• Sonuç bulunamadı

15 TEMMUZ HAİN DARBE GİRİŞİMİNİN EKONOMİK ETKİLERİ

Prof. Dr. Ercan TAŞKIN

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, İİBF, Uluslararası Ticaret ve Finans,

ercan.taskin@dpu.edu.tr.

GİRİŞ

Türkiye’de 2002 yılından bu yana ekonomik anlamda büyük değişimler yaşandı. Bunun 2013 yılındaki operasyonlara kadar istikrarlı bir şekilde büyüdüğünü ve Türkiye’nin bu anlamda dünyadaki pek çok ülkenin arasından sıyrıldığını görüyoruz. Ancak 17-25 Aralık operasyonları ile yurt dışında Türkiye için kötü bir imajın yaratılması amaçlandı. Bunu planlayanlar amaçlarında kısmen başarılı olsa da devletimiz kısa sürede bu olumsuzluğu kendi lehine çevirince bu kez darbe girişimine yönelerek Türkiye’yi pek çok parçaya bölüp iş yapamaz duruma getirmeyi hedeflediler.

15 Temmuz 2016 ’daki başarısız darbe girişimi ve ardından yaşanan süreç ülkemiz için 350 milyar dolara yakın bir zararı doğurdu. Bunları aşmak hiçbir ülke için kolay değil.

Ancak istikrarlı bir yönetimle bu sorunların aşılması mümkündür. 2020 yılı itibariyle bu gibi ekonomik sorunlardan çok COVİD-19 ile mücadele ediyoruz.

Hem Türkiye ekonomisinin hem de gayri safi yurt içi hasılanın 2013 ’e kadar yükselen ivmesi bu yılda sekteye uğradı ve özellikle 2016 ’dan sonra da ekonomide kayda değer dalgalanmalar yaşandı. Ancak tüm bu süreçte Türk halkı önemli bir direnç gösterdi ve başka ülkelere ya da yastık altına yönelmek yerine ekonomiye katılmayı sürdürdü. Bu yönüyle Türk halkının bağımsızlığı ve ekonomiye katılma isteği takdir edilesidir.

Türkiye 15 Temmuz hain darbe girişimi öncesinde IMF’ye borçlarını hızla kapatan, ciddi sayı ve boyutlarda yabancı yatırımcısı olan ve doğrudan yatırımlar konusunda öne çı-kan ülkelerden birisi olan, ekonomik ve ticari anlamda çarpıcı gelişim ve büyüme oranları yakalayan, emsal ülkelere oranla daha hızlı karar ve hareket kabiliyeti bulunan, eğitimde, sağlıkta, turizmde, otomotivde, enerjide, sanayide ve daha birçok sektörde göz alıcı yenilik ve yapılanmaları hızlı bir şekilde tamamlayan, savunma sanayisi anlamında dünyaya rol model olabilecek atılımlarda bulunan, gerek iç ve gerekse dış ekonomik ve ticari ilişki-lerde rekabetçi ve güvenilir köprüler kuran rekabet gücü yüksek bir ülke konumundaydı.

Tam da bu aşamada Türkiye’nin yakalamış olduğu bu olumlu ivmelerden memnuni-yetsiz olan şer ittifakı, FETÖ (Fettullahçı Terör Örgütü) eliyle Türkiye’de nihai noktada bir darbe planı devreye sokmuşlardır. Nitekim tarihte birçok örneğe dikkatli bakıldığında darbeler beraberinde sosyal ve ekonomik buhranlar da getirmektedir. Ancak aziz milletimi-zin cesur duruşu ile ekonomimiz bir nebze yara alsa da şer ittifaklarının içini serinletecek gerileme ve düşüşlere maruz kalmamıştır. O gece canını ortaya koyan milletimiz, takip eden süreçte de aynı ruhla ve vatan sevdası ile işine sımsıkı sarılmış ve devletimiz de aklıselim adımları ile darbenin ekonomi üzerindeki baskısını beklenenin altında tutmayı başarmıştır.

