• Sonuç bulunamadı

3.3. III Alt Problemle ilgili bulgular

3.3.1. Toplatılan Kitaplar Sorunu

Ali Naili Erdem 16 Ekim 1975 tarihinde 379-23642 sayı ve Bakan adına Müsteşar Ahmet Nihat Akay imzasıyla valiliklere gönderdiği genelge ile millî terbiyemize aykırı, ahlâk, aile, hatta cemiyet değerlerimizi yıkmaya matuf olarak değerlendirilen elliye yakın kitabın okul kitaplıklarında bulunmasını yasaklatmış ve toplatmıştır.

“T. C. Millî Eğitim Bakanlığı Orta Öğretim Genel Müdürlüğü Şubesi: Eğitim ve Öğretim

Sayı: 379-23642 Konu: Okul Kitaplıkları 16 Ekim 1975

… Valiliğine:

Bazı okullarımızın sınıf ve okul kitaplıklarında mizah edebiyatı adı altında veya memleket gerçeklerini aksettirdikleri iddiası ile yayımlanan, fakat gerçekte milli terbiyemize aykırı, ahlâk, aile hatta cemiyet değerlerimizi yıkmaya matuf kitapların bulunduğu müşahede edilmektedir. Bu kitapların, gayeleri kurulu düzeni yıkmak olan istikameti belli bazı yazarlara ait oluşu da dikkatten kaçmamaktadır. Dağıtımı yasaklanmış olmamakla beraber bu türlü yayınların okullarımızın takip etmekte bulunduğu eğitim ve öğretim ilkeleriyle bağdaşmadığı da bir gerçektir. Bu sebeple,

a) Sınıf ve okul kitaplıklarında Bakanlıkça tavsiye edilerek Tebliğler Dergisinde yayımlanan,

b) Okul müdürünün uygun göreceli üç öğretmenden kurulu (asil öğretmen bulunmaması halinde ücretli öğretmen olabilir) bir komisyon tarafından incelenerek, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda öngörülen milli eğitimin amaçlarına aykırılık taşımadığı ve yazgınızın başında açıklanan nitelikte olmadığı, dolayısı ile öğrencilerin okumasında mahzur bulunmadığı tespit edilen,

c) Milli Eğitim Bakanlığı klasikleri arasında yayımlanan eserler dışındaki kitapların sınıf ve okul kitaplıklarında bulundurulmaması gerekli görülmüştür.

Milli eğitimimizin maksat ve gayesine aykırı, yukarıda bahsi geçen nitelikteki kitaplar ise toplanarak Yayımlar ve Basılı Eğitim Malzemeleri Genel Müdürlüğüne gönderilecektir.

Okul müdürleri konu üzerinde gerekli hassasiyet ve sürati göstereceklerdir. Bu yolda işlem yapılması hususunun ilgililere tebliğini önemle rica ederim.

Milli Eğitim Bakanı A. Ahmet Nihat Akay

Müsteşar” (Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1976).

Bu genelge ile toplatılan kitaplar şunlardır:

“Çemberler (Çetin Altan), Karayar Köprüsü (Refik Erduran), Mor Defter (Çetin Altan), Çilli (Fakir Baykurt), Baba Evi (Orhan Kemal), Kaplumbağalar (Fakir Baykurt), Hababam Sınıfı (Rıfat Ilgaz), Baba Ocağı (Parden Deay), Suçumuz İnsan Olmak (Oktay Akbal), Gecekondu (Muzaffer İzgü), Müfettişler Müfettişi (Orhan Kemal), Avare Yıllar (Orhan Kemal), Kara Vagon (Bekir Yıldız), Toprak Ana (Cengiz Aytmatov), İnce Memed (Yaşar Kemal), Başörtülüler (Afet Muhteremoğlu), Duvar (Jean Paul Sartre), Bozukdüzen Okulu (Halil Beyhangil), Buzlar Çözülmeden (Cevat Fehmi Başkut), Küçücük (Orhan Kemal), Ekmekçi Kadın (Xavier de Montepin), Onbinlerce Kağnı (Fakir Baykurt), Bizim Köy (Mahmut Makal), Taras Bulba (Gogol), Kerem ile Aslı (Eflatun Cem Güney), Kerem ile Aslı (Muharrem Zeki Korgunal), Son Hudut (Maclean), Esirler (Sabahattin Ali), Ekmek Kavgası (Orhan Kemal), Tırpan (Fakir Baykurt), Gurbet Kuşlan (Orhan Kemal), İlyas Efendi (Muzaffer İzgü), Dağlan Bekleyen Kız (Esat Mahmut Karakurt), Ev Sahibesi (Dostoyevski), İş İşten Geçti (Jean Paul Sartre),

