• Sonuç bulunamadı

4.1. TTYO ve Türkiye

4.1.3. TTYO öncesi Türkiye‟nin mevcut durumu

Türkiye hem AB ile gümrük birliğine sahip, hem de tam üyelik müzakereleri süren tek ülkedir. Türkiye‟nin AB ve ABD arasındaki TTYO müzakerelerinin dışında kalması ve AB ile müzakere edilen koşulların Türkiye‟ye uygulanmayacak olmasının Türkiye‟nin ticari çıkarları açısından önemli bir ticaret dengesizliği yaratması beklenmektedir (Sevinç, 2014:5).

TTYO bağlamında Türkiye‟nin durumunun kendisine özgü olmasının nedeni, AB ile arasındaki gümrük birliği2

düzenlenmesinden kaynaklanmaktadır. AB‟nin üçüncü taraflarla imzaladığı bölgesel ticaret anlaşmalarının artması, Türkiye‟nin tercihli piyasa erişimi için risk taşımaktadır. Kaldı ki anlaşmaya taraf ülkenin ABD olması halinde, ABD ile oldukça yüksek olan ticaret açığı nedeniyle, Türkiye‟nin durumunun daha da zorlaşacağı öngörülmektedir (Aran, 2015:4).

1990‟lardaki gümrük birliği uygulaması, Türkiye ekonomisi açısından zorlu bir süreç olmasına rağmen Türkiye, AB müktesebatını çeşitli alanlarda benimsemiş ve bu alandaki uygulamalarla da dönüşümden yarar sağlamıştır. Türkiye ticarette uygulanan teknik engelleri, gıda güvenliğini, iç ticareti düzenleme kurallarını, çevre mevzuatını, tüketicinin korunmasını, fikri mülkiyet haklarını, gümrük mevzuatını ve ticaret politikası tedbirleri gibi çeşitli alanlarda AB ile uyumlaştırılmıştır. Ayrıca AB mevzuatına uyumlu ve bağımsız düzenleyici kurumlar kurulmuştur. Yakın zamanda yayınlanan Dünya Bankası raporuna göre “Gümrük birliği, Türkiye

2

AB‟nin Türkiye‟yi tam üye yapmayıp, gümrük birliği aşamasında tutmasının Türkiye‟ye verdiği zararlar:

Gümrük vergisi kaybı: 350 milyar $,

İşgücünün serbest dolaşımına izin vermemesi sonucu Türk işçisinin mahrum kaldığı ücret tutarı: 756 milyar $,

Mahrum kalınan mali yardım: 316 milyar avro,

Tarım sektörünün gümrük birliği içine dahil edilmemesinden dolayı uğranan kayıp: Yıllık 10 milyar $. (Altundal, 2008:123)

ekonomisinin gerek Avrupa, gerek küresel piyasalarla entegrasyonunda temel bir araç teşkil etmiştir” (Bozkurt Aran, “Dünya Bankası” :2014).

Tablo 4.4.Türkiye – AB Gümrük Birliğinin Yükümlülükleri ve Riskleri

KÜM

L

ÜLÜKL

E

R 1 Ocak 1996 itibarıyla AB‟nin mevcut STA‟larını

tamamlama

AB‟nin STA imzalayacağı her ülke ile STA imzalama

Sadece AB‟nin STA müzakereleri yürüttüğü ülkelerle STA imzalayabilme

RĠSK

L

E

R

AB‟nin yürütmekte olduğu STA müzakerelerinde söz hakkına sahip olmaması

AB‟nin STA imzaladığı ülkeler için açık pazar konumuna gelmesi ve ticaret sapmasının yaşanması

AB ile STA imzalayan ülkelerin Türkiye ile STA imzalama konusundaki isteksizlikleri

Türkiye mallarının AB‟deki pazar paylarının azalması

Kaynak:Merkez Bankası “Güneş D., Mavuş M., Oduncu A.,TC Merkez Bankası Ekonomi Notları, AB-ABD Serbest Ticaret Anlaşması ve Türkiye Üzerine Etkileri, Sunum Slaytı,2013”.

AB-Türkiye Gümrük Birliği, geleneksel bir serbest ticaret anlaşması olmasından öte, ticaretin tabi olacağı kuralları, ayrıca bağımsız düzenleyici kurumları içerdiği için bu alanlarda AB ile önemli ölçüde uyumlaştırılmasını sağlamıştır. Gümrük birliği sadece sanayi ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsamakta olduğu için Türkiye‟nin tarım ve hizmetler ticaretinde de bir dönüşüm sürecine girmesi gerekmektedir (Aran, 2015:4).

Gümrük Birliğinin, 1963 Ortaklık Anlaşması temelinde tam üyeliğe giden bir aşama olmasına ve de 2005‟de başlayan tam üyelik müzakerelerine rağmen, Türkiye siyasi sorunlar nedeni ile zaman kaybetmiş ve neticede gümrük birliği de zaman içinde aşınmıştır. DTÖ‟nün Doha görüşmelerinin ilerlemesi ile birlikte Avrupa Birliği‟nin Asya‟dan Latin Amerika‟ya çok sayıda serbest ticaret anlaşması imzalamış olması, Türkiye‟ye pazarını bu ülkelere açma zorunluluğu getirirken,

serbest ticaret anlaşması yapılan ülkelerin pazarlarını Türkiye‟ye açmıyor olmaları adil olmayan bir ticaret dengesizliği yaratmıştır (Sevinç, 2014:5 ).