İlerleyen bölümlerde 15 Temmuz hain darbe girişiminin Türkiye’nin küresel rekabet gücüne ve önemli ekonomik göstergeler olan döviz kuru, işsizlik, büyüme oranları, esnaf ve sanatkârlar ile sanayi sektörüne, yabancı sermaye yatırımlarına, dış ticaret ve turizm gelirlerine etkileri anlatılacaktır.

Döviz Kuru ve Borsa İstanbul 100 Endeksi Üzerindeki Etkiler

Darbe girişiminin ardından Türkiye’dehükûmet kanadından ekonomik ve finansal istik-rarın sağlanması amacıyla yüksek düzeyde önlemlerin alınacağı ve yatırımcıların güvenini sağlamaya yönelik tedbirler getirileceği yönünde açıklamalar gelmiştir (Kılıçaslan, 2017 : 56). Bunun yanı sıra söz konusu açıklamalar, Merkez Bankası ve diğer bankalar tarafından yapılan açıklamalarla da desteklenmiştir. Darbe girişimi sonrası süreç Dünya Bankası, IMF ve ilgili kredi derecelendirme kuruluşlarınca yakından izlenmiştir. Girişimin hemen akabinde siyasi belirsizlik nedeniyle döviz kurları üzerinde olumsuz etkiler meydana gelmiş ve kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu düşürmesiyle birlikte borsa verilerinde düşüş kaydedilmiştir.

Grafik 1’de görüldüğü gibi 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimini iz-leyen 3 aylık zaman periyodunda döviz kurlarındaki yatay eğilim devam etmiştir.

Eylül ayı dolar kuru ortalaması 2,96 ve Euro kuru 3,32 seviyesindedir. Kasım ayından itibaren daha belirgin artış sü-recine giren döviz kurları, Ocak 2017 sonu itibariyle ortalama bazda dolar kuru açısından %26,04 ve Euro kuru için

%19,38 oranında yükselmiş ve dolar/TL kuru 3,74 seviyesine, Euro/TL kuru 3,97 seviyesine çıkmıştır.

Şubat 2017 başından itibaren do-lar endeksindeki gerileme başlamıştır.

Ekonomi yönetiminde ilgili kurumların almış olduğu önlemler, doğru karar ve Kaynak: https://www.investing.com

(Erişim: 09.07.2020) Grafik 1. Dolar Endeksi (Ocak

2015-Temmuz 2020)

stratejiler neticesinde, risk algılaması giderek azalmış ve bununla beraber döviz kurları gerilemeye başlamıştır (Sever ve Dikkaya, 2017 : 73).

Kredi derecelendirme kuruluşlarının verdikleri ülke notlarının uluslararası sermayenin yönü üzerinde büyük etkisi söz konusudur. Darbe girişimini takip eden ilk iki ayda S&P ve Moody’s’in, Türkiye’nin kredi notunu aşağı çekmesiyle birlikte BIST 100 endeksi-nin ABD Doları bazında değer kaybetmesi söz konusu olmuştur (Kılıçaslan, 2017 : 55).

Ancak girişimde bulunulduğu andan itibaren başarısız olmaya başlayan olaylar ekonomik ve politik risk algısının azalmasında etkili olmuştur. Burada Türk halkının bağımsızlık isteği, cesareti ve meydanlardaki tutumu takdir edilesidir. Ancak Türk halkının kararlılığı ve gösterdiği hızlı tepkiye rağmen derecelendirme kuruluşlarının ülkemizin kredi notunu düşürmesi borsadan yabancı yatırımcıların kısmen de olsa çıkışına neden olmuştur. Grafik 2’ye bakıldığında, darbe ile beraber sert bir düşüş gözlemlense de görülmektedir ki Türk milleti, ülkemizin şirketlerine olan güven ve desteğini sürdürmüştür.