Bağrıyanık Ömer ile Güzel Zeynep (Tank Dursun K), Sağır Dere (Kemal Tahir), Namus Gazı (Aziz Nesin), Sıra Sıra Deliler (İsa Ayhan), Cep Dergisi (Varlık Yayınları), Kalkınma Masalı (Mahmut Makal), Öğretmenimize Sevgilerimizle (E. R. Braitwaite), Bereketli Topraklar Üzerinde (Orhan Kemal), Oliver Twist (Charles Dickens), Beyazlı Kadın (Vickie Collins), Uyumsuz Yaşamak (Albert Camus), Cemo (Kemal Bilbaşar), Yılanların Öcü (Fakir Baykurt). (Gürses, 2006)

Bunun üzerine CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı Aziz Nesin, İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan, TÖB-DER Genel Sekreter Yardımcısı Rüştü Apaydın, Fakir Baykurt gibi isimler yayımladıkları yazılarında Ali Naili Erdem’i; gerici, faşist, kültür düşmanı olarak itham etmişlerdir. Hatta Jean Paul Sartre, Fransız Yazarlar Birliği, Emanuelle Robles, Vercors gibi ünlü Fransız yazarlar da bu konuda Yazarlar Sendikası’na destek telgrafları göndermişlerdir. Bu yazılardan bazıları şu şekildedir:

“TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI BASIN BÜLTENİ

17.1.1976 ….

Günümüz yazarlarından ve Türk edebiyatını dünyaya tanıtarak Türkiye‟mizi dünyada, kitap düşmanı Bakan Ali Naili Erdem‟den çok daha iyi temsil eden ve bu temsile lâyık olan, kültür bayrağımızı bütün dünyada dalgalandıran yazarlarımızdan Oktay Akbal‟ın, Refik Erduran‟m, Afet Muhteremoğlu‟nun, Tarık Dursun K.‟nın, Rıfat Ilgaz‟ın, Kemal Bilbaşar‟ın, Mahmut Makal‟ın, Bekir Yıldız‟ın, Fakir Baykurt‟un, Çetin Altan‟ın, Yaşar Kemal‟in, Aziz Nesin‟in kitapları da okul ve sınıf kitaplıklarından toplatılmıştır.

Kitaplarını toplama sırası, romanları Türkiye‟de en büyük basımlara ulaşan ve halkın benimsediği yazar olan Esat Mahmut Karakurt‟a, yıllardan beri halk edebiyatımız üzerine değerli yapıtlar vermiş olan emekli öğretmen Eflatun Cem Güney‟e dek varmış ve onların kitapları da toplatılmıştır. Bu durum, hiçbir yazarın, giderek hiçbir aydının bu faşistçe baskıdan kurtulamayacağını göstermektedir.

Gerek şimdiki eğitim Bakanının, gerek ortağı bulunduğu hükümetin koşmakta olduğu çıkmaz yolun yolcuları olan öteki bakanların Türk kültürünü kıyıma uğratma ve yok etme çabalarının örneği salt yukarıya aldığımız buyruk değildir.

