• Sonuç bulunamadı

3.2.1. Bulgar Eksarhlığı’nın kurulması ve Bulgarların “Makedonya” mücadelesi

Balkanlarda Osmanlı’nın otoritesinin de zayıflamasının etkisiyle ilk başlarda düzeni sağlama görevi kendisine verilen ve bu görevi 19.yüzyıla kadar çok fazla hata vermeden yerine getiren Rum Patrikhanesi, artık denge unsurunu gözeterek görev icra etmekten uzaklaşmıştı. Çünkü Rum Patrikhanesi, kendisi ve Yunanlıların çıkarına hizmet eder derecesinde faaliyetler yürütmeye başlamışlardı. Bu yönüyle de bölgede yapıcı olmaktan çok yıkıcı olmaya başlamışlardı. Nitekim Rum Patrikhanesi, diğer milletlere gereği gibi muamele etmiyor ve hatta onları asimile etme yoluna dahi gidiyordu. Böylece etkinliğini daha da artırma gayreti içerisindeydi. Örneğin İstanbul Rum Patrikliği, tarih 1800’lü yılları gösterdiğinde Metropolitlere gönderdiği bir yazı ile Bulgar mektep ve kiliselerinin kapılarına kilit vurulmasını ve kiliselerde yalnızca Yunanca yazılmış eserlerin okutulmasını emretmişti.192

Makedonya bölgesi üzerinde tarihi emelleri bulunan Bulgarların, Rum Patrikhanesi’nin sergiledikleri yok sayma ve asimilasyon politikalarının da etkisiyle kendilerine ait milli kiliseye sahip olmaları isteği daha 1820’lerde ortaya çıkmaya başlamış ise de, Bulgarların bu konudaki ümitleri 1856 Islahat Fermanıyla zirve yapmıştı. Çünkü Islahat Fermanının yayınlanmasıyla, gayrı Müslim milletlerin dinsel örgütlenmelerinde bunlara geniş yetkiler tanınıyordu. Yılardır uğraş verdikleri milli kilise konusunda bu fırsatı yakalayan İstanbul’daki Bulgarlar da kendi milli kiliselerini gerçekleştirmek üzere harekete geçtiler. 1860 yılında bunlar, Fener Rum Patrikliğini ve Rum Ortodoks papazların dinsel yetkilerini artık tanımayacaklarını bildirdiler. Böylece Bulgarlar, 1860 yılının Nisan ayındaki Paskalya törenlerinde, Rum Patriğinin ismini

191 BOA.DH.SYS. 62/2, 1330 S 18.

zikretmeyip, bunun yerine Osmanlı Padişahının ismini zikrettiler. Bunun üzerine, Bulgarlar ile Rum Patrikliği ve Rum Ortodoks kiliseleri arasında bir mücadele başlamış oluyordu. Ortodoksların koruyucusu olan Rusya ise Bulgarlara izin verilmemesi halinde onların Roma Kilisesine bağlanabilecekleri korkusuyla karşı çıkamadı. Nihayetinde, Osmanlı Devleti temsilcileri ile Rus elçisi İgnatiyef’in aracılığı ile Bulgarların ayrı bir kilisesi, yani Patrikliği olması ilkesi kabul edilerek, Padişahın 11 Mart 1870 tarihli fermanı ile Bulgar Patrikliği kuruldu. Bunun üzerine Rum Patriği, Bulgar Eksarlığı193 ile bütün Bulgar piskoposlarını aforoz etti.194

Makedonya Bulgarları, artık Rum kilisesinin etkisinde kurtulup, doğrudan doğruya kendi milli kiliselerine bağlanmak suretiyle, Bulgaristan’ın daha fazla etkisi altına giriyorlardı. O dönemde okular genellikle kiliselere bağlı olduğundan, Bulgaristan kendi papazları vasıtasıyla Makedonya Bulgarları üzerindeki propagandasında büyük bir avantaj elde ediyordu. Bu sebeple, Yunanistan ve Sırbistan da aynı şekilde hareket edince, Makedonya’da üç devletin mücadelesinde, papazlar ve öğretmenler etkin bir araç haline gelmekteydi. Bu gaye uğruna Bulgarların da Yunanlıların yaptığı gibi çetecilik faaliyetlerine başlamaları, bu sefer de çeteciler arasında da mücadele başlatmış ve bunlar bir yandan Osmanlı Devleti’ne karşı hareket ederken, diğer yandan da, birbirleriyle mücadele etmişlerdi.195Makedonya’da Çete savaşları özelikle Rum ve Bulgarlar arasında çok şiddetli geçmekteydi. Bundan dolayı taraflar çok kayıplar vermişlerdi. Rumlar kendi çetelerini Bulgar ve Ulahlar üzerinde çok aktif kullanmaktaydı. Bulgarların da buna karşılıkları bir o kadar sert olmuştu.