Kaynak: https://www.investing.com (Erişim: 09.07.2020) Grafik 2. BIST 100 Endeksi 2016 Verileri

Darbe sonrası piyasalarda oluşan tedirginliğin asgari seviyeye indirilmesi için ekonomi yönetimi ve regülatörlerin aldığı birçok önlem sayesinde darbe girişiminin ekonomiye maliyeti minimuma indirilmeye çalışılmıştı. Hükûmet tarafından alınan önlem ve tedbir paketleri, BIST 100 endeksinin 6 aylık periyotta kendisini toparlamasına yardımcı olmuş ve devam eden dönemde % 50 oranında yükselen BIST 100 endeksi, Ocak 2018 'de 120 bin seviyesini görmüştür (Şener, 2020 ).

Büyüme Oranı ve Milli Gelir Üzerindeki Etkiler

İktisat politikası araçları olan mali araçlar, parasal araçlar, kontrol araçları ve kurumsal araçlar, ekonomik istikrarın temel belirleyicileridir. Bunun yanı sıra iktisadi analizlerde dışsal değişken olarak incelenen siyasi, idari ve askeri kurumların kararları da iktisat

poli-tikası araçları gibi ekonomik istikrarı belirleyici rol oynamaktadırlar. Türkiye’de yaşanan darbe ve darbe girişimlerini temel alan ekonometrik bir analizde, darbe dönemlerinde ekonominin %26 oranında küçüldüğü saptanmıştır (Özsağır, 2013 : 771) . Dolayısıyla bu tarz olayların ekonominin en önemli performans göstergesi olan milli gelir üzerinde olumsuz etkileri olduğunu söylemek mümkündür.

Türkiye 2010 yılından itibaren yaklaşık 25 çeyrek dönem ekonomik büyüme kaydet-miştir. 15 Temmuz darbe girişiminin gerçekleştiği 2016 yılının son çeyreğinde ise 6 yılın ardından %1,8 oranında küçülmüştür.

Tablo 1’de görüldüğü üzere 2016 ’nın 3. çeyreğinde %1,8’lik daralma yaşanmıştır.

2016 ’da yıllık büyüme oranı beklentisini negatif yönde etkileyen darbe girişimi üzerine hükûmetin ekonomik tedbirleriyle birlikte daralmanın ardından aynı yılın 4. çeyreğinden itibaren %3,5 büyüme kaydedilmiştir. Darbe girişimi sonrası milli gelir üzerinde ger-çekleşen bu negatif etki kısa süreli olmuş ve hızlı bir toparlanma ivmesi yakalanmıştır.

Yıllar GSYİH (Milyar $) GSYİH (Reel Büyüme)

2012 871.123 4,8

2013 950.351 8,5

2014 934.855 5,2

2015 861.467 6,1

2015-1 202.522 3,5

2015-2 211.088 7,2 İvme Kazanmış Bir Ekonomi

2015-3 225.299 5,9

2015-4 222.560 7,4

2016-1 190.487 4,5

2016-2 218.202 5,3

2016-3 223.819 -1,8 Darbe Sonrası Gelen Olumsuz Büyüme Etkileri

2016-4 224.292 3,5

Kaynak: www.tuik.gov.tr (09.07.2020).

Tablo 1. GSYİH Göstergeleri (2012-2016)

Makroekonomik iyileşmenin önemli göstergelerinden olan ekonomik büyüme veri-lerine bakıldığında, Türkiye ekonomisinin 2002 seçimlerinden bu yana 2009 küresel ekonomik kriz yılı hariç, istikrarlı biçimde büyüme kaydettiği görülmektedir. Ekonomik büyüme oranları, küresel ekonomik durgunluğun hatta daralmanın olduğu 2011 yılında dahi pozitif yönde seyretmiştir. Uzun yıllar boyunca istikrarla yükselen GSYİH, hain darbe girişimi sonrası belirgin olarak aşağı ivme göstermiştir (Karagöl, 2016 : 39). Grafik 2’den de görüleceği üzere %4-6 dolayında reel büyüme performansı sergileyen Türkiye ekonomisinin hain darbe girişimi olmaması durumunda son iki çeyrekte de aynı oranlarda büyüme rakamına ulaşması olasıydı.

