• Sonuç bulunamadı

3. Araştırmanın Yöntemi ve Veri Toplama Tekniği

3.2. Charlie Hebdo Saldırıları Öncesi ve Sonrası Fransa’da Gündelik Hayatta

3.2.6. Terörizm ve Suçluluk Duygusu

Terör ve terörizm kavramları, toplumdan topluma, hükümetten hükümete ve yazardan yazara farklı anlamlarda tanımlanmaktadır. Fakat bu durum, terör kavramının, kişiye, şarta ya da bölgeye göre değişen bir olgu olduğu anlamına gelmemektedir. Burada belirtilmek istenen, sadece terör kavramının sınırlarının çizilmesinin zor olması, evrensel ve herkes tarafından kabul edilen bir tanımlamaya henüz ulaşılamamış olmasıdır. Etimolojik olarak terör kelimesinin, Latince anlamı korkutmak, ürkütmek ya da korkudan titremek, korkunç, yıldırma ve dehşete kaptırma,

sindirme, korkutma gibi kelimelerden çıkan “terrere” kelimesinden gelmektedir (Zenginoğlu, 2016: 159). Temel olarak terör kelimesinin zihinlerimizdeki en önemli ve ilk karşılığı korkudur.

Terörizm, meydana gelen hasar ve insan kaybından daha çok, oluşturduğu psikolojik etki ve politik sonuçlarla ölçülmektedir. Nitekim terör, 11 Eylül’de gerçekleşen İkiz Kule saldırısı ile dikkatleri çekmeyi başarmış, korku ve dehşet ortamını oluşturmuştur. Terörist faaliyetler, terör eylemlerinin acımasız ve insafsız olmasından dolayı insanlarda toplu bir korku ve endişenin uyanmasına neden olur.

Terör, hangi zaman diliminde, hangi mekânda kendini gösterirse göstersin her zaman korkuyu hissettirmiş ve acıyı tattırmıştır. Ancak, son çeyrek yüzyılda terörün boyutu daha da korkutucu hale gelmiştir. Küreselleşen dünya ve gelişen teknoloji, teröre korkunç bir boyut kazandırmıştır. Küreselleşen dünyada terör de küreselleşmiştir. Hiçbir devlete, topluma ya da dine bütünüyle ait olmayan terör, artık dünyanın ortak sorunu haline gelmiştir. 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’ye yapılan saldırı ile terör kavramına yüklenen anlamlarda büyük değişiklikler olmuştur. Terörün küreselleşmesindeki en büyük etkenlerin başında medya gelmektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun, meydana gelen bir terör olayı medya aracılığıyla bütün dünyaya duyurulmaktadır. Terör, medya vasıtasıyla yerini küresel korkuya bırakmıştır.

Dünyanın küreselleşmesi ve medyanın gelişmesiyle birlikte terörist saldırılar daha çok ses getiren, şov niteliği taşıyan eylemlere dönüşmüştür. 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’ye karşı yapılan saldırı terör tarihindeki en büyük eylem olarak yerini almıştır. 11 Eylül 2001 tarihine kadar gerçekleşen terör eylemleri, bir ülkeyi ya da bir coğrafi bölgeyi etkilemekteydi. Ancak ABD’ne yapılan terör saldırısından sonra terörle ilgili tüm kavramlar ve teröre yaklaşımlar değişmiştir. 11 Eylül 2001’de gerçekleşen terör saldırılarından sonra yaşanan değişim hem tüm insanlığı hem de tüm devletleri etkilemiştir. 11 Eylül’de gerçekleşen terör eyleminin tüm dünyada yankı bulmasının önemli nedenlerinden birisi de medyadır.

11 Eylül’le başlayan küresel terör süreci, dünyanın birçok noktasında yapılan kanlı eylemlerle kendisini göstermiştir. Küresel terörün hedefinde bütün insanlık yer

almaktadır. 11 Eylül sonrasında Avrupa’da 2004 yılında Madrid’in, 2005 yılında ise Londra’nın teröristler tarafından hedef alındığını hatırlamak gerekmektedir. Bu saldırıları radikal örgütlerin üstlenmesi, Avrupa’da doğru çözümlenememiştir. Müslümanlar, gerçekleştirilen terör saldırılarının sorumlusu olarak görülmüş ve bütün Müslümanların terörist olduğu algısı medya kanalıyla oluşturulmaya çalışılmıştır.

