• Sonuç bulunamadı

TTYO‟ya ihtiyaç duyulmasında en önemli faktörlerden biri tarafların Doha‟da istediklerini elde edememesidir. DTÖ ve kapsamında gerçekleştirilen Doha görüşmelerini inceleyerek Doha‟nın neden taraflar için tatmin edici olarak nitelendirilmediğini görebiliriz.

1947 yılında Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması olarak faaliyetine başlayan GATT, 1994 yılında anlaşma olmaktan çıkarak kuruluş niteliğindeki Dünya Ticaret Örgütü‟ne dönüşmüştür. Kuruluş, çok taraflı görüşmelerle dünya ticaretini serbestleştirmeyi amaçlamıştır. Bu bağlamda ticareti kısıtlayıcı engelleri ve rekabeti bozucu uygulamaların kaldırılmasını sağlayarak, ticaretin arttırılmasına katkıda bulunmuştur. GATT yürürlüğe girdikten sonra 1950‟li yıllardan günümüze kadar geçen süre içerisinde dünya ticareti 14-15 kat artmıştır. Tarife oranları da yaklaşık 10 kata kadar azaltılmıştır. Akabinde küresel ticarette yaşanan sorunlar, Dünya Ticaret Örgütü‟nü etkileyen sorunlar, sistemin karşılaştığı yeni problemlerle birlikte, Dünya Ticaret Örgütü‟nün etkinliğinin azalmaya başladığı görülmektedir ve bu durum DTÖ‟yü en çok eleştirilere maruz bırakan konu olarak karşımıza çıkmaktadır (Çeştepe, 2013:237).

1947 yılında imzalanan GATT, temel olarak bir ticaret anlaşmasıdır ancak; çok yanlı olması ve hükümlerin uygulanması için çoğul olarak hareket edilmesi gerekliliği GATT‟a bir kuruluş niteliği kazandırmıştır. Neticede üyelerin refah düzeylerini arttırmayı, reel gelir ve efektif talepte istikrarlı bir büyümeyi, dünya

kaynaklarında tam kullanımı, üretimin ve uluslararası ticaretin gelişmesini amaçlayan GATT, ayrıca tarifeleri ve ticaretin önündeki diğer engelleri kaldırmayı hedef edinmiştir. GATT dünya ticaretini serbestleştirme çalışmalarını, müzakere turları adı verilen çok taraflı tarife görüşmeleri yolu ile sürdürmüştür. Görüşmelerde karşılıklı ödün tekniğini benimsemiştir. (İhracatçı ülke, mal ihraç ettiği ülkeden gümrük indirimi talep ettiğinde kendisi de karşı tarafa benzer ödünler vermelidir.) Aynı zamanda GATT, haksız rekabet uygulamalarına da önem vermiştir. Piyasayı bozmaya yönelik uygulamalar, damping ve sübvansiyonları haksız rekabet kısmında değerlendirmiştir (Çeştepe, 2013:239-241).

Uruguay görüşmeleri GATT görüşmelerinin en uzun süreni olması ve DTÖ‟nün kurulması açısından önemlidir. DTÖ‟nün kurulmasıyla uluslararası ticaret serbestleşmesini ve düzenli bir şekilde işleyişini amaçlayan GATT‟ın anlaşmadan kuruma dönmesi sağlanmıştır.

Uruguay görüşmeleri sonunda 15 Nisan 1994 yılında imzalanan nihai senet ile kurulan Dünya Ticaret Örgütü 1 Ocak 1995 yılında faaliyetlerine başlamıştır. Temel amacı; düzgün, serbest, eşitliğe dayanan bir şekilde ticaret akışını sağlamaya yardım etmektir. Bunun için ticaret anlaşmalarını yürütür, ticaret görüşmeleri için forumlar yapar, ticaret anlaşmazlıklarını çözmeye çalışır, uluslararası ticaret politikalarını gözden geçirir, ticaret politikalarıyla ilgili gelişmekte olan ülkelere teknik eğitim sağlar diğer uluslararası organizasyonlarla işbirliği yapar (WTO, 2013).

