• Sonuç bulunamadı

ULU CAMİİ KİTABELERİ

Belgede Beşinci Haremi Şerif (sayfa 106-120)

1-Ulu camideki en eski kitabe H.484 m.1091 tarihli olup Büyük Selçuklu İmparatorlugu Melikşaha aittir.

Anadolu’nun en eski camilerinden sayılan Ulu Cami’nin günümüze kadar gelmiş yapım ve onarımı Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah döneminden başlar. Buna dair H.484 tarihli kitabe, caminin avluya bakan duvarının sağında, yani batısındaki duvarın penceresi üzerindedir. Tek satır halinde ve güzel bir şeceri kufi ile yazılan bu kitabın metni şöyledir.

Türkçesi: Besmele. Kelime-i Tevhid. Büyük sultan, en büyük şahlar şahı, ümmetlerin ve hükümdarların ulusu, Arap ve Acemin büyüğü, dünya ve dine kuvvet veren, devletin büyük kudreti, Ebu’l-feth, Melikşah (Allah saltanatını devamlı kılsın) yapılmasını buyurdu.

Dinin şerefi, devletin direği, vezirlerin tacı büyük vezir Cehir oğlu, Muhammed oğlu, Ebu Mansur Muhammed’in valiliği zamanında (Allah günlerini uzatsın) , kadıların şerefi, ulu kadı Abdülvahid oğlu, Ebu Nasır Muhammed’in eliyle , Kudüslü Muhammed oğlu Ahmed’in vekaletiyle H.484(M.1091) senesinde yapıldı.(96)

2-Batı tarafı maksuresinin alt sırasındaki h.511 m.1117-18 tarihli kitabenin metni: Türkçesi Büyük sultan en büyük şahin şah milletin efendisi arab ve acemin sahibi dinin ve dünyanın yardımcısı islamın ve Müslümanların hükümdarı Emir-ül Müminlerin dostu Melikşah oglu Ebu Suca Muhammed in ülkesinde bu doğu maksuresi ile açık maksurenin değerli kadı….. tarafından yapılması değerli eöir muzaffer efendi dinin iftiharı devletin mutluluğu milletin değeri ümmetin güzelliği hükümdarın yardımcısı emirlerin şerefi İbrahim Hüsamoglu Ebu Mansur İladı (Allah ömrünü uzatsın) buyurmuştur. Sene:511

3-Batı maksuresinin üst tarafında avluya bakan pencereler üzerindeki h.518 m.1129 tarihli kitabenin metni:

Türkçesi Besmele büyük emir Seraasker dinin fahri devletin mutluluğu milletin ümmetin şerefi meliklerin tacı emirlerin izzeti İbrahimoglu Ebu Mansur İllaldı (Allah saltanatın sürdürsün) Büyük sultan en büyük Şahinşah ümmetlerin rikabına Malik arab ve Acemin efendisi İbadullahın nasırı yaratıkların yardımcısı dünya ve dinin mümini islam ve Müslümanların meliki Emir-ül –müminin sag eli kuvvetli Muhammed oglu Ebu Kasım Mahmudun zamanı devletinde Allahütaala’nın rahmetine muhtaç Muhammed oglu Abdulvahidin gözetiminde 518 senesinde yapılmasını buyurdu.

102 Melikşahoglu Şuca Muhammedin h.511-605 (m.1117-1209)tarihleri arasında yaşadığı ve türbesinin Diyarbakırda olduğu hakkında bakınız Süleyman Savcı Sultan Şuca Türbesi ve Mardin Kapıdaki İzler

4-Kitabe Camiinin harem kısmı avlu duvarı dogusundaki pencereler üzerindedir. Türkçesi Besmele Kelimei tevhid… Efendimiz emir ve başkomutan ulu muzaffer ve güçlü insan bilgin adil kişi dinin ve devletin güzelliği İslamın ve Müslümanların değeri milletin mutluluğu hükümdarların ve sultanların güneşi kafir ve müşviklerin katili emirlerin ve orduların iftiharı mücahitlerin yardımcısı sınır boylarının emiri Emir-ül Müminlerin yardımcısı Alp Kutlug Bey Ebul-muzaffer Mahmud bin İlladı(Allah günlerini sürdürsün ve yardımcı olsun)devletinde bu doğu cenahının ve kuzey kemerinin yapımını ve masrafını Allaha muhtaç kulu el-Hasan bin Ahmed bin Nisan (Allah ona merhamet edene merhamet etsin) üstlenmiştir. Sene 550 (m.1155-56) Vekil ürve oglu Aydogdu bina ustası Gürganlı Hibetullah.(96)

