• Sonuç bulunamadı

Macarlara ve Ulahlara hâkimiyetini kabul ettirmek ve Balkanlarda genişleme fırsatını yakalamak isteyen Osmanlı Padişahı I.Bayazıt, 1395 yılında Macaristan ve Eflâk’a bir sefer düzenledi. Yapılan bu Osmanlı seferleri karşısında köşeye sıkışan ve

102 Andrew Baruch Wachtel, Dünya Tarihinde Balkanlar, (çev: Ali Cevat), Doğan Kitap, İstanbul, 2009,

s.36, 42.

103Dimo N. Dimçev, “Osmanlı Döneminde Türk-Ulah Münasebetleri”, XIII. Türk Tarih Kongresi

Bildiriler, 4-8 Ekim 1999, Cilt: III Kısım: I, TTK. Yayını, Ankara, 2002, s.125.

104 Vasary, a.g.e., s.33.

105İhsan Burak Birecikli, “Balkanlarda Unutulmuş Bir Halk: Ulahlar’ın Kısa Tarihi”, Türk Tarihinde

Balkanlar, Ed:Z.İskefiyeli, M.B.Çelik, S.Yazıcı, Cilt:II, Sakarya Üniversitesi Balkan Araştırmaları

Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayını, Sakarya, 2013, s.941

106 Paul Stephenson, Byzantium’s Balkan Frontier A Political Study of the Northern Balkans 900-1204,

Cambridge University Press, USA., 2004, s.288-289.

107 Mucize Ünlü, “Uluslararası Diplomasi ve Ulahlar”, Uluslararası Karadeniz İncelemeleri Dergisi,

Sayı:7, Güz, 2009, s.11.

108 M.Türker Acaroğlu, Balkanlar’da Türkçe Yer Adları Kılavuzu, IQ yayını, İstanbul, 2006, s.81. 109 Andrew Baruch Wachtel, Dünya Tarihinde Balkanlar, (çev:Ali Cevat), Doğan Kitap, İstanbul, 2009,

Osmanlı ordusu ile baş edemeyecek durumda olan Ulahlar, Osmanlı ile anlaşmak istediler. Padişah Çelebi Mehmet ile Ulahlar arasında, 1416-1417 tarihinde Osmanlı Devleti’ne haraç ödenmesi ve bazı Eflak gençlerinin rehin olarak İstanbul’a götürülmesine dair bir antlaşma imzalanmıştı.110

Osmanlı tarafından Balkanlarda İslam dininin yayılmasına müsait bir ortam oluşturulduktan sonra İslam dini, burada bulunan Arnavut, Boşnak ve bir kısım Ulahlar tarafından benimsenmişti. Hatta söylenebilir ki, İslamiyet sayesinde Ulah ve Rumların Slavlaşması önlenmekle beraber, Macar, Katolik ve Latin baskısına da set çekilmişti.111Ulahlar, 20. yüzyılın ilk yıllarında meydana gelen Balkan Savaşlarına kadar Osmanlı yönetiminde varlığını devam ettirdi. Ulahlar, Osmanlı yönetiminde olan Balkanlar’da yüzyıllar boyunca Türkler, Sırplar, Yunanlılar, Arnavutlar ve Bulgarlar gibi daha büyük dil grupları içerisinde dağınık bir şekilde bulunuyorlardı. Osmanlı Devleti, Balkanlar’ın belli bölgelerinde kendi yönetiminde bulunan Ulahlara özel bir hak ve ayrıcalıklar tanımaktaydı.112Osmanlı, ilk dönemlerde Balkanlarda toprak

fethettiğinde o coğrafyada yaşayan ve hayvancılıkla geçimlerini sağlayan Ulahları sınır bölgelerine yerleştiriyordu. Ayrıca onları Türk birliklerine takviye etmekle savaşta ve barışta bir takım görevler vermekteydi. Bunun yanında Ulahları bazı vergilerden muaf tutmaktaydı. Bu yönüyle Ulahlar, ayrıcalıklı bir konum elde etmekteydiler. Fakat Ulahlar, Kanuni döneminde sınırların Avrupa içlerine kadar genişlemesiyle birlikte önemlerini bir önceki zamanlara nispetle kaybetmişlerdi.113 Ulahların sahip oldukları ticari kervan ve bu kervanların geniş bir coğrafyada ticaret yapması da Osmanlılar tarafından Ulahlara özel bir ilgi uyandırmaktaydı. Çünkü bu seyahatler aracılığıyla farklı kültürlerle tanışılıyor ve ticari seyahatler sırasında karşılaşılan bütün yenikler Osmanlı topraklarına taşınıyordu. Ayrıca yapılan ihracatla Osmanlı bütçesine de iyi bir gelir sağlanmaktaydı.114 Osmanlı Devleti, 20. yüzyıla yaklaşıldığında Ulahların rahat ve huzuru için olabildiğince çaba sarf etmekteydi. Öyle ki, Ulahlara yakınlığı bulunan Romanya Devleti dahi bu durumu dilendirmekten geri durmuyordu. Mesela, 1904 yılında Romanya Devleti, Osmanlı Devletinden Ulahların istedikleri şahısların vekil tayini olunmasını istirham ettiklerini sadarete hitaben bildirdikleri mahzarlarda Rumeli

110Viorel Panaite, “Osmanlı Hâkimiyetinin Tuna Nehri’nin Kuzeyinde Yayılışı: XIV. ve XVI.

Yüzyıllarda Eflak ve Boğdan”, Türkler, Cilt: IX, Yeni Türkiye yayınları, Ankara, 2002, s.209, 211.

