• Sonuç bulunamadı

2. KAYNAK ÖZETLERĐ

2.10. Tez Konusu ile Đlgili Yapılmış Çalışmalar

Hamood ve çalışma grubu, çalıştıkları 105 adet klinik izolat içerisinden dört adet suşun elastaz aktivitesi göstermediğini ortaya koymuşlardır. Elastaz üretimini ise elastin nutriert agar petrileri kullanarak, elastin Kongo red testi uygulayarak ve özel elastaz antiserumu kullandıkları immünoblot uygulaması sonucu tespit etmişlerdir.

Ayrıca elastaz üretemeyen bu izolatları, LasA, ekzotoksin A, ekzoenzim S ve fosfolipaz aktivitelerinin varlığı açısından test etmişlerdir. Sonuçlar PAO1 kontrol suşuyla kıyasladıkları zaman; elastaz aktivitesi olmayan dört suşun ikisinin LasA aktivitesi göstermediğini ancak diğer iki izolatın düşük seviyede LasA aktivitesi gösterdiğini tespit etmişlerdir. Yine dört klinik izolatta da ekzotoksin A ve fosfolipaz C aktivitesi tespit edememişler anca bir izolatta ekzoenzim S aktivitesi tespit etmişlerdir. lasB ve lasR geni taşıyan plazmitler kullarak tamamlama deneyi yapmışlar ve analiz ettikleri izolatlarda lasB ve lasR genlerinde mutasyon varlığını araştırmışlardır. Çalışmalarının sonucunda bir klinik izolatta lasR regülatör geninde mutasyon bulunduğunu tespit etmişlerdir (Hamood vd., 1996).

Sokurenko ve çalışma arkadaşları çalışmaları sırasında 334 adet izolat kullanmışlar ve bu izolatlarda iki adetsinin piyoverdin üretip piyosiyanin üretemediğini tespit etmişlerdir. Bu nedenle rhlR genindeki muhtemel mutasyonu çalışmaları sırasında tespit etmeye çalışmışlardır. Çalışmaları sonucunda, bir izolatta rhlR geninde bozukluk olduğunu tespit etmişlerdir (Sokurenko vd., 2001).

Zhu ve çalışma grubu yaptıkları çalışmada 23 adet izolat kullanmışlar ve bu izolatları sinyal moleküllerinin üretimi, ekzoproteaz aktivitesi ve elastaz aktivitesi bulunması açısından test etmişlerdir. Zhu ve çalışma grubu yaptıkları bir başka çalışmada ise 23 adet izolat ile çalışma yapmışlar ve bu izolatları, lasI, lasR, rhlR, rhlI, lasB, aprA ve rhlAB genlerini varlığı açısından PCR ve Southern Blot uygulayarak test etmişlerdir.

Ayrıca bu izolatlarda elastin Kongo red testi uygulayarak elaztaz aktivitesini, Metilen mavisi ve CTAB bulunan petrileri kullanarak ramnolipid üretimini test etmişlerdir.

Test ettikleri tüm izolatlarda PCR ve Southern Blot sonucunda; rhlI, lasB ve aprA genlerinin bulunduğunu tespit etmişler. Đki izolatta rhlAB geninin ve bununla paralel

olarak ramnolipid üretiminin bulunmadığını, yine farklı iki izolatta yapılan PCR ve Southern Blot analizi sonucunda lasI ve lasR genlerinin bulunmadığını, ayrıca farklı iki izolatta ise rhlR geninin bulunmadığını tespit etmişlerdir (Zhu vd., 2002, 2004).

Cabrol ve çalışma grubu 66 adet klinik ve çevre izolatını çalışmaları sırasında kullanmışlar ve bu izolatları lasR geni için PCR ve dizi analizi yapmışlardır. Aynı zamanda bu izolatları elastaz, alkalin proteaz üretimi açısından test etmişlerdir.

Sonuçta on iki adet izolatta lasR geninde mutasyon bulunduğunu tespit etmişlerdir (Cabrol vd., 2003).

Denervaud ve çalışma grubu 13 farklı hastadan 442 P. aeruginosa suşu toplamışlar ve üretilmesi sinyal moleküllerinin kontrolünde olan virülens faktörlerinin (elastaz, ramnolipid ve proteaz) bu suşların %81’i tarafından üretildiğini ortaya koymuşlardır.

Çalışma sırasında kullandıkları suşların dokuz adedinin genetik olarak farklı olduğunu bunların üç adedinin ise hem sinyal moleküllerini üretmek açısından hem de virülens faktörlerinin üretilmesi açısından bozukluk olduğunu tespit etmişlerdir.