5-Cami minaresindeki Kitabe Kitabenin metni:

Kitabenin(a) bölümü minarenin güney yüzünde (b) bölümü batı yüzünde (c) bölümü kuzey yönünde (d) bölümü doğu yüzündedir. Daha üstte ve güney yüzünde (e) bölümü yer almaktadır. Minareye yıldırım isabet ederek yıkmış onarım sırasında bu kitabeler yerlerine konulurken son satırdaki kelimeler karışık bir vaziyette yerleştirilmiş bulunmaktadır. Ayrıca kitabelerin metinlerindende anlaşıldığı gibi bunlar başka bir yere ait olup minarenin h.1255 (m.1839)da yapılan son onarımı sırasında buraya konulmuştur. Bu kitabe AMİDADA yoktur.

Kitabenin Türkçesi Bu iki maksurenin ve önündeki revakın yapılmasını değerli emir dinin fahri İslamın izzeti devletin mutluluğu milletin güzelliği ümmetin yüceliği kralların tacı İbrahim Hüsamoglu Ebu Said İladı buyurmuş ve efendimiz değerli vezir sadrı kebir dinin güçlendirişi İslamın şerefi devletin eğiticisi kralın dostu şerefi Ebu Ali el- Hasan bin Ahmed Nisan (Allah günlerini uzatsın) tarafından 535 yılı ramazanında (m.1141 nisan ayında) yaptırılmıştır.

6-Kitabe doğu tarafındaki maksurenin alt katı üzerinde sütunlar arasında cephe boyunca devam eder. Digerleri gibi güzel ve süslü bir kufi ile yazılmıştır.

Metni:

Türkçesi :Besmele Ayet Büyük emirimiz ulu serasker dinin kemali İslamın şerefi devletin cemali milletin babası askerlerin onde geleni emirlerin tacı Emir’ül müminlerin yardımcılarından Nisanoglu Hasan oglu Ebul kasım Ali Tanrının rızasını arayarak kendi malından bu maksurenin dibinden tepesine kadar tamamının kendi

103 isteğiyle yapılmasını buyurdu rahmet ve magrifet ile onu anan kimse yani okuyana ve dua edene Allah rahmet etsin.

Bu iş kalelerin emiri ümmetin imdatçısı milletinsaadeti İslamın babası dinin cemali veliyyi nimet adil ve melik efendimiz Emir’ül-müminin yardımcısı İlledi (İlladı okunacak) oglu Ebu’l Muzaffer Mahmudun valiliği zamanında h.559 (m.1163-64) senesinde yapıldı. Mimarı gürganlı ogulu Hibbetulhahtır.

7-Kitabe Ulucaminin doğu tarafındaki çarşı kapısının dış yüzünde büyük kemerin üstünde ve bir siper altında tek satır altında (a) bölümü bu satırın altında sag tarafta (b) bölümü sol tarafta olmak üzere müzeyyen bir kufi ile yazılmıştır.Kitabenin metni: Türkçesi Besmele: Malı ile yapılmasını buyuran ve masrafını karşılayan efendimiz emir ordu komutanı dinin kemalı islamın şerefi devletin güzelliği milletin değeri ümmetin süsü orduların öncüsü emirlerin tacı Emir’ül-müminin yardımcısı Ebu’l Kasım Ali bin Hasan bin Nisan.

8-Cami avlusunun doğu tarafındaki maksurenin orta girişi üstündeki pencerelerin üzerinde ve iki sütun arasındaki kitabe sağdaki sütünün başında Ebu’l Kasım Ali soldaki sutunun başında bin Nisan iki sutun arasında ise Tanrının mescitlerini Tanrıya ahiret gününe inanan ve namazını yoluyla kılan zekatını yolunda veren kimseler onarırlar mealindeki ayeti kerime yazılıdır.

