• Sonuç bulunamadı

19. yüzyıl başına kadar Avrupalıların yaşadığı mahalleler olan Frenk Sokağı ile bunu kesen Güller Sokağı şehrin en güzel sokağı olarak görülmektedir. İzmir şehri pazarları, körfeze girerken görülen cami, sinegog ve kiliseleri; Avrupalı, Ermeni, Yunanlı, Müslüman ve Yahudilerin damgasını vurduğu farklı mahallelerinde görülen, değişik dillerin yanında çeşitli geleneklerin görüldüğü bir nüfusun bileşimi haline gelmiştir273. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Müslüman burjuvazinin, yukarı şehrin mahallelerini yavaş yavaş terk ederek İzmir’in güneybatı sahili boyunca gelişen Karataş, Güzelyalı, Karşıyaka ve Buca gibi içeride kalan bölgelere yerleştikleri görülmektedir. Bu kişiler buralarda konaklar, batılı tarzda konutlar inşa ettirirler ve geleneksel yaşam tarzlarını terk etmeye başlarlar. Meydana getirilmiş olan yeni ulaşım altyapılarından sürekli yararlanırlar. İzmir sakinlerinin çoğunu, hangi etnik yapıdan olursa olsun cezbeden Frenk mahallesine özellikle rıhtıma da yerleşirler274.

İzmir şehrinde toplumsal yapı içerisinde üç ana sosyal grup ön plana çıkmaktadır. Bunlar Müslümanlar, Azınlıklar, Levantenler ve Yabancılardır. Müslüman grup sosyal yaşam bakımından diğer gruplardan ayrılmaktadır. Levantenler ve yabancılar birlikte karışık bir sosyal yapı oluşturmuşlardı. Bu iki grubun toplumsal yaşamı Frenk Mahallesi (Bugünkü Alsancak ve çevresi) ile Kordon civarında geçmekteydi. Bu bölgelerde Avrupa kültürüne açık bir yaşam görülmekteydi275. Bu gruplar arasında kimi bağlar kurulurken kimi bağlarda kurulamaz. 19. yüzyıl boyunca ve 20. yüzyıl başında Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında ya da Müslümanlarla Yahudiler arasında evliliğin olmadığı dikkati çekmektedir. Gündelik hayatta ise mesleki ve sosyal ilişkiler, farklılıkların ötesinde devam etmektedir. Fabrikalar ve hanlarda Müslümanlar, Yunanlar ve Yahudiler işçi 273 Smyrnelıs, a.g.e., s. 11. 274 A.g.e., s. 67. 275

Tevfik Çavdar, “Mütareke ve Milli Mücadele Döneminde Osmanlı Ekonomisi ve İzmir”, 1885- 1985 Türkiye Ekonomisinin 100 Yılı ve İzmir, İzmir Ticaret Odası Sempozyumu, İzmir, 1985, s.127.

olarak yan yana çalışmaktadır. Avrupalı tacirlerle, simsarlar ve Müslüman üreticiler arasında iş ilişkileri de mevcuttur. Müslüman dükkân sahipleri ile farklı etnik kökenden müşteriler arasında pazarda bağlar görülmektedir. Rıhtım boyunca beliren lüks kafe ve eğlence yerlerine ister Müslüman, Yunanlı, Ermeni, Yahudi isterse Avrupalılar olsun gidip gelirdi276.

İzmir’de İtalyan, Yunan ve Türkler arasında Katolikler de bulunmaktaydı. Rumca, Fransızca veya İtalyanca konuşan, kendilerine Katolik diyen bu tüccar zümreye Levanten denmekteydi. İzmir’e gelip yerleşen ve ticaretle uğraşan İngiliz, Fransız, Hollandalı, İtalyan ve diğer Levanten aileler yabancı bir ortamda, kendi aralarında çevrelerinden kopuk, kendi içlerine kapanık, ortak bir kültür oluşturarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir277. Levantenler Anadolu’da her zaman azınlık olmalarına rağmen hem Türklerin hem de Rumların kendi emellerine bağlı kalmalarını istiyorlardı. Levantenlerden İngiliz uyruğunda olanlar halı, incir, palamut vb. ticaret ile uğraşıyorlardı. Fransız kökenli olanlar ise bilimsel ve ticari propaganda ile uğraşıyorlardı. İtalyanlar ise İzmir’de üstün bir konuma gelmenin uğraşı içerisindeydiler278. Sayıları Rumlara göre daha az olan Ermeniler görünüşte daha çok Türklere benzemekteydi. Ticaret hayatına da uyum sağladıkları görülmektedir. İzmir’de bulunan Yahudiler, kültürlerine, örf ve adetlerine, dillerine ve yaşam tarzlarına sahip çıkarak İzmir’deki ticari faaliyetlerde etkin rol oynamışlardır. Rumlar ise İzmir’de yaşayan diğer gruplara göre daha çok serbest hareket etmişlerdir. İzmir şehrinin en güzel semt ve caddelerinde rahat bir hayat süren Rumlar, İzmir’in ticari, kültürel ve sanat hayatında her geçen gün daha da etkin rol oynamışlardır279.

