• Sonuç bulunamadı

Tezlerde tarafların iddialarını dayandırdıkları kaynakların niteliği ve öne sürdükleri

2. TEZLER

2.3 Tezlerde tarafların iddialarını dayandırdıkları kaynakların niteliği ve öne sürdükleri

Tez yazarlarının kaynak kullanımı konusunda birçok farklı tavrı benimsemiş oldukları görülmektedir. Her iki ülke kaynaklarına başvuran tezler olduğu gibi, yalnızca Türkçe, Farsça ve İngilizce literatürle yetinen kaynaklar da bulunmaktadır. Aynı şekilde tarafsız bir üslup

benimseyerek konuyu her iki yönüyle inceleyen akademik kaynakları esas alan tezler görüldüğü gibi, karşımıza saldırgan bir üslupla ele alınan ve İran/Türkiye hakkında bazı ön kabullerle yola çıkarak bu ön kabul ve yargıları kaynaklara onaylatma yolunu tercih eden tezler de çıkmaktadır.

Tezlerde sınırlı kaynak kullanımının konunun etraflıca ve yeterince objektif işlenmesini engellediği tespit edilmiştir. Bu durum her iki dil grubundaki tezlerde metin içerisinde verilen bilgilere de yansımaktadır. Birçok yerde okuyucu dipnot ve kaynak eksikliği hissederek tezde iddia edilen görüşlerin kaynağını aramaktadır. Bu tezlerin bazısında sınırlı sayıda kaynak seçimi, benimsenen üsluba bakılarak bilinçli bir tercih düşüncesi uyandırsa da bazılarında yazarın kasten değil bu hususta yeterince mesai harcamamış olmasından kaynaklandığını düşündürmektedir. Yazarın yeterince araştırma yapmadığı ve seçici davranmadığı da ihtimal dahilindedir. Örneğin yazarlardan biri Safevi Devleti’nin bölgedeki Sünnileri katı bir politika ile Şiileştirdiğini iddia ederken böylesi önemli bir kabulü herhangi bir kaynağa dayandırmamıştır. Bilginin doğruluğu veya hatalı-taraflı olması meselesi bir kenara bırakıldığında hakkında bir tez yazılabilecek kadar geniş bir hususta yazarın bir kaynak zikretmemiş olması sınırlı sayıda kaynağa başvurduğunu göstermektedir. Benzer şekilde sınırlı kaynak kullanımı bazı hususların genellemeci bir yaklaşımla ele alınmasına da sebebiyet vermiştir. Örneğin yazar, İran’da kadının konumunu anlatırken İslam’ın kadına yaklaşımını İslam alimi Mevdudi’den alıntı yaparak aktarmış, onun söylemi ve bakış açısını İslam’a mal etmiştir. Hatta bu görüşün İslam’ın özü olduğunu ifade ederek akademik olmayan ve son derece genellemeci bir tutum sergilemiştir. Bu hatanın konu hakkında yeterince kaynağa başvurmama ve tezde yer vermeme şeklindeki tavırdan kaynaklandığı açıktır. Farsça tezlerde de görülen bu sınırlı kaynak kullanımı tavrı aynı kültür ve medeniyet havzasına ait komşu iki ülke akademisyenlerinin diğeri hakkında yalnızca kendi dilinden ve bir üçüncü dilden yararlanmasının bir eksiklik olduğunu ortaya koymaktadır (Kanat, 2006; Ceylan, 2008; Pursadık, 2008; Karakaş, 2011; Kahraman, 2013).

Oldukça sınırlı sayıda Türk kaynağına başvuran Farsça tezlerin aksine, nadir örneklerden biri olarak karşımızda duran Nazarpur’un tezinde İran kaynaklarını kullanılmadığı, kaynaklarının tamamına yakınının Türkiyeli ve Batılı yazar ve akademisyenlere ait olan İngilizce eserler olduğu görülmüştür. Türkiye, Ak Parti ve politikaları hakkında oldukça olumlu düşüncelere sahip olan yazarın bu tutumu da kanaatimizce başvurmuş olduğu kaynakların niteliğinin bir sonucudur (Nazarpur, 2012).

Türkçe tezlerde kaynaklar açısından göze çarpan sorunlardan biri de İran’ın mezhebi kimliği ve Şiiliğin anlatıldığı kısımlarda yazarların başvurduğu kaynakların niteliğidir. Bu konuda ortak bir tavır benimsenmemiştir. Esasen Şiilik araştırmaları üzerine Türkiye’de yapılan

akademik eserlere başvurulması gerekirken, yazarlar zaman zaman katı Şii yahut katı Sünni kimliğiyle öne çıkan müelliflere başvurmuşlardır. Yahut konu yarı akademik denilebilecek ve Şiiliği daha çok hikayesel bir üslupta anlatan kaynaklar temelinde incelenmiştir. Bu şekildeki kaynak seçimi konunun incelenmesine de yansımıştır. Gerek seçilen kelimeler gerekse de benimsenen üslup akademik bir çalışmada olması gerektiği vasfı kazanamamıştır. Sonuç olarak bu gruptaki tezlerde Şiiliğin bir din olarak görüldüğü, Şia’nın henüz Hz. Peygamber hayatta iken var olduğu, Şiilik ve Sünniliğin tarih boyunca çatışma içerisinde olduğu, bu çatışmanın ise İslam’ın ilk dönemlerine dayandığı, tarih boyunca katı Şiileştirme politikasının yürütüldüğü gibi sorunlu görüşler benimsemiştir. Yeterince kaynak zikredilmemesi zaman zaman okuyucunun akademik bilgi ile tarihsel ön kabuller arasında kalmasına sebep olmaktadır (Aydın, 2008; Aydın, 2010; Safari, 2011).