278-279-290

Kitabenin Metni şöyledir:

Kitabe tarihsizdir Nisan oglu Ebu’l Kasım Alinin yönetimi h.551-573 (m.1156-1178) tarihleri arasındadır. Onarımda bu tarihler arasında yapıldığı anlaşılıyor.

9-Artukogullarına ait kitabelerden biride Ulu caminin kuzeydoğusunda Mesudiye Medresesinin cami avlusuna bakan güney yüzündedir. Kitabe yerden takriben 3 metre yükseklikte bir çerçeve içerisinde alınmış güzel bir nesih ile yazılmıştır. Bu duvarın önünde şimdi tek katlı olarak görülen sütunlu hafif sivri kemerli bir revak sırası bulunmaktadır. PROF. Dr Metin Sözenin de değindiği gibi bu revaklar hem caminin bir bütünlüğe kavuşturmak hemde Mesudiye Medresesine ikinci derecede camiyle bağlantılı kapısının önünde bir giriş mekanı hazırlamak için yapılmış olabilir. Şimdiki görünüşü tek katlıdır. İkinci bir katı olup olmadığı anlaşılmamaktadır. Mesudiye Medresesi duvarında belirgin şekilde görülen hatıl izleri eğimli bir çatıya işaret olabilir. Son yıllarda yapılan onarımlarda avlu güney cephesinin yarısına kadar devam eden bu revakların üstü kapatılmıştır.(96)

104 Kitabenin metin:

1- Metin özen ,Diyarbakır ‘da Türk imarisi İstanbul , 1971, af 33

Türkçesi: Turan beği iran padişahı, cihan pehlivanı, halkı koruyan halifenin yardımcını, muslüman orduların şerefi ,dinini ve dünyanın temeli ,ve Müslümanların direği,kafir ve müşriklerin katili, isyancıların ve hariçlerin ezeni,Allah ‘tan yardım görmüş güç almış bilgin ve adil insan ,güçlü ve muzaffer kişi, mücahid . A rtuk oğlu Sökmen oğlu ,Davut oğlu ,Karaaslan oğlu, Mehmed oğlu, Alp inaç Beygu Kutluğ Bey Ebu’lfeth Mevdud patişah efendimiz yapılmasını buyurdu.Bu da emir komutan, büyük dost Şemseddin Ebü’ı izz…. Mes’ud hükümdarın talimatı üzerine, Helepti Mahmud oğlu Cafer ‘in planı ile 620(m.1223-24) senesinde bu işcereyan etti.

Res 90 Mesudiye Medresi’nin cami avlusana bakan güney yüzündeki Artuk Medud’a ait kitabe

10 – Ulu Camlin Hanefller kısmının doğudan ikinci kapısının sağında Anadolu Selçukluları Sultan Gıya seddin keyhüsrev ıı’ye ait H.639 (m. 1240-41 tarihli bir ferman vardır. Metni:

Türkçesi Besmele Allaha hamd olsun ki kaygumuzu giderdi. Amid halkına bir lütuf teyid olunmuş mübarek bir sadaka olarak Su kapısı (Mardin kapısı) Rum (Urfa kapısı) yeni kapı (evsel) bahçelerinin haracını kaldırılması hususunda sultan Gıyaseddinin en büyük ve yüksek emirleriyle bu kitabe buraya yazıldı (Allah saltanatını daim etsin) işittikten sonra tebdil edenin günahı kendisine olsun Allah görücü ve bildiricidir. Ezici devletin devamı müddetince uygun duaları Cenab’ı Hak kabul eder. Yer ve gökler devamı müddetince Allah onu daim etsin. Bu iş 639 senesinde cereyan etti. Cenab’ı Hak hazreti Muhammede salat etsin.

