• Sonuç bulunamadı

TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI’NIN İZLEDİĞİ POLİTİKA

TPCF’nin altı küsur aylık ömrü boyunca izlemiş olduğu politikaları, iktidarın başındaki “Başvekil” ile olan ilişkileriyle şekillenmesinden dolayı, iki ayrı döneme ayırmak mümkündür. Zaten TPCF kurulur kurulmaz Meclis içinde bir bunalım yaşanmıştır; iktidarın başında olan İsmet Paşa ile anlaşmazlığa düşmüşler, onun sıkıyönetim teklifini reddetmişler, İsmet Paşa da görevinden istifa etmiş ve onun yerine daha ılımlı ve muhaliflerle daha iyi ilişkiler içinde olan Fethi Bey (Okyar) gelmiştir. Hatta bu “Başvekil” değişikliği, ülke içinde, gericiler tarafından, Cumhuriyetçilerin taviz vermek zorunda kaldıkları şeklinde yorumlanmıştır. Böylece ilk dönem, Fethi Beyin (Okyar) Başvekil olduğu 21 Kasım 1924 - 3 Mart 1925 tarihleri arasındaki devri kapsayan dönem olmuştur. İkinci dönem ise, İsmet Paşanın (İnönü) Başvekil olduğu 3 Mart 1925 – 3 Haziran 1925 tarihleri arasındaki devredir. TPCF’nin, her yerden daha fazla İstanbul’da etkili olduğu gözlenmiştir. Fırka, tek kongresini de, İstanbul İl Kongresi olarak, 14 Mayıs 1925 tarihinde gerçekleştirmiştir.

Bu arada, genel bir seçime katılacak kadar ömrü olmayan TPCF, kuruluşundan yaklaşık iki hafta sonra düzenlenen “1924 Ara Seçimlerinde” seçimlerin yapılacağı bölgede teşkilatlanmak için zamanı olmadığından, boşalan on üç mebusluk yer için yapılmış olan ara seçimlere, kendisine yakın bulmuş olduğu adayları destekleyerek, dolaylı

olarak katılmıştır. TPCF’nin Mustafa Kemal’e ve İsmet Paşa’ya karşı baş düşman olarak tanınan bağımsız aday, kumandan Ali İhsan’ı (Sabis) desteklemesi173 oldukça dikkat

çekicidir. 11 Aralık’taki seçimde, Ali İhsan kazanamamış ancak kayda değer miktarda oy aldığı görülmüştür.

Ara seçimlerde etkinlik gösteremeyen TPCF, kurulduğu 17 Kasım 1924 tarihinden itibaren, Meclis içinde, bilfiil müzakerelere katılmış, konular hakkında görüş bildirerek,

eleştiriler ve sorular getirerek, aktif bir muhalefet sergilemiştir. Bilhassa Meclis’in 1925 Bütçe Müzakerelerinde, TPCF ortaya koymuş olduğu soru ve eleştirilerle, Meclis içinde iktidarı denetleyen muhalefet fırkası görevini yerine getirmiştir.174 Örneğin Trabzon mebusu Ahmet Muhtar Bey, “Rica ediyorum, memlekete bir iyilik yapacaksak, bütün mükelleflerin istifade edeceği şekilde vergiyi hafifletelim”175 diye bir öneri getirmiştir. O dönemde Başvekil olan Ali Fethi Bey de malî olarak içinde bulundukları durumu izah etmiş ve bütçe açığı olduğunu vurgulamıştır.176 Hatta, Meclis tutanaklarından, CHF ve TPCF mebusları arasında atışma ve tartışmaya varan boyutlarda konuşmalar geçmiş olduğu anlaşılmaktadır.

İktidar ve muhalefet fırkası arasındaki tartışmalar, TPCF kurulduktan iki ay sonra Doğuda meydana çıkan “Şeyh Sait İsyanı’nın” başlaması ve yayılmasının ardından daha da sertleşmiştir. TPCF’yi en çok rahatsız eden, o dönemde Başvekil olan Fethi Bey’in (Okyar), Mustafa Kemal ve CHF mebuslarınca, isyanı vaktinde Meclis’e haber vermemesi, yeterince önemsememesi ve tedbirler almaması eleştirileri ile görevden alınarak yerine İsmet Paşa’nın (İnönü) Başvekilliğe getirilmesi olmuştur. Otoriter ve kararlı bir kişiliği olduğu bilinen İsmet Paşa ile anlaşamayan TPCF kurucuları ve mebusları, onun, isyanı bastırmak ve genişlemesini önlemek üzere, getirmiş olduğu etkin tedbirleri, ve bu doğrultuda çıkarmış olduğu Takrir-i Sükûn Yasası’na ve İstiklâl Mahkemeleri’ne şiddetle karşı çıkmışlar, bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia etmişler ve İsmet Paşa’ya (İnönü) hakarete varan eleştiriler yöneltmişlerdir. Bunlardan birkaç örnek vermiş olursak, TPCF