Üç büyük kentimizin dışında kalan kent ve ilçelerimizde, resmi olmayan, ama iktidarda desteklenen gerici kişiler, örgütler ve kurumlar yo­luyla komando denilen kişiler ve Türkiye‟mizin ocağına incir ağacı dikmek isteyen Ülkü Ocaklılarca kitapçı dükkânlarına yapılan baskınlar, yasaya aykırı baskılar, korkutmalarla, gözdağı vermelerle kitapların dağıtımı önlenmektedir.

Rejisör Metin Erksan‟m, beş Türk yazarının hikâyelerinden kendisine ısmarlanarak yapmış bulunduğu beş televizyon filminden son ikisinin TV‟de gösterilmesi yasaklanmıştır. İster Sabahattin Ali‟nin hikâyesinden yapılmış filmin TV‟de gösterilmemesi için olsun, ister Bakanlıkça ileri sürülen uydurma nedenden ötürü olsun, hangi neden yüzünden olursa olsun, Türkiye Yazarlar Sendikası, bu filmlerin gösterilmesinin yasaklanmasına sonuna dek karşıdır. Çağdaş Türk kültürüne büyük emeği geçmiş bulunan Vedat Nedim Tör‟ün, Devlet Tiyatrosu yetkililerince, edebî kurulunca kabul edilip sahneye konulan oyununun da, hem de ahlâk dışı olduğu uydurma gerekçesiyle kaldırılmış olması, yasakçıların 79 yaşındaki yazarı, edebî kurul üyelerini, Devlet Tiyatroları yönetimini, ahlâk adına aşağılamaya yeltenmeleri demektir. Eğitim Bakanı yukarıya aldığımız buyruğunda toplatılan kitapların „millî terbiyemize aykırı, ahlâk, aile, hatta cemiyet değerlerimizi yıkmaya matuf kitaplar‟ olduğunu söylemiştir. Bizler, o kitapların yazarları olarak, kitaplarımızın millî terbiyeye aykırı olduğunu söyleyenlerin en azından terbiyesizlik etmiş olduklarını halkımıza ilân ediyoruz. Bizler, Türkiye Yazarlar Sendikası‟nın üyeleri olarak, kitaplarımızın „ahlâk, aile ve cemiyet değerlerimizi yıkmaya

matuf‟ olduğunu söyleyenlere, kem söz sahibinindir, deyip, bu aşağılayıcı sözleri aynen, hayır aynen değil, lâyık oldukları ve hak ettikleri çok daha ağırıyla yüzlerine çarparak geri çeviriyoruz. İyice bilsinler ki, kitap kıyımıyla, kitap düşmanlığı yaparak, yurdumuzu dünyanın gözünde utançlı duruma, insanlarımızı da barbar durumuna düşüremeyeceklerdir. Ve onlar, ancak toplattıkları kitapların sayesinde uygar bir ülkenin kimliğini taşıyabilmektedirler. Unutmasınlar ki, onların çocukları ve torunları bugün „ahlak, aile ve cemiyet değerlerini yıkmaya matuf‟ kitaplar yazdıklarını söyledikleri yazarların yaşamlarını okullarda ders olarak okuyacak, kitaplarından sınav vereceklerdir.

Buyrukta „Bu kitapların gayeleri kurulu düzeni yıkmak olan istikameti belli yazarlara ait oluşu da dikkatten kaçmamaktadır‟ deniliyor. Eğitim Bakanının „kurulu düzen‟ dediği düzenin, sayelerinde nasıl bir düzensizlik olduğunu ve bu düzensizliği kimlerin kurduğunu bugün artık bilmeyen kalmamıştır. Başları, hükümetin ortaklarından olan komandoların cinayetleri midir kurulu düzen dedikleri? Dokuz ayda cinayete kurban giden 20 öğrencimizin, 7 öğretmenimizin, 5 işçimizin katillerinin bulunamaması mıdır kurulu düzen dedikleri? Üniversiteleri çalışamaz, işlemleri yürümez duruma getirmeleri midir kurulu düzen dedikleri? Kurulu düzen sandıkları bu düzensizlikleri yıkmak Türk yazarının baş görevidir. Ali Naili Erdem ve onun gibilerine karşı bu görevimizi yapmaya çalışmaktan övünç duyuyoruz.

