• Sonuç bulunamadı

Oyun yazarlığımızın gelişmesinde en önemli etkenlerden biri de kuşkusuz oyun metinlerinin kitap halinde basılmasıdır. Ancak bugün yayınevlerinin, satışlarının az olduğu gerekçesiyle oyun basmayı tercih etmedikleri görülmektedir. Arz talep dengesine bakıldığında, talep yaratılamayan bir ortamda yeterli oranda arzın olabileceğini söylemek de mümkün değil. Bu noktada, Devlet tiyatrolarının sahnelediği oyunları basarak bir katkı sağladığı söylense bile bunun bir çözüm olamadığı ortadadır.

Türkiye’de henüz bilinçli bir tiyatro seyircisi kitlesi oluşturulamamıştır. Bu yüzden de basılmış tiyatro oyun talep eden ve satın alan bir okur kitlesi yaratılması daha uzun zaman alacaktır. Oyunların kitap halinde basılmasının, ülkemizde tiyatro eleştirisinin gelişmesi açısından da oldukça önemli olduğu ortadadır. Metin ile sahnelenmiş oyunlar arasında karşılaştırılmalı bir değerlendirme yapmak, gerek oyun yazarlığımız, gerek ve gerekse sahne tekniğinin geliştirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı’nın da tiyatro oyunu bastığı

bilinmektedir. Tiyatro oyunlarının yanı sıra tiyatro kuram, eleştiri, inceleme kitapları da yok denecek kadar az sayıda basılması elbette çözüm bekleyen sorunlardan biri olarak değerlendirilmelidir.

Tiyatro Oyunu Basımı konusundaki çabalardan sözederken özellikle Mitos Yayınevi ve Adam Yayınlarının çabalarından sözetmek yerinde olacaktır. Özellikle Mitos Yayınlarının yıllardır yerli yazarların yazdıkları oyunların basımı konusunda sistemli bir çalışma sürdürdükleri görülmektedir. Bunun yanı sıra Yapı Kredi Yayınları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Devlet Tiyatroları Yayınları, Đş Bankası Yayınları, Galata Yayınları, Adam Yayınları, TOMEB Yayınları, Aram Yayınları gibi kuruluşlar da yerli tiyatro oyunu basarak tiyatromuza hizmet etmektedirler.296

Kocaeli Üniversitesi Dramatik Yazarlık Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sema Göktaş 2005 yılında yaptığı “2000’li Yıllarda Tiyatromuz” başlıklı araştırmada, Türkiye’de 2000-2005 sürecinde kitap olarak basılan yerli oyun sayısının 133 olduğunu belirtmektedir.

Doç. Dr. Sema Göktaş basılan oyunlarla ilgili şu belirlemeleri yapmaktadır.

Basılan oyunlardan 17’si oyun yazarlığı yarışmalarında ödül almış ve ödül alanlardan sadece 2 tanesi sahnelenmiştir ki bunlar Özen Yula’nın “Gayrı Resmi Hurrem” ve Aslı Öngören’in “Yel mi Değirmen mi ?” oyunlarıdır. Özen Yula’nın oyunu sahnelendikten sonra tekrar Tiyatro Tiyatro Dergisi’nin ismet Küntay ödülünü almıştır.

Basılan 125 oyunun 35’i, 2000–2005 sürecinde profesyonel topluluklarca sahnelenmiş, sahnelenen oyunlardan 5 tanesine sahnelendikten sonra yazarlık ödülü verilmiştir. Bu oyunlar ; (Tek Kişilik Şehir/Behiç Ak, Bana Bir Şeyhler Oluyor/Yılmaz Erdoğan, Olağan Mucizeler/Kubilay Tunçer, Gayrı Resmi

Hurrem/Özen Yula, Mem ile Zîn/Cuma Boynukara)297

296

Bkz., EK 11 , Mitos Boyut Yayın Evi Tarafından Basılan Yerli Oyunlar Listesi

297

Doç Dr. Sema Göktaş 2000–2005 sürecinde basılan oyunların %28’i sahnelendiğini, %72’sinin ise sahnelenmediğini belirtmiştir. Yazarlık yarışmalarında ödül alanların %12’si sahnelenmiş, %88’i sahnelenmemiştir. Yazarlık yarışmasında ödül almış oyunların sahnelendikten sonra ödül alma oranı %50’dir. Basılmış oyunların sahnelendikten sonra ödül alma oranı ise %12’dir.