Fransa’da kültürel ırkçılığın ortaya çıkmasının sebeplerinden birisi de gerçekleşen terör saldırılarıdır. Yapılan terör saldırılarının ardından uzun süredir gündemde olan İslamofobi tartışmaları tekrar alevlenmiştir. Fransa’da ve Avrupa’da yaşayan Müslüman gruplar, bu İslamofobi tartışmalarından oldukça rahatsız olmuş ve kendilerini tedirgin hissetmişlerdir. İslam adına terör saldırısı düzenleyen taşeron örgütler, gerçekleştirdikleri saldırılarla toplumsal yaşamda yerli-yabancı ayrımı yapmadan herkesi hedef almaktadırlar. Ancak olaylar sonrası siyasilerin ve medyanın tutumu, oldukça önemlidir. Burada atılacak yanlış bir adım veya söylenecek yanlış bir söz, kitlelerin nefretle hareket etmesine neden olabilmektedir (Sağır, 2015: 1024).

Siyasi elitlerin ve medya organlarının yönlendirmesi sonucu, Fransa’da özellikle Müslüman gruplara yönelik olumsuz tutumlar kalıcı hale gelmiştir. Özellikle son dönemlerde, en etkili kamuoyu oluşturma araçlarından birisi olan sosyal medya aracılığıyla, Fransız toplumunda Müslüman gruplara ve öteki kültürlere ait olduğu iddia edilen kesimlere karşı baskı ortamı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Özellikle Charlie Hebdo ve sonrasında gerçekleşen terör saldırılarının ardından twitter, facebook gibi sosyal mecra alanlarında, Fransa’da yaşayan Müslüman grupları hatta ve hatta dünyadaki tüm Müslümanları suçlu ilan eden, onları olayların tek sorumlusu olarak gösteren paylaşımlar yapılmıştır. Böylece, suçluluk psikolojisine itilen Müslümanlar, toplumsal alanda haklarını savunamamakta ve daima suçlanma, ayrımcılığa uğrama, ırkçı eylem ve söylemlerle yüzleşme korkusuyla yaşamına devam etmektedirler.

Son dönemde Fransa’da yaşanan dini-motifli terör eylemleri Fransa’da İslamofobik düşüncelerin artmasına neden olmuştur. Gerçekleşen terör saldırılarını, İslam’ın ve Müslümanların kendilerine karşı bir tehdit olduğu şeklindeki düşünce yapısına sahip gruplar, toplumsal yaşamda kültürel ırkçı söylem ve eylemlerin

gerçekleşmesine katkıda bulunmaktadırlar. Çağımızda terörizmin yerelden küresel boyuta evrilmesi, insanların zihinlerinde oluşan masum ve suçlu kavramlarını da genelleştirmeye başlamıştır. Öyle ki; artık bir yerde gerçekleşen terör olayını hangi ülkenin vatandaşı gerçekleştirmişse o ülke vatandaşları topluca teröristmiş gibi algı yaratılmaktadır. 11 Eylül yüzünden tüm Müslümanlar teröristmiş gibi, Charlie Hebdo saldırıları yüzünden de Fransa’da yaşayan tüm Cezayirliler hatta bütün Müslümanlar saldırı yapabilir algısı oluşturulmuştur.

Sonuç olarak gerçekleşen her terör saldırısı sonrasında, Batılı ve İslami unsurlar arasındaki fark daha da belirginleşmiştir. Olumsuz düşünceler üzerine inşa edilen ilişkiler, neredeyse son yirmi yılda, bu iki unsur arasındaki farkın belirginleştirilmesine neden olan 11 Eylül 2001 Saldırılarından günümüze kadar olan süreçte, Batılı ve İslami unsurlar arasında radikal olarak birbirine karşıt iki anlatının üretilmesine neden olmuştur. 11 Eylül Saldırıları sonrasında artış gösteren İslamofobi ve kültürel ırkçılık, 11 Eylül Saldırılarından sonra devam eden terör olaylarına bağlı olarak Avrupa’da ve dünyada güncelliğini korumuştur. Tüm Avrupa’da ve Fransa’da gerçekleşen her terör saldırılarından sonra toplumda tüm Müslümanlar birer tehdit unsuru olarak görülmüş ve dışlanmışlardır.