• Sonuç bulunamadı

19. yüzyılın ilk yıllarında İzmir, Akdeniz’de önemli bir kültürel ve entelektüel merkez olarak kendini göstermiştir. Batılı Seyyahlar Şark’a yaptıkları yolculuklar sırasında burada mola verip dinlendiklerinde şehrin kıraathanelerinden, tiyatrolarından, konser salonlarından, cemiyetlerinden ve kitapçılarından yararlanmışlardır. Dönemim ileri gelen Avrupalı yazarların yanı sıra Osmanlı yazarlarının da temsillerini seyrederlerdi. Dönemin en ileri fikirlerini İzmir’de kitaplar, gazeteler, sanatlar aracılığıyla öğrenirlerdi295.

Bezmi Nusret Kaygusuz, 20. yüzyılın ilk yıllarında eski İzmir’i şu şekilde anlatmaktadır: “ İzmir eskiden daha sönük idi. Yahut ki bana öyle görünüyordu.

İçtimai hiçbir inkişaf olmamış, bilâkis ortalığı derin bir hüzün ve melâl toplamıştı. Sabahtan akşama kadar günlük meşgaleler arkasında dolaşmak ve geceleyin sigara ve nargile kokuları ile dolu kahvehanelerde oturmak. Müslümanların yaşayışı o kadar yeknesak idi ki, başka bir muhite alışanlar için bu hayata tahammül etmek müşküldü. Koca şehirde bir tiyatro yoktu. Bir konser verildiği veya edebi bir müsamere yapıldığı vaki değildi. Radyo henüz keşfedilmediği için musiki ancak iptidai şekilde bulunan gramofon kovanlarından dinlenebilirdi. Gramafon plakları

294

Hizmet, 11 Eylül 1929. 295

sonradan meydana çıkmıştır. Sinemalarda Türkçe yazı bulunmazdı ve filimler sessizdi296.”

Atatürk bir milletin gelişmişlik ve canlılık belirtilerinden biri olan sanat ve edebiyata özellikle tiyatroya büyük önem vermiştir. Cumhuriyet rejiminin sanata ve sanatçıya değer vermesi sonucu tiyatro ve sinema etkinlikleri hızlı bir şekilde canlanmıştır. Bezmi Nusret Kaygusuz’un tanımladığı eski İzmir yerine, sinemaların oynandığı, tiyatroların kurulduğu, parti ve baloların düzenlendiği sanatsal faaliyetlerin yoğun bir şekilde görüldüğü yepyeni bir İzmir ortaya çıkmıştır297.

İzmir, öteden beri yetiştirdiği güzide şahsiyetler, âlimler, şairler ve ediplerle tanınmış bir şehirdir. İzmir’in başlı başına bir edebiyatı, Türk edebiyatı âleminde bir mevkii vardı. İstanbul’dan sonra fikir, edebiyat ve sanatın toplandığı yer İzmir’di. İzmir, her zaman Tokadi zade Şekiple, Tevfik Nevzadile, Eşrefle, Mehmet Neciple hatta Halit Ziya ile her zaman iftihar edebilir. Eskiden edebiyat hayatı İzmir’de daha canlıydı. Sonraları yavaş yavaş fikirlere durgunluk, kalem sahiplerine bezginlik geldi ve nihayet Yunan işgali her şey gibi fikri edebiyatı da öldürdü. İzmir’in kurtuluşundan sonra bir zaman yaralı şehir harbin ve facianın tesiri altında sessiz ve hareketsiz kaldı. İzmir gibi birçok aydını bulunan büyük bir şehir daha fazla edebiyatsız kalamazdı. Güçlü bir aydın kitlesi tarafından “Fikirler” mecmuası çıkarıldı. Bu mecmua yalnız İzmir’in değil, Batı Anadolu’nun fikir, edebiyat ve sanat ihtiyacını da dile getiriyordu. 1930’lu yıllara gelindiğinde onbeş günde bir çıkan mecmuada, ilk zamanlardaki sanat ve edebiyat faaliyetleri görünmüyordu.

Fikirler’den sonra İzmir’de edebiyata önem veren gençliğin ilerleme ve yükselişinde büyük paya sahip olan gazetelerdir. Hizmet, Yeni Asır ve Anadolu bu itibarla gençliğe rehber olmakta, İstanbul gazetelerinden ziyade edebiyat ve sanata sayfa ayırarak katkıda bulunmaktadır. Yazı yazanlar arasında Orhan Rahmi, Haşim Nezihi, Celâl Nuri, Mahmut Nedim, Ferit Ragıp, Feyzi Kutlu, İrfan Konur, Mahzar, Süleyman Sıddığ, Esad, İrfan Bey, Hasene Nalân ve Benal Nevzat Hanımların görüş, şiir ve yazıları oldukça önemli yer tutar. İzmir edebiyatının nesir ve hikâye cephesi zayıftır. Hizmet’te Adnan’ın Yeni Asır’da ara sıra Eşref Sabit’in nesirleri yer almaktadır. Anadolu gazetesi bir yarışma ile halk ve köylü hikâyelerine büyük önem

296

Bezmi Nusret Kaygusuz, Bir Roman Gibi, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayını, İzmir, 2002, s.109.

297

verdiğini göstermiştir. Yayımlanan hikâyeler arasında bazı değerli eserlerde göze çarpmaktadır.

Fikir ve edebiyat hayatında roman cephesine gelince; Hizmet’te Raif Nezih Bey’in Şahin Yavrusu, Yeni Asır’da Nizameddin Nazif’in Kara Davut’u, Rabia Arif Hanım’ın Dinsiz Adamı, Anadolu’da Kemal Talât Bey’in Kabakçı Mustafa’sı, Hamdi Nüzhet Bey’in Beyler Sokağında Bir Deli isimli romanlarını sayabiliriz. Bu romanlardan “Kara Davut, Şahin Yavrusu, Kabakçı Mustafa” birer tarihi romandır298.

