• Sonuç bulunamadı

İngiltere, 1975 yılına kadar Keynesci politikaları benimseyen ve uygulayan, refah devletinin kapsamını genişleten ve refah devletini büyük ölçüde ‘millileştiren’ bir ülke olmuştur. “Kapitalizmin üçüncü bunalım döneminde ise, refah devleti ihtiyaç içinde

olanlar için bir güvenlik ağı olmaktan çıkmış, gerçekte orta sınıfı kollayan karışık bir yeniden dağıtım organizasyonu haline dönüşmüştür. Bunun sonucunda, İngiltere’de Keynesci görüşler reddedilmiş ve enflasyonun önlenmesi yegâne amaç haline gelmiştir”

15

Margaret Hilda Thatcher, Doğu İngiltere Lincolnshire'daki Grantham kasabasında doğmuştur. Annesi

Lincolnshire'lı Beatrice Ethel'dir. Babası Alfred Roberts’dir ve kendisi bakkaldı, aynı zamanda yerel siyasette aktifti ve Metodist kiliselerinde vaaz veriyordu. Margaret da inançlı bir Metodist Hıristiyan olarak yetiştirilmiştir. Çocukluğu babasının bakkal dükkânının üzerindeki evlerinde geçmiştir. Huntingtower Road İlkokulu'na gitmiştir, ilerleyen yıllarda Kesteven and Grantham Kız Okulu'ndan burs kazanmıştır. Okul kayıtlarına göre çalışkan ve sürekli kendisini geliştiren bir öğrenci imiş. Dersler dışında piyano, hokey, şiir okuma, yüzme ve yürüyüşle ilgilenmiştir. Altıncı sınıfta Oxford Üniversitesi'ne bağlı Somerville Koleji'nde Kimya okumak için burs başvurusu yapmıştır. Önce reddedildi, ancak başka bir adayın çekilmesi üzerine kabul edilmiştir. Oxford'a 1943'te geldi, 1947'de ikinci sınıf onur derecesiyle Kimya bölümünden mezun olmuştur. 1946'da Oxford Üniversitesi Muhafazakârlar Derneği Başkanı seçilmiştir. Mezun olduktan sonra Kimya sektöründe çalışmak üzere Essex'te Colchester'e yerleşmiştir. Burada yerel Muhafazakârlar Derneği'ne katılmış ve Llundadno'daki Muhafazakâr Parti kongresinde derneği temsil etmiştir. Oxford'daki arkadaşlarından biri onu Muhafazakârlar Derneği başkanıyla tanıştırmıştır. Dernek yöneticileri o sırada milletvekili aday adayları arıyorlardı, ondan o kadar etkilenmişler ki, Muhafazakâr Parti'nin onayladığı listede bulunmamasına rağmen Ocak 1951'de onu aday seçmişlerdir. 1950- 1951 seçimlerine Muhafazakâr Parti’nin en genç adayı olarak katılmıştır. Thatcher 1975- 1990 arasında Muhafazakâr Parti başkanlığı, 1979- 1990 arasında da başbakanlık yapmıştır. Genel siyasi çizgisi liberal- muhafazakâr doğrultudadır. 1980’li yıllarda batılı ülkelerinde devletin iktisadi yatırımlarından çekilmesi, serbest pazar ekonomisinin desteklenmesi ve işçi haklarının törpülenmesi ile kendini gösteren neo-liberal siyasetin Birleşik Krallık’daki uygulayıcısı olmuştur. Ülkesi içerisinde sol muhalefetle, uluslar arası alanda ise Soğuk Savaş kapsamında Doğu Bloğu ülkeleriyle mücadele yürütmüştür. O dönem için radikal sayılabilecek sağ politikaları taviz vermeden uygulamasından dolayı kendisine Demir Leydi lakabı takılmıştır ki bu lakabını severek benimsemiştir. Thatcher’ın en bilinen sözü; “Çoğu kişinin bir sorunla karşılaştığında hükümetin bunu