Türkçe tezlerde konunun Şiilik karşıtlığı ile ele alınmasının önemli sonuçlar doğurduğu görülmüştür. Bu bakış açısındaki yazarların ortak tavrı, kaynaklara başvurmadan önce bazı ön kabullere sahip olup kaynakları bu kabulleri onaylatma veya reddetme güdüsüyle seçmeleridir. Bu ön kabullere bakıldığında ise bunların başında devrim ihracı politikası geldiği görülmektedir. Ön plana çıkan ikinci bir yargı ise, İran’ın bölgesel faaliyetleri ile tehdit arz eden bir aktör olduğudur. Özellikle bu iki hususta yazarlar, İran’ın devrim sonrası diğer ülkelerde devrim ihracı politikası gereği bazı terör faaliyetlerinde ve basın-yayın organları yoluyla çeşitli propagandalarda bulunduklarını iddia ederek kaynaklardan kendilerine dayanak bulma yoluna gitmişlerdir. Bu bakış açısına göre İran’ın benimsemiş olduğu bu politika, içerisinde Şii nüfus barındıran ülkeler açısından bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bu yazarlar İran’ı mezhebi kimlik temelinde ele almış, dolayısıyla işledikleri konuları bu bakış açısıyla işlemişlerdir (Oğuz Gök, 2005; Yavuz, 2007; Yurdakurban, 2007; Ceylan, 2008; Hamurcu, 2010).

Benzer şekilde Farsça tezlerde konuyu Türkiye ve Sünni karşıtlıkla ele alan yazarlar aynı sorunları karşımıza çıkarmaktadır. Bu türden tezlerde taraflı bir tavır söz konusu olduğu için yazarlar kendi iddialarını destekleyen kaynaklara başvurma yoluna gitmişlerdir (Asıf, 1999; Mirzahani Silab, 2013; Muganni, 2014; Keremi, 2014).

Zaman zaman taraflı değerlendirmeler olsa da büyük ölçüde bir tezde olması gereken kaynak seçiminde bulunan ve tüm kaynaklara müracaat etmeye çalışan tezler hem Türkçe hem de Farsça literatürde vardır. Bu gruptaki tezler İran/Türkiye hakkında bir iddiayı temellendirirken konuya her iki açıdan bakan kaynaklara atıflarda bulunmuşlar, konuyu etraflıca ortaya koyarak seçimi okuyucuya bırakmışlardır. Bu tezlerin ortak özelliği Arşiv taraması ve kaynak kullanımı konusunda yeterli derecede çaba sarf etmiş olmaları, orijinal ve yardımcı kaynaklardan yeterince istifade etmeleri, Türk/İranlı yazarlara ait kaynaklara bolca

başvurmaları ve gerekli alıntılar yapmalarıdır. Bazen metin içerisinde aktarılan düşünce ve açıklamalar yine başka kaynaklardan alıntılanan tablo ve grafiklerle de desteklenmiştir. Yine her iki ülkenin resmi istatistiklerinden ve kaynaklarından yararlanıldığı, Batılı kaynaklara da yer verildiği, kaynak kullanımında objektifliğe özen gösterildiği ve kaynakların eşit ölçüde kullanıldığı görülmektedir. Yazarın kendisi İran/Türkiye karşıtı olsa bile kaynak seçiminde akademik bir tezde olması gerektiği gibi özenli davranan tezler de bu grupta ele alınabilmektedir. Zira bazı tezlerin diğer ülkeye karşı taraflı ve olumsuz bir tavırla yaklaştığı lakin karşılıklı yargıları temellendirirken kaynaklardan etraflıca faydalandığı da görülmüştür (Sinkaya, 2004; Kahramanpur, 2006; Yıldırım, 2009; Şucadil, 2009; Bakıri, 2010; Pernun, 2010; Lotfi, 2011; Sıddık, 2013).

Bu yazarların bir konuyla ilgili her iki tarafın da delillerini koyması tarafsızlıklarını koruma amacını taşıdığı söylenebilir. Örneğin, Türkiye’deki faili meçhul ve diğer cinayetlerle alakalı verilen bilgiler ve Hizbullah’a yapılan suçlamalardaki İran etkisi konusunda özellikle yakalanan Hizbullahçıların ifadelerinin yer aldığı metinlere ve haberlere yer verilmesi önemlidir. Zira yazar konuyu sadece iddia düzeyinde bırakmayıp aynı zamanda sürecin bir bakıma tarafsız bir resmini koymuş olmaktadır. Aynı şekilde yazarın, Türkiye’nin bu konudaki iddialarının yanı sıra İran makamlarından gelen cevaplara da aynı ölçüde yer vermesi onun konuya yaklaşımını ortaya koymaktadır.

Benzer Belgeler