Göktaş, “2000’li Yıllarda Tiyatromuz” başlıklı araştırmasına göre baskı tarihlerine göre 2000 yılından günümüze kadar basılan oyunların listesi ek’te sunulmuştur. Araştırmada, basılan oyunların ortalama 1,37 yıl sonra sahnelendiği, oyunun sahnelendikten sonra basılması durumunda ise aradaki süre ortalama 2,9 yıla çıktığı belirtilmektedir. Basılan yerli oyunların 20’si özel tiyatrolar 10 tanesinini ise Devlet Tiyatroları tarafından ve 4’nün de ĐBBŞT ve diğer şehir tiyatroları tarafından sahnelendiği belirtilmektedir. Bu manada özel tiyatroların yerli oyunlara ilgisinin ve desteğinin olduğu görülse de burada Kültür Bakanlığı’nın verdiği yardımlarda, yerli oyunları sahneleyen özel tiyatrolara öncelik vermesinin itici bir güç olduğu söylenebilir.298.

“2000’li Yıllarda Tiyatromuz” adlı araştırmada Doç. Dr. Sema Göktaş, 2000– 2005 yılında basılan 125 oyunun % 72’sinin sahnelenmeyişinin çarpıcı bir sonuç olduğunu belirtir ve bir oyunun basıldıktan 1–1,5 yıl sonra sahnelendiği bulgusunda yola çıkarak basılan oyunlar içerisinde 30–40 tanesinin hiçbir zaman sahnelenemeyceği olasılığını ortaya koymaktadır.

2.2.7.2.Đzmir’deki Tiyatro Girişimleri

Tarih süreci içerisinde, Tanzimat’tan itibaren Đzmir’in, Đstanbul dışındaki diğer şehirlerin aksine tiyatro adına önemli bir misyon yüklendiğini görüyoruz. Prof. Dr. Efdal Sevinçli “Đzmir’de Tiyatro” adını verdiği kitabında, Đzmir’de tiyatro yaşamını ayrıntılı bir şekilde işlemiştir. Bunun yanı sıra Metin And’ınII. Meşrutiyet Döneminde Türk Tiyatrosu, Prof. Dr.Özdemir Nutku’nun Dar’ül Bedayi’nin Elli Yılı, Rauf Beyru’nun 19. Yüzyılda Đzmir’de Yaşam, Bilge Umar’ın Đzmir de Yunanlıların Son Günleri ve Vasfi Rıza Zobu’nun O Günden Bu Güne Anılar,

298

adlı eserlerinde Đzmir’de tiyatro yaşamı hakkında önemli bilgiler paylaştıklarını görüyoruz. Çınar Atay, Gökhan Akçura, Refik Ahmet Sevengil, Ömer Faruk gibi isimlerin de Đzmir’de tiyatro yaşamına dair görüş ve bilgilerini çeşitli makalerinde ve kitaplarında ele aldıkları bilinmektedir. Bu manada Đzmir’de tiyatro yaşamı pek çok yazar, araştırmacı ve tarihçi tarafından da ilgi ile izlenmiştir diyebiliriz.299

Ömer Faruk Huyugüzel’in Đzmir’e dair paylaştıkları arasındaki bilgi oldukça dikkat çekicidir. Bu bilgiye göre ilk tiyatro binası 1830 yılında Đzmir’de inşa edilmiştir.300 Öte taraftan 1657 yılında Corneille’nin Nicomede adlı oyunun iilk olarak Đzmir’de sahnelenmesi de üzerinde durulması gereken önemli bir ayrıntıdır. Bunca araştırmaya ve kitaba konu olan Đzmir’in, tiyatro açısından önemi düşünüldüğünde bu manadaki ilklerin sürpriz olması beklenemez.

