• Sonuç bulunamadı

TESETTÜRÜN İSLÂM’DAN ÖNCEKİ TARİHSEL SÜRECİ

1. BİRİNCİ BÖLÜM

1.2. TESETTÜRÜN İSLÂM’DAN ÖNCEKİ TARİHSEL SÜRECİ

İslâm öncesi dönemde giyim-kuşam erkek ve kadınların toplum içindeki yerlerine göre biçimlenmekte ve tabii farklılıklar arz etmekteydi. Cahiliye döneminde kadının, İslâm döneminde olduğu gibi el ve yüzü hariç vücudunun geri kalan kısmını örtmesi âdeti bulunmaz; kadınlar kendi bölgesel ve geleneksel anlayışlarına göre ve kocalarının, velilerinin isteği doğrultusunda örtünürlerdi.59

Elmalılı Hamdi Yazır’ın cümleleriyle ifade edecek olursak “Cahiliyye döneminde örtü ve kadının saygınlığı olmayıp, kadınlar erkekleri cezbetmek için açık saçık dolaşırlardı.”60 Bununla birlikte, bazı saygın aileler arasında örtünmenin itibâr gördüğü bilinmektedir. Bu çevrelerin aşırı sayılabilecek açık-saçıklığı yadırgadığı ifade edilmektedir.

Nitekim tarih boyunca soylu, şerefli ailelerde kadının örtünmesi esas alınmış, cariyelerin örtünmesi ise yasaklanmıştır.

Tarihte Sümerlilerde de yüksek ailelerde kadının örtünmesi zaruri, cariyelerin örtünmesi yasak idi.61

İffet ve namusuna düşkün olan hür kadınların evlerinden çıkarken genelde bir dış kıyafet olan cilbâb62 giydikleri anlaşılmaktadır.

Köle statüsünde bulunan kadınlar (cariyeler) ise, erkekler gibi giyinmekte olup, başörtüsü ve cilbâb şeklinde bir kıyafet bulundurmuyorlardı. Çarşı ve pazar yerlerinde açık giyinmiş kadınlar sık sık cinsel tacize uğruyorlardı. Bu tür tacizlerin hedefi cariyeler idiyse de, giyimlerinden hür oldukları anlaşılmayan kadınlar da cinsel tacize maruz

58 Bȗhȃrȋ, Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmâil b. İbrȃhim el-Cȗfȋ , el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ, (İstanbul: Çağrı

yayınları, 1992), “Nikȃh”, 111.

59 Bardakoğlu, “Cahiliye Döneminde Kadın”, Sosyal Hayatta Kadın, 14. 60 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 6: 337.

61 Yunus Vehbi Yavuz, Kur’ȃn’da Kadın Hak ve Özgürlüğü, (İstanbul: Bayrak Yayınları, 1999), 159-160;

Apaydın, “Tesettür”, 40: 39.

62 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 6: 337; Rıza Savaş, Hz. Muhammed Devrinde Kadın, (İstanbul: Ravza

31

kalıyorlardı. Bundan korunmanın bir yolu da, kadının evi dışında cilbâbına bürünmüş olarak dolaşması idi. Ömer (r.a), güvenliği sağlamak amacıyla cariyelerin hür kadınlardan ayırt edilmesi için cilbab ile örtünmelerini yasaklamış, fakat daha sonra bu uygulama kaldırılmıştır.63

Kaynaklarda cilbâb kelimesinin ifade ettiği örtünün İslâm öncesi Arap toplumu arasında bilindiği ve kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Rıza Savaş, cahiliye devrinde peçeli ve başörtülü kadınlar yanında, peçesiz ve başörtüsüz kadınların da bulunduğunu nakletmektedir.64

Bu dönemde cahiliye kadınlarının başörtülerini arkadan aşağı salıverdikleri, fakat göğüs, gerdan ve kulaklarını kapatmadıkları belirtilmektedir.65 Ayrıca o dönemde

cinsel tacize yeltenen ayak takımı erkekler hür kadınları cariye sanarak rahatsız ediyorlardı.66

Esasen cahiliyye döneminde Arap kadınları tesettüre dikkat etmeyip beytullah’ı çırılçıplak tavaf ederlerdi. Gündüz vakti erkekler, gece vakti kadınlar çırılçıplak tavaf ederlerdi. Buna sebep olarak günahlarıyla kirlenmiş elbiseleriyle tavaf yapmayı uygun görmediklerini gerekçe olarak sayıyorlardı.67

