• Sonuç bulunamadı

FETÖ VE İSLAMA İNDİRİLEN DARBE

A. Örgütün Sosyolojik Yapısı

Örgütün sosyolojik olarak nasıl bir yapıya sahip olduğunu tespit ettikten sonra onun İslam’a verdiği zararları ortaya koymak daha isabetli olacaktır. Başlangıcı itibariyle FETÖ dini amaç ve hedefler doğrultusunda bir araya gelen insanların meydana getirdiği dini bir gruptur. Din sosyolojisi açısından grup, dini grup ve türleri hakkında özet bir kavramsal çerçeve sunmak, karşı karşıya olduğumuz yapıyı daha iyi analiz edebilme imkânı verecektir.

Din, gerek ilahi bir varlıkla ilişkilendirilerek (özsel), gerekse insan ve toplum üzerin-deki sosyal ve psikolojik etkileri (işlevsel) dikkate alarak veya her ikisini de kapsayacak şekilde (polythetic) tanımlansa da o, insanları belli bir amaç uğrunda birleştirebilen çok güçlü bir unsurdur. Toplumu oluşturan diğer kurumlar gibi dini de belirli toplumsal veya ferdi kalıplar içerisine sıkıştırmak mümkün değildir. Dini, yaygın kabul görmüş özsel tanımlarından “kutsalın tecrübesi” (Wach, 1990 : 10) olarak kabul edersek, bu tecrübe-nin ferdi ve toplumsal pek çok tezahürü olacaktır. Din sadece belirli inanç ve davranış kalıplarıyla sınırlı olmayıp Kur’an-ı Kerim’de (Kur’an Yolu, 2019 : Kâfirûn, 109/ 6) de belirtildiği gibi bir hayat tarzına da işaret eder (Yeğin, 2015 : 46). Bu bakımdan dinin ferdi ve toplumsal tezahürlerinde farklılıklar olabilir.

Dinin toplumsal düzlemdeki en belirgin farklılaşması dini gruplarda görülür. İnsan toplu halde yaşamak üzere programlandığından (el-Hucurat, 49/13), hayatını pek çok farklı gruba mensup olarak devam ettirir. O dünyaya geldiğinde toplumun en küçük ama en önemli birimi, aile kurumunun bir üyesidir. İlerleyen yıllarda bu mensubiyetler arkadaş, meslek grupları gibi birbirinden farklı, pek çok topluluğun içinde yer alarak devam eder.

Ancak birey üzerinde hepsinden daha etkili ve onun tüm hayatını etkileyen, yön veren dini bir gruba üyeliğidir.

Grup, üyelerinin ortak amaç, ideoloji, kimlik, norm ve değerler, ilgi ve çıkarlar gibi (Fichter, 1994 : 54) maddi-manevi ögeler etrafında birleşerek, etkileşim içinde bulduğu, güçlü bağlarla birbirine bağlı, biz duygusuna sahip insan topluluğudur (Akyüz, 2007 : 16-17). Grup aidiyeti zamanla öyle güçlü hale gelir ki, bireyin benliği grup benliğinin önemli bir parçası olur. Birey gruba yapılan herhangi bir saldırıyı kendine yapılmış kabul eder (Kurt, 2018 : 147) . Grup mensubiyeti birey davranışlarında “grup içine doğru” ve “grup dışına doğru” olmak üzere iki farklı tutumu ortaya çıkarır. Grup içine yönelik tutumlar üyeler arasındaki bağlılık ve sempatiyi meydana getirirken, grup dışına doğru tutumlar ise, grup üyesi olmayanlara karşı çekişme ve çatışmayı ortaya çıkarır (Akyüz, 2007 : 18).

Her iki tutum grubun devamlılığını sağlamada önemli bir fonksiyona sahiptir. İçe doğru tutum dayanışmayı temin ederken, dışa doğru tutum ise, gruba dışarıdan gelecek müda-haleler karşısında üyeler arasındaki bağları güçlendirir.

Dini gruplarda grup üyeleri “manevi kardeşlik” bağıyla birbirlerine bağlıdır (Freyer, 1964: 48). Grup mensupları arasındaki bağ, başlangıçta sadece dini bilgi paylaşımına dayalı iken, ilerleyen süreçte belli bir hayat tarzı etrafında cemaat yapısına dönüşür (Wach, 1990:

132). Dini grupların temel özelliklerinden biri de yeni bir dünya görüşü, toplum modeli, değer ve normlara sahip olmalarıdır. Başlıca hedefleri ise sahip oldukları değer ve normları koruyarak onları gerçekleştirmek üzere yeni üyeler kazanmaktır (Kurt, 2018: 149).