Đzmir’in Avrupa ile yakın temas içinde olması ve etnik unsurların şehirde önemli bir nüfusa sahip olması kuşkusuz Đzmir’de tiyatro faaliyetlerinin yoğun bir şekilde sürdürülmesine uygun bir ortam hazırlamıştır. Tanzimat dönemi tiyatromuzda etkin rol oynayan Osmanlı Tiyatrosu’ndan ayrılan oyuncuların Đzmir’e yaptıkları turneler de Đzmir’in tiyatro hayatını hareketlendiren girişimler olarak değerlendirilebilir.

1890’larda Mınakyanın öncülüğünde, Osmanlı Dram Kumpanyası’nın, Ahmet Fehim Efendi’nin ve özellikle Türklere yönelik ve Türkçe oynan oyunların katkıları ile Đzmir tiyatro hayatının daha da canlandığını görüyoruz. 1889–1890 yılları arasında Đzmir Belediyesi’nin Đzmir’de, uygun bir yerde tiyatro binası yapmak amacıyla girişimlerde bulunması ve bu amaçla piyango düzenlenmesi de önemli bir çabadır. Belediyenin başlangıçta bu girişime destek verdiğini, ancak bu çabanın bir sonuca ulaşamadığını görüyoruz. 301

Đzmir, görünürde yerleşik bir tiyatro geleneği oluşturamadan, günümüze değin bir turne kenti olarak tiyatrocuların ilgisini çekmiş, Đstanbul’a giden yolda

299

Bilge uMAR, Đzmir de Yunanlıların Son Günleri, Bilgi Yayınevi, Ankara 1974, 19 s.

300

Özlem Nemutlu, 2. Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'in Đlanına Kadar Đzmir'de Tiyatro Faaliyetleri, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Doktora Tezi), 2005,236 s.

301

Hizmet, No:515, 21 Kanun-i evvel 1307/2 Kanun-i Sani (Ocak) 1891 Tarihli Đzmir Belediyesi Kanunu. Bkz. SEVĐNÇLĐ, Efdal, Đzmir'de Tiyatro, Đzmir Kent Kitaplığı, Đzmir, 2002

yabancı toplulukların sevdikleri bir kent olmuştur. Vaspuragan Tiyatrosundan Osmanlı Tiyatrosuna uzanan süreçte, Serovpe Bengliyan topluluğunun, 1882 yılı başında Selanik’ten Izmir’e geldiğini Namık Kemal’in “Zavallı Çocuk” ve Akif Beyoyunlarını oynadığını biliyoruz.302

Bu dönemde Đstanbul’dan gelip oyunlarını Đzmir’de sahneleyen pek çok topluluk olduğunu biliyoruz. Bu topluluklar şu şekilde sıralanmaktadır;