Kaynak: https://data.worldbank.org/indicator (09.07.2020) Grafik 3. GSYİH Büyüme Oranı Göstergeleri (1960-2019)

İstihdam Üzerindeki Etkiler

2002 sonrası süreçte ekonomik büyümedeki iyileşmelerin yanı sıra, işsizlik ve enflasyon oranları da düşmüştür (Karagöl, 2016 : 39). Bununla birlikte 2015 yılı sona erdiğinde 3,2 milyon kişi seviyesinde olan işsiz sayısı 2016 yılının ilk beş ayı sonunda 2,9 milyon kişiye, işsizlik oranı ise % 9,4’e kadar gerilemiştir. Hatta Türkiye’deki işsizlik oranı, 2015 ’in ikinci çeyreğinde Avrupa Birliğindeki işsizlik oranına eşit olmuştur. Ancak darbe girişimi öncesinde %9,4’lere kadar gerileyen işsizlik oranı Grafik 4’te de görüldüğü üzere hain girişim sonrasında %11, 1’e kadar yükselmiştir (Atik ve Atay Polat, 2017 : 93).

Kaynak: https://www.investing.com (Erişim: 09.07.2020) Grafik 4. Türkiye’de işsizlik oranları (Ocak 2015-Temmuz 2020)

2016 yılı Mayıs ayı sonu itibariyle 2,9 milyon kişi olan işsiz sayısı 2016 yılı sonu itibarıyla 3,9 milyona kadar yükselmiş, istihdam edilen kişi sayısı ise yaklaşık olarak 1 milyon gerilemiştir (TÜİK). 15 Temmuz gibi bir ihanet yaşanmasaydı, bugün işgücü istatistikleri bazında bahsedilen 2016 yılının Mayıs ayı verilerine kıyasla işsizlik verileri çok daha iyi bir konumda olabilecekti.

Esnaf ve Sanatkârlar Üzerindeki Etkiler

2016 yılı içerisinde faiz indirim desteği ile esnaf ve sanatkârlara kredi ve kefalet ko-operatifleri aracılığıyla kullandırılan toplam 12 milyar lirayı aşan meblağ bulunmaktadır (Ticaret Bakanlığı). Kullanılan krediler bakımından yıl içindeki en büyük düşüş Temmuz ayında gerçekleşmiştir (www.ticaret.gov.tr; Tüfenkçi, www.dunya.com, 2017 ).

Kaynak: https://ticaret.gov.tr/istatistikler/ (Erişim: 09.07.2020) Tablo 2. Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kefalet Kooperatifleri İstatistikleri

(2008-2017 Haziran)

Bu aydan sonra yıl boyunca hiçbir ayda Haziran ayı kullandırım rakamı (1 milyar 92 milyon TL) yakalanamamıştır (Ticaret Bakanlığı). Bu durum Temmuz ayı sonrasında esnaf ve sanatkârların bir müddet yatırım amaçlı kredi kullanmaktan ve ticari faaliyetlerinde riske girmekten kaçındıklarını göstermektedir. Ancak Haziran 2017 itibariyle yıl içinde

Kaynak: https://tobb.org.tr/BilgiErisimMudurlugu/ (Erişim: 09.07.2020) Grafik 5. Aylara göre kurulan şirket sayıları (2016-2020)

kullandırılan kredi miktarının 5,8 milyar liraya yükselmesi esnaf ve sanatkâr açısından ekonomide güven ortamının yeniden sağlandığını göstermektedir. 15 Temmuz darbe gi-rişimi, esnaf ve sanatkârlar için ekonomik olumsuzlukları beraberinde getirse de oturmuş kredi ve kefalet kooperatifçiliği ekonomimizin kılcal damarlarına vurulmak istenen bu darbeyi emmiş, esnaf ve sanatkârlarımızı korumuştur (Tüfenkçi, www.dunya.com, 2017 ).