Din sosyolojisi açısından dini grupların farklı tasnifleri bulunmaktadır. Doğal dini grup-lar ve sırf dini grupgrup-lar, en temel tasniflerindendir. Doğal dini grupgrup-lar, üyeleri kandaşlık, komşuluk, arkadaşlık gibi bağlarla birbiriyle bağlı olmanın yanında, ortak inanç birliğine de sahip olmalarıdır. Sırf dini gruplar ise, üyeleri arasındaki yegâne bağın din olduğu gruplardır (Wach, 1987 : 17-30). Üyeleri arasında manevi kardeşlik, ümmet kardeşliği

gibi bağlar mevcuttur. Sırf dini gruplar diğer grupların baskıları karşısında içe kapanarak gizliliğe bürünebilirler. Bu bakımdan sırf dini grupları da kendi içinde ikiye ayırmak mümkündür. Biri, sır grupları;- diğeri ise gizli dini gruplardır. Aslında sır gruplarını da gizli dini grupların bir parçası olarak görmek mümkündür. Çünkü birçok gizli dini grubun odak noktasında genellikle ‘sır’ vardır (Kurt, 2018 : 149- 150) .

Gizli dini gruplar, başlangıçta sadece dini nedenlerle kurulur. Mensuplarına ebedi saadet gibi manevi kazançlar sağlamanın yanında maddi menfaatler de temin edebilir, grup üyesi olmayanlara karşı düşmanlığa varan tavır sergileyebilir ve diğer toplumsal gruplarla iş birliği yapabilirler (Wach, 1990 : 136- 137) .

Gruba giriş seçimle gerçekleşip belli aşamalardan sonra ilk halkaya yakınlaşmak müm-kündür. Gruba ait özel efsanevi kavramlar, takva fiilleri, ibadet eşyaları da bulunabilir.

Cemiyet lideri keşif ve rü’yetlerinden ilham alan özel kabiliyetlere sahip bir kişi olarak mensuplarının gözünde fevkalade bir prestije sahiptir. Bu kimseler bazen münzevi olabilir ve bizzat müritler grubunu yönetebilir. Onun mahrumiyet veya acılara dayalı dini tecrübesi topluluğun bağlarını güçlendirir (Wach, 1990 : 138- 139) .

Sır cemiyetleri pek çok noktada gizli cemiyetlerle benzerlikleri bulunmakla beraber bazı farklı özelliklere de sahiptir (Günay,1993 : 207- 209) . Sır cemiyetlerinin oluşumu özel kültürel, sosyal ve politik şartlarda gerçekleşir. Gelişimi için ideal arka plan ise dini gerileme ve çöküş tehdidinin hâkim olduğu, nispeten karmaşık ve geniş politik bir ortamdır (Wach, 1990 : 141) .

Sır cemiyetleri evrenselliğe meyilli, değişik kozmopolit gruplara açıktır. Evrensel de-ğerde dini ve ahlâki bir muhteva ve etkiye sahip olacak şekilde sosyal davranış modelleri ve programları ortaya koyabilecek düzeyde evrenselliği benimsemiştir. Öğreti ve pratikleri bu dünya ve öte dünya hayatının beklentileriyle örtüşür.

Grubun teşkilatlanması, zorunlu bir karizmatik ayrım üzerine kurulmuş hiyerarşik (Wach, 1990 : 145) bir dini yapıya sahiptir (Wach, 1990 : 144) . Sır grupları içinde bu-lundukları sosyokültürel çevrenin muhtemel baskıcı-dışlayıcı etkisi sonucu gizliliğe bü-rünebilirler. Birçok gizli grubun odak noktasında genellikle ‘sır’ vardır. Üyeler grubun sırrını saklamakla yükümlüdür. Gerçekleştirilen her türlü eylem, ayin ve ibadetlerle ilgili dışarıya bilgi ve sır verilmez. Ancak sır ne kadar korunsa da bir vesileyle açığa çıkabilir (Kurt, 2018 : 150) .

Dini gruplarla ilgili yukarıda kısaca sunulan sosyolojik çerçevede FETÖ analiz edilecek olursa, başlangıcı itibariyle dini bir grup olduğu görülür. FETÖ mensupları arasındaki grup aidiyetinin çok güçlü olduğu meydana gelen menfur girişimle bir kez daha tescillenmiş-tir. FETÖ mensupları grup içine yönelik tutumlarıyla aralarında sıkı bir bağ ve sempati kurarken, grubun dışındakilere karşı, toplumun tamına yönelik çekişme ve düşmanca bir çatışmaya girmiş, sonuçta 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimi meydana gelmiştir.

FETÖ üyeleri arasındaki bağ, başlangıçta sadece dini bilgi paylaşımına dayalı iken, iler-leyen süreçte belli bir hayat tarzı arayışı etrafında cemaat yapısına dönüşmüş, kendilerine ait bir bir dünya görüşü, toplum modeli, değer ve normlar ortaya koymuşlardır. Örgütün çoğu zaman İslamî gelenekle örtüşmeyen değer ve normlarından ileride ayrıca bahsedilecektir.