Burhanettin Bey Tiyatrosu, Milli Osmanlı Tiyatrosu, Reşat Rıdvan ve Benliyan,

Milli Osmanlı Operet ve Dram Kumpanyası, Manastır Milli Tiyatro Heyeti,

Osmanlı Sahne-i Adap Dram Komedi Kumpanyası

Bu dönemde Milli Osmanlı Tiyatrosu’nun Đzmir’de iyi iş yaptığı ve izleyiciden büyük ilgi gördüğü bilinmektedir. Đzmir’de II. Meşrutiyet döneminde varolan kimi topluluklar şöyle sıralanabilir; Osmanlı Dram Kumpanyası, Osmanlı Komedi Kumpanyası, Milli Osmanlı, Tiyatrosu, Heveskaran Kumpanyası, Sahne-i Milliye-yi Osmaniye, Milli Osmanlı, Dram Komedi ve Operet Kumpanyası, Sahne- yi Bedayi, Milli Sahne, Osmanlı Donanma Cemiyeti, Türk Tiyatrosu, Đstanbul Operet Heyeti, Sahir Opereti, Burhaneddin Bey ve Kumpanyası, Yeni Sahne, Edebi Tiyatro, Şark Dram Kumpanyası, Milli Operet Heyeti, Dar’ül Bedayi-i Osmanî. Đzmir’de II. Meşrutiyet döneminde kurulan tiyatro toplulukları içinde Sahne-i Osmanî Heveskaran Heyeti diğer topluluklara göre daha fazla yaşamıştır. Bu noktada Anadolu Gazetesi sahibi Haydar Rüştü’nün Sahne-i Osmanî Heveskaran Heyeti’ni himaye etmesi önemlidir. Đzmir’de tiyatro yapan topluluklardan Đzmirli Heveskârların “Heveskaran Kumpanyası” adı altında Kordon Palais Sinemasında “Aşk Ferdası”, 1917 yılı Şubat ayında ise da Karşıyaka Kulüp Sineması’nda “Kafkas’ta Hilal” adlı oyunları oynadığını da hatırlamak gerekmektedir.303

302

Efdal Sevinçli, Namık Kemal ve Tiyatro, D.E.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi YaYınları, Đzmir,1991

303

Yrd. Doç. Dr. Günver Güneş, II. Meşrutiyet Döneminde Đzmir’de Tiyatro Yaşamı, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 18, Ankara, 2005, 139 s.

Metin And 1908 yılında Đzmir’de ilk tiyatro oyununun, Sahne-i Osmanî tarafından sahnelenen Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre adlı oyunu olduğunu belirtir.

Tablo 4 1909’dan Đtibaren Đzmir’de SahnelenenOyunlar

Meşrutiyet Dönemi de tiyatro oyunları açısından Đzmir’de verimli bir dönem olarak karşımıza çıkar. Örneğin Ahmet Fehim’in anılarında Büyük yazlık tiyatro olarak ifade ettiği, Kordon’daki Kukuli Açık Hava Tiyatrosunda Kırmızı Cüzdan,

Balmumcular ve Ekmekçi Kadın adlı oyunların oynandığını görüyoruz.304

1909 yılı Ekim ayında Ahenk Gazetesi’ndeki ilana göre, Izmir’e gelen Milli Osmanlı Tiyatrosu’nun, siyasal-belgesel tiyatromuzun ilginç örneklerinden olan Yıldız’da bir Vakıa, Meşrutiyet’den Evvel, Yıldız’ın Sonu, Yeniçeri Devrinde Bir Batakhane, Şair, Fener Bekçileri, Hoşkadem, Aile Terbiyesi ve Izah ve Istizah gibi oyunları birbiri ardına oynadığı bilinmektedir.

Yine Đzmir’de yazılan bazı bazı oyun metinlerinin gazetelerde yayınlandığını da görüyoruz ki bu çaba tiyatronun yaygınlaştırılması açısından da büyük önem taşımaktadır.

Tablo 5 Đzmir’de Bazı Gazeteler Tarafından Basılan Tiyatro Oyunları

Yıl Yazar Oyun Adı

1911

Abdülhalim Memduh

Refik Nevzat " Abdülhamit ve Genç Bir Türk Haremağası"

"Osmanlı-Đtalya Trablusgarb Muharebesi yahut Osmanlı Muzafferiyeti"

1911 Mehmet Raif

"Cihad-ı Mukaddes Yahut

1911 Mehmet Sezai Tarblusgarb'ta Osmanlı-Đtalya Cengi" 1912 Mehmet Sezai "Mithatpaşa Yahut Hükm-i Đdam" 1912 Mehmet Sırrı "Đncinmiş Bekaretler","Gelin Đntihabı" 1913 Mehmet Sırrı "Türkkanı"