Kaynak: https://tobb.org.tr/BilgiErisimMudurlugu/ (Erişim: 09.07.2020) Grafik 6. Aylara göre kapanan şirket sayıları (2016-2020)

15 Temmuz darbe girişiminin etkilerinin incelenmesi gereken bir diğer alan ise kurulan ve kapanan şirket sayılarıdır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından açıklanan aylara göre açılan ve kapanan şirket sayılarına bakıldığında Türkiye ekonomisini doğ-rudan hedef alan darbe girişiminin kurulan şirket sayısında kayda değer bir azalmaya yol açamadığı ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte darbe öncesi kapanan şirket sayısı, darbe sonrası kapanan şirket sayısına göre daha azdır. Buradan da anlaşılacağı üzere, milletin her alanda Türkiye ekonomisi, siyasi istikrarı ve kamu maliyesine güveni tamdır.

Dolayısıyla yatırımcıların yastık altına yönelmek yerine her alanda ekonomiye katılma istekleri ortaya çıkmaktadır.

Küresel Rekabet Endeksi Üzerindeki Etkiler

Geçmişe doğru bir bakış attığımızda görmekteyiz ki Türkiye ekonomisi süregelen yıllar boyunca darbelere, siyasi ve ekonomik müdahalelere maruz kalmıştır. Bu müdahaleler ekonomide ciddi sorunlara yol açarak, ülkenin dışa bağımlılığını artırmayı amaçlamıştır.

Ortaya konulan politikalar kısa dönemli ve geçici olarak düşünülerek uygulamaya alın-mış ve ekonominin kalkınmakla sağlanacak toparlanma dönemleri yeni krizlerle birlikte sekteye uğratılmaya çalışılmıştır. Bu gelişmeler ışığında üretime tam manası ile etkili ve verimli olarak geçememe süreci, kaynakların bir anlamda âtıl kalmasına ve dolayısı ile siyasi ilişkilerin de bağımlılık üzerinden şekillenmesine sebep olmuştur. Türkiye eko-nomisi geçmişte ardışık şekilde 1960 , 1980 darbeleri ve 28 Şubat 1997 post-modern darbesinde askeri müdahalelerle önemli ölçüde zarara uğratılmıştır. Ekonomik krizler kendini tekrarlayan bir yapıya dönüşmüş adeta sistematikleşmiştir (Karagöl, 2016 ). Bu çerçeveden bakıldığında da aslında 15 Temmuz hain darbe girişimi de tam olarak geçmişte defalarca uygulanmış bir planın yeni bir senaryosudur. Alçak bir şer ittifakın, yeniden güç kazanan milletimize karşı düzenlediği hain ve kanlı bir dizginleme planının uygulamaya

geçirilmeye çalışılan halidir. Ancak, bu sefer milletimiz senaryoyu yazan kalemleri kırmış ve kendi şanlı demokrasi destanını yazmıştır.

Aslında en temel bakış açısı ile dünya üzerinde meydana gelmiş darbe ve darbe teşeb-büslerinin ekonomi ve ticaret dünyasından bağımsız olarak değerlendirilmesi aslında pek mümkün değildir. Hain bir darbe girişimi olan 15 Temmuz kalkışması da aslında siyasi olduğu kadar ekonomik emelleri de olan bir hain teşebbüs idi (Karagöl, 2016 ). Nitekim bu kanlı darbe girişimi Cumhurbaşkanımız önderliği ve milletimizin iradesi ile amacına tam anlamı ile ulaşamadan bertaraf edilse de ekonomik ve ticari hayata ciddi anlamda zarar vermiştir.