Kaynaklarda İslam öncesi dönemde başörtüsü kullanma geleneğinin varlığı bilinmektedir. Ancak başörtüleri daha çok, ince bir bezden imal ediliyor, bu örtüden uçları enseden veya başın üstünden bağlanarak, boyun, gerdan ve göğüs çevresi açık bırakılıyordu. Buna göre, cahiliye döneminde başörtüsü bulundurmak örf ise de, onunla bazı organların örtülmesi amaçlanmıyordu. Bölgenin sıcak olması nedeniyle, giyilen

63 Karaman v.dğr., Kur’ȃn Yolu (Türkçe Meȃl ve Tefsir), (Ankara: DİB Yayınları, 2006), 4:399; Süleyman

Ateş, "İslam'da Tesettür", İslam'ın Işığında Kadın - TDV Kadın Kolları Konferans ve Panelleri (1996- 1997), (Ankara: TDV Yayınları, 1998), 69; Nebi Bozkurt, “Kıyâfet” md. DİA, (Ankara: TDV Yayınları, 2002), 25: 510-512.

64 Savaş, Hz. Muhammed devrinde Kadın, 32.

65 Faḫrüddîn er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, 23: 201; Kurtubî, el-Câmiʿ li-aḥkâmi’l-Ḳurʾân, (Beyrut: Dâru

İhyau’t-Türasi’l- Arabi, 1965), 12: 230.

66 İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’ân’il-Azim, 6: 482.

67 İbn Rüşd, Ebü’l-Velîd Muhammed b. Ahmed b. Ahmed el-Kurtubî el-Hafȋd, Bidâyetü’l-müctehid ve nihâyetü’l- muḳteṣıd, (İstanbul: Kahraman Yayınları, 1985), 1: 89-90; İsmail Lütfi Çakan, “Sünnette

32

kıyafetlerin yakaları hali üzerine bırakılıyor ve oralardan göğüsler ve çevreleri görünürcesine açıklık bulunuyordu.68

Başörtüsü İslâmiyetten önce de erkek ve kadın herkes tarafından sıcak ve soğuktan muhafaza olmak için kullanılmaktaydı.69

1.2.2. Yahudilikte Tesettür

Özellikle kadın için olan tesettür meselesi, Tevrât, İncil ve Kur’an gibi bütün kutsal kitabların muhteviyatında ve buna binâen yahudî, hristiyan ve Müslüman kültürlerinin hepsinde değişik tabirlerle ifade edilerek geçmektedir.

Mevcut Tevrat metinleri incelendiğinde, birçok olay aktarılırken başörtüsü ve peçeye temâs etmiş, İshak’ın karısı ve Yakub’ın (a.s) annesinin tesettüründen bahsedilerek, Mişna ve Talmud’da benî İsrail kadınlarının hayâsı gereği, erkeklerinin de Allah’a olan edeb ve huşû gayesiyle başlarını kapattıklarına da ayrıca değinilmiştir.70

Benî İsrail’de tesettüre riâyet etmemek utanç duyulacak bir fiil olarak kabul edilmiştir. Bundan dolayı bir takım cezâlar tatbik edildiği Eski Ahit’te: “Rab: Herkese bir işâret ve ders olması için, kulum Yeşâya’nın üç sene boyunca çıplak olarak gezdiği gibi, kral da Mısır’da utanç vesilesi olması için, Mısırlı esirlerle birlikte genç ve yaşlı ayırt etmeden çıplak olarak yürüyecektir.”71 şeklinde geçmesi çıplaklığın zelil olma,

rezillik ve hayâ edilecek bir durum olduğuna dâir bir delildir.

Benî İsrail’de dinî ve kültürel açıdan başörtüsü şeref ve üstünlük ifadesi içeriyordu. Hatta kötü kadınlar, bazen diğer asil hanımlara olan özenti sebebiyle toplumda saygınlık kazanmak için tesettür kullanma teşebbüsünde bulunmuşlardır. “Yahuda’ın Tamar’ı peçe takmasına rağmen kötü kadın zannetmesi de bundan dolayıdır.”72 diye geçmektedir.

68 Sâbûnî, S̱afvetü’t-tefâsîr, 2: 336; Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 6: 18.

69 Belȃzûrî, Ebü’l-Hasen Ahmed b. Yahyȃ b. Cȃbir b. Dȃvȗd el-Belȃzürȋ, Ensâbü’l-eşrâf, (Kahire: Dȃru’l-

Me‘arif, 1959), 12: 153.

70 Salime Leyla Gürkan, “Tesettür” md., Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (İstanbul: TDV

yayınları, 2011), 40: 543-545.