1913 Melekzade Fuat "Edirne Müdafaası Yahut Şükrü Paşa" 1913 Mehmet Sadullah "Köylü Mürşidi"

1913 Mahmut Reşat "Osmanlı Đstiklali" Kaynak; Güneş, 2005;160

2. Meşrutiyet döneminde özellikle 1911–1913 yılları arasında Đzmir’de on tane tiyatro oyunu basıldığı bilinmektedir. II. Meşrutiyet döneminde Đzmir’de de bu

304

yıllarda birçok tiyatro eseri yazılıp basılmış, önemli bir kısmı da sahnelenmiştir. Oyunlar tarih sırasına göre şunlardır;

Abdülhalim Memduh- Refik Nevzat; Abdülhamit ve Genç Bir Türk Haremağası (1911)

Mehmet Raif; Osmanlı-Đtalya Trablusgarb Muharebesi Yahut Osmanlı Muzafferiyeti (1911)

Mehmet Sezai; Cihad-ı Mukaddes Yahut Trablusgarb’ta Osmanlı- Đtalya Cengi(1911), Mithat Paşa Yahut Hükm-i Đdam(1912)

Mehmet Sırrı; Đncinmiş Bekâretler( 1912), Gelin Đntihabı (1912), Türk Kanı (1913)

Melekzade Fuat; Edirne Müdafaası Yahut Şükrü Paşa (1913) Mehmet Sadullah; Köylü Mürşidi(1913)

Mahmut Reşat; Osmanlı Đstiklali (1913)

Oyunları basılan yazarlardan Abdülhalim Memduh dışındakilerin hemen hepsinin Đzmirli ya da Đzmir’e yerlemiş yazarlar olduğu bilinmektedir. Yukarıda saydığımız profesyonel manada tiyatro yapan bu toplulukların yanı sıra, Đzmir’de gösteriler yapan amatör toplulukların bulunduğunu da biliyoruz. Özellikle 1910 yılındaki çalışmalarına devam eden ve Leblebici Horhor,Pembe Kız, Köse Yahya gibi oyunları sahneleyen Hacı Recep Efendi Tiyatrosu bunlardan en önemlisidir. Ayrıca 1910 yılında dönemin ünlü meddahı Sururi Efendi’nin Đzmir’e gelerek Hüseyin Rahmi ve Şemsettin Sami’nin bazı hikâyelerini anlatıp, taklitlerini yaptığı bir gösteri sunduğu bilinmektedir.1915 yılına kadar tiyatro konusunda oldukça aktif görünen Đzmirli tiyatrocuların faaliyetleri, I. Dünya Savaşı’nın şiddetlendiği ve savaş koşullarının yıkıcı etkilerinin hissedildiği yıllarda, özellikle 1916 yılından itibaren gittikçe azalmaya başlamıştır.305

Đzmir’de çeşitli tiyatro toplulukların çalışmalarının yanı sıra, Đzmir Türk Ocaklarının çalışmaları da oyun yazarlığımızın gelişmesi yolundaki önemli çabalardan biri olarak hatırlanmalıdır. 1911 yılından itibaren dönemin Valisi Rahmi

305

Bey ve Đttihat Terakki yöneticilerinin, Donanma Cemiyeti, Hilal-i Ahmer, Müdafaa-ı Milliye ve Türk Ocağı gibi cemiyetlerin faaliyetlerini sürekli destekledikleri ve tiyatro gösterilerinin valilik himayesinde gerçekleşmesini sağladıkları bilinmektedir. Đttihat ve Terakki’nin ileri gelenleri tiyatroyu siyasi görüşlerinin aktarılabileceği en önemli alan olarak görüyorlardı. Bu dönemde ilk olarak istibdat döneminde yasaklanmış ve geçmiş yönetimi kötüleyen oyunlar oynanmıştır. Tiyatroların bu dönemde elde edilen gelirleri çeşitli yardım derneklerine aktardıkları bilinmektedir. 1917 yılında Hilal’i Ahmer Cemiyeti’ne tiyatro gösterilerinden 918 lira aktarıldığı bilinmektedir. Yine bu dönemde Müdafaa-ı Milliye Cemiyeti’nin Đzmir Şubesi valiliğin yardımları ile kurulmuş olan “Temsil-i Vekayi-i”’nin, Hahişkaran Tiyatro Heyetini” himayesine aldığı görüyoruz.306