çözmesi gerektiğini düşündüğü bir devirdeyiz bence. "Bir sorunum var, yardım almalıyım." veya "Evsizim, hükümet bana ev versin." diyerek kişisel sorunlarını topluma mal ediyorlar. Biliyor musunuz toplum diye bir şey yoktur aslında. Erkek ve kadın bireyler ve aileler vardır. Hiçbir hükümet bireyler olmadan bir şey

(Barry, 1989: 116-155). 1975 yılında Muhafazakâr Partinin başına geçen ve 1979’daki seçimlerde büyük bir zafer kazanarak iktidara gelen Margaret Thatcher’la birlikte İngiltere, Keynesci anlayışı terk etmiş ve Thatcher hükümetinin uyguladığı yeni sağ politikalar doğrultusunda, üç dönem boyunca yönetilmiştir (Köksal, 2006: 38-39).

Thatcher’ın izlediği politikaları adlandırmak için kullanılan ‘Thatcherizm’ kavramı, “güçlü liderlik ve her tür uzlaşıya muhalefet olma; serbest piyasa ekonomisi,

özelleştirme, kamu harcamalarının ve vergilerin azaltılması gibi yeni liberal öğeler ile geleneksel değerlerin savunucusu olma ve sendikal düşmanlık” (Gül, 2004: 215) gibi

unsurları içermektedir. Thatcher’cı anlayışa göre devletin amacı, “iş gücünü de içeren

serbest piyasaya, kendi kendini düzenleyebileceği bir kurallar ve tüzükler çerçevesi sağlamaktır. Buna göre, işçiler ve piyasa arasında duran aracı kurumlar olan sendikaların rolünün değiştirilmesi ve zayıflatılması gerekmektedir” (Gray, 1999: 35-79). Bu dönemde,

eğitim, basın yayın organları ve toplu konut projelerine verilen devlet desteğini geri çekmeye başlayan Thatcher, ekonomik politikalarıyla uyumlu bir biçimde, “fakirliğin ve

işsizliğin bireylerin sorumsuzluğundan kaynaklandığını ve bu bireysel konumdan dolayı, kişilerin utanç duyması gerektiğini ileri sürmüştür” (Helvacıoğlu, 2002: 44). Bu

çerçevede, Thatcherizm’in bireyciliği yalnızca bir ekonomik ideoloji değil, aynı zamanda toplumun nasıl örgütlenmesi gerektiğine ilişkin ahlaki bir yaklaşımı da ifade etmektedir (Leadbeater, 1995: 132). Bireyciliğin, gerek piyasa ekonomisini gerekse toplumun piyasalaştırılmasını haklılaştıran bir olgu olması, Thatcherizm’in bu kavrama verdiği önemin başlıca nedenidir. Thatcher’cı anlayışa göre, “ekonomik etkinliğin örgütlenmesine

yön veren piyasa tercihleri, kaynakların verimli dağıtımını sağlamanın bir koşulu olarak, yüksek verimliliğin yakalanması adına yaşamsal bir öneme sahiptir. Bireylerin, tüketme fırsatları genişletildiğinde daha sıkı çalışacaklarına vurgu yapan Thatcher, girişimcilerin

üretimi nasıl örgütleyeceklerini seçmekte özgür olmaları halinde de, işletmelerin daha verimli çalışacağını savunmuştur” (Leadbeater, 1995: 133-134).

Gül’e göre Thatcher dönemi, İngiliz refah devletinde çok köklü bir değişime neden olmamıştır. Yani, yeni sağ projenin tam olarak başarıya ulaştığını söylemek güçtür. Ancak Thatcher, serbest piyasanın egemenliğini kurma yolunda ve girişimciyi desteklemeye yönelik politikalarda önemli adımlar atmıştır. “Bu dönemde İngiltere’de, kamu sektörünü küçültme ve kamu harcamalarını kısma girişimlerine rağmen, sosyal güvenlik harcamaları artmıştır. Yeni liberal politikalar da genelde, özelleştirme dâhilinde uygulanmıştır.” (Gül, 2004: 217-225).

Benzer Belgeler