• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: ULUSLARARASI FİNANSAL RAPORLAMA STANDARTLAR

1.5. Şirketlerin Sermaye Yapılarına Kuramsal Yaklaşımlar

1.5.6. Temsilci (Acente) Maliyetleri

Günümüz kurumsal şirketlerin yönetiminde, idarecilik veya liderlik konumlandırması büyük önem arz etmektedir. ”İdarecilik” kavramı, var olan düzeni idame ettirmek

anla-41

mına gelir ki; günümüz şirketlerinde kendini böyle konumlandıran yöneticiler belli bir ücret karşılığında çalışırlar. “Liderlik” kavramı ise, çalıştığı şirketi benimseyen ve ücret-ten ziyade, ilgili şirket için çalışan yöneticilerdir. Her iki yönetici grubu da ilgili şirketi temsil ederler.

Jensen, Meckling, Fama, Milton ve Raviv 1900’ lü yılların sonlarına doğru ele aldıkları çalışmada temsil teorisini şirket ortakları ile o şirketin üst düzey çalışanları arasındaki çıkar çatışması anlaşması olarak tanımlamışlardır. Bu anlaşmanın amacı, şirket yönetici-lerinin, şirketin yararına çalışması için özendirilmesi ve mali sistemlerin kurularak ge-liştirilmesidir (Usul, 2010: 423).

Uluslararası şirketlerde temsilci maliyetleri ulusal firmalara nazaran daha fazladır. Bu durumun başlıca nedenleri, uluslararası şirketlerde yöneticilerin izlenmesinin ve takip edilmesinin güçlüğü, farklı kültürdeki insanları aynı şirkette ortak bir amaç doğrultu-sunda yönetici olarak çalıştırmaktır. Yapılan araştırmalar sonucu temsil maliyetleri ile şirketin büyüklüğü arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu kabul edilmektedir (Ercan ve Üreten, 2008: 43).

Şirketlerin faaliyetlerinin yönlendirilmesinde yönetici eğilimleri önem arz etmekte ve negatif yönetici eğilimlerini önlemek adına önlemler alınmaktadır. Alınan tüm bu ön-lemlere rağmen şirketlerin piyasadaki değerleri düşüş gösterebilmekte ve bu durumunda şirketlere bir maliyeti olmaktadır. Bu maliyete, öz sermayenin temsilcilik maliyeti de-nilmektedir. Şirketlerin borçlanma oranlarını arttırmak, yukarıda anlatılan öz sermaye-nin temsilcilik maliyetlerini azaltmaktadır (Yakar, 2011: 31). Temsilci maliyetleri, fi-nansal sıkıntı maliyetlerinde olduğu gibi şirketin piyasa değerini azaltıcı etkiye sahiptir. Temsilcilik maliyeti teorisinde sermaye yapısıyla ilgili hipotezleri şu şekilde sıralamak mümkündür (Karadeniz, 2008: 42-44).

• Short, Keasey ve Duxburry 2002 yılında yaptıkları çalışmada temsilcilik teorisi; yönetim sahipliğinin düzeyi ile kaldıraç düzeyi arasında pozitif ilişki bulunmak-tadır. Çünkü bir firmada yönetim sahipliği arttıkça yönetimin ilgisi firma borçlu-larına karşı artacak ve borcun temsilcilik maliyetinin azalacaktır (Short, Keasey ve Duxbury, 2002: 378).

42

• Temsilcilik teorisinde banka taahhütleri ile kaldıraç düzeyi arasında pozitif ilişki bulunmaktadır. Bankalar, bilgi sağlayıcı bir rol üstlenerek borç verenlerle firma yöneticileri arasındaki uyuşmazlıkları ortadan kaldırmaktadır. Bu bağlamda banka taahhütleri firmaların borç alma, borç verenlerinde borç verme düzeylerini arttırmaktadır (Suto, 2003: 28).

• Jaggi ve Gül 1999’ da yaptıkları çalışmadaki temsilcilik maliyeti teorisinde, özellikle düşük hızda büyüyen büyük firmalarda serbest nakit akımları ile kaldı-raç düzeyi arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Çünkü düşük büyüme hızına sahip firmalarda borç kullanımı firma içinde yaratılan serbest nakit akımlarının gereksiz şekilde kullanılmasını azaltmakta böylelikle serbest nakit akımlarına ait temsilcilik maliyetini de düşürmektedir (Jaggi ve Gul,1999: 375).

