• Sonuç bulunamadı

Terör Eylemlerinin Turizm Talebine Etkisi

2.1.1. Güvenlik Kavramı ve Kuramsal Çerçevesi

2.1.1.5. Güvenliğin Turistik Talebe Etkileri

2.1.1.5.3. Terör Eylemlerinin Turizm Talebine Etkisi

Kavramsal açıdan incelendiğinde terör; uzun vadeli “korku ve dehşet” durumunu ifade etmekte iken, “terörizm” kavramı ise; terörün ortaya çıkarılmasını hedefleyen stratejiyi belirtmektedir. “Terörizm”, “şiddet ve tehdit kullanılarak hedef alınan kesimlerde korkuyu ve kargaşayı meydana getiren eylemler” olarak tanımlanabilmektedir (Caşın, 2008:102-103). “Terörizm”, kavramsal açıdan bir güvenlik problemi şeklinde ön plana çıkmış olsa da; bu sorunun beraberinde; “siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik” nedenlere de dayanmaktadır. Terörizm, ortaya çıkış amaçlarına göre farklılaşabilmektedir. Yapılan araştırmalar incelendiğinde genelde; terörizm, “hedef aldığı ülkelerde propaganda yapmak ve

65

bununla birlikte toplumun sosyal, politik, ve ekonomik yapısını istikrasızlaştırarak, değiştirmek ve sistem içinde karar verme süreçlerinde etkili ve belirleyici olmak” gibi amaçları da bünyesinde barındırmaktadır. Bu amaçlara ulaşabilmek adına, “devlet otoritesini zayıflatmak, hedef alınan ülkede rejimi yıpratmak ve kendi ideolojilerine karşı çıkan kesimleri korkutma ve yıldırma yöntemi” ile bir baş eğmeye zorlamaktadır (Topal, 2005:44). Terörizmde asıl endişelenilmesi icap eden senaryoların başında, “kitle imha silahları olarak tanımlanan, nükleer, kimyasal ve biyolojik silahların ya da bu silahların üretiminde faydalanılan maddelerin kullanıldığı terör saldırıları” gelmektedir. Bu tür saldırıların gerçekleşmesi geri dönüşü olmayan zararlara, yıkımlara ve can kayıplarına yol açabilmektedir (Kibaroğlu, 2006: 120). Terörizm, teknolojinin gelişmesi, devletler arasında doğal kaynakların kontrol edilme isteği, devletlerarasında değişen roller ve küreselleşme gibi süreçlere dayanan olan birçok nedenden dolayı dünya gündeminde sıklıkla yer almakta, bireyleri ve ülkeleri oldukça uğraştırmaktadır (Küçükaltan, 2006: 29).

Dünyadaki, teknolojik gelişmeler sebebi ile bilginin hızlı aktarılması sonucu, dünya yeni bir tehlikeyle de karşı karşıyadır. Bu tehlikenin ismi “siber terörizm” olmaktadır. “Siber terörizm” kavramı, sınırlı bir sosyal veya politik hedefe ulaşabilmek adına “bilgisayar sistemlerinin, bireylere ve ürünlere karşı bir hükümeti veya bir toplumu yıldırma politikası”, baskı altında tutma maksadıyla kullanılması olarak tanımlanabilmektedir (Yamaç, 2002: 116). Başka bir ifadeyle; “siber terörizm”, terör örgütlerinin gelişen teknolojiye paralel olarak eylemlerini, klasik yöntemlerden öte bilgisayar ve internet ortamlarından faydalanarak havayolu firmalarının, devletlerin, bankaların önemli olduğu düşünülen ulusal ve uluslararası kuruluşların elektronik bilgi akış sistemlerine ulaşılması şartıyla gizli bilgilerine ulaşarak veri bankalarını tahrip etmek ve kargaşa yaratmak amacıyla uygulanan ya da uygulanması muhtemel olan yeni bir terör türü olmaktadır (Örgün, 2002).

Terörizm, ülke ekonomilerine mühim kayıplar yaşatmaktadır. Bu kayıpların sebebi; genelde ülke kaynaklarının ciddi bir bölümünün, “askeri harcamalara aktarılması ve terörizmle kaybolan güven ortamının getirdiği belirsizlikler” olmaktadır. Öte yandan, “terörizm doğrudan ekonomideki kilit sektörleri” de hedef almaktadır. Özellikle, “terör ve şiddet eylemleri”ne karşı aşırı şekilde duyarlı olan ve Türkiye ekonomisinde, ödemeler dengesinin açıklarını karşılama konusunda ciddi bir “döviz girdisi sağlayan, dış ödemeler bilançosuna ve ulusal gelire katkısı olan, ülke

66

ekonomilerinin büyümesine ve istihdam arttıcı özelliği” ile oldukça önemli bir yere sahip olan turizm sektörü, terör örgütlerinin sıklıkla hedefi haline gelmektedir (Serçek ve Serçek, 2016; Yavaş, 2004: 79-82). Turizm, sürekli gelişim gösteren bir sektör olsa bile “terör ve şiddet olayları”ndan bir hayli etkilenmektedir. Söz konusu durum, uzun süredir “terörle mücadele eden Türkiye” açısından önemli ölçüde bir risk oluşturmakta ve terör olayları “Türk turizmi” ni ciddi kayıplara uğratabilmektedir (Karagöz, 2016).

