• Sonuç bulunamadı

Terğîb Ve Terhîb Metodu

Terğîb sözlükte, teşvik etmek288 anlamına gelmektedir. Sözlük anlamdan hareketle Terğîb metodu, hatadan vazgeçirmek için onu meşru ve doğru olana meylettirmektir; Terhîb ise sözlükte, korkutmak demektir.289 Sözlük anlamdan hareketle terhîb metodunu, hatînin hatasından vazgeçmesi için yapılan davranışın dünya ve ahiretteki cezasının kendisine bildirilmesidir, hatırlatılmasıdır.

İnsan yaratılış itibariyle lezzet, nimet ve ferahı sever; sıkıntı ve acı veren şeylerden de korkar. Hz. Peygamber insanların hatalarını ıslah etmede, onların bu temel özelliklerinden faydalanmıştır. Ceza ise her şahıs için zarûrî değildir. Kimi

284 Buhârî, Cum‘a 26. 285 Ebû Davud, Tahâret 51. 286 İbn Mâce, Tahâret 48.

287Ebû Davud, Libâs 10; Tirmizî, Libâs 1; Nesâî, Zînet 40; İbn Mâce, Libâs 19. Ali YARDIM, altın ile

ilgili eserinde bu hadisi, Buhârî ve Müslim’in sahihlerinde rivayet etmediklerini zikretmiştir. Geniş bilgi için bkz. Ali YARDIM, İslâm’da Altın Yüzük Kullanımı, Damla yayınevi, İstanbul, 1998, s.7. yine altın yüzük yasağının arka planı, gerekçesiyle ilgili bkz. Yardım, a.g.e., ss. 31-35.

288 İbn Manzûr, a.g.e., c. 5, s. 254; Fîrûzâbâdî, Mecdüddîn Muhammed İbn Yakub eş-Şîrâzî,

Kâmûsü’l-Muhît, el-Heyetü’l-Mısrıyyetü’l-Âmme, Mısır, 1980, c. I, s. 76.

insana bir örnek ve öğüt yeter, hayatı boyunca cezaya ihtiyaç duymaz. Bütün insanlar böyle değildir. İnsanların ferdî farklılıkları mutlaka vardır. Meselâ bazı insanlar vardır ki, bir değil bin defa nasihat verilse, aldırış etmez. Bunlar da cezayı hak ederler. Hz. Peygamber’in eğitim metodunda ceza ilk akla gelen bir uygulama değildir. Öncelikle hâtî’ye, örnek davranışlar gösterilir. Eğer yola gelmezse, öğüt verilir, hayra davet edilir ve yola gelmesi, kendisini düzeltmesi ümid edilerek sabredilir290, sonra terhîb metodu uygulanır. Bundan sonra azarlanır. Bununla da doğru yola dönmezse uygun olan ceza verilir.

Kur’ân ve hadislerde terğîb ve terhîb örnekleri pek çoktur. Kur’ân’dan terğîbe örnek şöyledir: “Doğrusu ben, kendini Allah'a verenlerdenim" diyen, yararlı iş işleyen ve Allah'a çağıran kimseden daha güzel sözlü kim vardır? İyilik ve fenalık bir değildir. Ey inanan kişi: Sen, fenalığı en güzel şekilde sav; o zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kişinin yakın bir dost gibi olduğunu görürsün ”291

Kur’ân’dan Terhîbe örnek ise “ İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir. Bilin ki Allah, ölümünden sonra yeryüzünü canlandırıyor. Düşünesiniz diye gerçekten, size âyetleri açıkladık ”292 âyeti gösterilebilir.

Genel manada terğîb ve terhîbe pek çok örnek vermek mümkündür. Ancak burada Hz. Peygamber’in bu metodu kullanarak bir hatayı nasıl düzelttiğini gösteren hadisleri alacağız. Böylece de hangi hatayı hangi metodla ıslah ettiği zihinlerde daha belirgin hale gelecektir.

Örneğin, ezan okunurken alay eden gence, Hz. Peygamber’in yaklaşımı dikkatlere şayândır. Abdullah İbn Muhayrız şöyle anlatıyor:

Ebû Mahzûre, kendisini Suriye'ye göndermek üzere hazırlarken, Abdullah, Ebû Mahzûre’ye şöyle dediğini anlatıyor: "Ey amcacığım! Ben Suriye'ye gidiyorum ve senin ezan okuyuşunun (hikâyesini) soruyorum." Ravi, bunun üzerine Ebû

290 Özbek, a.g.e., s. 233. 291 Fussilet, 33-34. 292 Hadid, 16.