11-Aynı kapının solunda Artuklu Melik Salih h.731 (m.1331) tarihli bir fermanı vardır. Kırık bir nesihle yazılmış bu fermanın metni şöyledir:

Türkçesi Besmele Büyük padişah yüksek efendimiz Malik Salih Şemsseddin’in kutsal buyruğu ile bu kitabe yazılmıştır. Allah saltanatını ebedi kılsın ve yerini değerini en yüksek yıldızlara kadar yüceltsin. Onun iylikleri halen her yerde meşhurdur. Şerefli sadakaları boyunlarda takılır gibidir. Devleti kahirenin devamı süresince Amid ahalisinden arıza kufletler ölçüler tartılar adı ile alınan vergiler kaldırılmıştır. Onlar için serbestlik hanı olmuş onlardan buyuk odeme giderilmiştir. Taki küçük ölçüler kararlı adetler üzerine yürüyor yürüsün bu da onlar için bir nimet

105 bir ihsan ve düzelmeleri için bir dilektir. Bütün valiler naibler mutasarrıflar ve katipler adı geçen vilayette sorumludurlar. Resmedilen emre şükürler olsun. Gereyince iş yapmak lazımdır. İşittikten sonra değiştirenin günahı kendi üzerine olsun. Allah işitici ve bildiricidir. Bu iş 731 senesi Recep (m.1331 Nisan ) ayında oldu.(96)

12-Artukogulları dönemine ait kitabelerden biride caminin dış doğu cephesinde camii duvarının sag tarafında ve caminin çatısının doğuya bakan duvarla oluşturduğu doğu üçgeninin altındaki pencerenin üstündedir. Güzel bir nesihle yazılmış h.735 (m.1334- 35) tarihli bu kitabenin metni şöyledir:

Türkçesi Besmele Bu mübarek duvar Şehid Sultan Melik Mansur efendimizin oglu din ve dünyanın güneşi sultan efendimiz Melik Salihin saltanat günlerinde yenilendi. (Allah yardımcılarını aziz etsin) Bu iş din ve dünyanın kılıcı Melik Hüsameddin Efendimizin yüksek işaretiyle oldu. (Allah onu korusun) ve bu iş Allahın rahmetine muhtaç olan din mucahiti Selahadtin oglu Hacı Yusufun gözetiminde ceyran etti. Sene 735

Bu kitabenin bu duvara ait olduğu şüphelidir. Sonradan yapılan bir onarımda başka yerden getirilerek buraya yerleştirilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

13- ulu camilin dış geney cephesinde sipahi Pazarı’na bakan yüzde Akkoyunlular dönemine ait bir kitabe mevcuttur (Res92). Cami pencereleri üstündeki bu nesih yazınının metinleri şöyledir, Res 91- Ulu cami doğu yüzündeki kitabe

Tükçesi :Besmele Ayet …. Büyüğümüz malik ve adil, bilgin ve abid bilgin,Allah tan güç almış düşmana üstün Allah ‘ın yardımdımını görmüş din ve dünyanın kılıcı.İslam ın ve Müslümanların sultanı günay işleyenlerle kötü hareketinde direnenlerin öldürücüsü Bayındırlı osman oğlu Ali oğlu Sultan Ebu’ı-nasır Hasan Bahadır kendi malından yapılmasını buyurdu. (Allah mülkü saltanatını daim ve adalet ü ihsanını bütün alemlere şamil +etsin) bu imaret h.874 (m.1469-70) senesinde Ali oğullarından Şeyh İbrahimoglu ve Allahın kulu Şeyh Alinin eliyle yapıldı. Allah ona rahmet eylesin.

Bu önemli kitabeninde bu duvara ait olmadığı sonradan yapılan bir onarım sırasında başka bir yerden getirilerek buraya konulduğu anlaşılıyor. Rahmetli Süleyman Savcıya göre cami avlusunun batı kapısından çıkılırda Yeni hana gitmek üzere sola dönülürse sol kolda cami binasının bittiği yerdeki ilk kapı kitabenin bulunduğu yerin kapısıdır. Buranın evvelce bir mezarlık olması muhtemeldir. İnal ve Nisanogullarının ve belki daha başkalarının de şimdi meydanda olmayan kabirleri ihtimal burada idi.