Türk halkının büyük tarihsel talihsizliği Ali Naili Erdem ve onun gibiler, kitaplarımızı yalnız bir süre için okul kitaplıklarından toplatsalar bile, yazarlarımızın adlarını ve yapıtlarını Türkiye insanlarının gönüllerinden kazımaya güçleri yetmeyecektir! Bizler, hükümetlerin yazarı değiliz, halkımızın yazarıyız. Şunu iyice bilsinler ki, kitap toplatanlar en büyük yargıç olan tarih önünde suçludurlar ve öz soylarından gelen kendi çocukları ve torunları, kitap toplatan zorbalar olarak, onların adlarını anmaktan utanç duyacaklardır.

Türkiye Yazarlar Sendikası‟nın ulusuyla bütünleşmiş olan yazarları, ne yazık ki bugün Eğitim Bakanı yerinde bulunan Ali Naili Erdem‟i ve ortak üyesi bulunduğu hükümeti kültür düşmanı ilan ediyor ve kitap toplatma ve benzeri çağdışı eylemlerden ötürü sorumluları suçladığımızı ve kınadığımızı halkımıza bildiriyoruz.

Türkiye Yazarlar Sendikası Genel başkanı, Aziz Nesin”. (Gürses, 2006)

“Millî Eğitim Bakanlığınca Lise ve Ortaokul kitaplıklarından toplanan kitapların tümü derhal Belediye Kitaplığında, düşünce ve basın özgürlüğüne inanan halkımızın hizmetine konulacaktır.

Ahmet İsvan, İstanbul Belediye Başkanı” (Gürses, 2006)

“Kitap yasakları Anayasa ve uygarlığa aykırı bir davranıştır. İnsanın temel hak ve özgürlüklerine saldırıdır. Sendikanın protestosuna katılıyorum. Saygılarımla.

Fakir Baykurt” (Gürses, 2006)

“Millî Eğitim Bakanlığının Ortaöğretimde uyguladığı kitap yasağına, bu faşist uygulama­ya Türkiye Yazarlar Sendikasının gösterdiği haklı tepkiyi TÖB-DER olarak destekliyoruz.” (Gürses, 2006)

Edebiyatımızın yüz akı yazarlarına, onların ürünlerine uygulanan bu düşünce düşmanlığını bütün eğitim kurumlarında öğrencilerimize ve halkımıza teşhir edeceğiz.

Rüştü Apaydın, TÖB-DER Genel Sekreter Yardımcısı” (Gürses, 2006)

“Aralarında kitaplarımın da bulunduğu Fransız kitaplarına uygulanan yasaklayıcı ted- birleri onur kırıcı olarak karşılıyor, mücadelenizi paylaşıyorum. Dostluklarla.

Jean Paul Sartre” (Gürses, 2006)

“Türk Gençliğinin dünyaca ünlü yazarları okumasını yasaklama girişimlerini sizlerle birlikte protesto ediyor, kültürel ve demokratik özgürlükler için verdiği yiğit mücadelede Türkiye Yazarlar Sendikasını desteklediğimizi belirtiyoruz.

Fransız Yazarlar Birliği” (Gürses, 2006)

Muhalefet partisi milletvekilleri tarafından meclis oturumlarında ve Aziz Nesin, Yaşar Kemal gibi tanınmış yazarların yazılarında, röportajlarında “kitap düşmanı, kültür düşmanı, gerici, faşist” olarak itham edilen Ali Naili Erdem’e gençlik yayınları ile ilgili yapılan çalışmaları ve toplatılan kitaplar konusunu sorduğumuzda şunları söylüyor:

“Genel ahlaka uygun her kitap okulda olur. Ali Naili Erdem‟in yasakladığı kitap, “köyde merkep nasıl düzülür”. Merkeple çiftleşme. Bu tarz kitaplar vardı bunları yasakladım. Sen olsan ne yapardın? Yavrum af edersin merkeple çiftleşmesinin okul kütüphanesinde ne işi var?

