• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2 2 2 2::::TENKĐTLĐ METNĐN HAZIRLA TENKĐTLĐ METNĐN HAZIRLA TENKĐTLĐ METNĐN HAZIRLA TENKĐTLĐ METNĐN HAZIRLANMASINDA NMASINDA NMASINDAĐZLENEN YOL NMASINDA ĐZLENEN YOL ĐZLENEN YOL ĐZLENEN YOL

2.3.1. Transkripsiyon Sistemi

 , , , , ا A, a, Ā, ā, E, e " ب B, b پ P, p ت T, t ث Ś, ś ج C, c چ Ç, ç ح Ģ, ģ خ Ĥ, ĥ د D, d ذ Ź, ź ر R, r ز Z, z ژ J, j س S, s ش Ş, ş ص Ŝ, ŝ ض Ż, ż, Ē, ē ط Š, ẅ ظ Ž, ž ع غ Ġ, ġ ف F, f ق Ķ, ķ ك G, g, K, k, Ñ, ñ ل L, l م M, m ن N, n و Ū, ū, Ü, ü, V, v  H, h, e

ى Ì, í, I, ı, Đ, i, Y, y

2 22

2....3.2.3.2.3.2.3.2. Karşılaştırmada Karşılaştırmada Karşılaştırmada Dikkat Edilen HususlarKarşılaştırmada Dikkat Edilen Hususlar Dikkat Edilen Hususlar Dikkat Edilen Hususlar

1. Farsçadaki “vâv-ı ma΄dûle”ler “ĥˇâh” şeklinde gösterilmiştir.

2. Nüsha farkları gösterilirken farkın görüldüğü ek, kelime ve cümleler numaralandılarak fark düşülen numaranın karşısında aparatta gösterilmiştir. Ayet, hadis ve başlıklar ile ilgili farklılıklar verilirken “*” işareti kullanılmıştır.

3. Elif-i maksûreler, uzun okunan yerlerde “Leylâ”, “ma΄nâ”, kısa okunan yerlerde ve izâfetlerde “ Leyli”, “ma΄ni” şeklinde yazılmıştır.

4. Kalın ünlü ile başlayan “d” sesi genellikle “ ط” ” ” ” ile gösterilmektedir.Bunun fonetik bir değeri olmaması sebebiyle, bu ses “d” olarak gösterilmiş, farkların da aparatta gösterilmesine gerek duyulmamuştır.

5. “dâ΄im”, “dâyim” şeklindeki yazılışlardan ilki tercih edilmiştir.

6. “18. Asra ait metinlerde, Eski Anadolu Türkçesi’inin dil özelliklerinin gösterilip gösterilmemesi konusunda araştırmacılar arasında bir birlik yoktur. Bu konuda yazmalardan hareketle bir sonuca varmak da mümkün değildir. Çünkü bazı istisnaları olmakla birlikte, telaffuzla bağlantısı bulunmayan klişeleşmiş imlâ eski harflerin bırakılmasına kadar devam etmiştir. Biz bu çlışmamızda konuşma dilindeki değişiklilklerin yazı dilini de etkileşmiş olduğunu düşünerek eklerdeki ünlülerde normalleştirme yoluna gittik: oldu, benim, çıkıp, geldigi, senin vs buna karşılık ünsüzlerde ise metne bağlı kalınmıştır: çıkdı, yapdı, değil, vs. Kelime köklerindeki ve

bazı edatlardaki ( içün, gerü, gice, tiz vs. ) ünlülerin eski şekilleri ise korunmuştur ( Horata,1998,157).

Horata’nın yukarıdaki tespitlerine katılarak onun Esrar Dede Dîvânın metin tenkidi bölümünde kullandığı bu dil hususiyetlerini kendi çalışmamızda kullanmayı uygun gördük. Zira bizim çalışmamız da Horata’nın çalışması ile aynı yöndedir. Çalışma konusu edilen şahısların aynı asırda ve birbirine yakın yıllarda Đstanbul’da yaşamış olmaları dil hususiyetlerinin de hemen hemen aynı olması zorunululuğunu doğurur. Bu durum Horata’nın görüşlerini paylaşmamızı sağlamıştır.