106 14- Ulu cami avlusunun kuzey batı köşesinde Şaffiler cami denilen kısmının avluya bakan yüzünde kapı ve pencereler üzerinde H.935 (m.1528-29) tarihli bir kitabe vardır. Metni:

Türkçesi Besmele Saltanat gemisini saltanat denizinde yürüten toprağın ve suyun kahramanı karalarda Allahın gölgesi zulum ve küfrün saltanatını alçatan insaf ve adaletin bayrağını yükselten Allah yolunda cihad eden Allahın dini uğrunda savaşan kalem ve kılıç sahibi acem ve arabın padişahlarının efendisi ulu Şahinşah en büyük Padişah Sultan Beyazıd bahadırların oglu Sultan Selim oglu Sultan Süleymanın adaleti zamanında (Allah mülkünü daim etsin) Diyarbakır küresinden (bölgesinden) Atak kalesinde emir bulunan Hüseyn’i zırki ve emir Muhammed oglu ulu beylerin iftiharı emir Ahmed bu mübarek mescidi yeniledi ve onardı. Allah ecrini iki kat ve iki dünyada kadrini ziyade edsin. Sene 935 (96)

15- Avlu içinde ve asıl camiinin batı tarafında güneybatıdam itibaren 5. Ve6. Pencereler üzerine Osmanlı nesih yazısı ile yazılmış beş satırlık bir kitabe vardır. Kitabede tarih olmamak üzere yazı stiline göre bunun XVI. Yüzyılın ilk yarısına ait olabileceği söylenebilir. Metni:

Türkçesi Besmele Salavat Diyarbakırlı (Amidi) Seyyid Şemsseddin oglu saygın ve değerli insan Seyyid İbrahim Amid şehrine uzunçarşıdaki bütün dükkanlarını ve on ikibin gümüş parayı vakfetmiştir. Dükkanların satışından elde edilen para ile camide içenlere sebil su dağıtılacaktır. Buz ve kar ile soğutulmuş su Haziran ayının ilk gününden itibaren 90 gün mevcut olacaktır. Mütevelli imamdır. Buz ve kar ücretli ve mütevelli ile sakinin ücretleri vakfiyede belirlenmiştir. Bu caminin suyundan içenlere Allah tahmet eylesin.

16- Ulu caminin Hanefilere ait bölümünün doğu cenahında soldan beşinci pencere ile üçüncü pencere arasında ve dorduncu pencerenin üzerindeki taşa kazılmış bir kitabe vardır. Güzel bir Osmanlı neshi ile yazılan bu kitabe Osmanlı Padişahı IV. Mehmede aittir. Muhaddes bir takım vergilerin alınmamasına dair olan H.1094 (m.1683) tarihli bu kitabenin metni şöyledir:

Fermanın yeni Türk harfleriyle metni :

Bismillahi elhamdü lillahillezi ez hebe-hazen İnne Rabbena legafurün şekür sadakallahül-azim

1-Padişahı alempenah Gazi Sultan Mehmed han ibni Sultan İbrahim han eyyedehullahü ve ebkahü hazretlerinin hattı hümayun-ı şevketmakrün ve madelet

107 meşhunları ile Diyarbekirden ve eyaletinden ref buyrulan bidu mezalim ve tekalif-i şakka ve mekarihdir ki beyan olunur. Evvela bikazaillahü teala kendü sun ile ateşe yanan ve damdan ve ağaçtan düşenden ve suya gark olandan öşür ve hidmed namına bir şey alınmaya ve cami olan şehir ve kasabalarda

2. Müslümanlar arasında hamr ve arak bey’ü şira ve şürb olunmaya ve hane ve avarıza noksan gelmeyecek tahmil olunmaya ve kara ulustan pişkeş ve zahirebaha namıyla akçalar ve çadır başına koyun ve kilim ve cicim ve keçeler alınmaya ve zimmi kethudalıgına kaftanbaha alınmaya ve ispenciye yetmiş akçeden ziyade alınmaya ve evlerde tamir için malkoç akçası ve çayır akçası ve tarh arpası ve bal ve yag ve odun ve peynir bahası ve koruk kalamiyessi alınmaya ve menzil ve mahallelerde oda kirası ve ırgat ve meşaleci akçası ve ideynde cem’eyledikleri sahan ve seraye hasirbaha ve bulgur salyanesi ve buzhane