kurucularının Cumhuriyet’i samimiyetle benimseyip benimsemedikleri konusu da aydın- lığa kavuşacaktır kanısındayız. Bunun için 15 Mart 1925 ila 31 Mart 1925 tarihleri

arasında cereyan eden, Meclis zabıtlarının yer aldığı, TBMM Zabıt Ceridesine bakmak gerekmektedir. Şeyh Sait isyanı, Başvekil ve kabine değişikliği nedeni ile Ali Fuat Paşa (Cebesoy) şunları söylemiştir: “Hükümet buhranını davet edecek ortada ne vardır? Bunu bendeniz anlayamadım. Kabinelerin böyle ikide bir, anlaşılamayan sebeplerden gelip gitmesi, cidden fikirleri durduruyor. Biz Fethi Bey hükümetinin çekilmesinin doğru bulmuyoruz. Bunun nedeni açıkça münakaşa edilmedikçe, İsmet Paşa hükümetine itimat etmeyeceğiz”177 İsmet Paşa (İnönü) buna karşılık, “Ben gerekli izahatımı yaptım, takip

174

Saime Yüceer, Cumhuriyet Dönemi Çok partili Hayata Geçiş Sürecinde İlk Girişim: Terakkiperver

Cumhuriyet Fırkası, Türkler Ansiklopedisi, Cilt 16, yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 538.

175

TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt 14, TBMM Matbaası, Ankara, 1976, s. 9.

176

A.g.e., s. 19.

edilen siyasette anlaşılamayacak hiçbir şey yoktur, beni burada münakaşaya sevk etmenin ne faydası vardır, ne de dürüstçe bir harekettir”178 diyerek karşılık vermiş ve yapacakları

hakkında izahat vermiştir. Daha sonra söz alan muhalif mebuslar, Gümüşhane mebusu Zeki Bey, Dersim mebusu Feridun Fikri Bey, İstanbul mebusu Kazım Karabekir Paşa, Sivas mebusu Hali Turgut Bey, iktidar mebusları Kütahya mebusu Recep Bey(Peker), Karesi mebusu Ahmet Süreyya Bey ve Zonguldak mebusu Tunalı Hilmi Bey gibi mebuslarla karşılıklı söz çatışmalarına girmişlerdir.179 Kazım Karabekir Paşa “Takrir-i Sükûn Yasasına karşı olduklarını, bu kanunun elastikî olduğunu, Milletin hürriyetini, haklarını kısıtladığını, bu kanunu kabul etmenin Cumhuriyet için bir şeref olmadığını, İstiklâl Mahkemelerinin tarihe karıştığını” söylemiştir, buna karşılık Konya mebusu Refik Bey, Kazım Karabekir Paşa başta olmak üzere muhalif mebuslara hitaben “Beyhûde endişe ve telâş içinde kalmayınız, bu kanun ile Anayasamız, Milletin güvenliği ve hakları teminat altına alınmıştır. Vatan ve Milletin hayatı mevzu bahis olduğunda, bu mesele her şeyin üstündedir” diyerek, aydınlatıcı bir konuşma yapmıştır.180

Daha sonra konu ile ilgili söz alan, İstanbul mebusu Rauf Orbay da diğer muhalif mebusların paralelinde konuşmalar yapmıştır. İzmir mebusu Adliye Vekili Mahmut Esat Bey de muhaliflere hitaben, “Vicdanlarınıza hitap ederek soruyorum, bu kanun, Anayasa’nın, demokrasinin hangi prensiplerinden dışarı çıkmıştır?” demiş, Feridun Fikri Bey “Tamamen Tamamen, hangi memlekette böyle kanun vardır?” sözlerine karşılık,

İstanbul mebusu Hamdullah Suphi Bey “Hangi memleket senin memleketinin vaziyetin- dedir?”181 cevabı ile münakaşalar devam etmiştir. Bu eleştirilere ve sert münakaşalara

sebebiyet veren “Takrir-i Sükûn Yasası” ve bu yasayı uygulamakla görevli İstiklâl

Mahkemelerinin gündeme gelme nedeni olan “Şeyh Sait İsyanı”, iktidar ve muhalefeti karşı karşıya getirmiş ve TPCF kurucularının gerçek düşüncelerinin su yüzüne çıkmasına

vesile olmuştur denilebilir.

178

TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt 15, a.g.e., s. 128 – 129.

179

A.g.e., s. 132 -

180

A.g.e., s. 135.

F. TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI’NIN ŞEYH SAİT İSYANI İLE İLGİSİ