Türkiye‟nin AB ile imzaladığı Gümrük Birliği Anlaşması sonucunda karşılaştığı temel riskler ise şunlardır (Güneş ve diğerleri, 2013):

 AB‟nin gerçekleştirmekte olduğu STA müzakerelerinde Türkiye‟nin herhangi bir söz hakkına sahip olmaması,

 Türkiye‟nin AB‟den bağımsız olarak üçüncü ülkelerle STA yapma hakkına sahip olmaması,

 Türkiye‟nin AB ile STA imzalayan her ülke için açık bir pazar konumuna gelmesi, yani söz konusu ülkelerin ürünlerinin Türkiye‟ye giriş yapabilmesi ancak menşei kuralı gereği Türkiye‟nin ürünlerinin bu ülkelere ticari engellere tabi olmadan girememesi,

 AB ile müzakere yapan ülkelerin Türkiye ile STA yapma konusunda isteksiz olmaları,

 AB‟nin imzaladığı her STA paralelinde Türkiye menşeli ürünlerin AB‟deki göreceli avantajının azalması ve rekabetin artması.

Türkiye‟nin anlaşmaya taraf olmadığı ya da ABD ile STA imzalamadığı bir durumda, gümrük birliği ve STA‟ların farklılıklarının neticesinde Türkiye, ABD malları için avantajlı bir pazar konumuna gelirken, AB‟deki Türkiye mallarının göreceli avantajı sona erecektir. STA kapsamında ABD malları gümrük birliği ile AB aracılığıyla Türkiye‟ye rahatlıkla girerken, Türkiye malları STA‟nın menşei kuralı gereği AB üzerinden ABD‟ye aynı kolaylıkla giremeyecektir. Bu durum Türkiye aleyhine ticaret sapmasına neden olacaktır ve bu da Türkiye‟nin AB‟deki görece üstünlüğünün azalmasını beraberinde getirecektir. Zira ABD ile Türkiye arasında bir serbest ticaret anlaşmasının olmayışı ve bu nedenle Türk ihraç ürünlerine ABD pazarında korumacılığın devam edecek olması, buna karşın AB menşeli ürünlere benzer uygulamaların kalkacak olması, Türkiye‟nin AB karşısında haksız rekabete uğramasına yol açmaktadır. Langhammer‟a göre olası bir Transatlantik Anlaşması, AB ve ABD‟nin daha önce STA yaptığı ticaret ortaklarının bu pazarlara ayrıcalıklı ve öncelikli giriş imkanlarını olumsuz etkileyecektir. Örneğin, AB ile gümrük birliği yapmış olan ancak, ABD ile STA‟sı olmayan Türkiye, Amerika

pazarında AB‟li üreticilere karşı daha dezavantajlı bir konumda olacaktır (Akman, 2014a :17).

Taraflar arasında tarife ve tarife dışı engellerin kaldırıldığı, ayrıca birlik dışında kalan üçüncü ülkelere yönelik ortak ticaret politikasının uygulandığı bir ekonomik bütünleşme modeli olan gümrük birliği ile AB‟nin gelişmiş bir ekonomi olarak üçüncü ülkelerle gerçekleştirdiği STA‟ları gelişmekte olan bir ülke konumundaki Türkiye‟nin de tanıma zorunluluğu, Türkiye aleyhine asimetrik bir yapının oluşmasına neden olacaktır (Güneş ve diğerleri, 2013:4).

Ampirik çalışmalar, ortaya çıkacak ticaret kayması ile birlikte Türkiye‟de refah kayıplarının ciddi düzeyde meydana geleceğini göstermektedir.

Resmi yetkililer tarafından, Türkiye‟nin TTYO‟dan dışlanması durumunda, ülkenin AB ile gümrük birliğini terk etmeye varan kararlar almaya sevk edileceği belirtilmektedir (Aran, 2015:4).

Türkiye‟nin yeni oluşacak şartlara uymak zorunda olması, AB‟nin de gerisinde kalmasının getireceği büyük maliyetlere ilaveten; ticaret sapmasını önlemesi ve ikili ticaret dengesinin daha da kötüye gitmesini engellemesi için, TTYO girişimine başından itibaren katılması gerektiği yönündeki görüşleri arttırmaktadır. Türkiye‟nin böyle bir girişimin içinde yer alması ya da ABD ile bir serbest ticaret anlaşması yapması ile avantajlı olacağı ya da daha az zararlı çıkacağı söylenmektedir (Akman, 2014a:18).

ABD genel olarak düşük gümrük tarifesi uygulayan bir ülke olmakla birlikte kimi hassas ürünlerde %350‟ye varan oranda gümrük tarifeleri uyguladığı da görülmektedir (Kutlay, 2015:177).

“Türkiye‟nin ABD‟ye ihracatında önemli bir paya sahip olan tekstil ve hazır giyim ürünlerinde ABD‟nin uyguladığı gümrük tarifeleri oldukça yüksektir” (Akman, 2013:13).

Türk Dışişleri Bakanlığı verilerine göre Türkiye‟nin ABD ye ihracatında önemli payı olan tekstil ve hazır giyim ürünlerine, ABD‟nin uyguladığı gümrük tarifeleri % 20 ile %30 arasındadır. 2012 yılında yaklaşık olarak 10,5 milyar dolar olan dış ticaret açığının TTYO ile birlikte Türkiye aleyhine daha fazla artması

öngörülmektedir. Rekabet ve maliyet etkileri nedeni ile Avrupa‟ya mal ve sermaye ihraç eden Türk firmalarının, ABD menşeli firmalar tarafından ikamesi söz konusu olabilecektir. Türkiye‟nin TTYO‟nun bir parçası olması bu yüzden ayrı bir önem arz etmektedir (Kutlay, 2015:177).