3-masrafı ve yedekçi ve bekçi ve tırpan ve bostan ırgadiyessi ve paskalya akçası ve kiliselerde sakin olan keşişler ve rühbanlardan cizye vesair tekalif alınmaya ve bilcümle hilaf-ı şer ve kanun ve hilaf-ı defter

4-almaga rızayı hümayunum yoktur. Badelyeum zikrolunan maddelerin talep ve ahzine ve taife-i zalemenin eyledikleri zulme kimki sa’y ve ianet eder ise mevadı-ı mezkurenin tebdil ve tağyirine ikdam ederse

5-mazhar-ı gazab-ı hazreti melik el-kahhar ola Femen beddelehu bademasemiahu feinnema ismihu alellezine yebedilünehü innellahe semiun alim. Fehvayi şerifi üzre asim olduğundan ma’da inne ale’zalimin de dahil ola.(96)

Ulu cami müştemilatı Zinciriye medresesi

Daha çok zinciriye adıyla tanınan Sincariye Medresesi , Ulu Camiin güneybatısında ve yakınındadır. cami ile arasında bir takım kemerli bağlantılara ait duvar kalıntıları , sondajla ortaya çıkabilir durumdadır. Bazı eserlerde Mercaniye Medresesi olarak geçer. Ulu Cami külliyesine dahil ve Mesudiye Medresesi’ ni tamamlayan ikinci bir yapı olarak kabul edilir. Ara Altun ‘ nun değindiği gibi , ‘’ Mesudiye Medresesinde genel anlama hücrelerin bulunmayışı, Zinciriye ‘ de ise daha çok bu tür mekanlara yer verilmiş olması ve ortada havuzlu , geniş bir de abdestlik kısmın yer alması ,

108 Zinciriye Medresesi ‘ nin Ulu Cami Külliyesi içinde ve Mesdiye Medresesini tamamlayacak şekilde düşünüldüğü fikrini kuvvetlendirmektedir.

Medresenin yapılış tarihi tartışmalıdır. Buna sebep yapıdaki kitabelerin aydınlatıcı olmasıdır. Araştırmacıların çoğu binanın H.595 ( m.1198 ) tarhinde yapıldığını ve bir Artuklu eseri olduğunu kabul etmektedir.

Bazı araştırmacılar medresenin H.634 (m.1236) inşa edilmiş Eyyübilerden Melik Salih Necmeddin dönemine ait olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Bir kısım araştırmacılar da bu iki görüşü belirtmekle yetinişlerdir.(96)

Mesudiye medresesi

Ulu camiin kuzeyinde ve camiye bitişiktir. Şehrimizde yapılan ilk büyük medresedir. Taşıdığı kitabelerin en eskisi H. 590 ( m.119394) ve en sonuncusu H.620(M.1223-24 ) tarihini taşır. Medresenin bu tarihler arasında inşa edildiği anlaşılıyor. Artuklu Ebu Muzaffer Sökmen II. Zamanında başlayan inşaat , bu hükümdarların H.597 (m.1200- 1201 ) tarihinde ölümü üzerine yerine geçen Melik Salih Nasüriddün Mahmud zamanında sürdürülmüş , bunun da H.61 (m.1222) ölümüyle yapının tamamlanması yeni hükümdar Melik el-Mes’ud lakabını taşıyan Mevdud’a nasip olmuştur.(96)

Mevlüt Mergen geçmişteki Ulu cami günlerini anlatıyor

Yapım tarihi kesinlikle bilinmeyen ve çağlar ötesinden günümüze kadar türlü değişiklikler sergileyerek gelen Diyarbakır Ulu Camii nam-ı diğer, 'Cami-i Kebir'in fiziki yapısı gördüğü onarımlarla deyim yerinde ise daha da güzelleşmekte ve Bir 'cazibe merkezi' olmak yolunda ilerlemektedir.

Ancak bu mübarek yapının manevi değeri, 1374 yıl önce ne ise bugünde aynıdır, yapılan onarımlar sadece sağlamlaştırmayı gerçekleştirirken 'makyaj'lanmasıyla da daha güzel bir görünüm kazanmaktadır.

