli Leuven ve Louvain-la-Neuve Kongresi’nde “Bologna Süreci 2020-Yeni On Yılda Avrupa Yükseköğretim Alanı” başlıklı bildiri ile tüm üye ülkelere hareketliliğin artırılması ile hareketliliğin kalitesinin geliştirilmesi ve şekil ve alanlarının çeşitlendirilmesi için çağrı yapılmıştır. Burada 2020’ye kadar Alan’a üye 46 ülkede yer alan mezunların en az %20’sinin yurtdışında bir süre eğitim veya staj amaçlı bulunmuş olması hedeflenmiştir (Sursock ve Smidt, 2010: 75). Ancak mevcut veriler göstermektedir ki, Bologna ülkelerinin çoğunluğunun AYA içindeki hareketlilik oranı %10’dan daha azdır. Bologna ülkelerinin yarısından fazlası ise %5’in altında değerlere sahiptir (EACEA/Eurydice, 2012: 13).

AYA genelinde uluslararasılaşma eğilimi günden güne artmaktadır. Bununla birlikte, hareketlilik akışı ve uluslararasılaşma faaliyetlerine katılım düzeyi ülkeden ülkeye önemli ölçüde değişmektedir. Öğrenci hareketliliğindeki ilerlemeyi

desteklemek ve izlemek adına hedeflerin gerçekleşmesinde kayda değer bir artış gözlenmiştir (EACEA/Eurydice, 2018: 16). Öğrenci hareketliliğinde iki tür hareketten söz edilebilir. İlki kısa dönemli/yatay hareketlilik, bir öğrenim programına kayıtlıyken belirli bir süre için yurtdışında öğrenim görmek şeklindedir. İkincisi ise, tam derece/dikey hareketlilik, öğrencilerin bir öğrenim derecesi elde ettikten sonra öğrenimine bir başka ülkedeki kurumda devam etmeleridir (Sursock ve Smidt, 2010: 75). Uluslararasılaşma faaliyetlerinin odak noktası genellikle öğrenci hareketliliği olmasına rağmen, akademik personelin hareketliliği ile ilgili hedeflere de önem verilmiştir. Özellikle Erivan Deklarasyonu’nda, personel hareketliliğini iyileştirme adına ortak öğretim ve araştırma programlarında iş birliği yapmaları belirtilmiştir. Giden ve gelen personel için hareketlilik hedefleri, öğrenci hareketliliği hedeflerinden daha azdır. Bununla birlikte, tüm AYA ülkelerinin neredeyse yarısı, uluslararasılaşma ve personel hareketliliğini desteklemek için belirli eylemlerde hedefler koyduğunu bildirmektedir. Örneğin, sayısal hedefler belirlemek yerine

finansal destek sağlayarak hareketliliğin arttırması vurgulanmaktadır

(EACEA/Eurydice, 2018: 274-277).

Grafik 3: Uluslararası Öğrencilerin Coğrafi Dağılımı (2014)

Kaynak: Seggie, F. N. & Ergin, H. (2018), Yükseköğretimin Uluslararasılaşmasına Güncel Bir Bakış

Uluslararası öğrencilerin 2014 yılına ait dağılımı incelendiğinde en yüksek oranın 1.9 milyonu aşan seviyede Avrupa’da olduğu görülmektedir. Avrupa’nın ardından Kuzey Amerika ve Asya gelmektedir. Uluslararası öğrencilerin yoğun olduğu bölgeler AYA’yı kapsar niteliktedir. Bu bakımdan Bologna Süreci’nde belirlenen hedeflerin dağılıma büyük ölçüde katkı sağladığı söylenebilir.

Grafik 4: Dünya Yükseköğretiminde Uluslararası Öğrenci Sayısı (1975-2012)

Kaynak: OECD, 2015: 360.