Bu gelişmeler ışığında ifade edilebilir ki her insanın bir şekilde oldukça aşina olduğu-nu düşündüğüm rekabet kavramı ekonomi ve iş dünyasında her geçen gün popülerliğini daha fazla artıran bir kavram. Hem iş hayatında hem de sosyal hayatta daha fazla rekabeti iliklerimize kadar hissederiz. Aslında rekabet kavramının tek muhatabı insanoğlu da değil. Şirketler, üniversiteler, dernek ve vakıflar ve tabii ki devletler… Her geçen gün daha da zorlaşan rekabet koşulları içerisinde her biri konumlarını daha ileri taşıma gayreti içerisindedir. Tam da bu noktada nasıl ki bir futbol müsabakasında rakipler fair-play ku-rallarını ihlal ederek bir rekabet avantajı sağlamak istiyorsa aynı şekilde bazı kişi, kurum, yapılanma/organizasyon ve devletler de bu yarışta rakiplerine karşı hainlik seviyesine varabilecek tutumlar ile üstünlük sağlama emelleri içerisine girmektedirler.

Türkiye’nin yakalamış olduğu bu olumlu ivmelerden memnuniyetsiz olan şer ittifakı bir araya gelerek FETÖ eliyle Türkiye’ye nihai noktası bir darbe olarak düşünülen bir planı devreye almışlardır. Nitekim tarihte birçok örneğe dikkatli bakıldığında bir darbe beraberinde Sosyal ve Ekonomik buhranlar da getirmektedir. Ancak aziz milletimizin cesur

Kaynak: www.weforum.org (Erişim: 09.07.2020)

Grafik 7. Türkiye’nin yıllar itibariyle rekabet endeksi sıralaması (2006-2019)

duruşu ile ekonomimiz bir nebze yara alsa da şer ittifakların içini serinletecek gerileme ve düşüşlere maruz kalmamıştır. O gece canını ortaya koyan milletimiz, takip eden süreçte de aynı ruhla ve vatan sevdası ile işine sımsıkı sarılmış ve devletimizin de aklıselim adımları ile darbenin ekonomi üzerindeki baskısını beklenenin altında tutmayı başarmıştır.

Yukarıda bulunan Türkiye’nin yıllar itibariyle rekabet endeksi sıralaması (2006 -2019 ) incelendiğinde görülmektedir ki 2006 yılından 2008 sürecine doğru Türkiye önemli bir sıralamaya sahip olarak olumlu yönde ilerlemeler kaydetmiştir. Bilindiği üzere 2008 yılında ortaya çıkan global ekonomik kriz nedeni ile gelişmekte olan ülkeler için ciddi an-lamda rekabet edebilme sorunu ortaya çıkmıştır. Buna rağmen Türkiye bir miktar gerilese de 63. sıradan önce 61. sıraya ve daha sonrasında ise hızlı bir toparlanma eğilimi ile 59.

sıraya ve daha sonrasında ise çok başarılı bir ilerleme ile 43. sıraya kadar yükselmiştir.

Ancak hain darbe girişiminin ayak izleri niteliğinde olan 17-25 Aralık 2013 hadiselerinin de etkisi ile elde edilen sıralama başarısı önce yerini 43 ve 45.liğe ve devam eden süreçte ise darbe girişimi hadisesi ile de tekrardan 2008 kriz sonrası dönemdeki sıralamalara yani 61.liğe geriletmiştir.

Türkiye henüz 2008 krizi sonrası elde ettiği başarıların olduğu döneme bile taşıma imkânı bulamayarak aslında her ne kadar darbeye ve arkasında bulunan şer yaklaşımlara karşı koymuş olsa da aldığı yaraların sarılmasının birkaç yıl daha süreceği ilgili tablo ve rakamlardan görülmektedir. Yakalanmış olan ivmenin önü kesilmese belki de hak ettiği sıralamalarda yani ilk 20’de olacak Türkiye (ekonomik büyüklük ve diğer parametreler açısından da aslında ilk 20’de olmayı hak eden bir ülkedir), uğradığı zararın telafisi ile günümüzde uğraşmak durumunda bırakılmıştır. Bu yönü ile de değerlendirildiğinde darbenin ekonomik anlamda Türkiye’nin rekabet gücüne verdiği zarar alenen görülüp değerlendirilebilmektedir.