Meraklıysa birisi eşek nasıl düzülür diye, alsın evinde okusun o kitabı. Ama okulda genel ahlak. Ne diyor peygamber efendimiz, “ben güzel ahlakı tamamlamaya geldim”. Doğru mu söylüyorum? Peki, Türklere de ahlak tarihinin çeşnidarı denmiyor mu? Öyle değil mi doğru mu söylüyorum? Senin kültüründe ahlak çok önemli. Fevkalade önemli bir tarafı var. Şimdi bir nesile ahlaklı kitapların dışında, muzur cereyanları mensubu, onları yayınlayan kitaplar için dedim ki bunların okulda yeri yok. Bu kitap düşmanlığı değil, benim evimde şu an 5000 kitap var. Benim karyolamın altında yemek masamın altında dahi kitap var evimde. Evladım burada anlatmaya çalıştığım şey şu, dünyada her milletin ahlakı kendi yapılarına göre değişiklikler arz eder bunu kabul ederim. Ama söylendiği tarihte yasalarımızda genel ahlak diyor yani kamuoyunun benimsediği bir ahlak telakkimiz var bizim. Hırsızı alkışlayabilir miyiz? Hayır. Dolandırıcıyı alkışlayabilir miyiz, hayır. Afedersiniz ana avrat söven kitapların okul kitaplığında ne işi var. Genç çocuklar o kitapları alacaklar, ana avrat söven, sin kaf –eskilerin tabiriyle söyleyelim- yüz kızartıcı olayları kitap haline getirip bunları okul kitaplığına kimse koymamalıdır. Ben Aziz Nesin‟in bütün kitaplarını okudum. Hepsini de biliyorum. O tarihte kitap düşmanı diye bana Bülent Bey söyledi, Bülent Ecevit. Ben de dedim ki “biz kitap düşmanı değiliz ama siz nesillerin düşmanısınız. Çünkü bu nesillerin cumhuriyete ve milli duygulara bağlı yetişmesini istemediniz, milliyetçiliği kovmaya çalıştınız.” Türk düşüncesini ve milli mefkûreyi benimsemiş gençlerin yetişmesini istemediğiniz için devamlı surette ortanın solu yok, bilmem neden bahsediyorsunuz. Kavga odur. Yani şunun altını çizerek söyleyeyim. Her kitap acaba okul kütüphanesinde yer almalı mıdır? Senin yaşına gelmiş bir çocuk kitabın iyisini kötüsünü ayırt edebilir. Peki, ilkokul birinci ikinci sınıftaki çocuk nasıl ayırt edecek onu? Orada biz başka bir şey yapmaya çalıştık. O ne? Türk kültürünü çizgili roman haline getirdik. Dergiler halinde okullara dağıttık. Korkut Ata gibi mesela. Niye Amerikan kültürü Tommiks‟i sürekli ön plana çıkıyor da, ben Karaoğlan‟ı ön plana çıkarmayayım? Niye akıncı beylerini ön plana çıkarmayayım, niye Malkoçoğlu‟nu ön plana çıkarmayayım. Bunları ilkokuldaki çocuklarımıza vermeye çalıştık. Tarihinizle iftihar edin çocuklar, onu demek istedik. Siz sıradan bir milletin mensupları değilsiniz, sizin tarihinizde gerçekten mefkûresi yüksek insanlar vardır, o insanları tanıyınız dedik, onları istedik. Onları dergiler haline getirdik. Nasreddin Hoca‟yı neden benim çocuklarım öğrenmesin? Bunlar bizim okullarda yapmaya çalıştığımız, yapmış olduğumuz şey. Maziperestlik değil, kökü mazide olan atiyi gerçekleştirmek. Yani geçmişinle küsme kavgalı olma evladım. Geçmişinle dost ol ama gözlerin ileriye baksın. Ve Batı dünyasının bu söylediğim tarzdaki, çocukları için önemli kahramanlar var. Benim de kahramanlarım var evladım. O kahramanların karşısında Amerika‟nın kovboyu var senin “efe”n yok mu? Kovboyu mu anlatayım çocuğa efeyi mi anlatayım? Hangisini anlatayım? Yapmaya çalıştığım şeyi anlatabiliyorum herhalde. Gazi diyor ki cumhuriyetin temeli kültürdür. Ben demiyorum, Gazi Mustafa Kemal Atatürk söylüyor. O zaman ben kendi kültürümü çocuklara anlatma mecburiyetindeyim. Benim kültürüm. Benim kültürüm yoz bir kültür değil. Kapalı bir kültür de değil, dünyaya açık bir kültür. Bunları çocuklara vermeye çalıştım.” (H. H. Fartlı kişisel iletişim 20 Nisan 2017).