7. Arapça, Farsça ön ve son eklerle birleşik isim ve sıfatların yazımında şu usule uyulmuştur:

a-) Arapça, Farsça ön ekler ve edatlar, kendisinden sonra gelen kelimelerden bir çizgi ile ayrılmıştır: ke-zâlik, mâ-cerâ, ez-cân, vs. Buna karşılık sona gelen ve yapım eki görevindeki ekler ise bitişik yazılmıştır: cûybâr, gülzâr, meykede, dergâh vs.

b-) izâfet kesresi atılıp ters çevrilerek yapılan birleşik isim ve sıfatlarla ; bir isim fiilden türemiş isimlerin yan yana gelmesiyle oluşan tamlamalarda, özel isim bile olsa araya bir çizgi konulmuştur: hâb-âlûd, ser-muharrir, mihnet-hâne gibi.

c-) Âşyân, âstân, âşnâ, âftâb, gibi kelimelerde medli okunuştan kaynaklanan ses türemeleri gösterilmiştir: âşiyân, âsitân, âşinâ vs. Bu vesileyle vezin denetiminin daha sıhhatli yapılabilmesi sağlanmak istenmiştir.

d-) Farsça birleşik sözcüklerin yazılışında; güft ü gû, târ u mâr, â-ser, ser-tâbe-ser şeklindeki yazılışlar tercih edilmiştir.

8. Ayetlerden ve hadislerden iktibaslarla, Arapça ve Farsça ibâreler, Latin harfleriyle tespit edilmiş, anlamları ise metnin altında verilmiştir.

9. Metnin tespitinde,zihâf olan yerlerde uzatma işâreti konulmamıştır.

10. “Đ” nüshasında olup “S”de bulunmayan şiirler ve beyitler aparatta verilmiştir. Bunlar yazılırken mısraları birbirinden ayırmak için “/”işareti beyitleri birbirinden ayırmak için ise “//” işareti kullanılmıştır.

11. “S”de olup “Đ”de bulunmayan veriler dipnot numarası ile numaralandırılmış olup, aparatta bu farklılıkları belirtmek için “ bu……..Đ’de yoktur” ibaresi kulanılmıştır. “Đ” de olup “S” de bulunmayanlar için ise “:-S” ibaresi kullanılmıştır.

BÖLÜM 3

BÖLÜM 3BÖLÜM 3

BÖLÜM 3: : : DÎVÂNIN TENKĐTLĐ METNĐ: DÎVÂNIN TENKĐTLĐ METNĐDÎVÂNIN TENKĐTLĐ METNĐDÎVÂNIN TENKĐTLĐ METNĐ

3.1 3.1 3.1

3.1 DibâceDibâceDibâceDibâce

Bi΄smi’llâhi´r-Raģmâni´r-Raģîm

Ģamd bî-ģad u sipâs lâ-yu΄âd ol vâhibü´l-nušķu´l-beyân u mülhemü´ŝ –ŝevâb u mu΄allemü´l-Ķur´ân Ģazretine ki nev´i benî âdemi ĥalaķa’l-insân ΄alleme´l-beyân naŝŝ-ı kerîmi üzre sâ’ir ģayvânâtdan mu΄azzez u mümtâz u inne mine´l-beyâne´l-siģren, feģvâ-yı münîfi üzre mükerrem ve ser-efrâz eyledi. Ve tühfe-i ŝalavât1 u emtia-i teslimât u aķmişe-i da΄vât ol ser-â-perde-i zamân u zemîn u mažģârı ma-ķâle-i ΄anberîn kelâle-ma-ķâle-i΄ âĥma-ķâle-ir-âmed-bûd faĥre´l-evvelma-ķâle-in ģażretlerma-ķâle-ine kma-ķâle-i envâ΄-ı mu΄cma-ķâle-izât –ı lâmi΄a vü aŝnâf-ı berâhin-i sâši΄a ile meydân-ı merâtib-i sencân-ı terâzû-yı ģüsn ü behâda ģâ’iz ķasbe´l-ŝabķ ve-mâ-erselnâke´r-Raģmetenli´l-âlemindir. Ve destâvis-teģiyyât icâbet-i gâyât u heddiye’i da΄vât bâĥirü´l-âyât ki âb-rûyi risâlet u güzîn millet u faĥr-ı ümmet olan âl u âŝģâb, mekârem-meâb ģażretlerine ki çerâğ-ı ķandîl-i nûr-zebân-ı mu΄cîz-beyân feŝâhat nişânlarından leme´ân eden kelâm-ı îcâz derâri’i nižâm, u peyâm2-ı i΄câz –ı ġarrâr-ı intizâm. Aŝģâb-ı ke’n-nücûm bi-eyyihim-i iķdeteytüm ihdeteytüm maķâle-i ΄inâyet me’âl u ĥitâb-ı müstešâb zâģirü´l-celâllerine masadaķ olmuşlardır. Amma ba΄ade´l-lâyiha’i zihn-i bî-miķdâr derķimizde kilk-i bî-itibâr olan