Dış Ticaret Üzerindeki Etkiler

İhracatın arttırılması, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümesi için olmazsa olmaz bir gereksinimdir. Oysa gelişmekte olan ülkelerde ihracatın düşük düzeyde gerçekleşme-sinin sebeplerinden bir tanesi de bu ülkelerde üretim etkinsizliklerine sebep olan siyasal istikrarsızlıklardır ve ayrıca darbeler ve diğer iç siyasal problemler sonucunda oluşan siyasal istikrarsızlıkların turizm sektörü üzerindeki etkileri terörist saldırılardan daha şiddetli olmakta ve bu tür siyasal ortamların turizm sektörü bakımından kazananları, bu ülkelerin turizm sektöründeki rakiplerini teşkil eden diğer ülkeler olmaktadır (Gülcan ve diğerleri, 2020 : 115) .

Dış ticaret açısından değerlendirme yaptığımızda uluslararası ticarette üretilen ürün ve hizmetlerin satışında kullanılan parametreler olan kalite, ülke imajı, pazarlama ve rekabet gibi birçok unsur ile beraber satış fiyatları da hayli önemlidir. Döviz kurlarının değişmesinin etki ettiği ve ilgilendirdiği kesimlerden bir tanesi de de hiç şüphesiz ki dış ticarete konu olan malların fiyatlarıdır.

Döviz kurlarında yaşanan yükselmeler, ihracat mallarının ve hizmetlerinin yabancı para (döviz) türünden fiyatlarında ucuzlama/fiyatta gerileme meydana getirmektedir. Bu noktada ihraç mallarına yurt dışı piyasada fiyatlar bağlamında rekabette üstünlük

kazan-dırmaktadır. Öte yandan, döviz kuru artışları ithal mallarının yurt içi piyasada ulusal para cinsinden fiyatlarında yükselme yapacağından ithalat miktarlarında gerileme meydana getirmektedir. Netice olarak döviz kurlarının yükselmesi, ihracatı artırıp ithalatı gerilete-ceğinden dış ticaret dengesine pozitif katkı yapması beklenir.

OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK TOPLAM

Aylık (Milyon Dolar)

2013 12.263 13.155 14.066 13.450 14.142 13.053 13.805 11.860 13.825 12.846 15.100 13.916 161.481 2014 13.056 13.708 15.432 14.210 14.460 13.555 14.039 12.095 14.377 13.573 13.783 14.218 166.505 2015 12.910 12.846 13.216 13.953 11.608 12.606 11.746 11.522 12.065 13.839 12.312 12.358 150.982 2016 9.957 12.939 13.384 12.533 12.637 13.466 10.286 12.342 11.377 13.492 13.378 13.455 149.247 2017 11.739 12.644 15.076 13.420 14.214 13.672 13.179 13.916 12.392 14.673 14.909 14.661 164.495 2018 13.080 13.827 16.338 14.531 15.167 13.657 14.771 12.927 15.247 16.591 16.387 14.646 177.169 2019 13.875 14.323 16.336 15.341 16.855 11635 15.932 13.223 15.274 16.411 16.243 15.387 180.833 2020 14.689 14.594 13.344 8.975 9.956 13.462

Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre Yüzde Dişim

2014 6,5 4,2 9,7 5,6 2,3 3,8 1,7 2,0 4,0 5,7 -8,7 2,2 3,1

Kaynak: https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2020/08aylikekonomikgosterge04082020.pdf (Erişim: 09.07.2020)

Tablo 3. Türkiye’nin yıllara ve aylara göre ihracat rakamları (Aylık milyon dolar olarak) ve bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde değişim (2013-2020)

OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK TOPLAM

Aylık (Milyon Dolar)