111 Birecikli, a.g.m., s. 943. 112 H.Karpat, a.g.e., s. 219. 113 Birecikli, a.g.m., s. 944.

39

vilayetlerindeki Ulah cemaatlerinin, rahat ve emniyet içerisinde yaşadıklarından bahsetmişlerdi.115 Ulahlar millet olarak hiçbir dönemde Osmanlı devlet ve yönetimine karşı değillerdi. Bunu bütün siyasi ve askeri durumlarda da kanıtlamışlardır.116 Mesela, 1453 yılında İstanbul’un fethine çok sayıda Ulah askeri de Osmanlı askeriyle birlikte katılmıştı.117 Bir başka örnek ise Ulahlar, 1821 yılında meydana gelen Yunan ayaklanmasından sonra Osmanlı Devletine daha da yakınlaşmışlardı. Hatta Teselya bölgesinin Yunanistan’a verilmesi söz konusu olduğunda Ulahlar, itirazda bulunarak“Türklerle beraberlikten yanayız, Yunanlılarla beraberliğe karşıyız” sloganı atarak 15 bin kişinin imzasının olduğu bir yazıyı Berlin Kongresine iletmişlerdi. 118 Ulahlar, Osmanlı yönetimine daima sadık bir millet olmuş ve Osmanlı’nın dağılmasına kadar olan süreçte Osmanlı yönetimine karşı herhangi bir fenalıkları dokunmamıştı. Osmanlı Devleti’nin kendilerine karşı olan tavrı ve koruyucu vazifesi üstlenmesi Ulahların Osmanlıya karşı sadakatlerini daha da artırmaktaydı.

Nitekim Ulahlar çeşitli vesilelerle Osmanlıya olan sadakatlerini dile getirmekteydiler. Örneğin, 1895 tarihinde Bükreş’te bulunan Türk Sefareti önünde Ulahlar tarafından sadakatkarane gösteriler düzenlenmişti. 119 Yine aynı tarihte Romanya’da bulunan Makedonya Ulahları, Osmanlı yönetimine sadakat telgrafı çekmişlerdi.120 Özellikle Manastır Vilayetinde yaşamlarını sürdüren bir Ulah cemaati, padişaha olan bağlılıklarını birçok kez beyan etmişlerdi. Bölgede önemli bir saygınlığı olan Ulahlardan bazıları 1903 yılında o dönem itibari ile Rumeli vilayetleri müfettişi olan Hüseyin Hilmi Paşa’ya sundukları arizada, sağlanılan güvenlik ortamı ve kendilerine bahşedilen lütuflardan dolayı Padişah’a teşekkür ve sadakatlerinin iletilmesini istemişlerdi. Hüseyin Hilmi Paşa’ya gönderilen diğer bir mektup ise Ulahların Türklere ve Osmanlı’ya bakışını ortaya koyması bakımından önemlidir. Bükreş’te ikamet eden bir Romanyalı olan A. Hristako, Ulahça yazdığı mektupta, atalarının da vasiyeti doğrultusunda Türkleri diğer unsurlardan daha fazla sevmenin ve onlarla iyi ilişkiler içerisinde olmalarının kendileri için hayırlı olduğunu ifade etmekteydi. A. Hristako, ayrıca Türklerin dürüst, merhametli ve namuslu olduğunu

115 BOA. TFR.I..ŞKT. 60/5954, 1322. 116 Dimçev, “Osmanlı Döneminde...”, s. 130. 117 Abbas, a.g.t., s. 63.

118 Mucize Ünlü, “II. Abdülhamid Döneminde Ulahlar”, Perspectives On Ottoman Studies: Papers From

The 18th Symposium Of The International Committee Of Pre-Ottoman And Ottoman Studies (CIEPO),

University of Zagreb, 2008, s. 238.

119 BOA. A}MTZ.(04). 30/86, 1313 Ra 28 1. 120 BOA. A}MTZ.(04). 30/87, 1313 Ra 28 3.

ecdatları gibi kendilerinin de farkında olduklarını ifade etmişti.121 Balkanlar’da yaşayan diğer milletlerin ayrılıkçı ve yıkıcı faaliyetlerine oranla Ulahlar, daha sakin ve barışçı hareket etmişlerdi.

Fakat Ulahlar, özelikle Makedonya Bölgesinde diğer milletlerin kendilerine yönelik baskı ve asimile politikalarına karşı birtakım kanun dışı faaliyetler içerisinde olmuşlardı. Bu durum bazen Osmanlı yönetimini zor durumda bırakmaktaydı. Bu yüzden Osmanlı Devleti, bazı zamanlarda Ulahlara karşı tedbirler alma gereği duymakta ve Ulahların faaliyetlerini takip altına almaktaydı.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. ULAHLARIN SİYASİ FAALİYETLERİ

Ulahlar Makedonya (Rumeli) Bölgesinde, Makedonya halkını oluşturan diğer milletlerle birlikte yaşamaktaydılar. 1878 Berlin Antlaşmasından sonra Makedonya, yeni kurulan ulus devletlerin üzerinde hak iddiadan bulundukları bir mücadele alanı haline gelmişti. Durumun böyle olduğu bir ortamda özelikle Rum ve Bulgarların Ulahlara karşı izledikleri politikalar ile Ulahların muhatap milletlere karşı takındıkları tavırlar, Ulahların siyasi faaliyetlerinin önemli bir kısmını teşkil etmekteydi. Bu dönemde Ulahlarla sıkı bir ilişkileri bulunan Romanya Devleti de Ulahların siyasi yaşamına yön veren aktörlerden biri olduğu için, Ulahların siyasi faaliyetleri, Rum, Bulgar ve Romanya ile münasebetleri çerçevesinde ele alınması gerekmektedir.

3.1.Ulahların Siyasi Faaliyetlerinden Ulah-Rum İlişkisi

Benzer Belgeler