Uluslararası öğrencilerin sayısının yıllar itibariyle artış gösterdiği görülmektedir. Genç nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu gelişmekte olan ülkelerden, gelişmiş ülkelere yönelik artan yükseköğrenim talebi karşısında gelişmiş ülkelerin yükseköğretim sistemleri, öğrenci hareketliliğine giderek daha açık hale gelmektedir. Örneğin, dünyada yükseköğrenim gören yabancı öğrencilerin sayısı son 20 yılda üç katına çıkmıştır. Yabancı öğrencilerin en yoğun olduğu ülkeler Avrupa ülkeleridir. Ancak, bu öğrencilerin yaklaşık yarısı, AB üyesi ülkelerin Socrates/Erasmus programlarından yararlanarak, bir üye ülkeden diğerine giden öğrencilerden

oluşmaktadır (YÖK, 2007: 15). OECD’ye göre; 2013 yılında dünyadaki tüm

uluslararası öğrencilerin %19’u ABD’yi, %10’u İngiltere’yi, %6’sı Avustralya’yı, %6’sı Fransa’yı, %5’i Almanya’yı tercih etmektedir. Türkiye’nin tercih edilme oranı

ise %1’dir. Dünyadaki uluslararası öğrencilerin; %53’ü Asya’dan, %25’i

Amerika’dan ve %1’i ise Okyanusya’dan eğitim amacıyla başka bir ülkeye gitmektedir (YÖK, 2017: 10-11).

2017 yılında otuzuncu yılını geride bırakan Erasmus+ öğrenci ve personel hareketlilik programı, AYA içerisindeki üniversiteler arasında öğrenci ve akademik/idari personelin dolaşımını sağlamaktadır. Aynı kıtadaki farklı ülkelerde öğrenim veya çalışmalarını sürdüren Avrupalı öğrenci ve personel birbirleriyle akademik ve mesleki iş birliğini gerçekleştirme fırsatı bulmaktadır. Bu Program, her yıl birçok öğrenciye eğitim gördükleri üniversiteden farklı bir yerde eğitim alma imkânı tanımaktadır. Bologna Süreci ile Erasmus programları yaygınlaştırılmakta, akademik müfredatlar birbirine yakın hale getirilmekte ve kredi sistemlerinin eş değerliliği sağlanmaktadır. Dolayısıyla amaç, değişen ihtiyaçları karşılamak adına farklı hedeflerin belirlenmesi ve uygulanmasını sağlamaktır. Bu nedenledir ki Bologna Süreci’ne AB üyesi ülkelerin yanı sıra AB üyesi olmayan ülkeler de dâhil edilmiştir (Seggie ve Ergin, 2018: 30).

Erasmus+ Programı, eğitim, gençlik ve spor alanlarında yeni ihtiyaçlara yönelik Avrupa 2020 Stratejisi hedeflerine uygun olarak farklı sektörler arasında iş birliğini teşvik eden daha etkili araçlar sunmayı amaçlamaktadır. Yükseköğretim alanı özelinde ise; yükseköğretimde kaliteyi artırmayı, yükseköğretim kurumlarının birbirleri ve iş dünyası ile iş birliğini güçlendirmeyi amaçlamaktadır (Ulusal Ajans, 2012).

Türk yükseköğretim sistemi de son yıllarda uluslararasılaşma alanında dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak büyük bir gelişme göstermiştir. Türk yükseköğretim sisteminin uluslararası çekim merkezi haline gelebilmesi için bu alanda izlenen politikalarla uluslararasılaşmanın dinamikleri güçlü tutulmaya çalışılmaktadır. Daha fazla ülkeden yoğun bir şekilde öğrenci ve öğretim elemanı kazanabilmesi adına çeşitli stratejiler geliştirilmektedir (YÖK, 2017: 15).

Grafik 5: Türk Yükseköğretiminde Uluslararası Öğrenci Sayısı (1983-2017)

Kaynak: Seggie, F. N. & Ergin, H. (2018), Yükseköğretimin Uluslararasılaşmasına Güncel Bir Bakış

Türkiye’de Uluslararası Akademisyenler, SETA Yayınları, 1. Baskı, 2018, İstanbul.

