• Sonuç bulunamadı

Biliyorsunuz, bazı gizli akımların her ülkede uyguladığı şaşmaz kaidelerinden biri de, o ülkede, inanılan, sevilen, dü­ rüstlükleri, dindarlıklan, milliyetçilikleri ile örnek alınan, kendisine veya hatırasına bel bağlanan insanlan, yalan ve iftiralarla kötülemek yıpratmak ve gözden düşür­ mek çabasıdır. Akifin hakkında bu ifti­ raların en fazla kullanılanları iki gurup­ tur. Bunun en yaygını:

“Akif, müteassıptır, yobazdır, mürte- cidir. Cumhuriyetle beraber kabul edi­ len laiklik prensibini benimsemediği için, şeriat ahkâmının uygulandığı bir İslâm memleketine gidip yerleşmiştir. Şapka kanununu kabul etmek, başından fesi çı­ karmak istemediğinden, Mısır’a gidip yerleşmiştir!”

Akif tam anlamile dindar bir insandı. Dinimizin bütün hususiyetlerini gereği gi­ bi bilen bir din alimi idi. Dinimizin veci­ belerini noksansız yerine getiren bir in­ sandı. İslamiyet asla taasşubu kabul etme­ yen, taassubu reddeden'¿ir dindir. Bu gerçeği sadece dinimizin özelliklerini hakkı ile bilenler değil, islâmiyeti incele­ miş olan, başka dip mensubu bilginler de, eserlerinde kabul eder ve belirtirler. Müslümanlar arasında, her devirde rast­ lanmış olan taassup, irtica, yobazlak ha reketleri, sırf cahillik eseridir. Bir cahilin bilgisizliği yüzünden meydana gelen üzü­ cü olayları ise. bir dinin kusuru olarak.

T ü r k E d e b i y a t ı

M EHM ED A K İF A N IT S A Y IS I

A ralık /8(i

\ J . \ < J ' ^

r

m '' ^ y .. J , > S * J s / S*> / # ' / ' ^ u > ‘ o ^ ' ^ ^ v y < c ‘ f . V u — ! p p y * < . V I V

Mehmed Akif’in el yazısı

'T S İ'

esasına yüklem ek—kasden böyle davranılmıyorsa— aynı derecede bir ce­ halet eseridir.

Akif laiklik ilkesine hiç bir zaman karşı gelmemiştir. Eserleri meydandadır. La­

ikliği red eden tek bir satırı, tek bir mıs- faı yoktur. Laiklik prensibinin kabulü “®. memleketimizde camiler kapatılmı­ ş m ış , namaz yasaklanmamış, ezan fiten edilmemiştir ki dindar bir insan dini vecibelerini yerine geterebilmek için, Türkiyeyi bırakıp başka bir İslam ülkesi- ne göç etsin.

Akif muhafazakârdır ama, muhafaza­ kârlığım, bir elbise veya serpuş değiştir­ memekte direnen bir davranışa girecek adam değildir. Fes veya şapka giymek- *e dinin bir ilgisi bulunmadığını takdir edecek kültüre sahiptir. Akif Mısır’a git­ meden de şapka giydiği gibi, Mısır’dan dönerken de şapka ile gelmiştir. Şapkalı resimi de vardır. Eğer şapka giymeyi red eden bir cahil, bir mürteci olsaydı, bun­ dan kurtulmak için, Mısır’a gideceği yer­ de, pekâla bere giyerek idare ederdi!

Akif’e devamlı olarak atılan ikinci bü­ yük iftira, “ Büyük Millet Meclisi karari- le, Diyanet İşleri Genel Müdürlüğünce, kendisine yapılan “Kur’an-ı Kerim”i ter­ cüme etmek ricasını kabul ederek, veri- 'en Altı Bin lirayı alması, tercümeyi yap- üğı halde teslim etmemesi ve ödenecek Paranın üstüne oturmuş gibi gösteril­ mesidir.

Akif türcümeyi vermemeğe karar ve- rir>ce, almış oluduğu Altı Bin lirayı iade etmiştir. (Bunun kayıdlarında belgesi vardır.)

Tercümeyi yaptığı halde Diyanet işle­ rine vermemiş olmasının sebebi ise bam­ başkadır .