Üç tarafı denizlerle kaplı, geniş sahilleri ve engin denizleri olan bir memlekette yaşamamıza rağmen deniz edebiyatı yoktur. Bazı şairler denizi tasvir ettiler. Enis Behiç’in korsan hikâyelerindeki deniz tasvirleri ile Fikret “Balıkçılar” şiirinde denizi tasvir eder. Büyük şair Hâmit, kuvvetli bir romancı ve eski bir bahriye zabiti olan Mehmet Rauf Bey’in denizi tasvir eden güzel eserleri vardı299.

İzmir’de bir edebi hareket vardır. Fakat topluluk ve fikirler arasında birlik olmadığı için yeterince güçlenememiştir300. 1930 yılına gelindiğinde İzmirli edebiyatçı ve yazarlar İzmir Edebiyat Derneği çatısı altında bira araya gelmişlerdir. Derneğin kurucuları, Hizmet Gazetesi sahibi Zeynel Besim, Ferit Ragıb, İrfan Konur, Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Orhan Rahmi Gökçe, Haşim Nezihi, Hüseyin Avni Ozan, Hasene Nâlân, Asım Kültür, Süleyman Sıdık, Tevfik Nevzad’ın kızı Benal Nevzad, Adnan Bilget, Avukat Bedri İlhan ve Celal Enver’dir. İzmir’de önemli edebiyat çalışmaları yapan dernek Tokadizade Şekip’in ölümüyle kapanmıştır. İzmir Edebiyat Derneği’nin bir araya getirdiği edebiyatçı ve yazarlar ileriki zamanlarda kentin düşünce yaşamında etkili olmaya devam etmişlerdir301. Hicivleriyle çağdaşları ve sonraki şairleri önemli ölçüde etkilemiş olan ve yaşadığı yıllarda özellikle İzmir’de canlı bir edebiyat hayatının oluşmasının sağlayan şairlerden biri de Eşref’tir. Şairin hayatının son yıllarında yanında bulunan Hüseyin

298

Hikmet Turhan, “İzmir ve Komşu Vilayetlerde Edebiyat ve Fikir Hayatı”, Anadolu 22 Mayıs 1930.

299

Turhan, “Deniz ve Edebiyat”, Anadolu 19 Haziran 1930. 300

Turhan, “İzmir ve Komşu Vilayetlerde…”, Anadolu 22 Mayıs 1930. 301

Rıfat’ın, Vakit gazetesinde 1929 senesinde yayımladığı “Eşref ve Hayatı” başlıklı seri yazısı, dönemin edebiyat alanındaki önemli yazı serilerinden biridir302.

İzmir’de Türk Ocağı’nın düzenlemiş olduğu konferans, konser, müsamere ve balolar şehrin sosyo-kültürel olarak gelişmesinde büyük öneme sahiptir. 1929 yılı sonlarında ünlü Türk sanatçısı Hafız Burhan’ın Bahribaba’daki Türk Ocağı salonunda vermiş olduğu konseri İzmirliler çok beğenmiştir. 24 Temmuz 1929 Çarşamba günü Miralayzade Niyazi Bey’de, Türk Ocağı salonunda konser vermiştir. Türk Ocağı’nda verilen opera konserleri içerisinde en önemlisi Bestekâr Muhlis Sabahattin Bey’in “Süreyya Paşa Opereti”dir. İzmir Türk Ocağı’nda 10 Teşrini Evvel 1929’da II. Süleymaniye Gençler Birliği tarafından verilen müsamere ile 17 Teşrini Sani 1929’da Ergenekon Terbiye-i Bedeniye Yurdu gençleri tarafından Yunan mezalimini tasvir eden Ümidin Güneşi isimli oyun ile Soyulan Hırsız isimli komediler büyük bir beğeniyle izlenmiştir303.

Şehrin en büyük ve güzel salonlarından biri olan Türk Ocağı Salonu’nda Hilal-i Ahmer, Himaye-yi Etfal gibi çeşitli kuruluşlara yardım toplamak amacıyla balolar düzenleniyordu. Bu balolara; Vali ve eşi, bankalar, cemiyetler, Maliye müessese müdürleri, tüccarlar, aydınlar ve şehrin ileri gelenleri katılmaktaydı304. Hilâli Ahmer Cemiyeti’nin hükümet salonunda verilen senelik büyük balosu çok güzel olmuş ve sabaha kadar danslar, nezih ve samimi eğlenceler tertip edilmişti. Baloya İzmir’in kibar Türk ve ecnebi ailelerine mensup hanımlardan başka civar vilayetlerden de birçok kibar hanım katılmıştı. Hilali Ahmer Cemiyeti’nin balo için neşrettiği Balo gazetesi davetliler tarafından çok beğenilmişti305.

Dünya Ekonomik Bunalımı, şehrin kültürel ve sanat hayatını da olumsuz yönde etkilemiştir. Buhranın etkisi ile birlikte geçim sıkıntısı ve yaşam mücadelesi içine girmiş olan insanlar, kültürel ve sanatsal faaliyetlerden uzak kalmışlardır. Şehrin kültürel faaliyetleri, tiyatro, edebiyat vb. zarar görmüştür306.

302

Ö. Faruk Huyugüzel, “İzmir Üzerine Hatıralar”, İzmir Kent Kültürü Dergisi, Sayı:6, Mart 2003, s.50-51. 303 Güneş, a.g.e., s. 63, 64, 66. 304 A.g.e., s. 69. 305 Anadolu, 17 Kânunusani 1930. 306 Smyrnelıs, a.g.e., s. 261.

Benzer Belgeler