Đzmir’deki tiyatro faaliyetlerinin yanı sıra 12 Mart 1912’de açılan Türk Ocakları faaliyetlerinden sözetmek de yerinde olacaktır. Zira kuruluş amaçları arasında “…Türk Ocağı adıyla kulüpler açmak, dersler, konferanslar ve müsamereler tertip etmek…” gibi işlevlerden sözedilen Türk Ocakları’nın pek çok tiyatro çalışmasını desteklediğini görüyoruz.307

Tiyatro elbette sadece Đzmir Türk Ocağının faaliyetleri ile sınırlı kalmamış, Đstanbul Türk Ocağı 1913 yılında Đzmir’e bir gezi düzenleyerek burada Mehmed Fuat Köprülü’nün “Türk’ün Duası” isimli şiirini Đttihat ve Terakki Numune Mektebi’nde tiyatro oyunu olarak sahnelemiştir.308

Đzmir’de 1914 Şubat, Mart ve Nisan aylarında, Hüseyin Hüsnü Bey önderliğinde ve Yine Đzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin himayesi altında oyunlar sahneleyen “Temsil-i Veka-yi Hahişkaran adıyla yeni bir tiyatro kurulduğunu görüyoruz. Karşıyaka ve Irgat Pazarın’daki salonlarda oynanan oyunlardan 677 kuruş elde edilmiş ve bu gelir Đzmir Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’ne bırakılmıştır. Daha sonra bu topluluk da dağılmış yine Đzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin

306

Y.a.g.e.,167 s.

307

Đsmail Hakkı Baltacıoğlu, Halkın Evi Chp, Halkevleri Bürosu, Kılavuz Kitaplar No 29 , Ankara, 1950, 21-22 s.

308

himayesi altında pek çok yeni topluluk kurulmuş, bu topluluklar oyunlarını sergilemeye devam etmişlerdir.

Tablo 6 Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Himayesi Altında Kurulan Tiyatro Grupları

Topluluk Adı Yazar Adı Oyun Oynanış Yılı

Sahne-i Edep Osmanlı Tiyatro Kumpanyası

Aka Gündüz Muhterem

Katilini

1915-Haziran

Müdafaa-i Milliye Heyet-i Temaşasveya Heyet-i Temsiliyesi

Kafkas Kahramanları

1915

Müdafaa-i Milliye Heyet-i Temaşası

Hüseyin rahmi Mürebbiye 1915

veya Heyet-i Temsiliyesi Müdafaa-i Milliye Heyet-i Temaşasıveya Heyet-i Temsiliyesi

Şehit Nihat Bey ve Direktör Ali Bey

Geveze Berber

1915

Kaynak; Güneş, 2005;162

Yine Ahenk Gazetesi’nden 1916 yılı Eylül ayında Đzmir’e gelen Şark Drama Kumpanyası’nın Fehime Nüzhet’in yazdığı “Adalet Yerini Buldu” yahut Mazlum Bir Miralayın Vaziyeti adlı oyunu ile 1917 yılında Kahraman Türk Zabiti veya Kafkasya’da Rus Mezalimi oyunları sergilediklerini öğreniyoruz.309

Türk ocaklarının da desteğini alan Đzmir’de tiyatro yaşamının, 15 Nisan 1931’de Türk Ocaklarının kapatılması ile farklı bir yönde çalışmalarına devam ettiği, Đzmir Şehir Tiyatrosu kurma çabalarınının 1989 yılında Prof. Dr. Özdemir Nutku tarafından canlandırılmaya çalışıldığını ancak bugüne kadar gerekli desteğin sağlanamaması sebebiye bir sonuca ulaşılamadığı bilinmektedir.