71 Tevrat (Kutsal Kitap), “Mısır ve Kuş’un Başına Gelenler”, Yeşaya, 20, (İstanbul: Yeni YaşamYayınları,

2001), 865.

33

Talmud’daki bir ifâdede: “Bir kadın toplum kurallarına aykırı bir fiil işlediğinde, mesela başörtüsü takmadan evinden çıktığında, kocası o kadını hiçbir mehir vermeden boşayabilir.” diye geçmektedir. Bu hüküm, Yahudi inanç sisteminde başörtüsü evli olan hanımlar için bir zarûriyet olup kutsal sayılmış ve aynı zamanda kadının kocasına âid olduğunun önemli bir göstergesi olarak kabul edilmiştir.73

Günümüzde Avrupa ve Amerika’da bazı Yahudi cemaâtleri haricindeki diğer Yahudi birimlerinde saçlarını kapatma zorunluluğu, ibâdethane haricinde kaldırılmış, Ortodoks ve doğulu olanYahudi cemaâtlerinde ise eşarp, bone, peruk ve şapka gibi başlıklar kullanıldığı görülmektedir. Başörtüsü meselesinde asıl hükmün ne olması gerektiği hakkında ki tartışmalar hâlen devam etmektedir.74

1.2.3. Hristiyanlıkta Tesettür

Günümüzdeki Meryem Ana simgelerinden ve rahibelerin tesettürlü olmasından da anlaşılacağı üzere, yahudi geleneğinde uygulanması zarûri olan başörtüsü kuralı, hristiyan toplumu tarafından benzer şekilde kabul edildiği görülmektedir. İncil’deki başörtüsü ile alakalı bölümler, Yahudi Rabbinik literâtüründeki bölümlerden daha katı kurallı ve daha baskındır. Tesettür kavramı kutsal kitaplarda bilinmeyen bir nedenden dolayı ilk önce Hz. Adem’in (a.s) daha sonra Hz. Havva’nın yaratılış sırasından kaynaklanmaktadır.75

Hıristiyanlık literâtüründe kadının başörtüsü zorunluluğu ve Kutsal Meryem’in örtüsü, iffet ve nâmus ile bağdaştırılarak kadına sosyal hayatta saygınlık kazandırmış ve kadına nisbetle erkeğin üstünlük derecesini muhafaza etmiş, başörtüsü ve peçe takma zorunluluğu Havva’nın işlediği suçun cezâsı olarak değerlendirilmiştir.76

1.2.4. Diğer İnanç Sistemlerinde Tesettür

Tesettür kavramı, Ȃdem’den (a.s) günümüze değin süregelen, Tevrat’ta, İncil’de, Kur’an’da ve farklı medeniyetlerde farklı uygulamalarla varlığını korumuştur.

73 Görmez, “İlahi Dinlere Göre Başörtüsü”, İslȃmiyat 2 (2001), 22-24. 74Gürkan, “Tesettür”, 40: 543-545.

75Görmez, “İlahi Dinlere Göre Başörtüsü”, 24. 76Gürkan, “Tesettür” md.,40: 543-545.

34

Sümer, Bâbil ve Asur gibi geçmiş asır toplumları başlarını örtmek için başörtü, bone kullandıkları ve bu âdetin çok eski zamanlara dayandığı kayıtlarda geçmektedir. Hindistan’da da aynı şekilde sert ve katı bir tutum içinde olmuştur. Eski Yunanlılarda kadınlar göğüslerini teşhir ederek bedenlerini kapatan uzun, fakat dar giysiler tercih ermişlerdir. Kadınlar başlarını bone ve eşarp tarzı başörtülerle kapatmışlardır.77

İslamdan önceki asırlarda kadınların kullandıkları başörtüsü ve peçe gibi örtüler, müslüman kadınların kullandığı tesettürle benzerlik göstermektedir. İlk asır toplumlarında tesettürün, sosyal saygınlık ve iffet göstergesi kabul edilmesi, asil sınıfa âit kadınlara özel bir uygulama olması, hürriyet ve tesettür arasında sağlam bir bağ olduğunun işâretidir. İslâm dininde ise, örtüden asıl maksadın “hayâ ve namus göstergesinin delili” olduğu kabul edilmiştir. İlâhi dinlerin haricindeki toplumların tesettür uygulamalarının gayesi dinî açıdan veya iffet, hayâ gibi sebeplerden olmasa da; insanın örtünmesi toplum için zarûri kabul edilip, yaratılıştan günümüze geçerliliğini sürdürmüştür.

35