İzmir, yaşam tarzı ve bazı gelenekleri bakımından bambaşka özelliklere sahipti. Erkek evinin hem sahibi hem de evde son sözü söyleyen kişiydi. Ramazan geceleri erkekler çalgılı kahvehanelerde eğlenip karagöz oyunları seyrederken kadınlar da komşu ziyaretlerine giderdi. İzmir’in en eski aileleri Tilkilik, İkiçeşmelik, Karantina ve Göztepe semtlerinde otururdu. Yazın bir çok aile İzmir’in yazlığı olan

276

Smyrnelıs, a.g.e., s. 68-69. 277

Baran, İzmir’in İmar ve İskânı (1923-1938), s. 16. 278

Zeki Arıkan, “Levantenler”, İzmir Kent Kültürü Dergisi, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayını, Sayı:6, Mart 2003, s.152.

279

Bozyaka semtindeki bağlara çekilir, bazı ailelerde deniz kenarındaki yalılarda otururdu.

Mrs. J. Fisher “İzmir Hakkında 16 Mektup” adlı eserinde İzmir’deki tanınmış ailelerin yaşam tarzı ile ilgili şunları anlatır280:

“Kocamın İzmir’den gaybubeti esnasında boş vakitlerimi İzmir’in eski ve tanınmış aileleri ile tanışmakla geçirdim. Bilhassa Mansur zade ailesiyle yakınlık tesis ettim. Bu aile İzmirli diğer birçok aileler gibi gayet muhafazakârlardı. İnanışlarına bağlanmıştı. Evdeki genç kadınlar bütün günlerini kocalarını düşünmek ve onlara hizmet etmekle geçirirlerdi. Pek nadiren bizzat yemek pişirirler, fakat ekseriya mutfakta olup bitenleri kontrol ederlerdi. Genç kızlar büyüklerinin nezdinde pek az kalmakla beraber, orada bulundukları zaman fazla konuşmazlardı. Bazıları gergefte çalışır ve bir kısmı da ince elişleri yapar veya kitap okurdu. Okudukları kitaplar tamamen romandı. Evde bir çok halayıklar ve hanım efendinin emrinde genç ve taze kızlar bulunurdu. Bu kızlar evin içinde hanımefendinin yardımcıları olarak bulunur, her bakımdan evin hanımının işlerine ve vazifelerine yardım ederlerdi. Akşam vakti eve yorgun argın gelen beyefendiyi karşılamak, rahat ettirmek bu kızlara aitti. Evin sahibesi olan hanımefendi, evin erkeğine gayet itibar ve hürmet gösterirdi.

Kabul günlerinde evin içinde bulunan herkes en iyi elbiselerini giyer ve misafirleri geniş odalarda ağırlarlardı. Misafirlere kahve, adaçayı, türlü reçeller vişne şurubu takdim edilirdi. Kadınlar gayet güzeldi. Ekser İzmirli kızlar füsunlu bir güzelliğe, siyah hülyalı gözlere maliktiler. Küçük-büyük farkı hemen Türk evinde göze çarpardı.

Sokaklarda dilenciye pek o kadar rastlanmazdı. Zengin aileler varlıksız kimseleri himaye ederler ve maaş bağlarlardı. Bilhassa Cuma günleri zengin evlerinde kazanlar kaynatılarak fakirlere ikram edilirdi. Dul kadınlarla, fakir genç kızlar, zengin kimseler tarafından evlendirilir ve fakir çocukların sünnetleri zenginler tarafından yaptırılırdı.

Türk kadınları ile konuşmak bir zevkti. Tahsilleri fazla olmakla beraber kendi kendilerini yetiştirirlerdi. Umumi malumatları iyi idi. Tanıyabildiğim Türk erkekleri sağlam bir karaktere sahiptiler. Memleketlerini severlerdi. Orduda hizmet etmeği bir

280

şeref bilirlerdi. Erkekler dürüst kimselerdi. Çarşıda pazarda alışverişe gelen kadınlara başlarını kaldırıp bakmazlardı.”

Benzer Belgeler