Doha kalkınma gündemi DTÖ turlarının sonuncusudur. Temel amacı dünya ticaret sisteminde var olan kalkınma temelli sorunları gidermektir. Doha görüşmeleri DTÖ gözetimi altında gerçekleştirilen ilk müzakeredir. Gelişmiş batılı ülkeler tarafından kurulduğu için yoğun eleştirilere maruz kalan DTÖ, Doha görüşmelerinde gelişmekte olan ülkelerin sorunlarına daha fazla odaklanılacağını belirtmek için “Doha Kalkınma Gündemi” olarak değiştirilmiştir. Gelişmekte olan ülkeler bu durumu kendileri için bir fırsat olarak değerlendirmişlerdir. Doha temel olarak yedi amaca odaklanmıştır. Uygulamaya ilişkin konular, tarım, fikri mülkiyet hakları, kamu sağlığı, çevre, Singapur konuları(yatırım, rekabet, ticaretin kolaylaştırılması ve şeffaflık), kuralların konulması, diğer. Doha Kalkınma Gündemi içerisinde öncelikli olarak tarım sektörü ve tarım sektöründeki sübvansiyonlar üzerine görüşülmüştür.

Tarım sektörü ile ilgili görüşmeler sırasında yapılan tartışmalar gelişmekte olan ülkelerin birlikte hareket etmelerinin zorluğunu göstermiştir. Görüşmelerde ABD, Avustralya, Brezilya gibi tarım ihracatçısı ülkeler tarifelerin indirilmesini savunmuş, Hindistan gibi fakir ülkeler ise korumacılığın sürdürülmesini savunmuş ve gelişmiş ülkelerdeki desteklerin azaltılmasını istemişlerdir. AB‟de kendi üreticilerini korumak istediğinden gelişmiş ülkelerden farklı olarak Hindistan gibi korumacılıktan yana olmuştur. Farklı düşüncelerin gündemi etkilemesi, sanayi ticaretin kolaylaştırılması, hizmet erişim gibi konularda da görülmüştür (Çeştepe, 2013:258-259).

Doha‟nın belirlenen hedefleri gerçekleştirerek tamamlanmaması, küresel ekonomik krizin etkilerinin aşılamamış olması ve ikinci kriz dalgası beklentisinin yükselmesi nedeni ile bir süredir gündemde olan ancak yavaş ilerleyen bazı STA girişimleri hızlanmıştır. Örneğin ABD öncülüğündeki Trans Pasifik Ortaklığı girişiminin de bu kapsamda ivme kazandığı görülmektedir (Kara, 2012:54).

Doha‟yı zorlaştıran nedenler arasında, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ve ülke gruplarının kendi aralarında yaşadığı görüş farklılıkları önemli bir etkendir. Uruguay turunda uzlaştırıcı bir etki taşıyan ülke koalisyonları Doha‟da bulunmamaktadır. Bu da anlaşmayı zorlaştırıcı bir diğer etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkelerin talep ettiği ve yapması beklenilen taahhütler bir noktada görüşmelerin kilitlenmesine neden olmuştur. Örnek verecek olursak sanayi ürünlerinde gelişmiş ülkeler, emek yoğun sektörlerde daha liberal bir politika izlemek isterken; gelişmekte olan ülkeler, koruma oranlarında taviz vermelerini istemişlerdir. DTÖ uluslararası bir kalkınma örgütü olmasına rağmen, Doha‟da gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasında ciddi bir rol üstlenecek bir kurum olarak bakıldığı için, DTÖ üzerindeki yük artmış; temel amacı ticareti serbestleştirmek olan DTÖ‟ye yüklenen bu misyon, kuruma yük oluşturmuştur (Akman, 2008).

Doha Kalkınma Gündemi Müzakereleri, 2008 yılı sonu ile birlikte yaşanan küresel ekonomik ve finansal krizin etkisi ile farklı bir sürece girmiştir. Tarım, tarım dışı ürünler, müzakerelerde sorunlu alanların aşılması hususunda somut bir ilerleme sağlanamamıştır ve DTÖ uluslararası alanda kriz döneminde korumacılıkla mücadele konusunda üstlendiği rol ile anılmaya başlamıştır (Kara, 2012:47).

Aynı zamanda DTÖ‟nün kurumsal yapısına yönelik eleştirilerin artması, sistemi sürükleyecek güçte örneğin; ABD gibi bir gücün olmaması, batı ülkelerinde hızla artan serbest ticaret karşıtlığı, çok taraflılık yerine iki taraflılık, bölgeselleşme eğilimlerinin artması Doha görüşmelerini etkilemiştir (Çeştepe, 2013:259-260). Doha görüşmelerinde istediğini bulamayan ABD ve AB yeni bir arayış içerisine girmiş ve TTYO fikrinin doğma nedenlerinden biri de bu olmuştur.