Grafik 5 incelendiğinde; yükseköğrenim görmek üzere Türkiye’de bulunan uluslararası öğrencilerin sayısında kayda değer bir artış bulunmaktadır. 1983 yılında Türk yükseköğretiminde 5.378 olan uluslararası öğrenci sayısı, 2017 yılına gelindiğinde 108.076’ya yükselmiştir. 2017-2018 yılı itibariyle uluslararası öğrenci sayısı 81.783’ü erkek, 43.355’i kız olmak kaydı ile toplam 125.138’dir. Son 5 yıl içerisinde uluslararası öğrenci sayısının yaklaşık üç kat artmış olduğu söylenebilir. 2018 yılına ait toplam öğrenci sayısı, 7.560.371 olarak kayıtlara geçmiştir. Bu bakımdan 2018 yılında toplam öğrenciler içinde uluslararası öğrencilerin oranı %1,6 olarak hesaplanmaktadır. YÖK (2019h), Türkiye’de en çok öğrencisi bulunan 5 ülkeyi ise; Suriye (20.701), Azerbaycan (17.088), Türkmenistan (12.247), İran (6.418) ve Afganistan (5.826) olarak belirtmektedir.

Bu artışın sağlanmasında Erasmus+, Mevlana Değişim Programı, Proje Tabanlı Uluslararası Değişim Programı ve Uluslararası Öğrencilere Yönelik İş Garantili Burs Programı gibi projelerin uygulanmasının katkısı yadsınamaz. Ayrıca yükseköğretim kurumlarında Türkiye yükseköğretim yeterlilikleri ve kalite güvencesi uygulamalarının yaygınlaştırılması, kalite kültürü bilincinin artırılması, AKTS/ECTS ve diploma eki uygulamalarının içselleştirilmesi ve önceki öğrenmelerin tanınması gibi konularda AYA çerçevesinde iyi uygulama örnekleri ve

öneriler sağlayan TURQUAS Projesi de bu artışa katkı sağlayacaktır (YÖK, 2017: 15).

Grafik 6: Türk Yükseköğretiminde Uluslararası Akademisyen Sayısı (1984- 2017)

Kaynak: Seggie, F. N. & Ergin, H. (2018), Yükseköğretimin Uluslararasılaşmasına Güncel Bir Bakış

Türkiye’de Uluslararası Akademisyenler, SETA Yayınları, 1. Baskı, 2018, İstanbul.

Grafik 6 incelendiğinde; yükseköğrenim görmek üzere Türkiye’de bulunan uluslararası akademisyenlerin sayısı 1984 yılında 173 iken, 2017 yılına gelindiğinde 2.886’ya yükselmiştir. Türkiye’de 2017-2018 yılı içerisinde toplam uluslararası akademisyen sayısı 3.213 olarak tespit edilmiştir. 2018 yılına ait toplam akademisyen sayısı 158.097 olarak kayıtlara geçmiştir. Bu bakımdan 2018 yılında toplam akademisyenler içinde uluslararası akademisyenlerin oranı %2 olarak hesaplanmaktadır. Bu oranın aynı seviyelerde seyretmesinin sebebi; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 34’üncü ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’nun 16’ncı maddesine göre; yükseköğretim kurumlarında sözleşme ile istihdam edilecek yabancı uyruklu öğretim elemanı sayısının dolu öğretim elemanı kadrosu sayısının %2’sini geçememesinden kaynaklıdır (Seggie ve Ergin, 2018: 64). YÖK (2019h), Türkiye’de en çok akademisyeni bulunan 5 ülkeyi ise, ABD (353), Suriye (331), İran (305), Azerbaycan (295) ve Birleşik Krallık (192) olarak belirtmektedir.