309

2.2.7.3.Geleneksel Tiyatromuzun Katkıları

Şarkı, dans, söz oyunları ve taklit geleneksel Türk tiyatrosunun en önemli ögeleri olduğu bilinmektedir.310 Bu şekilde form bulan geleneksel tiyatromuzun, modern Türk tiyatrosu için gerçek manada bir çıkış yolu olarak görülüp görülemeyeceği sorusuna uzun yıllardır cevap aranmıştır. Geleneksel tiyatronun öğelerinden kısmen faydalanmak elbette bir yöntem olarak görülebilir ancak ulusal tiyatromuzun kurulması noktasında bir çözüm olabileceği konusu uzun süre tartışılmıştır. Zaman zaman Geleneksel tiyatromuzda ortaya çıkan çeşitli türlerden Türk Tiyatrosunun kurtuluşu anlamında yararlanıldığı bilinmektedir. Özellikle altmışlı yıllar bize özgü tiyatro kavramlarının yoğun biçimde tartışıldığı yıllar olmuştur.311 Meddah, Karagöz ve Ortaoyunu gerek öz, gerek biçim açısından Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu'nda bir kaynak ve çıkış yolu olarak görülüp değerlendirilmiştir. Özellikle Đsmayil Hakkı Baltacıoğlu, geleneksel tiyatromuzun meydanda oynamak, ritmik-müzikal olmak, diyalog yapısı, sürrealist olmak, irticalen oynamak gibi kalıcı özelliklerinden faydalanılması gerektiğinin altını çizmiştir.

Bunun yanı sıra Tanzimat döneminde de Todor Kasap’ın Batı taklitçiliğine karşı çıkarak, tiyatronun ancak kendi ülkemiz gerçekleri içinde yoğrulabileceğine vurgu yaptığını görüyoruz. 312

Cenap Şehabettin, halkı tiyatroya alıştırmak için sosyolojik bir tavırla halk hikâyelerinin güncel konular eklenerek yeniden gündeme getirilmesi gerektiğine vurgu yaparken, Güllü Agop’un, yazarları halkı tiyatroya çekmek için halkın yakından tanıdığı Leylâ ile Mecnun, Arzu ile Kanber, Tahir ile Zühre, Tayyarzade ve Binbirdirek gibi hikâyeleri işleyen oyunlar yazmaya yönelttiğini biliyoruz.313

Avrupa tiyatrosu karşısında Türk tiyatrosunu güçlendirmek adına, Avrupa

310

And, a.g.e.,1992–199;41 s.

311

Đsmail Hakkı Baltacıoğlu, Ortaoyunu, Ülkü Dergisi, C: 2,1942, 11-14 s.

312

Çalışlar, 1995,a.g.e., 359 s.

313

Ayşe Ulusoy Tunçel, Türk Edebiyatında‘Manzum Tiyatro Formunun Doğuşu, Tiyatro Araştırmaları Dergisi, Sayı 24, 2007, 55 s.

Tiyatrosu ile geleneksel Türk tiyatrosunun sentezinin yapılarak Ortaoyununun, Tulûat Tiyatrosu adı ile sahneye çıkarıldığı bilinmektedir. Đlk kez 1875 yılında Pişekâr Küçük Đsmail Efendi, Agâh Efendi, Kavuklu Hamdi Efendi ve Büyük Đsmail Efendi tarafından örnekleri verilen Tuluat tiyatrosu geleneksel tiyatro estetiğinden oldukça faydalanmıştır.314Geleneksel tiyatromuzun müzik, dans, eylem ve sözün bir arada kullanılması gibi bazı temel özelikleri, söz kalıplarının, kurmaca deyişlerin kullanılması, dil mantığının bozulması gibi kimi özellikler, geleneksel tiyatromuzun çağdaş tiyatro ile buluşan özellikleri olarak da değerlendirilmiştir.