Cumhuriyet’in ilânından sonra, mev* cud Kuran-ı Kerim türcümelerinden da­ ha ilmi ve aslına uygun bir tercümenin yapılması vetefsiri ileberaber basılması karannı, Büyük Millet Meclisi vermiş, Di­ yanet İşleri’ne, bu iş için on iki bin lira tarihin altın raici ile üç bin altın) tah- sis etmiştir. Diyanet işleri tercümeyi Akif- ten, tefsiri, devrin en büyük din alimi, Elmalıh Mehmet Hamdi Yazır dan rica etmiş, kabulleri üzerine de altışar bin li­ ra tediye etmiştir. Akif tercümeye baş­ lamış, ve yaptıkça da Hamdi Yazır’a ver­ miştir. Ancak Mısır’a gittikten sonra, ter­ cümeyi bitirdiği halde yollamamış, veri-

en parayı geri göndermiştir.

Türcümeleri yollamaktan vaz geçme- smin sebebi şudur: O yıllardan bazı çev­

reler, sadece ezanın Türkçe okunması ile yetinmeyerek, namazın da Türkçe sure­ lerle kılınması, hatim dualarının Türkçe kıraatini sağlamak için çaba sarfediyor- lardı. Hatta bazı camilerde de bu garip usulle, dinî kaidelere aykırı namaz kıldır­ mağa kalkaşmlar da olmuştu. Akif, yap­ makta olduğu tercümenin bu sakîm te­ şebbüse alet edilmesinden, isminin kul­ lanılmasından, haklı olarak korkmuş ve böyle bir faciaya alet olmamak için ter­ cümelerini göndermemeğe başlamıştır. Akif tercümeyi bitirmiş, ve sakim te­ şebbüsten vaz geçilerecek zaman ge­ lince, tercümesini bastırmak kararına varmıştır. Bu sıralarda hastalanmış ve memlekete dönmeğe karar vermiştir. Avdet ederken tercümesini, Mısır’da çok sevdiği, hürmet ettiği, muhterem ve dü­ rüst, Yozgatlı bir zata teslim etmiş ve şu vasiyette bulunmuştur: “Zamanı gelince bunları isteteceğim ve eserimi bastıraca­ ğım. Ama bu zamandan evvel ölürsem bu müsveddeleri yakacaksın!”

Hasta Akif’in ömrü beklediği bu “za- man”ın gelmesine yetmedi. Bu yüzden de bu son derece kıymetli eser yayılma imkânına kavuşamadı. Eserin, kendisi­ ne emaneten ve vasiyet şartile teslim

edildiği Zat, Akif’e verdiği sözü tuttu ve göz yaşları döke döke" Kur’an-ı Kerîm tercümesini yaktı. Pek çok kimsenin, kim olduğunu bildikleri ve Hakkın Rah­ metine kavuşmuş olan bu muhterem Za­ tın ismini, oğlundan müsaade almadığım için, burada zikr etmiyorum. Mehmet Akifin başladığı ve Hamdi Yazıra tevdi ettiği ilk tercümelerin devamını ve tefsir­ lerini, Hamdi Hoca bitirmiş ve eser Di­ yanet İşleri tarafından “ Hak Dini Kur’- an Dili” ismi altında, bir cildi fihrist ola­ rak dokuz cild halinde yayınlanmıştır.

* • *

Bir ay sonra 1987 ye giriyoruz. 1987 Mehmet Akif Yılı ilân edilmiştir. Bu kud­ retli şair, büyük Vatansever, sarsılmaz iman sahibi, bu yüce Türk Evlâdı hak­ kında bir çok konferanslar verilecek, ma­ kaleler yazılacaktır. Fakat yine, malûm bozguncu mihraklar, alacakları emirleri yerine getirecekler, yalanların tezvirleri­ ne devam edeceklerdir. Temennimiz, bu biçare güruha dahil olmadıkları halde, bu yalan ve iftiralara kanmış olan kimsele­ rin gerçekleri öğrenmeleri ve nasıl aldan­ dıklarını, halâ aldatılmağa uğraşıldıkla­ rını fark edebilmeleridir.

T ü rk Ed eb iyatı

M EH M ED A K İF A N IT S A Y IS I

A ra lık /8 6

Benzer Belgeler