Başlık Đ: Bismillâhi’r-Râhmani’r-Râhîm Āonce-i Ŝad Berk Đ

ĥalaka’l-insân ΄alleme’l beyân : Kur΄ân-ı Kerim, Rahman Sûresi, ayet: 3, 4 “ Đnsânı yarattı, ona güzel beyânı öğretti.”

inne-minel beyâne’l-sihren: Hadis-i Şerif, Buhâri Nika 47, Müslim Cum΄a 47, “ Sözlerin öylesi var ki

sanki sihir gibidir”

1

Tuhfe’i salâvât: Arp.Söz. “salavât meyvesi”

∗ Ve mâ-erselnâke’r-Rahmetenli΄l-âlemin: Kur΄ân-ı Kerim, Enbiya Sûresi, ayet 107 “Biz seni ancak

΄âlemlere rahmet olarak gönderdik”

2 peyâm: peygâm Đ

aŝhâb-ı ke’n-nücûm bi-eyyihim-i iėdeteytüm ihdeteytüm: Hadis-i Şerif, Aclûnî, Keşfü’l hâfi, Beyrut,

fünûn-ı ebyât u eş´âr u ķaŝâ’id ve tevâriĥ-i kemter-´iyyâr bu mecelle-i nâçîzde cem´ u taģrîr u her nev´i süĥen-i merâtib-i müstahsenesinde tertîb ve tasšîr olunup ebâ-en ΄anced dâ΄îyi’i ´ubudiyyet ra΄i-yi dîrîn u bende-i kerem-i dîde-i kemterîn a΄nı Re´fet Mehmed Âziz müntażır-ı kerem u merhamet bende-i nâçîzleri Şehenşâh-ı Ekrem âfitâb-ı sipihri kerem dürretü´t-tâç-efser-i behhet neyyîr-i a΄žam mašla-ı ķudret rikâb-ı hümâyûn-şevket maķrûnlarrikâb-ına ´arz eylemişdir ki şemîm-i eltâf –rikâb-ı ĥusrevâneleri mu΄aššar-sâz-ı meşâm-ı ΄âlemiyân ve nesîm-aĥlâķ ĥidîvâneleri rayihâ-endâz dimâġ-ı kerrubiyân reşâşe-i ķalem müşkîn raķam-ı ΄âlî-şanları maģz-ı feyz-i Rabbâni benân-ı mekremet ΄ünvân bahru’l-burhânları ´uķde küşâ-yı bende-kân-ı ŝubģâni-yi resm-i ΄Ośmâni mevķûf-ı taŝavvurât-ı dil-pezîrleri ve nižâm-ı umûr meģâm-ı dîn u devlet vâbeste-re-yi sedîd-i dârâ tedbirleridir. Fil-ģaķiķa1 ŝüleymân menķıbe ol dâver-i feleķ mesned-i taĥt-ârâ vü ķutb-u dâ’ire-i merkez-i ŝalâh ve šaķvâ cenâb-ı ĥilâfet me´âblarına ithâf u ihdâ olundu ki, šâķ-ı dergâhı ΄âlî revâķı, pergâr dâire-i sipihr u noķta-i ĥûrşîd u küngüre-i eyvân bir šumšuraķ erre-i farķı behrâm u şâne’i zülf-i nahîddir ve-hüve´s-sulšânu´l ΄ažim u ģaķanü´l-ekrem mâlik-i riķâbü´l-ümem ĥalifetu’llâģ fi’l-΄âlem naŝr-ı şerri΄atü´ķ-ķaviye2, sâliku´š-šarîķate´l- müstaķîme3,melca’i-ü’l-en´âm fi’l-âfâķ, calis-i serîri’l-ĥilâfeti bi’l-istihķâķü’l- müctehid-i fi´n-nıŝb-ı suradake’l-emni ve’l-emânü’l-mümteśel4 bi’n-nâŝŝ-ı innallâhi ye΄muru bi’l-΄adl-i ve’l-iģsâne’l-seyfü’l-mülûl ΄âlî a΄dâ’i Allâh ve’r-Resûl Es-Sülšân ibn-i Sültân ve’l-Ĥaķân ibn-i Ĥaķâne’s-Sulšânu’l Gâzi Ebu Mekârem u Megâzi