Mahzûre'nin şunu anlattığını belirtir: "Ben bir grupla birlikte yola çıkmıştım. Epey bir yol almıştık. Resûlullah'ın müezzini Hz. Peygamber'in yanında namaz için ezan okudu. Biz de müezzinin sesini Resûlullah 'a arkamız dönük olarak işittik.

Biz onun sesini alaylı alaylı tekrar edip yansıladık. (Bu yaptığımızı) Resûlullah işitti. Bize bazı kimseler yollayarak yanına çağırttı, önüne oturttu ve: "Kulağıma kadar gelen ses hanginizin?" dedi. Arkadaşlarım beni işaretlediler. Doğru da söylediler. Resûlullah, onları geri çevirdi, beni alıkoydu. Sonra bana: "Kalk ezan oku!" dedi. Doğruldum. (Ezanı bilmediğimden) öyle mahçup olmuştum ki, o anda nazarımda Resûlullah’tan ve yapmamı emrettiği şeyden daha menfur bir şey yoktu. Resûlullah'ın önünde doğrulmuş, öyle kalmıştım. Bunun üzerine Resûlullah, ezanı kendisi bana okudu. Arkadan: "Haydi söyle!" dedi. Allahuekber, Allahuekber, Allahuekber, Allahuekber, eşhedü en la ilahe illallah, eşhedu en la ilahe illallah, eşhedü enne Muhammede'r-Resûlullah, eşhedü enne Muhammede'r- Resûlullah!"Sonra bana şunu söyledi: “Sesini yükselt”. Eşhedü en la ilahe illallah, eşhedu en lailahe illallah, eşhedü enne Muhammed'r-Resûlullah, eşhedu enne Muhammede'r-Resûlullah, hayye ala'ssalati, hayye ala’ssalah, hayye ale'lfelahi hayye ale'lfelah. Allahuekber Allahuekber, lailahe illallah!" Sonra, ezanı bitirince beni çağırdı ve bana içerisinde gümüş para bulunan bir çıkın verdi. Sonra elini Ebû Mahzûre'nın alnına koydu, arkadan yüzüne kaydırdı, sonra göğsü üzerine götürdü, sonra ciğerinin üzerine kaydırdı. Sonra Resûlullah'ın mübarek eli, Ebû Mahzûre'nın göbeği üzerine ulaştı. Sonra Resûlullah: "Allah seni mübarek kılsın, Allah sana bereket yağdırsın" dedi. Ben de: "Ey Allah'ın Resûlü! Bana Mekke'de ezan okumamı emir buyursanız?" dedim."Haydi emrettim!" buyurdular. Derken içimde Resûlullah'a karşı duyduğum bütün kötü hisler kayboldu. Yerine Resûlullah sevgisi doldu. Hemen Resûlullah'ın Mekke'deki valisi Attab İbn Esid'in yanına geldim. Resûlullah'ın emri sebebiyle Attab'ın yanında namaz için ezanı ben okudum.293

Hz. Peygamber’in bu örnek tavrı sonucu Ebû Mahzûre’nin içinden Resûlullah ve emrettiği şeyin oluşturduğu menfur duygular yok oluyor; yerine, Resûlullah sevgisi alıyor. Hadisteki ifadelerden, Ebû Mahzûre ve arkadaşlarının kalbine imanın tam yerleşmediği söylenebilir. Zira imanın kalbine yerleştiği kimsede, Resûlullah ile

ilgili menfî hiçbir duygu olmaz. Hz. Peygamber Ebû Mahzûre’ye karşı, oldukça yumuşak davrandı. Gönlünü hoş etti ve ezan okuttuktan sonra kendisine gümüş bir çıkın vererek kalbini kazandı. (Müellefe-i kuluba yapıldığı gibi.) Kendi isteği üzerine sorumluluk ve değer vererek onun hatadan dönerek, ezana olan rağbetini artırdı.

Başlangıçta ezanla alay eden bir kişi Resûlullah’ın kendisine uyguladığı metot ve gösterdiği tavır sonucu, ezana rağbet eden bir kimse haline geldi. Hatta kaynaklarda sesinin güzel olduğu zikredilir.294 Hz. Peygamber bu güzel sesli sahabinin kalbini kazanarak, onu müezzini yapmıştır.