Yunan tarafının bu konudaki başarı ve ilerlemesi karşısında Bulgar kilisesi kendisini 1880’lerde zorluklarla karşı karşıya buldu. Eksarh yeni haklar için mücadele etmek yerine öncelikle hâlihazırda yasal olanakların sonuna kadar kullanılmasını daha acil bir görev olarak görmekteydi. Bulgarlar öncelikle Bulgar kilisesinin idare ettiği mevcut okullarla işe başladı. Fakat bu okullar, (bazı kentlerdeki okullar hariç) 1876-80 kriz yıllarında kapatılmıştı. Patriklik makamlarının düşmanca muhalefetlerine rağmen bu okulların yeniden açılması iznini artık Bab-ı Ali’den koparmak gerekiyordu. Bu uğraşlar sonucu ilk başarılar Selanik’te elde edildi. Bulgarlar daha 1879’da kentteki

193 Eksarh, Doğu Roma İmparatorluğu’nda (Bizans İmparatorluğu), Patrik’in kendilerine verdiği yetkiyle

kırsal kesimlerde ve taşralarda yönetici vasfıyla görev yapan din adamlarına verilen isimdi. Türk dil Kurumu sözlüğünde ise Doğu kilisesinde vazife gören paşpapaza verilen san olarak geçmektedir. Özcan, a.g.m., s. 355.

194 Armaoğlu, a.g.e. , s. 582. 195 Armaoğlu, a.g.e. , s. 582.

67

ilkokulu tekrar açarken, iki yıl sonra, 1881 yılında Selanik’te bir lise kurma iznini aldılar. Bundan sonra Bulgar “maarifi” Makedonya’da oldukça hızlı gelişti. Örneğin, 1882-83 öğretim yılında Makedonya’da 323 Bulgar öğretmeni ve 14.815 Bulgar öğrencisi varken, sonraki öğretim yılında 17.864 öğrenci için 375 Bulgar öğretmeni vardı. Bulgarlar tarafından 1883’te bir “Eksarhlık Okul Temsilciliği” kuruldu. Görevi, Makedonya’da eğitim ve öğretim alanındaki tüm çabaların koordinasyonunu sağlamaktı. Öğretmenlerin işe alınışı ve öğretim malzemelerinin sağlanması gibi önceleri okul cemaatlerine bırakılan görevler, bundan böyle bu makamın yetki alanına bırakıldı. Bu temsilciliğin kurulması, Makedonya’da Bulgar eğitiminin gelişmesindeki ilk büyük destek oldu. 196 18 Eylül 1885 tarihinde Doğu Rumeli’nin Bulgaristan ile birleşmesi sonrası Bulgarların etkinliği daha da artmaya başladı.

3.2.2. Bulgar-Ulah yakınlaşması

Rumların Ulahları Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne bağlı tutarak zamanla Rumlaştırma politikası, Ulahları Bulgarlara yakınlaştırmıştı. Osmanlı Devlet, Ulahlara kendi dilerinde eğitim ve ayin yapma serbestiyeti vermesine rağmen, bunları kendi çıkarlarına ters gören ve bu amaçla Ulahları asimile politikasına başlayan Rumlar, Ulahlar üzerinde baskı yapmaya devam etmişti. Bazı yerlerde savunmasız kalan Ulahlar, Rum komitelerine karşı kendilerini korumak ve karşı faaliyetler yürütmek üzere Ulah komiteleri oluşturmuşlardı. Bu Ulahlar, Makedonya’yı Bulgaristan’a dâhil etmek için Rumlarla çarpışan Bulgarları kendilerine müttefik olarak seçerek, Bulgar eşkıyası ile birlikte komiteciliğe başlamışlardı.197