2013 12.263 13.155 14.066 13.450 14.142 13.053 13.805 11.860 13.825 12.846 15.100 13.916 161.481 2014 13.056 13.708 15.432 14.210 14.460 13.555 14.039 12.095 14.377 13.573 13.783 14.218 166.505 2015 12.910 12.846 13.216 13.953 11.608 12.606 11.746 11.522 12.065 13.839 12.312 12.358 150.982 2016 9.957 12.939 13.384 12.533 12.637 13.466 10.286 12.342 11.377 13.492 13.378 13.455 149.247 2017 11.739 12.644 15.076 13.420 14.214 13.672 13.179 13.916 12.392 14.673 14.909 14.661 164.495 2018 13.080 13.827 16.338 14.531 15.167 13.657 14.771 12.927 15.247 16.591 16.387 14.646 177.169 2019 13.875 14.323 16.336 15.341 16.855 11635 15.932 13.223 15.274 16.411 16.243 15.387 180.833 2020 14.689 14.594 13.344 8.975 9.956 13.462

Bir Önceki Yılın Aynı Ayına Göre Yüzde Dişim

2014 6,5 4,2 9,7 5,6 2,3 3,8 1,7 2,0 4,0 5,7 -8,7 2,2 3,1

Kaynak: https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2020/08aylikekonomikgosterge04082020.pdf (Erişim: 09.07.2020)

Tablo 4. Türkiye’nin yıllara ve aylara göre ithalat rakamları (Aylık milyon dolar olarak) ve bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde değişim (2013-2020)

Madalyonun tersine bakıldığında bu durumun dış ticaret dengesini bozucu yönde etkisi olacağı kabul edilebilir. Bu bağlamda 15 Temmuz darbe girişimi sonrasından 2016 yılı sonuna kadar geçen süreçte ABD Doları karşısında yaklaşık %18 değer kaybeden TL’nin, ihracatı kısa vadede arttıracağı beklentisi oluşmuştur. Buna karşın aradan geçen zaman dilimi içerisinde ihracat ve ithalatın kur değişimleri karşısında fazla bir değişim sergile-mediği ve yatay bir seyir takip etme yönünde devam ettiği görülmüştür.

Yabancı Sermaye Girişi Üzerindeki Etkiler

Diğer önemli bir gösterge ise doğrudan yabancı sermaye girişidir. Türkiye’de sağlanan ekonomik ve siyasal istikrarın ardından 2005 yılından itibaren doğrudan sermaye girişlerinde önemli artışlar meydana gelmiştir. Doğrudan yabancı sermaye girişindeki artış veya azalışların yatırımcıların duyduğu güvene ve yatırım iklimine bağlı olduğu düşünülürse darbe girişimi-nin bu konudaki etkisigirişimi-nin sınırlı kaldığı söylenebilir. 2015 yılına göre 2016 yılında doğrudan yabancı sermaye girişleri azalmış olsa da halen önemli bir seviyede bulunmaktadır. Ancak dikkat çekilmesi gereken nokta, 2005’ten sonraki üç yılda önemli tutarlara ulaşan doğrudan yabancı sermaye girişlerinin 2008 krizi sürecinde azalmasından sonra 2011 yılında tekrar iyi bir seviyeye gelmesinin ardından bir azalma eğilimine girmiş olmasıdır (Kılıçaslan, 2017: 59).

Kaynak: (Kılıçaslan, 2017: 59)

Grafik 8. Yıllar itibariyle Türkiye’ye doğrudan yabancı sermeye girişi (1193-2017) Turizm Gelirleri Üzerindeki Etkiler

Turizm sektöründe elde edilen gelirler mevsimsel olarak değişiklik göstermektedir.

Türkiye’de yaz ayları, turizm sezonunun en canlı geçtiği dönem olması nedeniyle

Türkiye’de yaz ayları, turizm sezonunun en canlı geçtiği dönem olması nedeniyle

Benzer Belgeler