Ali Naili Erdem 29.1.1976 tarihli Millet Meclisi oturumunda, CHP’li milletvekili Hüseyin Sönmez’in toplatılan kitaplar ile ilgili gündem dışı konuşmasına cevaben

“…daha 1930'lardan başlatılan Talim Terbiyenin Bakanlığın müsaadesine tabi olan kitapların kitaplıklarda bulundurulması hususundaki hassasiyeti, bugüne kadar devam eden anlayışı içerisinde biz de devam ettireceğiz. Bu, yasaların bize vermiş olduğu görevdir. Vitrininde özgürlükçü demokrasi; mutfağında, Devlete, millete ve rejime düşman malzemeleri yığan anlayışa itibar etmeyeceğiz. Kitabın, kitapçı vitrininde, evde, çantada veya iş yerinde olması ayrı şeydir, okul kitaplığında bulunması ayrı şeydir. Okul kitaplığında Bakanlığın bugüne kadar, tavsiye ettiği ve bundan sonra da tavsiye edeceği kitaplar bulunacaktır. İdeolojik bakımdan millî ve içtimaî değerlerimize aykırı telkinler yapan aile müessesesini küçük düşürücü, millî değerlerimizi yok edici, millî ahlâkı bertaraf edici kitapların bulunmasını bizden kimse isteyemez. Eğer, bazı şahıslar okul kitaplıklarında bilmem ne ile, bilmem nenin cinsî münasebette bulunmasını istiyorlarsa; evliliğin ilk gecesinde bilmem nenin, bilmem neyin yapılmasını istiyorlarsa, bunların okul kitaplığında yeri yoktur.”(TBMM, 1976b).

diyerek hangi tür kitapların, ne için toplatıldığına ilişkin kararlı ve inançlı tutumunu ifade etmiş, izah etmiştir. Yaptığı bu açıklamalardan görmekteyiz ki, Ali Naili Erdem milli

düşünceye, milli ahlaka ve milletin geleceği olan çocuklara fazlasıyla önem vermekte ve bu konudaki hassasiyeti anlaşılmaktadır.

1976 yılı meclis bütçe görüşmeleri esnasında şu ifadeleri kullanmıştır:

“Şimdi arkadaşlarımdan bir şey öğrenmek istiyorum; Temel Eğitim Kanununda mutabık mıyız? Mutabıksak mesele biter, Temel Eğitim Kanununda mutabıksak, bütün meseleler biter. Ortada kavga olacak bir şey yok; ama bazı insanlar kendi durumlarının ortaya çıktığının yaygarasının içine girdiler. Konuşmada bulunan arkadaşlarım için söylemiyorum bunu. Kitap meselesiyle ilgili bazı şahıslar, kirli düşüncelerin ortaya çıktığını gördüler ve anladılar ki, basıldılar, suçüstü. Çünkü kitabı sokmuşlar. Bunlar sadece (çok affedersiniz) etek uçlarındaki zevki arayan kitaplar değil, onun ötesinde kitaplar var.” (TBMM, 1976a).