Kullandıkları dokuz adet suşu; BHL ve OdDHL sinyal moleküllerinin üretimi ayrıca ekzoproteaz, elastaz, HCN, piyosiyanin, ve ramnolipid üretimi açısından test etmişlerdir. Bu suşların altısında sinyal moleküllerinin ve virülens faktörlerinin üretildiğini tespit etmişlerdir. Diğer üç suşta ise BHL ve OdDHL sinyal moleküllerinin üretimi, ayrıca ekzoproteaz, elastaz, HCN,piyosiyanin, ve ramnolipid üretimi açısından bozukluk olduğunu tespit etmişlerdir. Dokuz suşa Southernblotting uygulayarak rhlR/rhlI ve lasR/lasI genlerini kontrol etmişlerdir. Test ettikleri altı suş PAO1 suşu ile uygunluk gösterirken, diğer üç suşta mutasyon tespit etmişlerdir. Bu üç suşun ikisinde lasR ve rhlR genlerinde mutasyon üçüncü suşta ise sadece lasR geninde mutasyon olduğunu tespit etmişlerdir. Çalışmalarının sonucunda ise hastalardan izole edilen suşların tamamının olmasa bile büyük bir çoğunluğunun virülens faktörlerini üretebildiğini ve ayrıca transkripsiyonel regülatör genlerde meydana gelen mutasyonların hücreler arası sinyal mekanizmasını etkilediğini ortaya koymuşlardır (Denervaud vd., 2004).

Schaber ve arkadaşları yaptıkları çalışmada 200 adet klinik izolat kullanmışlar ve bunlar içerisinden çevreyi algılama sisteminde bozukluk olan beş adet suşu

karakterize etmişlerdir. Bu suşları BHL ve OdDHL sinyal moleküllerinin üretimi açısından, PCR uygulayarak lasI, lasR, rhlI ve rhlR genlerinin varlığı açısından ayrıca proteaz, elastaz, LasA, piyosiyanin, ve ramnolipid gibi üretimi çevreyi algılama sistemi tarafından kontrol edilen virülens faktörlerinin üretimi ve yüzme, titreme hareketleri bakımından test etmişlerdir. Yine bu beş adet suşun Pseudomonaslar için kullanılan çeşitli antibiyotiklere karşı hassasiyetlerini incelemişlerdir. Çalışmalarının sonucunda inceledikleri beş suşun dördünün piyosiyanin üretemediğini, LasA ve LasB aktivitelerinin olmadığını, PAO1 kontrol suşuyla karşılaştırıldığı zaman BHL ve OdDHL sinyal moleküllerini farklı miktarlarda ürettiklerini, PCR analizi sonucunda ise iki suşta lasR ve rhlR genlerinin bulunmadığını tespit etmişlerdir (Schaber vd., 2004).

Salunkhe ve çalışma grubu, analiz ettikleri altı izolatı; lasR geni için PCR ve dizi analizi yapmışlar ve bu izolatları lasA proteaz ve elastaz aktivitesi aktivitelerini test etmişlerdir. Ayrıca bu izolatların piyosiyanin üretimlerini de kontrol etmişler ve sonuçları PAO1 suşuyla karşılaştırarak değerlendirmişlerdir. Yine bu izolatlara antimikrobiyal hassasiyet testi uygulamışlar ve Beta-laktamaz aktivitelerini test etmişlerdir. Sonuçta üç izolatta lasR geninde mutasyon varlığı tespit etmişler ayrıca analiz yaptıkları diğer fenotipik özellikler açısından PAO1 suşuna göre farklılıklar tespit etmişlerdir (Salunkhe vd., 2005).

Heurlier vd., ise yaptıkları çalışma sırasında farklı izolat stoklarından lasR geni için negatif olarak tespit ettikleri iki adet izolatı, lasR geni için PCR ve dizi analizi yapmışlar ve bu izolatları sinyal moleküllerinin üretimi, elastaz aktivitesi, piyosiyanin, ramnolipid ve hidrojen siyanid gibi üretimi çevreyi algılama sisteminin kontrolü altında olan fenotipler için test etmişlerdir. Sonuçta lasR negatif olan iki izolatın fenotipik özellikler açısından da PAO1 kontrol suşuna göre farklı özellikler taşıdığını, özellikle sinyal moleküllerinin üretiminde bozukluk olduğunu tespit etmişlerdir (Heurlier vd., 2005).

Lee ve çalışma grubu ise sekiz adet kistik fibrozis hastasından izole ettikleri yirmi adet mukoid olmayan klinik izolat ile çalışmışlardır. Bu izolatlara yüzme, swarm ve

twitch hareketlerinin varlığı, piyosiyanin ve proteaz üretimi, ayrıca sinyal moleküllerinin varlığı açısından test etmişlerdir. Ayrıca bu izolatların biyofilm oluşturma yeteneklerini test etmişlerdir. Sonuçta analiz ettikleri suşların %70’inde yüzme hareketinin, %50 sinde twitch ve swarm hareketinin ve 535’inde ise tüm hareket tiplerinin bulunmadığını tespit etmişlerdir. Sinyal molekülü üretimi açısıdan ise suşların %45’inin OdDHL sinyal molekülünü, %80’inin ise BHL sinyal molekülünü üremediğini tespit etmişlerdir. Yine sekiz hastadan beşinde piyosiyanin üretimi ve proteaz aktivitesinin olmadığını tespit etmişlerdir. Ayrıca analiz ettikleri izolatlarda biyofilm oluşturma yeteneklerinin farklı olduğunu ortaya koymuşlardır (Lee vd., 2005).

Benzer Belgeler