Đsmayıl Hakkı Baltacıoğluna göre geleneksel tiyatromuzdaki estetik anlayış ve felsefe, Avrupa tiyatrosundan daha ileridir. Đsmayil Hakkı Baltacıoğlu, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e uzanan süreçte, Batılılaşmayı, yalnızca taklit etme olarak algılayan zihniyete karşı mücadele etmiş ve yaşadığı dönemlerin kültürel-sanatsal zenginliklerinden yola çıkarak ulusal tiyatroyu oluşturulması konusunda bir tez ortaya atmıştır. 1940’lı yıllarda, kukla, karagöz ve Ortaoyunundan yola çıkarak ortaya koyduğu bu “Öz Tiyatro” tezinden hareketle, Karagöz, Kukla ve Ortaoyunun modernleştirildiği oyunlar yazmıştır. Kütahya, Afyon, Akşehir, Đstanbul, Sarıyer Halkevlerinde bu çalışmalarını sahnelendiği ve büyük beğeni topladığı bilinmektedir. Đsmayil Hakkı Baltacıoğlu’nun, ulusal tiyatronun batı aktarmacılığı yerine, karagöz, kukla, ortaoyunu, köy seyirlik oyunları, tuluat tiyatroları gibi geleneksel türlere ve kaynaklara dayanması konusundaki görüşlerinin bir benzerini de Ceyhun Atuh

Kansu’da görmekteyiz. Kansu, Halk Tiyatrosu’nun köylü tiyatrosuyla

özdeşleştirilmesini ve tiyatronun halka indirilmesi gerektiğini savunmuş, bununla yetinmemiş, konservatuarda ve köy enstitülerinde halk tiyatrosu bölümleri açılması gerekliliğini savunmuştur.315

1960’lı yıllarda Ankara Deneme Sahnesi’nin deneysel çalışmalarıyla başlayan süreçte, Türk Tiyatrosu’nun kültürel kimliğini çağdaş tiyatroda değerlendirme yolunda yeni arayışlar başladığı görülmektedir.316

314

Prof. Dr. Erman Artun, Tarihsel Süreçte Değişen Geleneksel Tiyatromuz, Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi Yayınları, 2009

315

Nurhan Karadağ, Halkevleri Tiyatro Çalışmaları 1932-1951, Doçentlik tezi, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Ankara, 1982, 149 s.

316

Ankara Deneme Sahnesi’nin çalışmaları ile geleneksel oyun yapısından ve sahne tekniklerinden yararlanılarak kurgulanmış oyunların seyircinin ilgisini çekmeye başladığınıancak belli bir estetik anlatım, belirli bir form (üslub) ortaya konulamadığını görüyoruz. Geleneksel Türk Tiyatrosu, Türkiye’de oyun yazarlığının gelişmesi yönünde hala önemli bir kaynak olarak görülmekte ve bu konudaki çaba ve çalışma ve araştırmalar sürmektedir. Aşağıda ortaoyunu Karagöz Meddah gibi Geleneksel türlerden kişi ve olay dizisi alınarak yapılan kimi denemeler sıralanmıştır.

Oktay Rıfat; Oyun Đçinde Oyun

Sadık Şendil; Kanlı Nigar ve Yedi Kocalı Hürmüz Mehmet Akan; Hamhum Şaralop

Mehmet Keskinoğlu; Hamdi

Vedat Nedim Tör; Aşağıda Yukarıda Rıfat Ilgaz ; Çatal Matal Oyunu

Halit Fahri Ozansoy; Bir Dolaptır Dönüyor

Haldun Taner; Keşanlı Ali Destanı, Eşeğin Gölgesi, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım

Sermet Çağan; Ayak Bacak Fabrikası

Benzer Belgeler