1 Fil-ģaķika : Fil-ģaķikata Đ

2 -kaviye : kaviyete Đ

3 Mustakime : mustakimete Đ

4 Mümteśel : mimmeśl Đ

∗innallâhe ye΄muru bi’l-adl-i ve’l-ihsân : Kur΄ân-ı Kerim Nahl Sûresi, ayet 90, “ Allâh şüphesiz

adaleti,iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder, hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder, tutasınız diye size öğüt verir.”

Sulšân Mahmud Ĥân Đbn-i Sulšân Gâzi Musšafa Ĥân ibn-i Sulšân Gâzi Muģammed Ĥân ibn-i Sulšân Gâzi Đbrâhim Ĥân la-zâlet aķtârü´l-ârż-ı maşrıķta’i bî-envâr –ı ma´delete vemâ beriĥet-i aġŝânü´l-ĥâyrâtı ve’l-müberrât –ı be- müverrikâten raht müvveriķâten bî-sehâib Re´fet Ģazretleridir ki mülûķ-ı divel-i sâ’ire vü´s-selâšîni mâżiye’i vâfire âsišânı dergâh-ı ΄ariżü’l-câh-ı fülk-i dest-gâhlarının çâker-i kemerbeste-i kerem dîdeleri ve bende-i ĥalķa bi-gûş-ı direm-i ĥurideleridir.

MEDH-Đ DER VASF-I ŞÂH-I ŠAĤŠ-ÂRÂ

ĤALE’D-ALLÂH MÜLK-Đ EBEDÂ

Mefâ´îlün Mefâ΄îlün Mefâ΄îlün Fe΄ûlün 1 Bülend mertebe –i şâhenşeh-i cihân ki odur

Sipihr-i salšanat-ı vücûda neyyîr-i a΄zâm 2 Ki zât-ı pâkini ģak eylemiş cihânı ´ašâ

Dil-i kerîmini kân u kef-i cevâdiniyim 3 Hemîşe yümn ile ĥûrşîd-i salšanaš olsun

Cihâna fer vere ol pâdişeh-i mesned-i Cem 4 Serîr-i salšanaš içre ede cenâb-ı Ĥudâ

Füzûn-ı ´ömr ile meşbu´ı cümle-i ΄âlem NEŚR

lâ-zâlet aėtârü’l-arŜ-ı maşrıėta’i bî-envâr-ı ma΄delet : Arp.Söz.Öb., “Adaletim nuruyla yeryüzünün

her taraf aydınlanmaya devam etti.”

vemâ beriĥet-i aġsânü’l-ĥayrâtı ve’l-müberrât-ı be-raht müverrikâten bi-sehâib: Arp.Söz.Öb.

“Hayırlarının ve iyiliklerinin dallârı şevkât bulutlarıyla parıldamaya devam etti”

Maģż-ı el-tâf bî-gâye-i mülükâne vü ´ayn-ı a´šâfü΄l-lâ nihâye-i Ĥuridânelerinden mütenevvî’1 ve mütevaķîdir ki nigâh-enēâze´i ģüsn-i ķabûl ile, şeref-mend-i ΄inâyet u hem-vâre şümûl2-i kerem-i Re´fet buyrula, min-Allâhü’l-ģidâyetü´n ve´t-tevfîķ ΄alâ šâriķ’el isti΄ânet ve´l-taģķîķ

3.2 ĶĶaĶĶaaaŝîdelerŝîdelerŝîdelerŝîdeler

1 11 1 NA´T

NA´TNA´T

NA´T----I DER EVI DER EVI DER EVŜÂFI DER EVŜÂFŜÂFŜÂF----I FAI FAI FAI FAĤRE’ĤRE’LĤRE’ĤRE’LLL----ENBĐYÂENBĐYÂENBĐYÂENBĐYÂ****

Benzer Belgeler