Başlangıçta dini bir grup olan FETÖ’nün, gizli dini grup ve sır gruplarının pek çok özelliğini taşıdığı da görülür. O tıpkı diğer gizli dini gruplar gibi mensuplarına ebedi saadet gibi manevi kazançlar sağlamanın yanında, ilerleyen süreçte maddi menfaatler de temin etmeye çalışmış, hatta bunun için gayrı meşru yollara tevessül ettiği ortaya çıkmıştır.

Örgütün kamuoyu tarafından en iyi bilinen gayrı meşru işlerinden biri, sınavlarda yaptığı sahtecilikle devlet kademelerine taraftarlarını yerleştirmektir. Türk Silahlı Kuvvetleri için-de örgüte zarar vermesi muhtemel kimselere karşı düşmanca tavır sergileyerek, kurumdan uzaklaştırmaya yönelik kumpaslar düzenlemiştir (Gülener ve Öztürk, 2018 : 13-27).

Gizli dini grupların diğer toplumsal gruplarla iş birliği yaptığı gibi FETÖ de kendi kontrolünde oluşturduğu sivil toplum görünümlü kuruluşlar aracılığıyla, toplumun pek çok farklı kesimiyle işbirliği içine girmiştir. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, TUSKON, Kimse Yok mu Derneği, Uluslararası Türkçe Derneği (TÜRKÇEDER) gibi dernek ve vakıflar örgütün bu amaçları için kullandığı sivil toplum örgütlerinden bazılarıdır.

FETÖ’ye giriş, gizli dini gruplarda olduğu gibi seçimle gerçekleşmekte olup, sır grup-larındaki gibi karizmatik bir ayrıma sahiptir. Örgüt, benzerlerine İsmailiye Mezhebi ve köken olarak Zerdüştlük Dininde rastladığımız gibi yedi katlı piramidal hiyerarşik yapıya sahiptir. Belli aşamalardan geçen örgüt üyeleri, örgütün farklı görev halkalarında yer alarak ilk halkaya kadar devam edebilmektedir (TBMM, 2017 : 70).

FETÖ, üyelerini etkilemek üzere oluşturduğu özel efsanevi kavramlar (mesela herkül kavramı, hoca efendinin takva fiilleri) ve ona ait kutsanan ibadet eşyaları gibi özellikleriyle gizli dini cemiyetlerle benzerlik göstermektedir. Özellikle FETÖ lideri keşif ve rü’yetle-riyle özel kabiliyetlere sahip bir kişi olarak mensuplarının gözünde fevkalade bir prestije sahiptir. Onun münzevi, mahrumiyet ve acılara dayalı sözde dini tecrübesi (DİYKB, 2017 : 67-71-82) gizli dini gruplardaki gibi topluluğun bağlarını güçlendiren özelliklerdendir.

Sır cemiyetlerinin oluşumu için uygun bir zemin teşkil eden özel kültürel, sosyal ve politik şartlar, FETÖ için 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle gerçekleşmiştir. Örgüt bu sü-reçte “kuruluş, temellenme ve kadrolaşmaya başlama” aşamasını tamamlamıştır (MAK, 43-44). Gelişimi için gerekli, dinde gerileme ve çöküş tehdidinin hâkim olduğu, darbe sürecinin nispeten karmaşık ve geniş politik arka planı da ona yardım etmiştir. Geliştirdiği hoşgörü söylemi ise, pek çok farklı politik ve kültürel çevreler tarafından kolayca kabul görmesini sağlamıştır.FETÖ, sır cemiyetlerinde görüldüğü gibi evrenselliğe meyilli, siyasi, kültürel ve ideolojik oldukça farklı kozmopolit gruplara açıktır. Örgüt lideri, özellikle 1995 yılından itibaren devlete ve millete sadık, farklılıklara saygı ve hoşgörü mesajlarıyla ılımlı bir İslamcı portresi sunarak toplumun seküler kesimlerinin de güvenini kazanmaya çalıştı(Keyman ve Sarıbay, 2000 : 273) . FETÖ, laik yapı içinde kazandığı sempatiyi adeta fırsata çevirdi. Evrensel bir değer olarak sunduğu söylemlerindeki dinler arası diyalog ve hoşgörüyü her türlü çatışmayı önleyen sihirli bir formül olarak takdim etti. “Dinler arası diyalog” bağlamında Papa ile gerçekleştirdiği görüşme, kendine ve örgüte Batı dünya-sında meşruluk kazandırırken, küresel boyutta önemli bir merhale kat etmesini sağladı (Bodur, 2003 : 54-55). Ancak bu örgütün bilinen ve görünen tarafından başka bir yüzü

daha bulunuyordu, o da örgütün kamuoyundan titizlikle ve ustaca saklamayı başardığı sırrı. Sır gruplarının odağında bulunan ve itina ile korunan ‘sır’ın bir gün ortaya çıktığı gibi FETÖ’nün sakladığı sır da 15 Temmuz hain darbe girişimiyle nihayet ifşa oldu.

Benzer Belgeler