• Borcun temsilcilik maliyeti açısından kaldıraç ile maddi duran varlıkların temi-nat değeri arasında pozitif ilişki vardır. Rajan ve Zingales’e (1995) göre, bir fir-manın varlıklarının büyük bir kısmı sabit varlıklardan oluşuyorsa bu varlıklar kullanılan borçlar karşısında teminat olarak kabul edildiği için borç verenlerin katlandığı borcun temsilcilik maliyetini azalttığını belirtmişlerdir. Bu durum ise firmanın kaldıraç düzeyini yükseltmektedir. Özsermayenin temsilcilik maliyeti açısından bakıldığında ise maddi duran varlıkların teminat değerinin yükselmesi borcun temsilcilik maliyetini azalttığı için borçlanma düzeyini arttırmaktadır. Bu durum ise özsermayenin temsilcilik maliyetini arttırmaktadır. Dolayısıyla Frank ve Goyal’a (2005) göre, özsermayenin temsilcilik maliyeti bakış açısından kaldı-raç ile maddi duran varlıkların teminat değeri arasında negatif ilişki olduğunu ifade etmişlerdir (Karadeniz, 2008: 110).

• Temsilcilik maliyeti teorisinde büyüme ile uzun vadeli borçlanma düzeyi arasın-da negatif, kısa vadeli borçlanma düzeyi ile pozitif ilişki bulunmaktadır. Bhaduri (2002), büyüyen firmaların gelecek yatırımları seçme durumunda daha esnek ol-dukları için daha büyük temsilcilik maliyetleriyle karşı karşıya olol-duklarını ve bu bağlamda firmanın gelecekteki büyümesiyle uzun vadeli borçlanma düzeyi ara-sında negatif ilişki içerisinde bulunduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla büyüyen firmalar temsilcilik maliyetini önlemek için uzun vadeli borçlanmak yerine kısa vadeli borçlanmayı tercih etmelidir.

43

• Temsilcilik maliyeti teorisine göre, büyüme fırsatları ile kaldıraç düzeyi arasında negatif ilişki bulunmaktadır. Buna göre firmaların geleceğe yönelik büyüme fır-satları arttıkça bu fırsatlardan yararlanmak amacıyla borçlanma düzeylerini dü-şük tutmaktalar ve daha fazla miktarda özsermaye kullanma eğiliminde olmak-tadırlar. Borcun yöneticileri karlı yatırımlar üzerinden elde edilen ilave nakit ka-zancı üzerinden ödeme yapma hususunda zorlaması nedeniyle firma yöneticile-rinin ilgisini menkul kıymet sahipleyöneticile-rinin çıkarlarına doğru yönlendirdiği kabul edilmektedir.

• 2003 yılında Noe, Rebello ve Wang, temsilcilik maliyeti teorisinde, firma üst yönetimin tecrübe düzeyi ile kaldıraç düzeyi arasında pozitif bir ilişki bulun-maktadır. Çünkü tecrübelerine dayanarak menkul kıymetlerin fiyatları ve getiri-leri hakkında bilgi sahibi olan ve piyasa koşullarına göre menkul kıymet seçimi yapan yöneticileri bulunan firmalar değerlerini kolaylıkla yükseltmekte ve bu bağlamda borç kullanımının daha kolay gerçekleştirebilmektedirler.

• Jung, Kim ve Stulz 1996’ daki çalışmalarında temsilcilik maliyeti teorisine göre; büyüme fırsatının bulunmaması durumuyla borçlanma düzeyi arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Çünkü değerli yatırım fırsatları bulunmayan firmaların hisse senedi ihracına başvurmaları hissedarlar açısından kötü bir haberdir ve bir yönetim başarısızlığı göstergesidir. Dolayısıyla hisse senedi ihracı ile özsermaye sağlanmasının neden olacağı temsilcilik maliyeti borçla finansmanın neden ola-cağı temsilcilik maliyetinden yüksek olabilecektir.

• Buferna, Bangassa ve Hodgkinson’ un 2005 yılında yaptıkları çalışmada temsil-cilik maliyeti teorisinde firma büyüklüğü, yönetici ve yatırımcılar arasındaki çı-kar çatışması nedeniyle artan borcun temsilcilik maliyetinin (denetleme maliye-ti) bir göstergesi olarak kabul edilmektedir ve büyük firmalarda denetleme mali-yetlerinin (monitoring cost) küçük firmalara göre daha düşük olduğu ifade edil-mektedir. Dolayısıyla büyük firmalar küçük firmalara göre daha fazla borç kul-lanmaktadır (Buferna, Bangassa ve Hodgkinson, 2005: 25).

• Frank ve Goyal’ ın 2005’ te yaptığı çalışmaya göre, temsilcilik maliyeti teori-sinde geleneksel olarak dış kaynaklardan fon bulma, yöneticileri proje hakkında dış yatırımcıları bilgilendirme zorunluluğunu ve dış yatırımcıların projeyi izle-mesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Ancak bu durum yöneticiler tarafından

is-44

tenmeyen bir durumdur. Bu nedenle yöneticiler öncelikle alıkonan karları dış borçlara tercih etmektedirler (Frank ve Goyal, 2005: 32).