Örneğin, bu çetelerden bazıları olan Romen (Ulah), Pilistre, Ulah Tertibat-ı Dâhiliye ve Makedonya “Hürriyet yahud Ölüm” gibi çeteler Hicri 1325 (1907) yıllarında Rumeli topraklarında faaliyet göstermekteydi. Mesela, Kurbanova Karyesi civarlarında Ulah ve Bulgarlardan müteşekkil on kişilik bir çete yaptıkları faaliyet ve icraatlarla Osmanlı idare ve yöneticilerini rahatsız etmekle beraber bu çeteler bulundukları yerlerde halka rahatsızlık veriyordu. 27 Mayıs 1325 (1907) yılında bu çetenin üyeleri, çobanları tehdit etmek suretiyle istediklerini yaptırmaya çalışmışlardı. Eşkiyaların ateş etmeleri üzerine eşkıya’nın bulunduğu mahalleye bir buçuk saat

196 Adanır, a.g.e., s. 112.

mesafede bulunan Malovişte’deki “Müfreze-i Askeriye”198 olay mahalline hareket ettikleri bir sırada eşkıyanın bulunduğu yere on dakikalık bir mesafede bulunan Pruspa müfreze-i Askeriyesine mensup olup pusu beklemekte olan Muhammed ve Veli çavuşlarının kumandalıklarını yaptığı kırk kişilik bir askeri grup, silah seslerini işitmeleriyle derhal pusu mahallini terk ile iki koldan onları kuşatmışlardı. Fakat çetelerin silahlı karşılık vermeleri üzerine çatışma yaşanmış ve çete reisi Aleksandır Kozman’ın da dâhil olduğu dört eşkıya ölü ele geçirilmiş ise de Osmanlı askerlerinden biri şehit olmuştu.199

Bulgar ile bir kısım Ulahlarında dâhil olduğu bir Ulah-Bulgar Komitesi Ohri’ye bağlı Pozlubeşte köyüne saldırı düzenleyerek birisi muhtarın hanımı olmak üzere üç kadını öldürmüştü. Ayrıca, Gevgili Kazasının Kupa ve Huşan köylerinde yaşayan Ulahlardan bazıları da Bulgar çetelerine yardım için onlara katılmışlardı.200

Rum Patrikhanesinin Ulahların kendi din adamları ile ibadet etmelerine müsaade etmemesi dolayısıyla Ulahlar da Bulgar Eksarhanesi’ne yönelmişlerdi. Mesela, Manastır Şehir merkezinde Ulahlar kiraladıkları evin bir odasını mabet olarak kullanmaya başlamışlardı. Rum Patrikhanesine bağlı olmaları dolayısıyla yeni bir kilisenin açılması için Manastır’daki Rum Metropoliği, Osmanlı Yöneticilerinden bu mabedin izinsiz açıldığı için kapatılmasını talep etmişti. Bunun üzerine nüfus tespiti zaruri görülmüş ve yapılan nüfus sayımı neticesinde, Osmanlı memurları, Manastır Merkezinde 600’den fazla Ulah olduğu, ancak bu Ulah kilisesinin açılması halinde Ulah olduğunu açıklayacakların sayısının daha da artacağını tespit etmişlerdi. Ulahların kilise açmasını engelleyerek onları Rumlaştırmak isteyen Rum Metropolitliği, Ulahça ayin yapan Ulah papazlarını da aforoz ediyordu. Rum Patrikhanesi vasıtası ile Rumlaştırılmasına karşı çıkan Ulahlar da, kendileri için daha uygun buldukları Bulgar Eksarhanesi’ne yöneliyorlardı. Rum Metropolitlerinin Ulah din adamlarına uyguladıkları baskı ve yıldırma politikalarının yüzlercesinden sadece bir örneği de Ohride yaşanmıştı. Ohri’de Ulahlara kendi dillerinde ayin yaptırtmak isteyen papaz Rum Metropoliti tarafından din adamlığına dâhil edilmemişti. O da Bulgar Metropoliti’ne müracaat ederek Bulgar Eksarhanesi’ne bağlanmış ve Eksarklık tarafından din adamlığına dâhil edilmişti. Bu papazla birlikte orada yaşayan Ulahlar da Bulgar Eksarhanesi’ne bağlı kiliselerde Ulahça ayin icra etmeye başlamışlardı. Fakat