Çok değil bundan elli-altmış yıl öncesine döndüğümüzde bildiğimiz klasik Ulu Cami görüntüsü gitmiş ve daha başka bir Ulu Cami çıkmıştır karşımıza diyebiliriz.

109 Bu durum itirazımızı değil, hoşnutluğumuzu oluşturmuştur ancak, bu mabedin geçmişten gelen bazı 'gelenek' ve 'görenek'leri unutulmuş, ülke genelinde bütün camilerde uygulanan standartlar yaşanmaya başlanmıştır.

Bilindiği üzere Ulu Cami, Hanefiler ve Şafiiler bölümü olarak iki bölümden oluşmaktadır, bu bölümlere yakın zamanlara kadar atanacak İmamların mutlaka kendi cemaatine uygun, yani Şafi'ül-mezhep veya Hanefi'ül mezhep olmaları gerekirdi. Bu gerekliliğe gerek duyulmamaktadır.

Öteden beri Diyarbakır'da Şafii cemaati, yalnız Ulu Camide değil, her camide çokluktadır, buna rağmen bu hassasiyet yakın zamanlara kadar gösterilirdi. Ulu Camide bir de 'İmam-ı evvel' ve 'İmam-ı sani' bulunurdu. Yani iki imamla yürütülürdü, ilk etapta namaza yetişemeyenler yarım saat sonra ikinci imamın arkasında namazlarını cemaatle eda ederlerdi.

Bu durum, Şafiiler içinde aynı idi, bir de müezzinleri vardı Ulu Caminin, denecektir ki şimdi de var doğrudur ama, sözünü ettiğimiz, o elli-altmış yıl öncesinin müezzinliği yok denebilir, sözü biraz açacak olursak, özellikle öğle ve ikindi namazlarında dört müezzin tam kadro bulunurlardı da tesibihatı bölüm, bölüm dört ayrı sesten yaparlardı, diğer vakitlerde ise mutlaka iki müezzin görevinin başında bulunurdu. Ayrıca 'ser müezzinlik' kadrosu vardı Ulu Camide, yakın zamanlara kadar bu kadro başta merhum Celal Güzelses olmak üzere, merhum Hacı Recep Peker ve diğerleri tarafından doldurulmuştu.

Denecektir ki, günümüzle dünkü gün arasında hizmetler yönünden ne fark olabilir ki? Ezanlar yine vaktinde okunuyor. Namazlar yine vaktinde eda ediliyor, doğrudur buna hiç mi hiç itirazımız yok, ancak o günlerin cemaatinden çok değil, bir kişiyi bulunuz da sorunuz aradaki farkı, ahengi, huşu ve huzuru, size o söylesin, Cuma akşamları namazın ardından ve tesbihattan sonra okunan iman ve nikah duasının gerekliliğini o anlatsın.

Hiç kimseyi suçlamak diye bir niyet ve kastımız yok, dedik ya ülke genelinde standartlaştırılmış bu hizmetler, nasıl yerine getirilmesi isteniyorsa aynen öyle ifa ediliyor ‘hademe-i hayratın’ görevlileri tarafından. Sıcak yaz günlerinin Ramazanlarını yaşıyoruz, geçmişte de yaşadığımız gibi.

110 Ancak şimdi ikindi namazlarından sonra avlu yıkanmıyor, kilimler, hasırlar serilmiyor, taht kurulmuyor şadırvanın önüne, o tahtta müezzinler oturur oradan kamet getirir, bunu yaparken, Namaz içindeki tekbirleri, hatta ayetleri hangi makamda okuyacağını imam efendiye bildirmiş olurlardı, günümüzde ise imamlar bildiğini okuyor, dev klimalar içerisini serin tutuyor denebilir.

Ulu Caminin yitirilen geleneklerinden birisi de 'Rıhle-i Şerif'in' yani Sevgili peygamberimiz Muhammed Mustafa'nın (s.a.v), mübarek sakal-ı şerifinin, Müslümanların ziyaretine açılmasıdır.

Ramazan'ın yirmi yedinci günü yani Kadir Gecesi bu işlem yapılırdı, şöyle ki;

Belgede Beşinci Haremi Şerif (sayfa 106-120)

Benzer Belgeler