Terör örgütü taraftarları; “İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, İtalya, Rusya, Avustralya” ve daha birçok ülkede günlerce “Türkiye karşıtı gösteriler” düzenlemiştir ve bazı ülkelerdeki Türk temsilciliklerine saldırılar düzenlemiştir (Unur, 2000:176). Yurtdışında bu eylemler sürerken, yurtiçinde “gösteriler ve saldırılar” devam etmiştir. Bu “gösteri ve saldırılar” bazı yabancı medya kanallarının (Liu ve Pratt, 2017) da destek vermesiyle Türkiye'ye karşı bir karalama kampanyasına dönüştürülmüştür. 11 Eylül 2001 ise, terörizmin boyutları bakımından bir dönüm noktası olmaktadır (Öktem, 2004: 134). 11 Eylül’de ABD’ye yönelik gerçekleştirilen saldırıların ardından, terör hareketleri yeniden tartışılmaya başlanmıştır. Terörün sadece, bir ulusu tehdit etme özelliğinin son bulduğunun ve bunun yerine küresel terör denebilecek bir kavramın ortaya çıktığı ifade edilmektedir (Cirhinlioğlu, 2003: 159). Türkiye, 11 Eylül saldırılarının ardından ilk sekiz aylık dönem içinde, bir önceki senenin aynı dönemine nazaran, turizm gelirlerinde yaklaşık olarak %8’lik bir azalma yaşamıştır (Atasever ve Bahar, 2006). 2003’ te ise; İstanbul'da bombaların patlaması tekrar dünyadaki kamuoyunun dikkatini, Türkiye'nin üzerine çekmiştir. 2005 ve 2006 yıllarında yoğunluk kazanan, terör eylemleri hususunda özellikle turizm bölgeleri hedef alınmıştır. Son zamanlarda, Irak ve Suriye’de oluşan “Işid (Irak Şam İslam Devleti) terör örgütü” Türkiye’yi hedef almaya başlamıştır. (Karagöz, 2016: 7).

Bir ülkenin “turizm talebi” o ülkenin turizm sektöründeki hizmet kalitesine, turistik tüketicilerin can ve mal güvenliğini tehdit edebilecek terör saldırılarına ve turistik destinasyon imajını zedeleyebilecek, siyasi gelişmelere oldukça hassas bir yapıdadır. Son dönemlerde “etkinliğini ve şiddetini arttıran”, terör eylemleri turizm sektörünü de negatif yönde etkilediği için, ülke yönetimlerinin bu konuda önemli ölçüde önlemler almaları gerekmektedir (Serçek ve Serçek, 2016: 432).

67

Terörizmin, turizm talebine etki alanın belirlenmesi hususunda akademisyenler, iki unsur üzerinde durmaktadır (Pizam ve Fleischer: 2001: 8). Birinci unsur; ülkedeki terörün şiddeti (terör olaylarında ölen veya yaralananların sayısı) olmaktadır. İkinci unsur ise; ülkedeki terör olaylarının gerçekleştiği sıklık (belli zamanlarda belli ülkelerde gerçekleşen terör olayları sayısı) olmaktadır.

Bir ülkede meydana gelen terör şiddeti ve sıklığı, turistlerin destinasyon tercihlerini meydana getirmektedir. Ülkede kronik bir hal alan terör, turizm talebini son derece olumsuz etkilerken, gerçekleşme sıklığı ve şiddeti, düşük olan terör olaylarının kısa sürede olmasa bile, orta ve uzun vadede destinasyon seçiminde çok fazla etkisi bulunmamaktadır (Küçükaltan, 2012: 38). Uzun yıllardır terörün yaşandığı; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde, bulunan illerin hemen hemen tamamı, sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında listenin sonlarında bulunmaktadır. Oysa ki, terörden az etkilenen; Gaziantep, Kahramanmaraş ve Malatya gibi illerin diğerlerine göre oldukça geliştiği açıktır. Bu ve benzeri illerimizin terörden etkilenmemeleri, yurt içinde bu bölgelere yatırımın rahat yapılabildiği ve dolayısıyla istihdam sağlandığı bir gerçektir (Öztürk ve Çelik, 2009: 10).

“Turizm ve güvenlik” hususu, sadece; “kriz, savaş, terör gibi kitlesel olumsuzluklar” dan etkilenmemektedir. “Münferit olaylar” da, turizm talebine önemli düzeyde etki etmektedir. Örneğin, “bir hava yolu şirketine ait uçağın düşmesi ya da kaçırılması olayı”, ülkenin “ulusal hava yollarına” da son derece zarar verebilmektedir (Kuveloğlu, 2004: 141). Bu anlamda, çok önemli bir güvenlik sorunudur. Ancak, başka sorunları da gölgelememesi gerekmektedir. Güvenlik, bir bütün şeklinde ele alınıp, incelenmelidir (Seçilmiş, 2004: 23).