198 Bir kıta asker. Parlatır, a.g.e. s. 1166. 199 BOA. TFR.I..MN.. 137/13690, 1325 B 19 27 200 Arslan, a.g.m., s. 10-11.

69

Ulah din adamları yeri geldiğinde Bulgar Eksarhlığından da ayrılabilecek durumdaydı.201

Rumların bölge üzerinde oynadığı politika ve asimilasyon hareketleri Ulahları Bulgarlara yakınlaştırıyordu fakat sadece bu tek bir sebep değildi. Osmanlı Devleti tarafından Rumeli topraklarında 20. yüzyılın ilk yılarına kadar Arnavut ve Ulah Hıristiyanlarına kendi dilleriyle ayin icra etmelerine müsaade edilmemesi de Arnavut ve Ulah Hıristiyanlarının bir kısmı Bulgarlara katılmalarını sağlamıştı. Böylece Ulahların bu yönelimleri, “Devlet-i Aliye” için tehlikeli unsurlardan birini teşkil eden Bulgar fırkalarına takviye niteliği taşıyordu.202

Ulahlar, Rumların baskı ve tehditlerinden dolayı kendisi için daha az tehlikeli gördüğü Bulgarlara kısmi olarak yakınlaşmaktaydı. Bu durum Ulahların da Bulgarların birtakım faaliyetlerine iştirak etmesini kolaylaştırıyordu. Ulahların hem çete faaliyetlerinde hem de kilise işlerinde Bulgarlara yakınlaşması ve onlarla işbirliği yapmaları Osmanlı Hükümeti tarafından da yakinen takip ediliyor ve görülüyordu. Bu durum Osmanlı Devleti’ni korkutmuştu. 1904 yılında, Makedonya’da millet mücadelelerinin kızıştığı bir sırada, Osmanlı yönetimini daha da tedirgin eden bir gelişme yaşanmıştı. Bu bölgedeki Ulahlar Bulgar eşkıyası ile birlikte hareket ederek etrafa zarar vermeye başlamışlardı. Bununla da kalmayan Ulahlar, Manastır’da dini olarak bağlı bulundukları Rum Patrikhanesini terk ederek papazlarıyla beraber Bulgar Eksarhanesine geçmeye teşebbüs etmişlerdi. Makedonya’da dengeleri sarsacak ve Osmanlıya zararı dokunacak böyle bir gelişmeden haberdar olan II. Abdülhamid, daha başlangıç aşamasında olan bu meselede gerekli tedbirlerin alınarak, Ulahların, Bulgar Eksarhanesine geçiş teşebbüslerinin engellenmesini emretmişti.203

Osmanlı toprakları olan Makedonya bölgesi üzerinde Bulgar ve Rumların nüfus elde etme adına yıkıcı faaliyetleri olduğundan Osmanlı Devleti bu her iki milleti de tehlikeli görüyordu. Fakat Osmanlı Devleti özelikle Bulgarları daha fazla tehlikeli görüyordu. Bundan dolayıdır ki, 20. yüzyılın ilk yılları ve öncesinde Osmanlı Devletinin yönetimi, Bulgarlara karşı Rum Patrikhanesinin imtiyazını koruyordu. Çünkü o dönemde Bulgarlara nispetle Rumlar daha az tehlikeli görünüyordu. Bundan dolayı, Patrikhanenin mektep ve kiliseleri elinde bulundurduğu yerlerde Bulgarlara ve Bulgarlara yakınlaşma emareleri gösteren Ulahlara da mektep ve kilise inşası için ya

201 Arslan, a.g.m., s.10-11.

202 BOA. TFR. I..MKM.36/3518 - 1327 B 11. 203 Arslan, a.g.m., s. 10-11.

büsbütün ruhsat vermiyor, ya da ruhsat meselesini zorlaştırıyordu. 204 Çünkü Bulgaristan’ın bölgede yıkıma yol açabilecek büyük bir potansiyelinin olmasının yanı sıra Osmanlı Devletine karşı bölgedeki diğer milletlerle birlik kurma potansiyeli de mevcuttu. Ayrıca Bulgarlar bölgede Ruslar ile birlikte Panslavizm politikaları yürütüyorlardı.

Benzer Belgeler